Sözler - page 496

Bu s›rr› bir temsil ile beyan edece¤iz. Meselâ, insanla-
r›n sanatlar› içinde, nas›l ki maddenin k›ymeti ile sanat›n
k›ymeti ayr› ayr›d›r; bazen müsavi, bazen madde daha
k›ymettar, bazen oluyor ki, befl kuruflluk demir gibi bir
maddede befl liral›k bir sanat bulunuyor. Belki bazen, an-
tika olan bir sanat, bir milyon k›ymeti ald›¤› hâlde, mad-
desi befl kurufla da de¤miyor. ‹flte öyle antika bir sanat,
antikac›lar›n çarfl›s›na gidilse, harikapifle ve pek eski hü-
nerver sanatkâr›na nispet ederek, o sanatkâr› yâd et-
mekle ve o sanatla teflhir edilse, bir milyon fiyatla sat›l›r.
E¤er kaba demirciler çarfl›s›na gidilse, befl kuruflluk bir
demir pahas›na al›nabilir.
‹flte insan, Cenab-› Hakk›n böyle antika bir sanat›d›r
ve en nazik ve nazenin bir mu’cize-i kudretidir ki, insan›
bütün esmas›n›n cilvesine mazhar ve nak›fllar›na medar
ve kâinata bir misal-i musa¤¤ar suretinde yaratm›flt›r.
E¤er, nur-u iman, içine girse, üstündeki bütün mani-
dar nak›fllar o ›fl›kla okunur. O mü’min, fluur ile okur ve
o intisapla okutur. Yani, “Sâni-i Zülcelâl’in masnuuyum,
mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazhar›m” gibi ma-
nalarla, insandaki sanat-› Rabbaniye tezahür eder. De-
mek, Sâniine intisaptan ibaret olan iman, insandaki bü-
tün âsâr-› sanat› izhar eder. ‹nsan›n k›ymeti, o sanat-›
Rabbaniyeye göre olur ve âyine-i Samedâniye itibar›yla-
d›r. O hâlde, flu ehemmiyetsiz olan insan, flu itibarla bü-
tün mahlûkat üstünde bir muhatab-› ‹lâhî ve Cennete lâ-
y›k bir misafir-i Rabbanî olur.
antika:
k›ymetli, de¤erli.
âsâr-› sanat:
sanat eserleri.
âyine-i Samedâniye:
Allah’›n hiç-
bir fleye muhtaç olmay›fl›n› ve
her fleyin Ona muhtaç oldu¤u
“Samed” isminin tecelli etti¤ini
gösteren ayna.
beyan:
aç›klama.
cilve:
güzel ve hofl bir biçimde
görünme, yans›ma.
ehemmiyet:
önem.
esma:
isimler.
hâl:
durum.
harikapifle:
harika ifller yapan.
hünerver:
hünerli, becerikli.
ibaret:
meydana gelen.
iman:
Allah’a ve ‹slâm›n gerekli
olan esaslar›na inanma.
intisap:
mensup olma, ba¤l›l›k.
itibar:
de¤er.
izhar:
gösterme.
kerem:
lütuf, ihsan, ba¤›fl.
k›ymet:
de¤er.
k›ymettar:
de¤erli.
lây›k:
uygun, yak›fl›r.
mahlûk:
yarat›lm›fl, canl› varl›k.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar.
manidar:
manal›, anlaml›.
masnu:
sanatla yap›lm›fl.
mazhar:
sahip olmufl, eriflmifl,
yans›ma, görünme yeri.
medar:
dayanak noktas›, sebep.
misafir-i Rabbanî:
Allah’›n misa-
firi.
misal-i musa¤¤ar:
küçültülmüfl
örnek.
mu’cize-i kudret:
Allah’›n kudre-
tinin mu’cizesi.
muhatab-› ‹lâhî:
Allah’›n hitap et-
ti¤i kimse.
mü’min:
iman esaslar›na inanan,
Müslüman.
müsavi:
eflit.
nak›fl:
iflleme, süsleme.
nazenin:
nazl›.
nazik:
güzel, zarif.
nispet:
ilgi, ba¤, alâka.
nur-u iman:
imandan gelen
nur, ›fl›k.
paha:
fiyat.
rahmet:
ac›ma, merhamet
etme.
sanat:
ustal›k, yap›lan güzel
ifl, hüner.
sanatkâr:
sanat eseri ortaya
koyan kimse.
sanat-› Rabbaniye:
Allah’›n
sanat›.
Sâni:
Her fleyi sanatl› olarak
yaratan Allah.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük sahibi, her fleyi sanat-
la yaratan, Allah.
suret:
biçim, flekil.
s›r:
hakikat.
fluur:
bilinç, ak›l.
temsil:
benzetme.
teflhir:
sergileme.
tezahür:
görünme, ortaya
ç›kma.
yâd:
anma, hat›ra getirme.
496 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,486,487,488,489,490,491,492,493,494,495 497,498,499,500,501,502,503,504,505,506,...1482
Powered by FlippingBook