Sözler - page 527

Sonra, her biri birer gizli hazine-i maneviye hükmün-
de olan esma-i Rabbaniyenin cevherlerini idrak terazisiy-
le tartmak, kalbin k›ymetflinasl›¤› ile takdirkârâne k›ymet
vermektir.
Sonra, kalem-i Kudretin mektubat› hükmünde olan
mevcudat sahifelerini arz ve sema yapraklar›n› mütalâa
edip, hayretkârâne tefekkürdür.
Sonra, flu mevcudattaki ziynetleri ve lâtif sanatlar› is-
tihsankârâne temafla etmekle, onlar›n Fât›r-› Zülce-
mal’inin marifetine muhabbet etmek ve onlar›n Sâni-i
Zülkemal’inin huzuruna ç›kmaya ve iltifat›na mazhar ol-
maya bir ifltiyakt›r.
‹kinci vecih huzur ve hitap makam›d›r ki, eserden mü-
essire geçer. Görür ki, bir Sâni-i Zülcelâl, kendi sanat›n›n
mu’cizeleri ile kendini tan›tt›rmak ve bildirmek ister. O
da iman ile, marifet ile mukabele eder.
Sonra görür ki, bir Rabb-i Rahîm, rahmetinin güzel
meyveleriyle kendini sevdirmek ister. O da, Ona hasr-›
muhabbetle, tahsis-i taabbütle kendini Ona sevdirir.
Sonra görüyor ki, bir Mün’im-i Kerîm, maddî ve ma-
nevî nimetlerin lezizleriyle onu perverde ediyor. O da,
ona mukabil, fiiliyle, hâliyle, kàliyle, hatta elinden gelse
bütün hasseleriyle, cihazat›yla flükür ve hamdüsena eder.
Sonra görüyor ki, bir Celîl-i Cemîl, flu mevcudat›n âyi-
nelerinde kibriya ve kemalini ve celâl ve cemalini izhar
edip, nazar-› dikkati celp ediyor. O da, ona mukabil,
SÖZLER | 527
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
Hasse:
duygu, duyu.
hayretkârâne:
hayret ederek.
hazine-i maneviye:
mana hazi-
nesi.
hitap:
konuflma.
huzur:
hâz›r olma.
hükmünde:
de¤erinde.
idrak:
ak›lla anlay›fl, kavray›fl.
iltifat:
teveccüh etme, de¤er ve-
rip yönelme.
iman:
Allah’a inanma.
istihsankârâne:
güzel bularak,
be¤enerek.
ifltiyak:
çok fazla isteme.
izhar:
gösterme.
kàl:
söz.
kalem-i kudret:
kudret kalemi.
kemal:
mükemmellik, kusursuz-
luk.
kibriya:
azamet, büyüklük, ulu-
luk.
k›ymet:
de¤er.
k›ymetflinas:
k›ymet bilen.
lâtif:
güzel, hofl.
leziz:
lezzetli.
maddî:
cismanî.
makam:
mevki, yer.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
marifet:
bilme, tan›ma.
mazhar:
kavuflma, nail olma.
mektubat:
mektuplar.
mevcudat:
varl›klar.
mu’cize:
harika.
mukabele:
karfl›l›k verme.
mukabil:
karfl›l›k.
müessir:
eser sahibi.
Mün’im-i Kerîm:
kerem sahibi ni-
met veren, yedirip içiren, nimet-
lerin hakikî sahibi olan Cenab-›
Hak.
mütalâa:
düflünerek dikkatli
okuma.
nazar-› dikkat:
dikkatli bak›fl.
nimet:
faydal› fley.
perverde:
besleme, büyütme.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab-› Hak.
rahmet:
merhamet ve flefkat.
sanat:
ustal›k, hüner.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi, her fleyi sanatla yaratan
Allah.
Sâni-i Zülkemal:
sonsuz kemal
sahibi ve her fleyi sanatla yaratan
Allah.
sema:
gökyüzü, gök.
flükür:
teflekkür, memnunluk
gösterme.
tahsis-i taabbüt:
sadece Allah’a
ibadet etme.
takdirkârâne:
takdir ederek.
temafla:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
vecih:
yön.
ziynet:
süs.
arz:
yeryüzü.
âyine:
ayna.
celâl:
nihayet derecede bü-
yüklük, azamet, ululuk.
Celîl-i Cemîl:
sonsuz büyük-
lük ve güzellik sahibi olan Al-
lah.
celp:
çekme.
cemal:
güzellik.
cevher:
k›ymetli mana.
cihazat:
maddî ve manevî
azalar.
eser:
Allah’›n yaratt›¤› tüm
varl›klar.
esma-i Rabbaniye:
her fleyi
terbiye eden Allah’›n isimleri.
Fât›r-› Zülcemal:
sonsuz gü-
zellik sahibi ve her fleyi ben-
zersiz yaratan Allah.
fiil:
davran›fl, hareket.
hâl:
davran›fl, durum.
hamd ü sena:
flükür ve övgü.
hasr-› muhabbet:
bütün sev-
giyi bir flahsa verme.
1...,517,518,519,520,521,522,523,524,525,526 528,529,530,531,532,533,534,535,536,537,...1482
Powered by FlippingBook