Sözler - page 537

gitmifller. Hem, niçin hakikî arif olan evliyan›n bir k›sm›
yaln›z tevhitte ileri gitmifller, hatta derece-i hakkalyakîne
kadar gittikleri hâlde, bir k›s›m erkân-› imaniye, onlar›n
meflreplerinde pek az ve mücmel bir surette görünüyor?
Hatta, onun içindir ki, onlara tebaiyet edenler, ileride o
erkân-› imaniyeye lâz›m olan ehemmiyeti vermemifller,
hatta baz›lar› sapm›fllar. Madem bütün erkân-› imaniye-
nin inkiflaf›yla hakikî kemal bulunur; niçin ehl-i hakikat
baz›s›nda çok ileri ve bir k›sm›nda çok geri kalm›fllar?
Hâlbuki, bütün esman›n mertebe-i azamlar›n›n mazhar›
ve bütün enbiyan›n serveri olan Resul-i Ekrem Aleyhis-
salâtü Vesselâm ve bütün kütüb-ü mukaddesenin reis-i
enveri olan Kur’ân-› Hakîm, bütün erkân-› imaniyeyi va-
z›h bir surette, pek ciddî bir ifadede ve kastî bir tarzda
tafsil etmifllerdir.”
Evet; çünkü, hakikatte hakikî kemal-i etem öyledir. ‹fl-
te flu esrar›n hikmeti fludur ki:
‹nsan, çendan bütün esmaya mazhar ve bütün kema-
lâta müstaittir; lâkin, iktidar› cüz’î, ihtiyar› cüz’î, istidad›
muhtelif, arzular› mütefavit oldu¤u hâlde, binler perde-
ler, berzahlar içinde hakikati taharri eder. Onun için, ha-
kikatin keflfinde ve hakk›n fluhudunda berzahlar ortaya
düflüyor. Baz›lar berzahtan geçemiyorlar. Kabiliyetler bafl-
ka baflka oluyor. Baz›lar›n kabiliyeti baz› erkân-› imaniye-
nin inkiflaf›na menfle olam›yor. Hem, esman›n cilveleri-
nin renkleri, mazhara göre tenevvü ediyor, ayr› ayr› olu-
yor. Baz› mazhar olan zat, bir ismin tam cilvesine medar
olam›yor. Hem, külliyet ve cüz’iyet ve z›lliyet ve asliyet
SÖZLER | 537
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
ifade:
anlat›m.
ihtiyar› cüz’î:
iradesi, seçme hak-
k› küçük.
iktidar› cüz’î:
güç yetirmesi az.
inkiflaf:
aç›lma, görülme, meyda-
na ç›kma keflfolunma, manevî bir
s›rr›n veya hâlin aç›lmas›.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kabiliyet:
anlama, anlay›fl.
kastî:
bile bile, kas›tl› olarak.
kemal:
olgunluk.
kemalât:
faziletler, iyilikler.
kemal-i etem:
tam, eksiksiz mü-
kemmellik.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
külliyet:
bütünlük.
kütüb-ü mukaddese:
kutsal ki-
taplar.
lâz›m:
gerekli, lüzumlu.
mazhar:
görünme yeri.
medar:
dayanak noktas›, yard›m-
c›.
menfle:
esas, kök.
mertebe-i azam:
en büyük mer-
tebe.
meflrep:
hareket tarz›, tav›r, tu-
tum, meslek.
muhtelif:
çeflit çeflit.
mücmel:
k›sa, öz.
müstait:
kabiliyetli, yetenekli
kimse.
mütefavit:
birbirinden farkl›, çe-
flitli.
reis-i enver:
en nurlu parlak li-
der.
server:
baflkan, reis.
suret:
biçim, tarz, flekil.
tafsil:
etrafl›ca bildirme, aç›kla-
ma.
taharri:
araflt›rma, inceleme.
tarz:
biçim, suret.
tebaiyet:
tâbi olma, uyma.
tenevvü:
çeflit çeflit olma.
tevhit:
Allah’›n varl›¤›n›, birli¤ini,
dengi ve orta¤› bulunmad›¤›n› ka-
bul etme.
vaz›h:
aç›k.
zat:
kifli.
z›lliyet:
gölgelik, gölge olufl.
arif:
bilgi, bilen kifli.
arzu:
istek, heves.
asliyet itibar›yla:
orijinal ol-
mas› bak›m›ndan.
berzah:
iki fley aras›ndaki
aral›k, perde.
cilve:
güzel ve hofl bir biçim-
de görünme.
cüz’iyet:
azl›k.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
derece-i hakkalyakîn:
bir fle-
yi yaflayarak bilmek.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i hakikat:
gerçe¤i bulup
onun peflinden gidenler.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
erkân-› imaniye:
imana ait
esaslar.
esma:
isimler.
esrar:
s›rlar.
evliya:
Allah’a kullukta ileri
olanlar, velîler.
hakikat:
gerçek.
hakikatin keflfi:
gerçek, do¤-
runun araflt›r›l›p bulunmas›.
hakikî arif:
samimî ve gerçek
âlim olan insan.
hakikî:
gerçek, asl›na uygun.
hakk›n fluhudu:
gerçe¤e fla-
hit olmak.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›-
l›fltaki gizli, ‹lâhî gaye.
1...,527,528,529,530,531,532,533,534,535,536 538,539,540,541,542,543,544,545,546,547,...1482
Powered by FlippingBook