Sözler - page 594

Cehennemde idam-› ebedî ile beraber dünyevî idam ile
de mahkûm ediyor. Der: “
Ya muaraza ediniz, yahut can
ve mal›n›z helâkettedir.
”
1
‹flte, e¤er muaraza mümkün olsayd›, acaba hiç müm-
kün mü idi ki, bir iki sat›rla muaraza edip davas›n› iptal
etmek gibi rahat bir çare varken, en tehlikeli, en müflkü-
lâtl› muharebe tarik› ihtiyar edilsin. Evet o zeki kavim, o
siyasî millet ki, bir zaman âlemi siyasetle idare etti¤i hâl-
de, en k›sa ve rahat ve hafif bir yolu terk etsin, en tehli-
keli ve bütün mal ve can›n› belâya atacak uzun bir yolu
ihtiyar etsin; hiç kabil midir? Çünkü, edipleri birkaç hu-
rufatla muaraza edebilseydi, Kur’ân davas›ndan vazge-
çerdi. Onlar da maddî ve manevî helâketten kurtulurlar-
d›. Hâlbuki, muharebe gibi dehfletli, uzun bir yolu ihtiyar
ettiler. Demek, muaraza-i bilhuruf mümkün de¤ildi, mu-
haldi; onun için muharebe-i bissüyufa mecbur oldular.
Hem, Kur’ân’› tanzir etmek, taklidini yapmak için ga-
yet fliddetli iki sebep vard›: Birisi, düflman›n h›rs-› muara-
zas›, di¤eri dostlar›n›n flevk-i taklididir ki; flu iki saik-i fle-
dit alt›nda, milyonlar Arabî kitaplar yaz›lm›fl ki, hiç birisi
ona benzemez. Âlim olsun, âmî olsun, her kim ona ve
onlara baksa, kat’iyen diyecek ki: “Kur’ân, bunlara ben-
zemez. Hiç birisi onu tanzir edemez.” fiu hâlde, ya
Kur’ân, bütününün alt›ndad›r—bu ise, bütün dost ve düfl-
man›n ittifak›yla battald›r, muhaldir—veya Kur’ân o yaz›-
lan umum kitaplar›n fevkindedir.
âlem:
dünya.
âlim:
çok okumufl, bilgili, ilim
adam›.
âmî:
okumam›fl, cahil.
Arabî:
Arapça.
battal:
geçersiz, yanl›fl, bofl.
belâ:
zor, s›k›nt›, tehlike.
can:
hayat.
Cehennem:
ahiretteki hapis ve
ceza yeri.
çare:
ç›k›fl yolu.
dava:
takip edilen fikir, iddia.
dehfletli:
korkunç.
dost:
seven insan.
dünyevî:
dünya ile ilgili.
edip:
güzel ve sanatl› söz söyle-
yen.
fevk:
üst, üzeri.
hafif:
kolay.
helâket:
mahvolma, yok olma.
h›rs-› muaraza:
karfl› koyma h›r-
s›.
hurufat:
harfler.
idam:
ölüm cezas›, yok olma.
idam-› ebedî:
sonsuza dek yok
olufl.
idare:
yönetme.
ihtiyar etme:
seçme, tercih et-
me.
iptal:
geçersiz b›rakma, çürütme.
ittifak:
fikir birli¤i, uyuflma,
kabil:
mümkün, olabilir.
kat’iyen:
kesinlikle.
kavim:
millet.
maddî:
madde ile alâkal›.
mahkûm etmek:
ceza vermek.
manevî:
manaya ait, ruha ve içe
ait; ahirette.
millet:
halk.
muaraza:
karfl› gelme, söz müca-
delesi.
muaraza-i bilhuruf:
söz ve fikir
ile karfl› gelmek.
muhal:
imkâns›z, olmas› müm-
kün olmayan.
muharebe:
savaflma.
muharebe-i bissüyuf:
k›l›çla sa-
vaflmak.
müflkülât:
zorluklar.
saik-i fledit:
fliddetli sevk edici,
fliddetli sebep.
siyaset:
zekâca ve kurnazca
ifl, ak›ll›ca hareket.
siyasî:
yönetimi ak›l ve zekâ
ile yapan.
flevk-i taklit:
benzerini yap-
ma arzusu.
fliddet:
kuvvet.
taklit:
benzerini yapmaya ça-
l›flma.
tanzir:
benzetme, yerini tut-
ma.
tarik:
yol.
terk:
b›rakma, vazgeçme.
umum:
bütün.
1.
Bkz. Bakara Suresi: 24.
594 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,584,585,586,587,588,589,590,591,592,593 595,596,597,598,599,600,601,602,603,604,...1482
Powered by FlippingBook