Sözler - page 599

Meselâ,
,r
óp
?n
j r
ºn
d o
¬s
fn
’p
,l
ón
ªn
°U o
¬s
fn
’p
,l
ón
Mn
G o
¬s
fn
’p
*Gn
ƒo
g r
?o
b
1
l
ón
Mn
G Gk
ƒo
Øo
c o
¬n
d r
øo
µn
j r
ºn
d o
¬s
fn
’p
,r
ón
dƒo
j r
ºn
d o
¬s
fn
’p
Hem,
,r
óp
?n
j r
ºn
d o
¬s
fn
’p
,r
ón
dƒo
j r
ºn
d o
¬s
fn
’p
,l
ón
Mn
G Gk
ƒo
Øo
c o
¬n
d r
øo
µ n
j r
ºn
dn
h
2
*Gn
ƒo
g o
¬s
fn
’p
,l
ón
Mn
G = o
¬ s
fn
’p
,l
ón
ªn
°U o
¬s
fn
’ p
Hem,
,r
ón
dƒo
j r
ºn
d Gk
Pp
Én
a ,r
óp
?n
j r
ºn
d Gk
Pp
Én
a ,l
ón
ªn
°U n
ƒo
¡n
a ,l
ón
Mn
G n
ƒo
¡n
a *Gn
ƒo
g
3
l
ón
Mn
G Gk
ƒo
Øo
c o
¬n
d r
øo
µ n
j r
ºn
d Gk
P p
Én
a
Daha sen buna göre k›yas et.
Meselâ,
4
n
Ú/
?s
ào
ªr
?p
d …k
óo
g p
¬«/
a n
Ör
jn
Q n
’ o
ÜÉn
à`p
µdr
G n
?p
d'
P @ =
B
/G
fiu dört cümlenin her birisinin iki manas› var. Bir ma-
na ile öteki cümlelere delildir, di¤er mana ile onlara ne-
ticedir. On alt› münasebet hatlar›ndan bir nakfl-› nazmî-i
i’cazî hâs›l olur.
‹flaratü’l-‹’caz
’da öyle bir tarzda beyan
edilmifl ki, bir nakfl-› nazmî-i i’cazî teflkil eder. On Üçün-
cü Sözde beyan edildi¤i gibi, güya ekser ayat-› Kur’âni-
yenin her birisi, ekser ayat›n her birisine bakar bir gözü
ve naz›r bir yüzü vard›r ki, onlara münasebat›n hutut-u
maneviyesini uzat›yor. Birer nakfl-› i’cazî nescediyor. ‹fl-
te,
‹flaratü’l-‹’caz
, bafltan afla¤›ya kadar bu cezalet-i naz-
miyeyi flerh etmifltir.
SÖZLER | 599
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
ayat:
Kur’ân ayetleri.
ayat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n ayet-
leri.
beyan:
anlatma.
cezalet-i nazmiye:
Kur’ân’›n
cümle ve kelimelerinin diziliflle-
rindeki güzellik.
delil:
bir fikrin veya hükmün do¤-
rulu¤unu kan›tlayan fley.
denk:
eflit.
Ehad:
Zat› tek olan Allah.
ekser:
pek çok, bir çok.
güya:
sanki.
hâl:
durum.
hâs›l olma:
meydana gelme, or-
taya ç›kma.
hat:
çizgi.
hutut-u manevîye:
manevî çizgi-
ler, yollar; anlam ilgileri.
‹flaratü’l-‹’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyat›nda
yer alan bir eseri.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
mana:
anlam.
meselâ:
örne¤in, örnek olarak.
muhtaç:
ihtiyac› olan.
münasebat:
ilgiler, iliflkiler, ba¤-
lar.
münasebet:
ilgili ve alâkal› olufl,
ba¤.
nakfl-› i’cazî:
mu’cizeli¤e ait na-
k›fl.
nakfl-› nazmî-i i’cazî:
Kur’ân’›n
mu’cizeli¤ine ait ayetlerin düzenli
ve ölçülü olufl nakfl›.
naz›r:
bakan, gözeten.
nesç:
dokuma.
netice:
sonuç.
Samed:
her fley kendisine muh-
taç oldu¤u hâlde, kimseye ve hiç-
bir fleye muhtaç olmayan Allah.
flerh:
aç›klama, yorumlama.
tarz:
biçim, flekil.
teflkil:
meydana getirme, yapma.
1.
De ki: O Allah’t›r. Çünkü O, Ehaddir; çünkü O, Samed’dir; çünkü O, do¤urmam›flt›r; çünkü O,
do¤mam›flt›r; çünkü O, hiçbir kimse Kendisine denk olmayand›r.
2.
Hiçbir fley Onun dengi de¤ildir. Çünkü O, do¤mam›flt›r; çünkü O, her fley Kendisine muhtaç
olan, Kendisi hiçbir fleye muhtaç olmayand›r; çünkü O, Ehad’dir; çünkü O, Allah’t›r.
3.
O, Allah’t›r. O hâlde, Ehad’dir; o hâlde, Samed’dir. Öyle ise do¤urmam›flt›r; öyle ise do¤urul-
mam›flt›r; öyle ise O, hiçbir fley Kendisine denk olmayand›r.
4.
Elif lâm mim. • fiu yüce kitap ki, onda asla flüphe yoktur. O, Allah’›n emir ve yasaklar›na
karfl› gelmekten sak›nanlar için bir yol göstericidir. (Bakara Suresi: 1-2.)
1...,589,590,591,592,593,594,595,596,597,598 600,601,602,603,604,605,606,607,608,609,...1482
Powered by FlippingBook