Sözler - page 920

enbiyalarla görüflmek ve umum tabakattan geçmek, ha-
kikat-i mirac› iktiza ediyor.
•
‹kinci temsil
: Nas›l ki bir sultan›n ünvanlar›ndan olan
“kumandan-› azam” ünvan›, devair-i askeriyenin seras-
ker dairesi gibi, küllî ve genifl daireden tut, tâ onbafl› da-
iresi gibi cüz’î ve hususî her bir dairede bir zuhuru, bir cil-
vesi vard›r. Meselâ, bir nefer, o kumandanl›k ünvan-›
azam›n›n numunesini onbafl› flahs›nda görür, ona bakar,
ondan emir al›r. O nefer onbafl› oldu¤unda, çavufl daire-
sindeki kumandanl›k dairesi nazar›na çarpar, ona bakar.
Sonra çavufl olsa, o vakit kumandanl›k numunesini ve
cilvesini mülâz›m dairesinde görür; o makamda ona
mahsus bir iskemle bulunur. Ve hakeza, yüzbafl›, binbafl›,
ferik, müflir dairelerinden her birinde, dairelerin büyük
ve küçüklü¤ü nispetinde o kumandanl›k ünvan›n› görür.
fiimdi, bir neferi, o kumandan-› azam bütün devair-i
askeriyeye taallûk edecek bir vazife ile tavzif etmek iste-
se, bir müfettifl gibi her devairi görüp ve görünecek bir
makam vermek istese, elbette o kumandan-› azam, o
neferi, onbafl› dairesinden tut, tâ daire-i azam›na kadar
birer birer gezdirecek; tâ görsün, görülsün. Sonra huzu-
runa kabul edip sohbetine müflerref ederek, niflan ve fer-
man verip taltif ederek, tâ geldi¤i yere kadar bir anda
gönderir.
fiu temsilde bir noktay› nazara almak lâz›m ki, padiflah
e¤er âciz olmazsa, sûrî oldu¤u gibi manevî cihetinde de
iktidar› olsa, o vakit ferik, müflir, mülâz›m gibi eflhas› tev-
kil etmez, bizzat her yerde bulunur. Yaln›z baz› perdeler
âciz:
eli yetmez, güçsüz.
cihet:
yan, yön, taraf.
cilve:
görüntü, yans›ma, akis.
cüz’î:
az, küçük, feri.
daire-i azam:
en büyük derece
ve daire.
devair:
daireler, kurumlar.
devair-i askeriye:
askeri kurum-
lar.
enbiya:
nebîler, peygamberler.
eflhas:
flah›slar, kifliler.
ferik:
general.
ferman:
emir, buyruk.
hakeza:
bunun gibi.
hakikat-i miraç:
mirac›n asl› ve
esas›, gerçek mahiyeti.
iktidar:
güç yetme, yapabilme
kabiliyeti.
iktiza:
gerektirme.
kumandan-› azam:
en büyük ko-
mutan
küllî:
umumî, büyük ve kapsam-
l›.
mahsus:
kifliye has olan, özel.
makam:
durak, memuriyet
mevkii.
manevî:
maddî olmayan, ma-
naya ait olan.
müfettifl:
kontrol eden, ince-
leyen, araflt›ran.
mülâz›m:
te¤men.
müflerref etmek:
flereflendir-
mek, onurland›rmak.
müflir:
mareflal.
nazar:
dikkat, bak›fl, fikir.
nazara almak:
bakmak; dik-
kat etmek.
nefer:
rütbesiz asker, er.
nispet:
oran.
niflan:
iz, eser, belirti, alâmet.
numune:
örnek.
onbafl›:
en küçük rütbe.
padiflah:
hükümdar, sultan.
serasker:
genelkurmay bafl-
kan›, ordu komutan›.
sûrî:
görünüflte, görünümde.
taallûk:
ilgili olma.
tabakat:
tabakalar, derece.
taltif etme:
lütuf ve ihsanda
bulunma, ödüllendirme.
tavzif etmek:
görevlendir-
mek.
tevkil:
vekil tayin etme, yetki
verme.
ünvan:
ad, isim, lâkap; nam.
ünvan-› azam:
en büyük ün-
van.
zuhur:
görünme.
920 | SÖZLER
O
TUZ
B
‹R‹NC‹
S
ÖZ
1...,910,911,912,913,914,915,916,917,918,919 921,922,923,924,925,926,927,928,929,930,...1482
Powered by FlippingBook