Tarihçe-i Hayat - page 374

Masum kardefllerimin mazlumiyetinden gelen fer-
yatlar›n›n iflitilmedi¤i ve benim de onlarla konuflturul-
mad›¤›m bir zamanda, onlar›n me’yusiyetlerine bir te-
selli vermek için yazd›¤›m bir f›krad›r.
(Bu makam münasebetiyle ilâve edilmifltir.)
Hafîz-i Zülcelâlin h›fz ve himayetine bak›n›z ki; mese-
lemiz münasebetiyle Risale-i Nur’un risaleleri adedine
muvaf›k olarak, yüz yirmi küsur adam›n mahrem evrak-
lar› ile istintakta olduklar› hâlde ve ecnebilerin entrikala-
r›yla ve muhalif komitecilerin dolaplar›yla mevcut ve
münteflir müteaddit cemiyetlerin hiçbirisiyle, Risale-i
Nur’un hiçbir flakirdinin münasebettarl›¤›n› gösterecek
hiçbir madde bulunmamas›, gayet zahir ve parlak bir hi-
maye-i Rabbaniyedir. Muhafaza-i ‹lâhiyeye ve ‹mam-› Ali
(r.a.) ve Gavs-› Azam (k.s.), Risale-i Nur’a ait keramet-i
gaybiyelerini cidden teyit eden bir inayet-i Rahmaniye-
dir. K›rk ikilik bir top güllesini, k›rk iki masum ve maz-
lum kardefllerimizin dergâh-› ‹lâhiyeye aç›lan elleriyle
doldurup, geri çevirip, atanlar›n bafllar›nda manen pat-
latt›rd›. Bizlere, yaln›z ehemmiyetsiz, sevapl›, hafif birkaç
yara bereden baflka olmad›. Böyle bir seneden beri dol-
durulan bir toptan, böyle pek az zarar ile kurtulmak
harikad›r. Böyle pek büyük bir nimete karfl›, flükür ve
sürur ve sevinç ile mukabele etmek gerektir. Bundan
sonraki hayat›m›z bize ait olamaz; çünkü müfsitlerin
cemiyet:
topluluk, birlik.
cidden:
flaka olmayarak, gerçek-
ten, ciddî olarak.
dergâh-› ‹lâhiye:
Cenab-› Hakk›n
dergâh›, kap›s›, kat›.
ecnebi:
yabanc›, garip, al›flmam›fl.
ehemmiyetsiz
:
önemsiz, k›ymet-
siz, de¤ersiz.
entrika:
bir ç›kar sa¤lamak veya
birine zarar vermek maksad›yla
haz›rlanan düzen, dalavere, hile,
desise.
evrak:
k⤛t yapraklar›, kitap say-
falar›, yapraklar, k⤛tlar.
feryat:
hayk›rma, 盤l›k.
f›kra:
k›s›m, fas›l, bölüm.
gayet:
çok, fazla, son derece.
gülle:
top mermisi.
Haf›z-› Zülcelâl:
Yarat›klar›n› be-
lâlardan, tehlikelerden koruyan
büyüklük sahibi Allah.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl› ve esas›.
hârika:
ola¤anüstü.
h›fz:
saklama, koruma, siyanet,
muhafaza.
himaye-i Rabbaniye:
Rab olan
Allah’›n himayesi, korumas›.
himayet:
koruma, esirgeme, mu-
hafaza etme.
ilâve:
ekleme, katma.
inayet-i Rahmaniye:
Rahman
olan Allah’›n inayeti, yard›m›.
istintak:
sorguya çekme.
keramet-i gaybiye:
gaybla ilgili
keramet, istikbal ile alâkal› kera-
met.
komite:
encümen, heyett, alt ku-
rul, komisyon.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken.
mahv:
batma, bitme, yok olma.
manen:
iç varl›k bak›m›ndan,
duyguca, gönülce, yürekçe, ruh-
ça, mana itibariyle, manaca.
masum
:
suçsuz, kabahatsiz, gü-
nahs›z.
mazlum:
zulüm görmüfl, zulme
u¤ram›fl.
mazlumiyet:
mazlumluk, zulüm
görmüfllük.
mevcut:
var olan, bulunan, olan.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
muhafaza-i ‹lâhîye:
‹lâhî koru-
ma, Allah’›n korumas›.
muhalif:
muhalefet eden, ayk›r›-
l›k gösteren, uymayan, bir fiil ve-
ya düflünceye karfl› gelen.
mukabele:
karfl›l›k verme, karfl›-
lama.
374 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
muvaf›k:
yerinde, uygun,
uyar, münasip.
müfsit:
fesat ç›karan, fesatç›,
bozguncu.
münasebet:
vesile, rab›ta,
ba¤.
münasebettar:
ilgili, alâkal›,
bir fleye uygun ve yak›n olan.
münteflir:
etrafa yay›lm›fl,
duyulmufl.
müteaddit:
ço¤alan, çok, bir-
çok, türlü türlü, çeflitli, birden
fazla.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ba-
¤›fl.
sevap:
hay›rl› bir ifle karfl› Al-
lah taraf›ndan verilen mükâ-
fat.
sürur:
sevinç, nefle, mutluluk.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flükür:
görülen bir iyili¤e kar-
fl›l›k hoflnutluk, memnunluk
ve minnettarl›k ifade etme,
teflekkür.
teselli:
avutma, ac›s›n› dindir-
me, güzel sözler söyleyerek
rahatlatma.
teyit:
do¤rulama, do¤ru ç›-
karma, destekleme.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
1...,364,365,366,367,368,369,370,371,372,373 375,376,377,378,379,380,381,382,383,384,...1390
Powered by FlippingBook