Tarihçe-i Hayat - page 378

s›yanet etmekle, z›yaa u¤ratmamak lâz›m gelir. Keflfiya-
t›n ehemmiyeti, ehl-i hakikat ve ehl-i ilim ve edipler or-
tas›nda gayet büyüktür ve ehemmiyeti var. Bir kimse di-
¤erinin keflfiyat›n› temellük edemez. E¤er etse, onun
aleyhine ikame-i dava etmek, bütün memleketlerde cari
olan bir kanundur.
‹leride hükûmetin müsaadesini istihsal suretiyle neflret-
mek istedi¤im ve yirmi-otuz seneden beri keflif ve telifi-
ne çal›flt›¤›m ve elli seneden beri devam eden tetkikat ve
mücahedat-› fikriye ve muhtelif menbalardaki taharriyat
ve mesaimin neticesi ve semeresi olarak yazd›¤›m ve
manevî yüz keflfiyat› gösteren ve binlerce hakikati havi
yüzden ziyade risaleden ibaret olan Risale-i Nur’un teli-
finden sonra neflredilen, baz› kanunlara uygun gelmeyen
on befl noktas›n› ortaya atarak müttehem bir vaziyete
koymak, bu hakikatlerin ve benim onlara taallûk eden
hukuklar›m›n z›ya›n› mucip olmakla beraber, di¤erin in-
tikal ve sirkatine ve temellük ve kendine mal etmesine
zemin ihzar etti¤inden; bu babda, evvelemirde ve her
fleyden ziyade hakikat nam›na ve hukuk hesab›na hakk›-
m›n muhafazas›, âdil mahkemenizin nazara alaca¤› ilk
cihettir. Ve bir cürüm aleti olmak tevehhümüyle müsade-
re edilen risalelerimin tazammun etti¤i hakaik, ehl-i fen
ve felsefeye ve akademi muhakkiklerine karfl› ispat›ma
medar olmak üzere elimde bulunmas› lâz›m gele-
ce¤inden; bu keflfiyat ve münazarat-› ilmiye üzerinde
haz›rl›¤›m› tespit etmek için, taraf›ma iadesini isterim.
âdil:
adaletli olan, do¤ruluk gös-
teren.
akademi:
yüksek okul.
aleyh:
ona, onun üzerine.
bab:
husus, k›s›m, bölüm, bahis.
cari:
geçerli, yürürlükte, muteber.
cihet:
yan, yön, taraf.
cürüm:
kabahat, kusur, hata, gü-
nah, kanun hilâf›na hareket.
edib:
edebiyatç›, edebiyatla mefl-
gul olan.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er, önem.
ehl-i fen ve felsefe:
ilim ve felse-
feyle meflgul olanlar.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, gerçe¤i bulup onun peflin-
den gidenler.
ehl-i ilim:
ilim ile u¤raflanlar.
evvelemirde:
iflin bafllang›c›nda,
her fleyden önce.
hakaik:
hakikatler, do¤rular, ger-
çekler.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl› ve esas›.
havi:
içine alan, kaplayan, kufla-
tan, ihtiva eden.
hukûk:
haklar , kanunun verdi¤i
haklar.
hükümet:
devlet.
ibaret:
meydana gelen, oluflan,
müteflekkil.
ihzar:
haz›r etme, haz›rlama.
ikame-i dava:
dava açma.
intihal:
çalma, baflkas›n›n mal›n›
kendine mal etme, h›rs›zl›k.
intikal:
bir meseleden yola
ç›karak diger bir meseleyi anla-
ma.
ispat:
delil ve flahit göstererek
do¤ruyu ortaya koyma, do¤ruyu
delillerle gösterme.
istihsal:
has›l etme, meydana ge-
tirme, elde etme, üretme.
keflfiyat:
keflifler, bulup meyda-
na ç›kar›lan fleyler, yeni bulunan
fleyler.
keflif:
gizli bir fleyi bulma, gizli bir
fleyi bulup meydana ç›karma.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
manevî:
madde d›fl› olan, maddî
olmayan, manaya ait.
medar:
dayanak noktas›, sebep,
vesile.
memleket:
devlet.
menba:
kaynak, her hangi bir fle-
yin ç›kt›¤› yer.
mesai:
çal›flma.
mucip:
icap eden, uyan, gereken,
gerektiren.
muhafaza:
koruma, saklama, h›f-
zetme.
muhakkik:
gerçe¤i araflt›ran, ger-
çe¤i araflt›r›p bulan, bir fleyin iç
yüzünü inceleyerek vak›f olan.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli, çeflit
çeflit, farkl›.
378 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
mücahedat-› fikriye:
fikrî
mücadeleler, fikir yoluyla ya-
p›lan savafllar.
münazarat-› ilmiye:
ilmî mü-
nazaralar.
müsaade:
izin, icazet, ruhsat.
müsadere:
ifllenen bir suç
karfl›l›¤› olarak, suçlunun ma-
l›n›n bütünü veya bir bölümü
üstündeki sahipli¤ine son ve-
rilmesi ve bu sahipli¤in bir
baflka kurulufla devredilmesi.
müttehem:
itham olunan,
kendisinden flüphe edilen,
suçlu say›lan, suçlanan.
nazar:
dikkat.
neflr:
yay›m, yay›n.
semere:
netice, sonuç.
sirkat:
h›rs›zl›k, çalma.
suret:
biçim, görünüfl, k›l›k,
k›yafet.
taallûk:
iliflik, ilgi.
taharriyat:
araflt›rmalar, ara-
malar, incelemeler, tahkik et-
meler.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
telif:
kitap yazma, eser orta-
ya koyma.
temellük:
sahiplenme, kendi-
ne mâl etme, mülk edinme,
sahip olma.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
ceden inceye yoklama, ince-
leme.
tevehhüm:
vehimlenme, ku-
runtuya kap›lma.
vaziyet:
bir kimse veya fleyin
durumu, hâli.
zemin:
yer, ortam.
z›ya:
kay›p, yitim.
ziyade:
çok, fazla, art›k.
1...,368,369,370,371,372,373,374,375,376,377 379,380,381,382,383,384,385,386,387,388,...1390
Powered by FlippingBook