Tarihçe-i Hayat - page 381

gazeteyi ne okudum ve ne de istedim. Hatta birkaç hâ-
disede, flahs›mla alâkadar zannedilen ve herkesi meraka
sevk eden vak›alardan bahseden gazeteleri okumak arzu-
su bulunmad› ve okumad›m ve okutmam.
On befl maddeden baflka bütün mesaili, ahiretime ve
iman›ma ve hakikate müteveccih oldu¤u hükûmetin tet-
kikat-› amikas›yla tezahür eden Risale-i Nur ile, Said di-
ni siyasete alet ediyor; yani kâinatta yüksek ve mukad-
des tan›d›¤› bir hakikat-i kudsiye olan Din-i Hakk› ve
iman-› tahkikîyi siyasete, yani ihtilâlkârâne, en tehlikeli
ve en günahl› ve çok hukukun z›ya›na sebebiyet veren
akim, süflî bir maksada alet etmifl denilir mi? Böyle di-
yenler, ne kadar daire-i ak›l ve insaf ve vicdandan uzak
düfltükleri ve uzak hükmettikleri anlafl›lmaz m›? Elbette,
mahkeme-i adalet, böyle as›ls›z bu evham ve isnadatlar›
defedip, hakk›m›zda ihkak-› hak edecektir. Gerçi, kanun-
lar› bilmemek eksere göre bir mazeret teflkil etmez. Fa-
kat, haks›z olarak ücra bir köyde, tarassut alt›nda, ya-
banc› bir yerde, fliddetle dünyadan küstürüp, nefiyle ika-
met ettirip, mütemadiyen tarassutla taciz edilen bir ada-
m›n kanunlar› bilmemesi, elbette ehl-i insaf›n nazar›nda
bir özür teflkil eder.
‹flte, ben o adam›m. Ve beni yanl›fl bir vehimle muahe-
ze ettikleri mevadd-› kanuniyenin hiçbirini bilmezdim.
Hatta yeni hurufla imzam› atamazd›m. Bazen hizmet-
çimden baflka, on günde bir adamla görüflmedim.
Herkes bana muavenetten kaçar. Avukat tutmaya iktida-
r›m yok. Bütün hayat›mda, “en menfaatli ve en iyi hile,
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 381
E
SK‹fiEH‹R
H
AYATI
ihtilâlkârâne:
ayaklan›rcas›na, is-
yan eder gibi.
ikamet:
oturma, bir yerde kalma.
iktidar:
güç yetme, yapabilme,
bir ifli gerçeklefltirmek için gere-
ken kuvvet.
iman-› tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri in-
celeyip delil ve bürhan ile inan-
ma.
isnadat
:
isnatlar.
kâinat:
dünya.
mahkeme-i adalet:
adalet mah-
kemesi, hakka riayet edilen mah-
keme, do¤rulu¤un benimsenip
uyguland›¤› yer.
maksat:
kastedilen, istenilen fley,
var›lmak istenen nokta, niyet.
mazeret:
elde olmayarak mey-
dana gelmifl, makul sebep, özür.
menfaat:
fayda, kâr, gelir, ihtiyaç
karfl›l›¤› olan fley.
mesail:
meseleler.
mevadd-› kanuniye:
kanun
maddeleri.
muaheze:
tenkit, itiraz, k›nama,
tariz.
muavenet:
yard›m, yard›m etme,
yard›mc›l›k, teâvün.
mukaddes:
takdis edilmifl, müba-
rek, ay›p ve noksanlardan kurtul-
mufl, kutsal, aziz, temiz.
müdafaat:
müdafaalar, savun-
malar, korunmalar.
mütemadiyen:
sürekli olarak,
devaml› olarak, aral›ks›z flekilde,
muttas›l, devaml›.
müteveccih:
teveccüh eden, bir
tarafa, bir cihete dönen, yönelen.
nazar:
huzur, kat, yan, ön.
nefiy:
sürme, sürgün etme, ceza-
land›rarak baflka bir yerde ika-
met etmeye mecbur etme.
özür:
bir kusur veya suçun hofl
görülmesini gerektiren sebep.
sebebiyet:
sebep olma, icap et-
tirme, gerektirme.
sevk:
yönlendirme.
s›dk:
do¤ruluk, gerçeklik, hakikat.
süflî:
afla¤›l›k, alçak, baya¤›, adî.
taciz:
rahats›z etme, huzursuz k›l-
ma, s›kma.
tarassut:
gözetme, gözleme, göz-
le takip etme, dikkatle bakma.
tedkîkât-› amika:
derin incele-
meler, çok inceden ve derinden
yap›lan, araflt›rmalar, analizler.
teflkil:
vücut verme, meydana
getirme, yapma.
tezahür:
zuhur etme, ortaya ç›k-
ma, meydana ç›kma, belirme, gö-
rünme.
ücra:
kenarda olan, sapa, tenha,
sakin ve uzak yer.
vak›a:
vuku bulan, olan.
vehim:
yanl›fl ve esass›z düflünce.
z›ya:
kay›p, yitim.
ahiret:
öbür dünya, öteki
dünya, k›yametten sonra ku-
rulacak olan âlem.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
flar›s›z.
arzu:
bir fleye karfl› duyulan
istek, heves.
avukat:
hukukî konularda
vatandafllar›n haklar›n› belli
bir ücret mukabilinde koru-
yan kimse.
bahsetme:
anlatma, söz etme.
daire-i ak›l ve insaf ve vic-
dan:
ak›l, insaf ve vicdan da-
iresi.
def:
ortadan kald›rma, yok
etme, giderme.
Din-i Hak:
hak din, ‹slâmiyet.
düstur:
kanun, kaide, kural,
prensip, esas.
ehl-i insaf:
insaf sahipleri,
merhametli olanlar, orta yolu
tutanlar.
ekser:
pek çok, ço¤unluk.
evham:
zanlar, kuflkular,
esass›z fleyler, kuruntular.
gerçi:
öyle ise de, her ne ka-
dar.
hakikat:
gerçek, hayalî olma-
yan, görülen, mevcut olan, bir
fleyin asl› ve esas›.
hakikat-i kudsiye:
mukad-
des hakikat, gerçek.
hile:
aldatmaya, kand›rmaya
yönelik tertip, düzen, desise.
huruf:
harfler, isim ve fiil ol-
mayan kelimeler.
hüküm:
karar verme.
hükümet:
devlet.
ihkak-› hak:
hakl›ya hakk›n›
verme, hakk› usûlü dairesin-
de yerine getirme.
1...,371,372,373,374,375,376,377,378,379,380 382,383,384,385,386,387,388,389,390,391,...1390
Powered by FlippingBook