Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Laiklik tarif edilirse rejimin sihri bozulur!

T ürkiye’nin “iki büyük sorunu”, iki büyük konuda devletin taraf olmasından kaynaklanır.

Birisi, Kürt sorunu ya da nasıl diyorsanız, etnik terör sorunu, PKK terörü vs. Sebepleri çeşitlendirmek mümkün ama, bu sorun kaynağını devletin Türk Milliyetçiliği üzerine kurulmasından alır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk milliyetçiliğine taraftır. İkincisi, laiklik sorunu. Laiklik elbette kendi başına bir sorun teşkil etmiyor. Ama laikliğin Türkiye’deki uygulamaları, kendini “laik” diye tanımlayan bazılarının söylediği gibi “katı laiklik” uygulamaları bu milletin dini ile devletin arasını açmaya yetiyor. Allah’ın emirleri yerine, aslında laiklikten kaynağını almayan ve fakat laik uygulama diye dayatılan bazı kanunsuz emirler ile dindarlar, Allah’ın emirleri ile devletin dayatmaları arasında tercih yapmak zorunda bırakılıyor! Aslında bu iki temel sorunun kaynağı bugünkü Türkiye’nin İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin eseri olmasıdır. Eğer Türkiye, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin eseri olsaydı, belki başka büyük sorunlarımız olabilirdi ama, o meclisin yapısı gereği bugün yaşadığımız bu iki büyük sorunumuz olmazdı. Şimdi... Yargıtay Başkanı Osman Arslan’ın, “Laiklik ilkesi ile din ve vicdan özgürlüğü kavramının tarifinin açık ve net olarak yapılması zorunludur” sözleri bugüne kadar hiçbir şekilde tarifinin yapılmaya yanaşılmadığı laiklik konusunda önemli bir açılım getiriyor. Bu cümleler Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ihmal edilmiş ve fakat toplumu sürekli derinden etkilemiş, din devlet çatışmasına sebep olmuş bir konunun sarahate, açıklığa kavuşturulmasını istiyor. Ama... Türkiye’de laikliğin tarifi yapılırsa rejimin sihri bozulur. Bu da tarifinin yapılmasını zorlaştıran en büyük etken. Çünkü, Türk tipi laiklik tarifi dine dayatmanın sınırlarının asla belli olmadığı bir laiklik tipidir. “Efradını cami ağyarını mani” bir tarif yapmaya kalkıldığı zaman Türkiye’de dindarlara laiklik adına yıllardır ne büyük zulümler yapıldığı ortaya çıkar. Laikliğin tarifinin elbette anayasada olması gerekiyor. Bu konu “Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır” denilerek geçiştirilecek bir konu değil. Ayrıca bugünkü anayasamızın her maddesinden istenildiği zaman laikliğe atıf yapabilirsiniz. Çünkü... Hüsamettin Cindoruk TBMM Başkanı iken ona sormuştum: “Laikliğin anayasada tarifinin yapılması gerekmez mi?” diye de o da bana bu cevabı vermişti: “Buna ne gerek var, zaten Anayasa’nın her tarafı laiklik.” Doğru olabilir, her noktadan laikliğe giden bir yol bulmam mümkün. Ve laikliğin sert uygulamaları olmadan da bu rejimin ayakta kalması mümkün değil. Bu sertlik Türkiye’de uygulanan laikliğin belirsizliğinden kaynaklanıyor. Çerçevesi, sınırları belli bir konuda bir hukuk devletinde kim sınırların dışına çıkmaya cesaret edebilir ki... Yargıtay Başkanı’nın sözleri Türkiye’de gerçekleşmesi şimdilik mümkün olmayan bir isteği dile getiriyor. Her ne kadar gerçekleşmesi mümkün olmasa da dile getirilmeye başlanması bile bir aşama kabul edilebilir.

Bugün, 8 Eylül 2006

Nuh GÖNÜLTÜŞ

09.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Hangi laiklik?

  Yargı ve ezberi!

  Laiklik tarif edilirse rejimin sihri bozulur!

  Avrupa diyalog taraftarı

  Atatürk Alevî-Bektaşi meşrepli idi

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004