Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Şam istasyonu ağlıyor

Bir yalnızlık hikâyesi bu; bir mahkûmiyet, yok oluş, bir derin sızı... Bir şehrin hayatından cımbızla koparılan et parçası gibi, hatıralarından kan sızan bir sessizliğin öyküsü...

Uzun yolculukların sonunda nefes alınacak bir durak yeri arayanların gözyaşları içinde, çölün ortasında bir yaz günü kızgın güneşe tutulması, susuz kalan toprakların dünü ile yarını arasındaki bağların bir çırpıda koparılıp yok edilmesi.

Geleceğine çarpı konmuş Hicaz tren istasyonuna

Bazı yapılar insan gibi değil midir? İlginin esirgenmezliğini ıspatlarcasına bazı binaların şehrin kuytusunda unutulup gitmelerini engellemek için iyi bakmak gereken çocuklar gibi, yeni hayatların sefalete sürüklenmesi ihtimalini ortadan kaldıracak tedbirleri önceden almak gerekir.

Aksi halde yarına bir tarih kaydı düşmesi mümkün yeni ümitler, henüz doğmadan boğulup gidiverir. Mesafeleri birbirine bağlayan araçların varacağı duraklar, yolcu için hayatidir; gidilecek yol, varılacak istasyondaki umutlar kadar kısa, o istasyonun kötü kaderi kadar uzun ve çekilmez olur.

Tıpkı Şam’ın rayları sökülmüş, iğdiş edilmiş Hicaz İstasyonu’nun başına gelenler gibi... Biraz kökeninden koparılmış, geleceğinin üzerine kalın çizgilerle çarpı konmuş bir duraktan, Şam’daki Hicaz tren istasyonundan söz edeceğim.

Uzun yolun kısa tarihi

Hicaz Demiryolu, aslında Osmanlı’nın Ortadoğu’da başlayan İngiliz ve Fransız ilgisine karşılık İslâm topraklarını bir arada tutabilmenin bir aracı olarak gördüğü önemli bir projeydi.

Demiryolunun inşasına ise 1 Eylül 1900 tarihinde Şam’da düzenlenen resmî bir törenle başlandı. 1905’e gelindiğinde ise demiryolu Hayfa’ya kadar ulaşmıştı. Artık Şam ve Medine arasında haftada üç gün seferler düzenleniyor, özellikle hac döneminde tren dolup taşıyordu. Eskiden 40 gün süren yolculuk Hicaz hattı sayesinde dört güne düşmüştü.

Şam istasyonunun inşa edilmesi için ise 1911’i beklemek gerekecekti. Bina tamamlanınca da uzunca bir süre Hicaz Demiryolu’nun Umum Müdürlüğü olarak kullanıldı. Katarlara ev sahipliği yapıyor, yol boyu yorulanlara bir yudum su, bir bardak sıcak çay, bir dilim kuru ekmek sunuyordu.

Binanın görünümü ise hayranlık uyandırıyordu. Çok özenli taş işçiliği ile süslenen ön cephe, Şam’dan Ortadoğu’nun hemen her yerine uzanan demiryoluna adımını Suriye’nin başşehrinden atacaklar için yeni bir ufuk açıyordu.

Ana fuaye ise tavanındaki mükemmel ahşap işlemeleri ile trene binip uzun yolculuklar yapanların hafızasında bir hayal gibi kalıyordu belli ki.

Tarihin izleri yok oldu

Ama ne olduysa, İngiliz ve Fransızların Ortadoğu’da hakimiyeti ellerine geçirmelerinden sonra oldu. Osmanlı’nın Arap ülkeleri ve İslâm toprakları ile bağlarını koparmak isteyen emperyalist güçler önce demiryolunun işlevini tükettiler.

Bağdat’ta, Şam’da ve Beyrut’ta demiryolu tahrip oldu. Yıllarca emek harcanan ve ulaşım imkânlarının uygar seviyelere yükselmesinde büyük payı bulunan Hicaz Demiryolu yavaş yavaş hayati fonksiyonlarını yitirdi.

Demirağlar ile örülen Ortadoğu, artık eskiden olduğu gibi tren sesine yabancılaştı. Hicaz demiryolunun üzerinde artık tren vagonları yoktu.

Çağlar boyu çekim merkezi olan dünyanın bu bölgesi, Avrupa’ya göre çok sonra kavuştuğu ulaşım imkânlarından yoksun bırakıldı. Ama daha kötüsü, bölge ülkelerinin “bağımsızlık”larını elde etmelerinden bu yana aslında değişen çok fazla bir şey olmaması.

Meselâ bugün Baas rejimi muhaliflerin sesini kesmeye çalışarak Suriye’de iktidarını sağlam kılmaya çalışmak ile uğraşırken ülkenin ulaşım, eğitim, sağlık gibi temel sorunlarına el atmayı ihmal ediyor.

Kimselerin uğramadığı bir kitapçı

Şam istasyonunun halini ise düşünen yok. Şimdilerde rayları çoktan sökülüp atılmış bu nefis bina, kitapçı dükkânı olarak kullanılıyor. Suriye’nin baba-oğul, halef-selef iki devlet başkanının kocaman resimlerinin gözetiminde, kimsenin artık gezmediği bir kitapçı dükkânı olarak Hicaz tren istasyonu yalnızlığını yaşıyor.

Demiştik ya, bazı yapılar insan gibidir. Bu yalnızlığıyla gözlerindeki nemi ayrımsamak zor değil. Ön kısmında eskiden duran Alman yapımı lokomotif de yerinde yok artık. Numunelik bir lokomotifi bile istasyonuna çok gördüler.

Zaten Şam’ın Hicaz istasyonu artık bir emsal bile değil. Raylarının söküldüğü gün eski bağlarını, hayat kaynaklarını yitirdi.

Kentsel “kıyım”

Şimdi arka cephesinde yoğun bir inşaat faaliyeti var. Bilmem Şam Şehremaneti bizzat belediye başkanının ağzından buna “Kentsel dönüşüm projesi” diyor, mu ama, arkada kazılan o kocaman temelin üzerinde bundan kısa bir süre sonra büyük bir alış veriş merkezi ve otopark yükselecekmiş.

Aslında istasyonun içinden trene binecekmiş gibi bir zamanlar peronlara açılan büyük kapının iki kanadını aralayıp geçince karşınıza çıkan temel çukuru, Hicaz İstasyonunun başına gelen felâketin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.

Şam istasyonu ağlıyor, ama ne gam. Bir zamanlar ellerinde tahta bavullarıyla Medine trenine binmek için koşuşturanlar çoktan burayı unuttu.

Arkasında yükselecek “modern” binayı bekleyen bu istasyon, sırtında yılların acı yüküyle beraber, kötü şehirciliğin acımasız ağırlığını da taşıyacak.

30.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004