Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ekonomi

 

Yüksek faiz istihdamı ezdi

TİM Başkanı Oğuz Satıcı, ekonomideki büyümenin istihdamı arttırmadığını belirterek, “Bizim uzun yıllardır anlatmaya çalıştığımız; uygulanan yüksek faiz, düşük kur politikasının, üretimi, üreticiyi, ihracatçıyı ezdiğini söylediğimizde bunun altında istihdamın ezileceğine de hep işaret ettik. Yüksek faiz düşük kur politikası istihdamı ezdi” dedi.

Uygulanan ekonomik program ve buna bağlı para programının yeni iş alanlarının açılmasını kısa vadede desteklemediğini, orta ve uzun vadede desteklediğini ifade eden Satıcı, şöyle dedi: ‘’Çünkü, bu para programı hizmet sektörlerini ileriye doğru geliştirebilecek potansiyellere sahip ama maalesef üretimi desteklemiyor. Çünkü vaat ettiği yüksek faiz hem üreticileri üretim yapmaktan uzaklaştırıyor hem de üretim yapmaya devam edenleri de, yüksek faiz politikasının sonucu olarak ortaya çıkan düşük kur yüksek TL makası ile eziyor. Düşük kur, üreticilerin ulusal ve uluslararası pazarda rekabetçiliklerini ellerinden alıyor. Diğer taraftan bakınca hizmet sektörleri ile ilgili Türkiye’nin çok söylemi var ama onları harekete geçirecek politikaları mevcut değil. Ne enerji, ne ulaştırma, ne de telekomünikasyonun daha gelişmesini sağlayacak yapısal değişiklikler yapılmış. Buna bankacılık sektörünü de katabiliriz.’’

“DEĞİŞİM ACILI, SANCILI GEÇİYOR”

Oğuz Satıcı, Türkiye’nin son 4 yıldır, 20. çeyrekte de büyüdüğüne ve ihracatının da arttığına işaret ederek, şöyle devam etti: “Bizim uzun yıllardır anlatmaya çalıştığımız; uygulanan yüksek faiz, düşük kur politikasının, üretimi, üreticiyi, ihracatçıyı ezdiğini söylediğimizde bunun altında istihdamın ezileceğini de hep işaret ettik. Yüksek faiz düşük kur politikası istihdamı ezdi. Şunu hep söyledik; üretici ihracatçılarımız kendi rekabetçilikleri için çeşitli çıkış yollarını mutlaka bulacaktır, uygulanan programın kendilerini güçlendirecek kısımlarını kullanmasını iyi becerirler dedik. Bu konuda da uyarılarımızı yaptık. Doğal sonuç olarak da rekabeti sürdürebilmek için hammadde ve ara malında da ithal mallar seçilmek zorunda kaldı. Türkiye her ithal ettiği 1 dolarlık malda burada da çalışan bir insanın ya da çalışma şansı olan bir insanın imkânlarını elinden alıyor.’’

TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de işsiz sayısının 2 milyon 344 bin kişi, kayıt dışı istihdam edilenlerin oranının yüzde 48.6 olduğuna dikkati çeken Oğuz Satıcı, yeni iş alanları açılması için yatırımların artması, istihdamın ve diğer girdi maliyetlerinin üzerindeki yükün azaltılması gerektiğini belirtti. Satıcı, yatırım ortamına ilişkin soruya karşılık, ‘’Türkiye ciddi bir değişim sürecinden geçiyor. Bu değişim çok ciddî zenginlikleri de saklıyor ama burada sorun, bu değişim şu anda ne pahasına yapılıyor? ‘Toplumun tüm kesimi bu değişime hazırlıklı mı, hazırlıksız mı?’ diye bakılmadan yapılıyor. O yüzden de acılı sancılı geçiyor. Yoksa ki, orta ve uzun vadede Türkiye bu sorunlarının hepsini aşabilecek potansiyellere sahip’’ diye konuştu.

“HERKESİN, İHRACATA ŞÜKRETMESİ GEREKİR”

Hammadde ve ara malı ithalat kalemlerinde bulunan tüm sektörlerde istihdam konusunda bir erozyonun söz konusu, ihracat ve bitmiş ürün üreten sektörlerde ise istihdamda büyüme olduğunu belirten Satıcı, ‘’Herkesin şuna şükretmesi gerekir ki, Allah’tan ihracat, ihracatçı var. Hiç değilse istihdamı eritemiyorsa bile işsizliğe yenilerinin eklenmesini şimdilik engelleyebiliyor’’ dedi.

TİM Başkanı Satıcı, kamu kuruluşlarında sözleşmeli personelin kadroya alınmasına ilişkin olarak da şunları kaydetti: ‘’Tabiî ki, en büyük işveren devlet. Bazı şeyleri ben çok psikolojik buluyorum. Bu, zaman zaman bizim şirketlerimize de yansımış bir durum; sözleşmeli personel, kadrolu personel. Personel, personeldir. Eğer ki, çalıştırdığınız insanlar tek bir şemsiye altında o iş kanuna bağlı olarak çalışıyorlarsa, onları kadroya almışsınız, kadroya almamışsınız, sonuçta bunları sosyal güvenlik sisteminin içinde monte ediyorsunuz. Demek ki, bunun kadrolusu, kadrosuzu yok. Bence vatandaş biraz kendini kandırıyor, siyasetçi vatandaşı kandırıyor. Değişen hiçbir şey yok. Neticede bu memleketin insanlarına birilerinin iş ve aş yaratması gerekiyor. Bunun ana oyun kurucusu da devlettir, devlet adına bu işleri yürüten hükümettir. Bunu ister kendi eliyle, ister özel sektör eliyle yapar ama sorumluluğu bunu yapmaktır. Bunu yadırgamıyorum.’’

/ GAZİANTEP

23.01.2007


 

Para politikası duyarlı olacak

Merkez Bankası tarafından, 2006’da ‘enflasyon hedefindeki sapma nedenleriyle’ ilgili hükümete gönderilen mektupta, “önümüzdeki dönemde, para politikasının olumsuz haberlere karşı daha duyarlı olacağı bir duruş sergileneceği” vurgulandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından, 2006’da ‘enflasyon hedefindeki sapma nedenleriyle’ ilgili hükümete gönderilen mektupta, ‘’önümüzdeki dönemde, para politikasının olumsuz haberlere karşı daha duyarlı olacağı bir duruş sergileneceği’’ vurgulandı. Mektupta, ‘’bu yaklaşım, orta vadeli enflasyon hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızın bir göstergesi olarak algılanmalı’’ denildi.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ile Başkan Yardımcısı Erdem Başçı imzalarını taşıyan, Merkez Bankası Kanununun 42. maddesi gereğince ‘enflasyon hedefindeki sapma sebeplerini’ anlatan ‘açık mektup’, Devlet Bakanı Ali Babacan ile IMF’ye gönderildi.

Açıklanan mektupta, 2006 yılı içinde ortaya çıkan arz yönlü şoklar ve döviz kuru hareketlerinin birikimli etkileri enflasyonu yüksek düzeylerde tutmasına rağmen, Merkez Bankasının aldığı politika tedbirlerinin, enflasyon ve enflasyon beklentilerini kontrol etme konusunda etkili olduğu belirtildi.

“ENFLASYON ÖNCE YÜKSELDİ,

SONRA TEK HANEYE DÜŞTÜ’

Enflasyonun Temmuz ayında yüzde 11,69 düzeylerine çıktıktan sonra, tekrar iniş eğilimine girerek tek haneli rakamlara düştüğü kaydedilen mektupta, şöyle denildi: ‘’Ancak gelinen seviyelerin, yüzde 4 olan orta vadeli hedefin halen belirgin olarak üzerinde olması ve enflasyon görünümüne ilişkin belirsizliklerin sürmesi sebebiyle, para politikasının sıkı duruşunun devam etmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, önümüzdeki dönemde para politikasının olumsuz haberlere karşı daha duyarlı olacağı bir duruş sergilenecektir. Bu yaklaşım, orta vadeli enflasyon hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızın bir göstergesi olarak algılanmalı.’’

/ ANKARA

23.01.2007


 

İşsizlik hangi yaş grubunda yaygın?

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya, işsizliğin, 15-24 yaş arasındaki genç, 55-64 yaş arasındaki yaşlı gruplar ile kadınlarda daha yaygın durumda olduğunu bildirdi.

Kaya, yazılı açıklamasında, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (OECD) üyesi ülkelerin ekonomilerinin 1995-2005 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 2.6 büyüdüğünü, Türkiye’nin ise OECD ülkeleri arasında millî gelir artışında yıllık ortalama yüzde 4.1 ile 6. sırada yer aldığını kaydetti.

Buna karşın 2005 yılında 30 OECD ülkesi içinde kişi başına düşen millî gelir ortalamasının 29 bin dolar olduğunu ifade eden Kaya, 2004’te bu değerin 28.5 bin dolar düzeyinde bulunduğunu belirtti.

Kaya, 30 ülkenin 17’sinin kişi başına 30 bin dolarlık geliri 2005’te aştığına işaret ederek, açıklamasında şunları ifade etti: ‘’2005’te OECD içinde hızla büyümesine rağmen kişi başına düşen millî geliri 10 bin doların altında olan tek ülke Türkiye’dir. Eğer, ülkeler yaşam standartlarını artırmak, zenginlik ve varlıklarını sürdürmek isterlerse iş gücüne katılım oranlarını artırmak zorundadırlar. İşsizliğin yaygın olduğu 15-24 yaş arası genç grup, 55-64 yaş arası yaşlı grup ile kadınlar özel önem gerektirmektedir. İşsizlik bu 3 grupta daha yaygın durumdadır. İş bulmada genç, yaşlı, kadınların dışında engelliler ve eski mahkûmlar da oldukça zorlanmakta ve dezavantajlı olmaktadır.’’

/ ESKİŞEHİR

23.01.2007


 

Sabancı: Vergi sistemi beklentileri karşılamıyor

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, küreselleşme trendine bağlı olarak dünyada artan vergi rekabeti karşısında Türkiye’deki vergi sisteminin, beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu savundu.

Sabancı, TÜSİAD’ın ‘’Kayıt Dışı Ekonomi ve Sürdürülebilir Büyüme: AB Yolunda Değerlendirme ve Çözüm Önerileri’’ başlıklı raporunun açıklandığı toplantıda yaptığı konuşmada, TÜSİAD’ın 2004 yılında ‘’Türkiye Ekonomisi için Sürdürülebilir Büyüme Stratejileri’’ adlı bir proje başlattığını hatırlattı. Bu proje kapsamında ele alınan son konunun, Türkiye’nin yakaladığı büyüme performansının devamı için engel teşkil eden kayıt dışı ekonomi olduğunu dile getiren Sabancı, TÜSİAD olarak kayıt dışı ile mücadeleyi, özellikle son 3 yılda, önceliklerinden biri olarak belirlediklerini ve her ortamda konuyu dile getirme gayreti içerisinde olduklarını anlattı.

/ İSTANBUL

23.01.2007


 

Hyundai'den bir yenilik daha

Türk Otomotiv Sektörü’ne son yıllarda yepyeni bir soluk getiren Hyundai; imza attığı ilklerin arasına bir yenisini daha ekledi. Hyundai, sektörde ilk kez uygulanmaya başlanan ve tüm modeller için sunulan 5 Yıl Mekanik Garanti ve Medline Acil Sağlık Hizmeti gibi çalışmalarla birlikte yepyeni bir hizmeti daha Türkiye’de uygulayan ilk ve tek firma olacak.

Türkiye çapında bulunan tam 78 Hyundai Yetkili Satıcısı, Hyundai’nin araçlarındaki yüksek üretim kalitesini artık tüketiciye sunduğu hizmete de yansıtıyor. Türkiye’de kalite standardını en üst seviyede belirleyen TSE (Türk Standardları Enstitüsü) ile yapılan çalışma sonucunda, Hyundai’nin 50’den fazla ilde faaliyet gösteren bütün Hyundai Yetkili Satıcıları, ISO 9001 Kalite Standardı Belgesi’ni almaya hak kazandı. Böylece Hyundai, tüm yetkili satıcılarıyla ISO 9001 belgesini alan ilk ve tek firma oldu.

ISO 9001 Kalite Standardı Belgesi sayesinde Türkiye’deki tüm Hyundai Yetkili Satıcıları, ziyaret eden tüm müşterilere daha yüksek seviyede kaliteli hizmet sunacak ve tüketicinin tüm istek ve beklentilerini karşılayan hizmetleri TSE’nin belirlediği kurallar çerçevesinde verecek.

23.01.2007


 

“Türkiye, Rus gazına mahkûm bırakılıyor”

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyesi CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan, ‘’Türkiye’nin pahalı Rusya gazına mahkûm bırakıldığını’’ savundu.

Seyhan, Avrupa’ya petrol ve gaz temininde Norveç, Rusya ve Afrika’dan sonra ‘dördüncü ana arter’ olan Türkiye’de doğal gaz arz güveniliğinin tehlikede olduğunu kaydetti. Türkiye’nin, Doğu-batı, Kuzey-güneybatı istikametinde genişleyecek enerji arz ve taleplerinin tam merkezinde yer aldığını vurgulayan Seyhan, bu avantajın değerlendirilmesi ve bu sayede doğal gaz arz güvenliğinin sağlanması gerektiğini belirtti.

Seyhan, ‘’Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanmasında rekabetçi bir alternatife kavuşmasının yolunun Şah Denizi projesinden geçtiğini, oysa bu proje hayata geçirilmediğinden Türkiye’nin pahalı Rusya gazına mahkûm bırakıldığını’’ öne sürdü.

“Hükümetin Şah Deniz projesiyle ilgili tedbirsizliği sebebiyle Rusya’ya 1000 metreküp doğal gaz için 280 dolar ödendiğini, oysa Şah Denizi Projesiyle aynı miktardaki doğal gazın 120 dolara alınabileceğini ifade eden Seyhan, şunları söyledi:

‘’Türkiye’yi önemli bir doğal gaz darboğazı bekliyor. Çünkü, 2008’de Nijerya Projesinin, 2011 yılında batı hattının sözleşmesi bitecek. Şah Denizi’nden gaz gelmediği takdirde sorunun çözümü mümkün görünmüyor. Şu anda, doğal gaz arz güvenliği tehlikesi sebebiyle başta Çukurova olmak üzere bazı doğal gaz ihaleleri bilinçli olarak geciktiriliyor.’’

/ ADANA

23.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004