Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Nur ve ateş arasında yüz yıl (11)



Neler yapmalı ve nasıl davranmalı?

Nur ve ateş arasında gidip gelen, iki tercihten birine yönelme durumuyla karşı karşıya bulunan günümüz nesline, yani evlâtlarımıza, bilhassa ebeveynler olarak nasıl yaklaşmalı, nelerden kaçınmalı ve onların yetiştirilmesinde ne gibi hususlara dikkat etmeliyiz?

Bu yazı serisini, hayat ve hizmetimizin bu en ciddî suâlinin cevabıyla ve en mühim meselesinin izahıyla noktalamaya çalışalım.

* * *

Anneler ve babalar, çocuklarına ne fazla baskı uygulayarak eğitmeye çalışmalı, ne de sınırsız bir itimatla onları aşırı derecede serbest bırakmalı.

Her iki durum da sakıncalı; iki tarafa da zarar verir.

Şimdi, bu iki durumun ne menem bir şey olduğunu ve bu hallerin ne gibi neticelere yol açacağını sırasıyla anlamaya çalışalım.

Aşırı baskıdan kaçınılmalı

Büyüklerinden sürekli azar işiten veya baskı gören çocuklar, baskıdan kurtulmak için çoğu zaman kaçarak uzak durmaya çalışır, kaçma fırsatı bulamadığında da yalana sarılmayı tercih eder.

Aynı durumun devam etmesi halinde, o çocuk zamanla adeta bir "yalan makinası"na dönüşür. Zamanla, artık doğru söylemeyi ve doğru hareket etmeyi unutur bir hale gelir.

Doğrudan uzaklaşan ve yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren çocuklar ise, sakıncalı yollara yönelmeye ve her an için kendini bir tehlikenin içine atmaya namzettir.

Ancak, tehlikeli tuzakların içine düşse bile, bunu büyüklerine söylemez; onları saplandığı durumun vehâmetinden haberdar etmek istemez.

Çünkü, gördüğü baskılar onu zaten ürkütmüş, korkutmuştur. Bir türlü derdini açma cesaretini gösteremez.

Muhtemeldir ki, katı ve kaba tutumlar sebebiyle, aile bireyleriyle dertleşme, halleşme yolu önceden kapatılmış; yani, karşılıklı sohbet etme şansı bertaraf edilmiştir.

Dolayısıyla, çocuk, saplandığı batağın içinde boğulma noktasına gelinceye kadar, o fecî vaziyetten ebeveynini haberdar etme cihetine gitmez, gidemez.

Boğulma sınırında yapılan kurtarma çalışmalarında ise, ne yazık ki çoğu kez başarılı olunamıyor.

Zira, ya geri dönüşü mümkün olmayan çıkmazlara girilmiş, ya da "şuyûu vukûundan beter" hallere düşülmüştür... Demek ki, baskıcı yaklaşımlar ve katı davranışlarla kendimize, aile bireylerine ve bilhassa çocuklara yazık etmiş oluruz.

Bu işin mutlaka bir orta, bir vasat yolu olmalı. Ki, en mühim mesele de o vasat ayarını tutturup onu bir alışkanlık, bir hayat tarzı haline getirmektir.

Ölçüsüz serbestlik de zararlı

Aşırı baskı gibi, aşırı serbestliğin de kendine göre mahzurları, sakıncaları var. Sınırsız bir itimatla tamamen serbest kalan ve kendi başına hareket eden çocukların şansı, çoğu zaman yaver gitmiyor.

Zira, hem toy, hem de hayat tecrübeleri olmadığından, tehlike sınırını göremiyor, uçurumları fark edemiyorlar. Hem, bilmiyorlar ki, onların önünde nice tehlikeli tuzaklar kurulmuş.

Bilhassa şu zamanda, öyle vicdansız, öyle merhametsiz türediler (kişi, ya da komite) vardır ki, bunların işleri güçleri gençlere, çocuklara tuzak kurup onları avlamaktır.

Bunlara kısaca "insan avcıları" demek mümkün.

Allah, hiçbir insan evlâdını bunların ağına, tuzağına düşürmesin. Kurtuluş, hiç de kolay değil.

Fakat ne yazık ki, aile baskısından kaçanlar gibi, aşırı serbestlikle hodserâne giden çocuklar da, bu merhametsiz şebekelerin tuzağına acemice veya sarhoşçasına düşebiliyor.

Demek ki, serbestlikten yana olanlar da, kontrolü büsbütün elden bırakmamalı.

İrade terbiyesi sağlanmalı

Baskı altında tutulan çocukların kabiliyeti doğru yönde inkişaf etmez.

Serbest bırakılanların ise, şansı yaver giderse şayet, bazı kabiliyetleri gelişebilir. Buna göre, aşırı baskı veya serbestlik yerine, ölçülü, kontrollü bir serbestlik tarzını ihtiyar etmek daha isabetli olur.

Bu vasat ölçüye göre, hem tehlikeli tuzaklardan nispeten emin olunur, hem de çocuğun kabiliyetleri müsbet yönde inkişaf eder.

Kabiliyetleri gelişen çocuğun iradesi de kuvvetlenir; dolayısıyla kendine olan güveni artar.

Ki, zaten asıl mesele "irade terbiyesi"dir. İradesi kuvvetlenen bir çocuk, kolay kolay zaafa düşmez ve zaafın eseri olan hataları işlemez.

Dahası, tehlikeli durumlarla karşılaştığında da, o güçlü dirayeti sayesinde kendini korumaya ve savunmaya çalışır.

Böylelikle, hayata hazırlanan bir çocuk, kendi ayakları üzerinde durma ve kendi hakkından gelebilme becerisini kazanmış olur.

Anne veya baba, her an için çocuğunun yanında olmadığına ve olamayacağına göre, onu işte böyle dengeli bir yaklaşımla hayata hazırlaması gerekiyor.

–SON–

Bediüzzaman diyor ki:

Gerçi, Risale-i Nur sırf âhirete bakar; gayesi Rıza-yı İlâhi ve imanı kurtarmak ve şakirtlerinin ise, kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebediden ve ebedi haps-i münferitten kurtarmaya çalışmaktır.

Fakat, dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir; ve bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i atinin biçareler kısmını dalâlet-i mutlakadan kurtarmaktır.

Çünkü bir Müslüman başkasına benzemez. Dini terk edip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir Müslim dalâlet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez.

Emirdağ Lâhikası, s. 20.

GÜNÜN TARİHİ (03 Mart 1924)

3 Mart'ta 300 yıllık inkılâp

T ürkiye tarihinde hiç görülmedik bir dizi inkılâp yapıldı.

İşte, normalde ancak 300 senede yapılabilecek olan dehşet verici icraatin bir günlük dökümü:

1) Hilâfet kaldırılarak (lağvedilerek), 1350 yıllık bu dinî/İslâmî müesseseye nihayet verildi.

2) Şer'iye, Evkaf ve Erkân-ı Harbiye Vekâletleri kaldırıldı.

3) Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.

4) Osmanlı Hanedanına mensup nüfûsun memleket hâricine çıkarılması kararı alındı. (600 kadar nüfus, ertesi gün sınır dışı edildi.)

5) Medreseler kapatıldı; "Tevhid-i Tedrisat" kànunu çıkarıldı. (Esasen, din eğitim-öğretimine son verilmiş oldu. Tedrisat tek taraflı yapıldı.)

6) Fevzi Çakmak, Genelkurmay Başkanlığına tayin edildi. (1922'den beri askeriyenin başında olan Fevzi Paşa, yeniden tanzim edilen askerî sistemin tepe noktasına resmen getirilmiş oldu. Esasen, bu gün itibariyle yapılan müthiş icraatler de onun askerî kuvveti ve desteği sayesinde gerçekleştirilmiş oldu.)

NOTLAR

NOT–1: 341 nolu bu kànun maddesinin metninde "Hilâfet, hükümet ve cumhuriyet mânâ ve mefhumunda yer almakta olduğundan, hilâfet makamı kaldırıldı" denmektedir.)

NOT–2: M. Kemal'in 3 Mart kararları ile ilgili ertesi günkü gazetelerde çıkan beyanatı: "...Bu kararlar, millet ve memleket için herhalde çok hayırlıdır ve pek az bir zamanda bütün bu iyilikler kendisini gösterecektir." (Bkz: Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri–III, s. 74.)

NOT–3: 1829'un aynı gününde (3 Mart'ta) Sultan II. Mahmud'un faaliyetlerinden biri olan kılık kıyafet nizamnamesi ilân edildi ve buna göre, kavuk kaldırıldı, sarık ve cübbe yasaklandı; buna mukabil, devlet memurlarına fes, setre, pantolon ve İstanbulin giyme mecburiyeti getirildi.

03.03.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.03.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (10)

  (01.03.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (9)

  (28.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (8)

  (27.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (7)

  (26.02.2007) - Muhtelif konular

  (24.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (6)

  (23.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (5)

  (22.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (4)

  (21.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (3)

  (20.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (2)

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004