Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Asker sivile fırça çekince…

Ertuğrul Özkök Doğan Grubu yayın organlarına yönelik eleştirilerin insafsız olduğunu söylemiş, dünkü yazısında. Zıt kutupların, yani ulusalcılar ile liberallerin eleştirilerine aynı anda ve eşit oranda uğradıklarını hatırlatıyor, o zaman bu durumda “biz doğru yerdeyiz, objektifiz” imasında bulunuyordu.

Elbette diğerlerini “ideoloji, önyargı, düşmanlık” ruh haliyle açıklıyordu…

Önce şunu söylemek lâzım, siz, basının merkez kurumları olarak, siyasi aktörlere, yani siyasi partilere, eğilimlere, orduya lojistik destek imkânı sunar, onlara bu destek üzerinden egemenlik mücadelesi yapmak alışkanlığı verirseniz, gün gelip bu işin içinden herkesi eleştirerek rahatlıkla sıyrılamazsınız…

Zira size yönelik beklentiler keskin olur, bu yüzden gazete yöneticileri bile değişir, hatta gazete patronlarının kelleri bile alınır…

Yine de “iki noktayı birbirinden ayırmak”ta fayda var…

Yerleşik alışkanlıklara rağmen siyasi grup ve kurumların istedikleri yönde yayın yapılması talebi, aksi halde ilgili yayın organının eleştiri yağmuruna tutması hali (örnek: TSK’nın andıcı) kabul edilemez bir durumdur.

Ne var ki basına, örneğin Hürriyet’e ya da Özkök’ün yayıncılık anlayışına ilişkin ilkesel eleştiriler başka bir duruma işaret ederler. Bu eleştiriler, Özkök’ün yaptığı gibi “tarafgirlik, ideolojik takıntı, içerik eleştirisi” gibi sözlerle geçiştirilemez.

Zira haberlerde kullanılan dil, vurgu yapılan, öne çıkarılan yönler değer sistemleriyle doğrudan ilgilidir.

Örneğin bir gazetecinin MİT mensubu olmasını, yani çalıştığı yayın kurumunda o kurumla ve arkadaşlarıyla ilgili gizli bilgi toplamasını, yani onları kandırmasını ve ihbar etmesini, “MİT mensubu olmak şerefli bir iştir” diyerek (örnek: Özkök’ün gazetesinin yazarı Fatih Altaylı’nın MİT mensubu olduğu iddalarına yönelik cevap yazısı) meşrulaştırırsanız, sadece şeffaflığa ilişkin demokratik bir değeri yerle bir etmekle kalmazsınız…

Muhbirliği ideolojik ve devlet faydası adına doğrular, meşrulaştırır, sıradanlaştırırsınız…

Bu ulusalcılar, bu sokak faşizmi nereden çıktı gibi sorular sorma hakkına sahip en son insan olursunuz…

Dün, yani Özkök’ün malum yazısının yayınlandığı tarih 22 Mayıs’tı.

Bundan daha iki gün önce, 20 Mayıs tarihinde Hürriyet Gazetesi’nin göbek sayfalarındaki ana haberin manşeti şöyleydi:

“19 Mayıs Erzurum fırçası…”

9. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek Erzurum’daki 19 Mayıs kutlamalarında şehirdeki bayrak sayısını yeterli bulmamış, vali ve belediye başkanına tepki göstermişti…

Hürriyet bu durumu “askerin sivile çektiği fırça” olarak tanımlıyor, adeta “askerin fırça çekme yetkisi olduğunu ima ediyor”, dahası bunu olumluyordu, bu manşetle…

“Fırça” kelimesi bir “kışla deyimi” olarak haberdeki yerini alıyor, durumun önemi, gücü ve manasının altını çizmek için kullanıyordu.

Her yaştan okur da, yasalar, kurallar, demokrasi bir yana deyip, oyununun kuralını tekrar hafızasına nakşediyordu. Gençler “bu ülkede kim kimden emir alır, kim kime emir verir, beteri kim kimden emir almalıdır, kim kime emir vermelidir…” gerçeğini kez daha öğreniyordu, Türk basınının amiral gemisinin sayfalarından…

Dönem, muhtıra dönemi…

Kimileri diyebilir ki, böyle dönemlerde merkezdeki gazete yöneticisi için yarını tahmin etmek, daha doğrusu yarın kazanacak atın üzerine oynamak hayatidir…

Sorun da bu zaten…

Bilin ki, askeri dönemler biraz da bu yüzden yakamızdan düşmezler…

Yeni Şafak, 23.5.2007

Ali BAYRAMOĞLU

24.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  28 Şubat’tan daha kötü

  Asker sivile fırça çekince…

  Cumhuriyet mitingleri ve faşizan zihniyetle hesaplaşma

  Gerçek bölücülük!

  Devlet oraya gitmeli miydi?


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004