Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

GAP'ta şiddetli kuraklık



Mardin–Batman hattı ve çevresi başta olmak üzere, on bir vilayeti içine alan GAP bölgesinden gelen son haberler hiç de iç açıcı görünmüyor.

Bu yıl yaşanan şiddetli kuraklık ve giderek artan sıcaklığın da etkisiyle, GAP sulama alanı dışında kalan yerlerde hayat adeta bitme noktasına geldi.

Ekili alanlar, bir bir kurumaya başladı. Kızıltepe gibi, bölgenin en kaliteli buğdayının üretildiği araziler, şu an Afrika çöllerinden farksız bir durumda.

Tarımla uğraşan kesim tam bir çaresizlik ve ümitsizlik içinde başka yerlere göç ediyor. Hayvancılıkla uğraşanlar da yine aynı dertten muztarip olup, Muş veya Bingöl gibi yüksek yaylaların bulunduğu bölgelerde mer'a kiralamanın bir yolunu arıyor.

Oysa, bölgeye hayat veren GAP sekteye uğratılmayıp, özellikle sulama kanalları aynı hızla yapılmaya devam edilseydi, şimdiki sıkıntının belki onda biri yaşanmayacaktı. Ne yazık ki son yıllarda, ağırlıklı olarak 1995'ten sonra, özellikle de şimdiki hükümetin tek başına iktidara gelmesinden sonra GAP adeta unutuldu, kelimenin tam anlamıyla terke ve ihmale uğratıldı.

* * *

Geçtiğimiz Mart ayının başlarında, bir vesileyle bölgeye gitme imkânını bulduk. Batı Anadolu'nun hayli soğuk olduğu o günlerde, özellikle Mardin–Batman arasındaki bölgenin sıcaktan kavrulduğunu bilmüşahade gördük. Hatta, birlikte gittiğimiz arkadaşlarla o kavruk topraklara bakarak "Burası bu mevsimde böyle iken, acaba sıcak yaz mevsiminde ne hale gelir" diyerek hayretimizi ifade etmiştik.

İşte, bahar bitti ve yaz mevsimi henüz başlamışken, bölgedeki tarım ve hayvancılığa dayalı hayatın çekilmez bir hal aldığını görüyoruz. Bu fecî durum karşısında kim ne yapabilir? Herkes bir çare arayışında, ancak şu saatten sonra kuraklığın vurduğu, sıcaklığı kavurduğu o bölgenin sınırları içinde acaba hangi derdin devası bulunabilir? Açıkça ifade etmek gerekir ki, başta yöneticiler olmak üzere, köylü, çiftçi vatandaş da gafil avlandı.

GAP'ı hayata geçirmekten birinci derece sorumlu olan yöneticiler, ne hikmetse, bu işi hep ağırdan aldılar. Bu büyük proje ile ciddî mânada ilgilenmediler. Tâ başından beri buna hep mesafeli durdular.

Oysa altyapı çalışmaları için büyük masraflar (19 milyar dolar) yapılan GAP, az bir kısmı hayata geçirilmiş olmasına rağmen, bugün yine de masrafını finanse edebilmiş durumda. Demek ki, esasında bütçeye yük değil; aksine, orta vâdede büyük kâr getirebilen bir projedir. Bu projenin tamamlanabilmesi için sadece 13 milyar dolarlık bir finasmana ihtiyaç var.

Ancak, GAP'ı "Demokratlar"ın bir başarısı olarak gördüklerinden midir nedir bilinmez, ancak mevcut iktidar bu muazzam medeniyet projesine hep uzak durdu, yabanî durdu... Oysa, bu partiler üstü bir millî projedir; tarafgirâne bakılmamalı.

Gerçi, doğru dürüst bir başka yatırımda da bulunmuş değiller. Daha çok yabancı sermayenin Türkiye'deki borsalarda ve bankalarda nemalanmasıyla ilgilendiler. Ne var ki, o sermayenin kârını da burada tutamadılar ve yatırıma dönüştüremediler.

Dolayısıyla, tutarlı bir yatırım politikasına şahit olamadığımız bir hükümetten GAP ile ciddî şekilde ilgilenmesini beklemek abestir. Her ne ise...

* * *

Bu sene geçti, gitti. Hiç olmazsa, bundan sonrası için tedbirler alınsın.

Fıratın tünellerle taşınan suyu yeterlidir. Bölgeyi baştan başa yeşillendirecek, bağistana çevirecek kadar yeterli su rezervi var. Ancak, bu suyu muhtaç yerlere ulaştıracak su kanalları, su cetvelleri yok. Zamanında yapılmadı. Şimdi de sıkıntısı çekiliyor ki, cidden çekilecek gibi değil.

Düşünün ki, Viranşehir'in pek yakınında bir baraj olmasına rağmen, burası bile çok ciddî bir sususluk tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Bu ve benzeri durumları ne ile izâh etmeli?

Türkiye'nin en az beş misli kadar bir nüfusun ihtiyacını sadece GAP'ta potansiyel olarak mevcut bulunan organik gıda, temiz su ve enerji ile karşılamak mümkün iken, şu an itibariyle bölge halkı dahi bütün bu nimetlerden mahrûm bir hayatı yaşıyor. Soruyoruz: Bu revâ mıdır?

Tarihin yorumu : 24 Mayıs 1571

Tatarların Moskova Zaferi

Osmanlı'dan gelen takviye birliklerle Ruslar'ın üzerine giden Müslüman Kırım Tatarları, şiddetli müsademeler neticesinde Moskova'yı ele geçirdi.

Kırım Hanlığı, 1475'te tâ Sultan Fatih zamanında Osmanlı'nın himayesine girmiş ve bu sayesinde Ruslar'ın karşısında durabilmişti.

Çarlık Rusyası ise, her fırsatta Kırım Türklerini sıkıştırıyor, onları itaate zorluyordu. Nitekim, Korkunç İvan diye bilinen Rus Çarı, 1552'de Tatarlara yönelik yaptığı şiddetli saldırılarla çok kan dökülmesine sebebiyet verdiği gibi, hükümet merkezi olan Kazan'ı da işgal etti.

Bunun üzerine Kırım Türklerine gerek silâh ve gerekse tecrübeli asker yardımında bulunan Osmanlı Devleti, Rus tehlikesi bertaraf edilinceye kadar bu desteğini devam ettirdi.

Kırım Hanı Devlet Giray, Osmanlı'dan gelen bu kuvvetli destek sayesinde toplam 120 bin askerle harekete geçti ve Ruslar'ı Moskova'dan söküp atıncaya kadar da mücadele etti. Bu fetihten sonra Devlet Giray'a "Taht alan" lâkabı takıldı.

Ne var ki, Kırım Türklerinin Moskova üzerindeki hakimiyeti uzun sürmez. Bunun önemli üç sebebi var: 1) Osmanlı'nın bir müddet sonra duraklama devresine girerek nisbeten güç kaybetmesi; 2) Buna karşılık Çarlık Rusyası'nın giderek güçlenmesi; 3) Kırım'daki iç siyasetin bir türlü istikrar bulamaması.

24.05.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (22.05.2008) - Kürtler zarar görüyor

  (21.05.2008) - Yasalar ve yasaklar

  (20.05.2008) - Uydurma ankete çelişkili cevaplar

  (19.05.2008) - Ümmet ekseriyetinin ittifakı (2)

  (17.05.2008) - Ümmet ekseriyetinin ittifakı (1)

  (16.05.2008) - Müftüye heykel yakıştırması

  (15.05.2008) - Şefkatli Habibe ana

  (14.05.2008) - Cinnetin maddî yönü

  (13.05.2008) - Toplumda cinnet halleri

  (12.05.2008) - Millete güvenmeyenin harcı

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır