Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Gizemli Ülke HİNDİSTAN -1-

İmam-ı Rabbani’nin torunları Bediüzzaman’ı takdir ediyor

İş adamları arkadaşlarım: “Hindistan gezisi var katılır mısın?” deyince bir müddet düşündüm. Kendi kendime, “Hindistan neresi? Elbistan neresi?” dedim. Ama içimde Hindistan’ı görme isteği uyandı. Bir müddet bu isteği yenmeye çalışsam da bu gizemli ülkeyi görmem için bir fırsat düştü düşüncem ağır bastı ve nihayet 8 günlük geziye katılmaya karar verdim. Pasaport işlemleri ve hazırlıklar derken gün yaklaştı. Bu arada ben Hindistan’la ilgili birçok şey duymuş, okumuş ve seyretmiştim. Ama gerçeği acaba nasıldır diye hep merakım devam etti. Oraya vardığımda neler görüp nelerle karşılaşacağımı merak ediyordum. Bu hülyalarla yolculuk günü geldi. Ekip arkadaşlarımızla Elbistan’dan Malatya’ya uçağa binmek için hareket ettik. Gezimiz Malatya, İstanbul, İstanbul-Yeni Delhi, Yeni Delhi-Bombay, Bombay-İstanbul, İstanbul-Kahramanmaraş güzergâhı üzerinde gerçekleşecekti.

Malatya havaalanında heyecan iyice artmıştı. 11 kişilik iş adamı ve arkadaş grubuyla 6.000 km uzaklıktaki ülkeye yolculuk başlamıştı. Derken İstanbul üzeri uçağımız Yeni Delhi’nin yolunu tuttu. Yaklaşık 300 kişilik uçağın büyük çoğunluğu turist ve Hindistanlı idi. Sadece 20-30 kişi Türk’tü. İnsanın 6-7 saat havada uçması ve çok uzak bir ülkeye gecenin ilerleyen saatlerinde varması insanın içine ürperti veriyor. Hele 18 milyon nüfuslu düz bir araziye kurulmuş Yeni Delhi’nin üzerinde uçarken insan hayretler içerisinde kalıyor. Uçağın tahmin ediyorum birazda iniş için tur yapma gerekliliği bize bu nasıl bir şehir ki uçakla dahi gitmekle bir ucundan diğer ucuna varamıyor hissini verdi.

Evet Türkiye’nin 3.5 katı büyüklüğünde yüzölçümü ile 15 kata yakın (1.200.000.000) nüfusu olan ülkenin nüfus yoğunluğu hemen göze çarpıyor. Caddeler, sokaklar insanlarla dolu ve çocuk kaynıyor.

Yeni Delhi hava alanı bizim havalimanına göre daha dağınık bir vaziyette ve bazı yerleri tamirat halindeydi. İki genç arkadaşım sabaha doğru bizleri karşıladı. Çünkü saatler buraya göre 2.5 saat ileride yani 2.5 saat zaman farkı var. Sabah namazı gireceği için hızlı bir şekilde havaalanından iki arabayla ayrıldık. Arkadaşlarımızın evlerine vardık. Sabah namazını güç bela kıldık ve birkaç saatlik istirahata çekildik. Arkadaşlarımız güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Daha sonra da kalacağımız otele gidecektik.

YENİ DELHİ’YE VARIŞ

Kaldığımız ev, beş katlı yeşillikler arasında bir yerdi. Ayrıca beş katıyla tek bir ev olması bizim garibimize gitti. Dubleks ve tripleksi görmüştük, ama ‘beşleksi’ görünce hayret ettik. Havalar çok sıcak olduğu için daha çok alt katlar kullanılıyor. Son katta yani damda ise her taraf yeşillik içinde. Yere çim ekilmiş. Diğer yerler sanki bir bahçe gibi sarmaşıklar, çiçekler, çeşitli bitkiler ekilmiş bir bahçe görünümünü almış; çünkü hava çok sıcak olduğu için zamanın büyük kısmı damda geçiyor.

Bu arada bizde birkaç evin bir arada bulunmasından meydana gelen siteler çevrilir ve bunların bir girişi olur. Gerekiyorsa da bekçi tutulur. Hindistan’da ise mahalleler çevrilmiş, tek giriş vermişler. Girişe bekçi konmuş, devamlı kontrol halinde giren ve çıkana bakılıyor. Tanımadıysa mahalleye geçirmiyor. Kalacağımız otele gitmek üzere evden çıktık. Ve İslâm Kültür Merkezinin misafirhanesi olan çok güzel yeşillik bir yere gittik, yerleştikten sonra çeşitli yerleri görmek üzere otelden ayrıldık. Zaman az, coğrafya çok geniş, görebileceğimiz yerlerden ne kadar görebilirsek o kadar iyi olur diye yola koyulduk. Bize rehberlik yapan genç arkadaşımız altışar kişilik iki araba kiralamış. Akşama kadar bizi gezdirmekle vazifeli idi.

ÜNİVERSİTEDE ÖDÜLLENDİRME

Daha sonra Yeni Delhi İslâm Üniversitesinde bir toplantı ve ödüllendirmeye katıldık. Üniversitede profesörler ve öğretim görevlileriyle görüştük. Çok alçak gönüllü ve sade yapılı insanlar. Öğrencilerle kaynaşmasını izledik hayret içinde kaldık. Bizdekileri düşündük çoğunun yanına yaklaşamazsınız.

Yarışmanın konusu “Türkiye ile Hindistan arasında ekonomik ve ticari faaliyetler daha iyi nasıl geliştirilir” idi. Yarışmayı kazanan öğrencilerin 3 tanesi Türkiye’ye 10 günlük gezi kazanacaktı. Çok heyecanlanan öğrenciler kazanmanın sevincini taşıyordu. Birkaç enteresan olay anlattılar. “Öğrencilere böyle bir yarışma var deyince, önce yarışmaya katılan bir öğrenci internetten, “Türkiye nasıl yazılır? Ona baktım, onu öğrendim” demiş. Diğer bir öğrenciye de “Türkiye nerede biliyor musun?” dediklerinde “Biliyorum Hindistan sınırlarının dışında bir ülkedir” demiş. Evet ülkemiz fazla tanınmamış, bilinmiyor; hatta Müslümanlar arasında dahi çok fazla dikkat çekmiyor. Yalnız şuurlu Müslümanlar, kültürlü Müslümanlar Türkiye denince İstanbul, İstanbul diyorlar.

TRAFİK KARGAŞASI

İkinci gün İmamı Rabbani hazretlerinin türbesini görmenin heyecanını yaşamaya başladık. Sabah namazını kılar kılmaz bizi taşıyan araba otele gelmişti. Hemen hareket ettik. Yeni Delhi’nin kuzey istikametinde yaklaşık 300 km kadar bir uzaklığa gidecektik. Yollar kalabalık inekler ortada geziyor ve her türlü binek vasıtası aynı caddede gidiyordu.

Burada trafik durumundan bahsetmekte fayda var. Zira her türlü binek vasıtası aynı caddede gidiyor. Öküz arabası, deve arabası, bisiklet, motosiklet, taksi kamyon, hepsi aynı yolda gidiyorlar ama trafik akışı çok güzel. Kimse kimsenin hakkına girmiyor. Birbirine çok saygılı. İşin en enteresan tarafı sinyal yok, zaman zaman yol darlığından kapatılıyor. Sadece korna çalarak geçiliyor. Araba burnunu sokacak bir yer bulduğu zaman hemen oraya giriyor. Diğer araba yol veriyor. Saygı gösteriyor. Bizde olsa “Sen benim yoluma girdin” diye ya dövüşür ya da arabasıyla vurur. Büyük arabaların arkasında İngilizce “Lütfen geçerken korna çalınız” diyor. İşin daha da enteresanı caddede geriye dönmek istiyorsa bütün trafiği durduruyor geriye dönüyor öbürleri de saygı gösteriyor. Bizde olsa ortalık birbirine girer. Trafikteki son derece saygı ve hoşgörüye hayran kaldık.

Hatta çok enteresan önümüzde iki tırın ortasında bir motosiklet yer darlığından zorlukla ilerliyordu. Biz şimdi motosiklete bir şey olur diye yüreğimiz ağzımıza geliyordu. Arada motosiklet olduğunu gören tır sürücüleri sıkıştırmak yerine hafif açılıyor ve yol veriyordu. Trafikteki bu durumu gören doktor arkadaşım, buranın trafiğinin bir ilmi heyet tarafından incelenmesi gerektiğini belirtti. Çünkü bu kadar kargaşaya rağmen trafikte ilerleme fevkalade, dakikalarca durmuyorsun. Arabamız hızla geçerken santim aralıkla geçiyor, “İşte çarptı” diyoruz, yüreğimiz ağzımıza geliyor ama sürtünme noktasında yakın geçiyor. 8 günlük seyahatimizde yoğunlukta araba seyahati olmasına rağmen, yaklaşık 50 defa kaza oldu, olmadı derken çok şükür hiç bir şey olmadı ve sadece bir yerde küçük hasarlı bir trafik kazasına rastladık. Evet İmam-ı Rabbani Hazretlerinin türbesinin bulunduğu şehre bu görüntü ve düşüncelerle ilerlemeye devam ettik. Uzun yolculuk ve trafik kargaşasının sonrasında türbeye ve şehrine vardık. Şehir deyince nüfusun yoğunluğundan dolayı olsa gerek köylerin nüfusu bir milyon ya da iki milyon civarında. 5 milyondan aşağı olan yerler şehir olamıyormuş. Zaten yönetim şeklinde eyalet sistemi, eyaletler içlerinde serbest bir yönetim şekli ve eyalet yönetiminin temsilcilerinden milletvekilleri Yeni Delhi ve başşehre gidiyor ve genel yönetimdeki meclisi ve hükümeti oluşturuyor. Bütün Hindistan’ı bu meclis yönetiyor. Oradaki genç arkadaşlarımın söylediğine göre eyaletler arasında yönetimde ve uygulamalarda bazı değişiklikler oluyormuş.

İMAM-I RABBANİ HZ. TÜRBESİ

Türbenin kapısında İmam-ı Rabbani Hazretlerinin 17 göbekten torunu karşıladı. Çok sıcak bir karşılamaydı bu. Herhalde bizi gezdiren arkadaşlarımız daha önceden tanışıyorlarmış. Bizi önce bir salona aldılar. İkramlar yapıldı. Sohbet başladı. Bol bol Türkiye ve Bediüzzaman Hazretlerinden bahis oldu. Bediüzzaman Hazretlerini tanıdıklarını hizmetini takdir ettiklerini söylediler.

İMAM-I RABBANİNİN TORUNLARI

İmam-ı Rabbani, 1563 (H.971) senesinde Hindistan’ın Serhend şehrinde doğdu. İmam-ı Rabbani ismiyle tanınmış büyük veli, alim, müceddid ve müctehiddir. “Altın Silsile”nin yirmi üçüncü halkasıdır. Asıl ismi, Ahmed bin Abdülehad’dir. Lakabı Bedreddin, künyesi Ebü’l-Berekat’dır. Hicri ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı “müceddid-i elf-i sani”, İslam ahkâmı ile tasavvufu birleştirmesi sebebiyle, “Sıla” ismi verilmiştir. Hazret-i Ömer’in soyundan olduğu için, “Faruki” nesebiyle anılmış, Serhend şehrinden olduğu için de oraya nispetle, “Serhendi” denilmiştir. Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi, İmam-ı Rabbani Müceddid-i elf-i sani Ahmed Faruki Serhendi’dir. Babası ve dedelerinin hepsi, salih ve faziletli kimselerdi. Babası Abdülehad Efendi din ve fen ilimlerinde yetişmiş, tasavvufta da en son mertebeye ulaşmıştı. Gençliğinde ilmi yaymak, insanlara hizmet etmek, doğru yolu göstermek için seyahat ettiği sıralarda, Hindistan’ın meşhur kasabalarından Skendere’ye gitmişti. O memleketten asil bir aileye mensup saliha bir hanım, ferasetiyle Abdülehad Efendi’nin mübarek bir zat olduğunu anlayıp, ona; “Kendi kucağımda terbiye edip büyüttüğüm, iffet ve ismet cevheri bir kız kardeşim vardır. Böyle saliha bir kızın sizinle nikâhlanmasını arzu ediyorum. Bu ricamı kabul edeceğinizi umarım”, diye bir haber gönderdi. Abdülehad Efendi bir müddet düşündükten sonra teklifi kabul edip, o kızla nikâhlandı. Bu evliliklerinden İmam-ı Rabbani doğdu. Büyüyüp hizmet etmeye başladığında çektiği zulüm ve işkenceyle yaptığı hizmetleri gibi bu zamanda Bediüzzaman’ın Türkiye’de ve dünya çapındaki iman ve Kur’ân hizmeti başlattığını ve hizmetlerinin dünyanın birçok ülkesine ulaştığını, zaten bu zamanın Müslümanlarının hizmetinin “Kur’ân’ın bu asrımıza bakan görüşünün neşv-ü nema bulmasıyla olacağını vurguladık.” Takdirle karşıladılar.

Bu sohbet anında 18 göbek oğul ve 19 göbek torunda toplantı yerine geldi. Bizler de İmam-ı Rabbani Hazretlerinin 17., 18. ve 19. kuşak neslini bir arada görmüş olduk. Bu arada türbe ziyaretimiz bizleri çok etkiledi. Türbenin yanında küçük mescide ikindi namazı için Hintli Müslümanlar toplandılar. Onlarla tanışma ve konuşma imkânımız oldu.

Bizi etkileyen bir konu da İmam-ı Rabbani Hazretlerinin türbe ve camiine Hintli Müslümanların fazla sahip çıkmamasıdır. Yine Türkiye’den gidenlerin öncülüğünde oraya gelenlerin kalması için villa tarzında bir konaklama yeri yapılmış. Yine bir Türk’ün de oraya bir okul yapılması için faaliyete geçmesi ve masrafını üstlenerek orayı külliye şekline getirmeye çalışması bizleri gerçekten duygulandırdı. Bu haliyle İmam-ı Rabbani Hazretlerinin türbesinin okul ve eğitim yuvasıyla desteklenmesi ve oranın bir ilim yuvası haline getirilmesi çok ihtiyaç görünüyor. Türkiye’den bir kişinin de buraya okul sözü verip yaptırmaya çalışması gerçekten takdire şayan bir husus. Daha sonra tekrar yola revan olduk. Akşam yemeği için geldiğimizde genç arkadaşlarım güzel Türk yemekleri hazırlatmışlardı. Açlığımızı ancak giderebildik. Yolda öğle yemeği için uğradığımız ve tek yemek yeme imkânı olan Mc Donalds’a vardığımızda müthiş bir baharat kokusuyla karşılaştık. Hamburger ve tost türü yemek mecburiyetinde olduğumuzdan ben pek yemedim. Ekip arkadaşları da zar zor yedikleri için akşamki Türk yemekleri bizim için en büyük davetten daha kıymetli oldu.

Burada Hindistan yemeklerine bir satır arası açacak olursak, aşırı bir baharat kullanılıyor. Her yemekte ve her yenecek şeyde baharat kullanılmış. Lokantaların önünden geçerken alışmadığımız kokular geliyor. Zannedersin Yeni Delhi baştan aşağıya bu baharat kokusu ile kokuyor.

—Devam Edecek—

19.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (14.06.2008) - ALMANYA'DA RİSALE-İ NUR GÜNLERİ -3-

  (13.06.2008) - ALMANYA'DA RİSALE-İ NUR GÜNLERİ -2-

  (12.06.2008) - ALMANYA'DA RİSALE-İ NUR GÜNLERİ -1-

  (11.06.2008) - Beşinci Kıta: AVUSTRALYA (3)

  (10.06.2008) - Beşinci kıta: Avustralya (2)

  (09.06.2008) - Beşinci kıta: Avustralya (1)

  (07.06.2008) - Osmanlı'dan Günümüze 'İPEK BÖCEKÇİLİĞİ' -3-

  (06.06.2008) - Osmanlı'dan Günümüze tarihi miras "İPEK BÖCEKÇİLİĞİ" -2-

  (05.06.2008) - Osmanlı'dan günümüze tarihi miras "İPEK BÖCEKÇİLİĞİ" -1-

  (04.06.2008) - 'NUR MENZİLLERİ' GEZİ NOTLARI -1-

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır