25 Mayıs 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Saraybosna, Avrupa’nın Kudüs’ü

REHBERİMİZ BİR SAVAŞ GAZİSİ

Dört gün süreyle bulunduğumuz Saraybosna’da, bize tevafuk eseri bir savaş gazisi rehberlik etti. Aslen Bursa-İnegöllü olan Salih Beyin dedeleri de Osmanlı’nın bu topraklardan çekilmesi ile birlikte Anadolu’ya gelmişler. Salih Bey, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun işgali altında yaşanmaz diyerek hicret eden dedelerinin aksine 1992’de başlayan Sırp mezalimine karşı Boşnak Müslümanların yardımına koşmuş. Boşnak Müslüman direnişçilerle birlikte katliam yapan Sırp ve Hırvat askerlerle savaşmış. Savaş sonrasında da Türkiye’ye dönmeyerek dedelerinin yurdunda kalmayı tercih etmiş.

Boşnak bir hanımla evli olan rehberimiz Salih Bey ilâhiyat mezunu ve savaştan sonra Bosna’da on yıla yakın imamlık yapmış. Salih Bey şimdilerde bir turizm firmasında rehberlik hizmeti veriyor. Bosna’nın tarih ve tabiatıyla tanıtımına katkıda bulunyor.

Allah rızası için savaştıklarını belirten Salih Bey, o günlere ait hatıraları konusunde ketum davranıyor. İç savaşın izlerini taşıyan yerleri—bunlardan biri de havaalanı ile Boşnak mevzilerine arasında geçişi sağlayan tünel idi—gezerken, bize hem o günleri yaşatıyor, hem de kendi yorumlarına katarak özellikle Saraybosna civarında yaşayan Müslüman direnişçileri yeteri kadar cesur olamadıkları için eleştiriyordu.

SUYU BOL, YEŞİLİ KARADENİZ YEŞİLİ

Leylaklar açarken...

Saraybosna’ya ziyaretimiz çiçeklerin meyveye durduğu bir mevsimde gerçekleşmişti. Her tarafta Karadeniz’in yeşiliyle karşılaştık.

Her köyde bembeyaz minareleri selâmladık Sanki bir Anadolu kasabasının sokaklarını dolaşır gibi bir hisse kapılıyorduk. Berberi, marangozu, kasabı, bakkalı o kadar tanıdık geliyor ki. İnsanlar birbirlerine "Selâmünaleyküm, Allah’a emanet" diye hitap ediyorlar. Su şırıltıları, kuş sesleri, hızar seslerine karışıyordu. Herkes kışlık odunlarını hazırlarken yanlarından geçen bizlerin Türkiye’den geldiğimizi anlıyor ve hoşgeldiniz diyorlardı.

Hemen her evin bahçe duvarından sokağa doğru sarkan mor leylak ağaçları başınızı kaldırıp bakmasınız dahi kokusuyla ben burdayım diyordu. Saraybosna’ya ilk adımımızı attığımız günden beri bizim sümbül de dediğimiz leylaklar her yerde karşımıza çıkıyordu.

Hatırımıza leylak kokusuyla ilgili büyüklerimizin bir sözü getiriyordu. Şöyle diyorlardı: Ceviz kokusu ana-baba kokusu, keskince; sümbül kokusu kardeş kokusu, gül kokusu yar kokusu. Sarybosna’nın ruhumuzu kaplayan sevimli sıcaklığını hissetmemizde sümbül kokusunun payı olduğunu düşünmeden edemedik. Biraz sonra oturduğumuz dere kenarında çay bahçesindeki menünün arasında şöyle bir yazıya rastladık. “Türkiye sizi seviyor. BEDAVA-KARŞILIKSIZ. Siz de bizi unutmayın.” Anladım ki buradan giden herkes kardeşliği hissediyordu.

Coşkun bir sel gibi, ama dibini gösteren bir durulukta akan çay ve ırmaklar, her tarafı kaplayan yeşil örtü Karadeniz Bölgesini arattırmadı bize. Orman içlerine serpilmiş köy evleri de mimarî tarzıyla yabancımız değillerdi. Dolaştığımız her yerde kendimizi Türkiye’de gibi hissettik desek yeridir. Allah’ın bahşettiği bol suyuyla, yeşil örtüsüyle, herşeyin yetişebildiği iklimiyle bu coğrafyayı kıskananlar da elbette olacak...

BAŞÇARŞI: BURSA’DA GİBİYİZ

Başçarşı, Saraybosna’nın merkezinde yer alan ve 16. yüzyılda kurulmuş bulunan meşhur Osmanlı çarşısı. Bugün hâlâ gözde olup Saraybosna’nın kalbi hüviyetinde. Bosna Savaşı sırasında Sırp ordusunun imha etmeye çalıştığı başlıca hedeflerden biri olmuş. Çünkü çarşı herşeyiyle Osmanlının izlerini ve dolayısıyla İslâmın mührünü taşıyor.

Dört tarafı, selâtin camilerinin mimarî tarzında inşa edilmiş Osmanlı camileriyle çevrili olan Başçarşı’da Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmış bir han, medrese ve çok sayıda imaret bulunuyor. (Pekçoğu gibi bu cami de iç savaş sırasında tahrip edilmiş. Savaş sonrası ise Müslüman ülkelerin yardımlarıyla tamir edil-erek eski halini almış.)

Hem meydanın, hem de Saraybosna’nın sembolü haline gelmiş çok güzel bir sebilin yer aldığı ve Türk bölgesi olarak anılan Başçarşı’daki pek çok eser, Gazi Hüsrev Bey Vakfı üzerine kayıtlı bulunuyor.

Avlusunda Gazi Hüsrev Bey’in türbesinin bulunduğu Gazi Hüsrev Bey Camiinin de yer aldığı Başçarşı yine Saraybosna’nın en merkezi mevkilerinden olan modern Ferhadiye Caddesine bağlanıyor. Sebilinden su içtiğimiz Başçarşı’da Gazi Hüsrev Begova (Begova) adına yapılmış bir medrese şimdilerde imam-hatip lisesi olarak hizmet veriyor.

Çarşıyı dolaşırken kendinizi Bursa ya da Edirne’de dolaşır gibi hissediyorsunuz. Ahşap tek katlı binaların Anadolu evlerinden şahit olduğumuz kiremitlerle kaplı olduğu çarşının bir bölümü bakırcı esnafına ayrılmış. Oklavacısından kasabına kadar esnaf dükkânları sizi karşılıyor. Yine, çarşı içinde yer alan tarihî bir hanın avlusu da çay bahçesi olarak hizmet veriyor.

Hanın içinde komünist dönemde İslâmî şuurlanma için mücadele etmiş ve bu uğurda can vermiş üyelerinin de bulunduğu Genç Müslümanlar (Mladi Müslümani) kuruluşunun bürosu da var. Gençler için çeşitli faaliyetler düzenleniyormuş.

Çarşının biraz ilerisinde bulunan pazaryeri de acı bir olayla hatırlanıyor. İç savaş sırasında Sırplar tarafından bombalanan pazaryerinde elliye yakın kişi ölmüş. Burada ölenlerin adları, pazaryerinin karşısındaki bir binanın duvarına asılan kitabede bir bir sıralanmış. Pazaryerinin yakınında bir katedral var ve caddenin devamında Avusturya-Macaristan dönemi mimarisiyle yapılmış binalar sıralanıyor.

Avrupa’nın Kudüs’ü sayılan Saraybosna’da her dine ait mabetleri yan yana görebilmek mümkün. Osmanlı da bu çeşitliliği hoşgörüyle yaşatmış. Sonraki dönemlerde ise özellikle Müslümanlara yapılan baskılar, dinler arası savaşların yaşanmasına yol açmış.

YARIN: TEKKELERİNİ SUYUN KAYNAĞINA

KURMUŞLAR

25.05.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (24.05.2010) - AB, Müslüman Bosna’nın garantisi olacak

  (20.05.2010) - Seracılığın başşehri Antalya

  (19.05.2010) - Çiftçi, seralarda Çin malı tarım ilâcı kullanıyor

  (18.05.2010) - Gübre ve ilâç maliyetleri çiftçinin belini büküyor

  (08.04.2010) - Osmanlı devlet geleneği yaşatılıyor

  (07.04.2010) - Zengin değil, ama zenginlerin yaşadığı ülke: Ürdün Krallığı

  (06.04.2010) - Ortadoğu’nun çelişkiler ükesi: Suriye

  (05.04.2010) - Arapça eğitimde ilk akla gelen ülke

  (04.04.2010) - Şam’ın şekerini Arabın yüzünü gördük

  (11.03.2010) - Başörtülüler 28 Şubat sürecinde yalnızlığa itildi


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.