07 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

ABD, oğlumun hesabını sorsun

İsrail saldırısında kafasına sıkılan 5 kurşunla şehit düşen lise öğrencisi Furkan’ın babası Ahmet Doğan, “Oğlum ABD vatandaşı. Orada doğdu. ABD’nin İsrail’den hesap sormasını bekliyoruz’’ dedi.

ABD, oğlumun hesabını versin

İSRAİL'İN Gazze’ye yardım götüren gemilere yaptığı saldırıda hayatını kaybeden lise son sınıf öğrencisi Furkan Doğan’ın babası Ahmet Doğan, ‘’Oğlum ABD vatandaşı olduğuna güvenip yola çıktı. ABD’nin tutumu bizi hayal kırıklığına uğrattı. Yapılabilecek tüm şeyleri bu ülkenin yapması gerekiyor. ABD yönetiminin soruşturmayı açmasını bekliyoruz’’ dedi.

Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Doğan, yaptığı açıklamada, ABD’de dünyaya gelen ve bu ülkenin vatandaşı olan oğlunun sadece ABD pasaportu taşıdığını kaydetti. Oğlunun cenazesinin Türkiye’ye gelmesinden sonra ABD Büyükelçisinin kendisini telefonla aradığını anlatan Doğan, şunları söyledi:

‘’ABD Büyükelçisi ve konsolos ayrı ayrı beni aradı, taziyelerini bildirdiler. ‘Bir isteğiniz olursa haber verin’ dediler. Bundan sonrası için ne yapacaklarını, somut ne adım atacaklarını bize bildirmelerini, gelişmelerden haberdar etmelerini istedik. Şu ana kadar dönüş olmadı. Benim oğlum sadece ABD vatandaşı. Çifte vatandaş değil. Orada doğdu.

Sadece ABD pasaportu taşıyordu. Yapılabilecek tüm şeyleri bu ülkenin yapması gerekiyor. ABD yönetiminin soruşturmayı açmasını bekliyoruz. ABD ülke dışındaki vatandaşlarıyla ilgili her olayda soruşturma açma durumu varken, bizim çocuğumuzla ilgili niye soruşturma açılmadı? Neden takip yapılmıyor? Bunun hesabını soracak şekilde bürokratik tüm işlemleri yapmasını, çocuğumuzun haksız yere katledilmesinin araştırılmasını, acımızın hafifletmesini istiyoruz. Sonuçlar bekliyoruz. ABD’nin İsrail’den hesap sormasını bekliyoruz.’’

ABD PASAPORTUNA GÜVENDİ

OĞLUNUN ABD pasaportu taşıdığını ve yola çıkarken ABD vatandaşı olmasına güvendiğini anlatan Doğan, şöyle devam etti: ‘’Oraya giderken ‘’ben Amerikalıyım, bana bir şey yapmazlar’ diye güvenerek gitti. Açıkça ABD vatandaşlığına güvendi. ‘Ben bu pasaportla giderim yardım da ederim’ diye düşünüyordu. Tamamen insani yardım amacıyla gittiği için böyle bir şeyle karşılaşacağını hiç ummuyordu. Oğlum ABD vatandaşı olduğuna güvenip yola çıktı. ABD’nin tutumu bizi hayal kırıklığına uğrattı.’’

Oğlunun gemiye yapılan ilk saldırıda şehit düştüğünü öğrendiğini anlatan Ahmet Doğan ‘’hedef gözetmemiş olabilirler. Yaka kartları yoktu. Sadece pasaportları vardı. Oğlum ilk saldırıda vurulanlar arasında. Tekrar silahla taramaları 5 kurşun atmaları ne kadar vahşi olduklarını gösteriyor. Oğlum ilk saldırıda güvertedeymiş ve ilk saldırıda şehit düşmüş’’ dedi.

ABD Büyükelçiliğinden kesinlikle soruşturma açılmasını talep ettiklerini ifade eden Doğan, şöyle devam etti: ‘’(Takip ediyor inceliyoruz) dediler. Neyi incelediklerini, niye hala soruşturma başlatmadıklarını da anlamış değiliz. Soruşturma başlatılır, ondan sonra inceleme yapılır. Önce inceleyip sonra soruşturma açma mantığını da anlamış değiliz. Burada 2. sınıf vatandaş, 3. sınıf vatandaş pozisyonu var mıdır? Merak ediyoruz. Oğlum çok güveniyordu. ABD arkamdadır diye. Ama pek takip etmediler, ilgilenmediler. Şu anda ABD’nin tavrını bekliyoruz. Birkaç gün sonra inceleyip size döneriz gibi bir bilgi verilmişti. Henüz bilgi gelmedi. Bir müddet bekleyeceğiz. Hangi hukuki yol varsa o şekilde girişimlerde bulunacağız.’’ Ahmet Doğan, Hükümetin ve diğer yetkililerin kendileriyle yeterince ilgilendiğini, gereken desteği gördüklerini bildirerek, ‘’Pişmanlığımız, keşkemiz yok. Çocuğumuz güzel bir yolda şehit oldu. Biz de şehit babası olduk. Hayırlı gelişmelere vesile olacak. ABD bunu soruştursa da soruşturmasa da oğlum ve diğer hayatını kaybedenler, bundan sonrası için hayırlara sebep olacaklar’’ dedi.

07.06.2010


 

‘Yaralı asker’ fotoğrafı İsrail’i memnun etti

İsrail ordusu, baskın sırasında dayak yemiş İsrail askerlerini gösteren fotoğrafların yayınlanmasından memnun olduğunu açıkladı. İsrail ordu sözcüsü, fotoğrafların “gemilerin yardım değil, asker taşıdığının delili olduğunu” savundu.

İsrail, Hürriyet’teki fotoğraflardan memnun

İSRAİL ordusu, Hürriyet gazetesinde yer alan ve dayak yemiş İsrail askerlerini gösteren fotoğrafların yayınlanmasından memnun olduğunu açıkladı. İsrail ordusu sözcülüğünden yapılan açıklamada bu fotoğrafların, “gemilerin yardım değil, asker taşıdığının bir ispatı olduğu” savunuldu. Açıklamada resimler için “Bunlar, İsrail’in sürekli olarak öne sürdüğü, geminin tek amacı İsrailli askerleri öldürmek olan paralı askerleri taşıdığı iddialarının ispatıdır” denildi. İsrail ordusunun Jerusalem Post gazetesinin internet sayfasında da yer alan açıklamasında ayrıca şu ifadelere yer verildi: “Eğer (İsrailli) askerler kendilerine yaklaşan sivilleri vurmayı tercih etseydi görüntüler daha farklı olabilirdi. Deniz komandoları, güçleri ve olay hakkındaki derin anlayışları sayesinde bir barış eylemcisi ile terörist arasında ayrım yapabilmektedirler.” Hürriyet gazetesi, gemide çekilmiş ve İsrail askerleri tarafından silinmesine rağmen kurtarılmış olduğunu belirttiği ve İsrail askerlerini ağlarken ya da dayak yemiş halde gösteren fotoğraflar yayınlamıştı.

07.06.2010


 

1 aktivistin durumu ağır

İSRAİL'İN düzenlediği saldırıda yaralanan 24 aktivistten birinin durumunun ciddiyetini koruduğu, iki hastanın durumunun önem arz ettiği bildirildi.

Sağlık Bakanlığı Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Metin Doğan, İsrail’den getirilen ve hastanelerinde tedavisi süren yaralıların son durumlarına ilişkin basın açıklaması yaptı. Doğan, açıklamasında Filistin’e yardım malzemesi ve gönüllüleri taşıyan Mavi Marmara gemisi ve beraberindeki gemilere yapılan saldırı neticesinde Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirilen toplam 24 yaralının bulunduğunu ifade etti. Bunlardan 23’ünün Türk vatandaşı, birinin İrlanda vatandaşı olduğunu belirten Doğan, hastalardan 7’sinin tedavisinin yoğun bakımda devam ettiğini, bu hastalardan birinin durumunun ciddiyetini koruduğunu, diğer 2 hastanın da durumunun önem arz ettiğini kaydetti. Doğan, genel olarak yaralıların durumunun iyiye doğru gittiğini belirtti.

07.06.2010


 

BM, komisyon kuracak

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayan BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, BM’nin, İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırısına ilişkin araştırma yapmak üzere komisyon kurulacağını bildirdi.

Alınan bilgiye göre, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, Başbakan Erdoğan’ı telefonla arayarak, yaklaşık 15 dakika süren bir görüşme yaptı. Görüşmede Ban Ki-Mun, daha önce Türkiye’nin, yardım gemilerine yapılan operasyonu araştırmak üzere uluslararası bağımsız bir araştırma komisyonu kurulması talebine ilişkin, kendi nezaretinde 5 kişilik bir uluslararası araştırma komisyonu kurulacağını belirtti. Başkanı Ban Ki-Mun tarafından tayin edilecek komisyonun başına, eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer’in getirilmesinin düşünüldüğü öğrenildi. 5 kişilik komisyona, İsrail ve Türkiye birer üye verecek. Biri uluslararası hukuk uzmanı, biri de asker olmak üzere 2 üye de Ban Ki-Mun tarafından atanacak. Başbakan Erdoğan’ın görüşmede, bu komisyonun işleri sürüncemede bırakmaması için süre tayin edilmesi gerektiğini belirterek, en fazla 2 ay içerisinde bunun sonuçlandırılması gerektiğini ifade ettiği kaydedildi. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun’un da komisyonun görev süresinin 2 ay olacağını söylediği öğrenildi. Komisyon, bu süre içerisinde çalışmalarını tamamlayarak nihai raporunu verecek.

07.06.2010


 

Yüzbinler İsrail’i lanetledi

Saadet Partisi İstanbul İl Teşkilatı’nın organize ettiği Çağlayan’daki “İsrail Vahşetine İsyan Mitingi”nde yüz binler, terör devleti İsrail’e lanet yağdırdı.

İsrail askerlerinin Gazze’ye giden Mavi Marmara yardım gemisine saldırarak 9 yardım gönüllüsünü katletmesini protesto etmek amacıyla düzenlenen ‘İsrail Vahşetine İsyan Mitingi’ne katılım yoğun oldu. Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, yaptığı konuşmada, Mavi Marmara’da insanlık onurunun yok edilmeye çalışıldığını belirterek, bu insanlık dışı saldırıya vicdan sahibi herkesin karşı çıktığını söyledi. İsrail’in yaptığı saldırıyla, Filistin ve Gazze davasına destek için çok büyük bir insanlık cephesinin açıldığını ifade eden Kurtulmuş, ‘’İsrail’e şunu hatırlatmak istiyorum. Firavun’un sonunu hazırlayan burnundan giren bir sinektir. İsrail’in sonunun başlangıcı ise gencecik yaşta şehit olan Furkan Doğan olmuştur. Bu zulmü yapanlardan Allah mutlaka hesabını sorar” diye konuştu.

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım ise İsrail’in Gazze’ye insani yardım götürürken saldırıda bulunduğu ‘’Mavi Marmara Gemisi’’nde bulunan 620 gönüllünün silahsız olduğunu, ancak İsrail’in bu insanlara kurşun yağdırdığını söyledi.

07.06.2010


 

Meclis’te “kadro” mesaisi

MECLİS, öğretmen, polis ve diyanet mensuplarını ilgilendiren önemli tasarı ve teklifleri yasalaştırmak için yoğun bir mesai yapacak.

TBMM Genel Kurulunda, Diyanet İşleri Başkanlığına 2010 yılında 5 bin açıktan atama yapılmasını öngören tasarı görüşülecek. Tasarıya göre, Diyanet İşleri Başkanının görev süresi 5 yıl olacak ve en fazla iki kez atanabilecek. Hac ve umreye götürdüğü vatandaşlara taahhüt ettiği hizmeti sunmayan acenteye kınama, kontenjan kısıtlaması, organizasyondan men etme gibi müeyyideler uygulanacak. Diyanet işleri uzmanlığı, din işleri yüksek kurulu uzmanlığı, uzman vaiz, başvaiz, uzman imam-hatip, başimam-hatip ve başmüezzin şeklinde kariyer meslek yapılanmasına gidilecek. Diyanet İşleri Başkanlığının radyo ve televizyon yayını yapabilmesine de imkan sağlayan tasarıya göre, kuruma 9 bin 828 kadro ihdas edilecek. Genel Kurulda, Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) 25 bin öğretmen, Emniyet Genel Müdürlüğüne de 20 bin polis kadrosu ihdas edilmesine ilişkin teklifin görüşülmesi planlanıyor. TBMM Genel Kurulunda, Maden Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın da görüşülmesi bekleniyor.

07.06.2010


 

Isparta mevlidine büyük ilgi vardı

ISPARTA'DAKİ Bediüzzaman Mevlidine Türkiye’nin dört bir yanından gelenlerle birlikte, gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular ve yönetim kurulu üyeleri de katıldı.

Van’dan, Mersin’den, İzmir’den, Balıkesir’den, Antalya’dan ve Türkiye’nin bir çok şehrinden yoğun katılımın gözlendiği mevlid coşku ile icra edildi. Açılan kermeste hediyelik eşyaların şatışı yapılan mevlidin daha sonraki yıllarda da tertiplenerek, geleneksel kılınması hedefleniyor. Eski dostların birbirleriyle hasret giderdiği mevlid öncesinde, başta Barla olmak üzere Bediüzzaman'ın ikamet ettiği menziller gezildi. Yönetim Kurulu üyemiz Ali Vapurlu mevlid hakkında, “Asrımızın büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî adına Isparta’da okutulan mevlid-i şerif Edirne’den Van’a kadar Türkiye’nin dört bir yanından gelen Nur talebelerinin büyük ilgisine mazhar oldu” ifadelerini kullandı. Ulu Camideki mevlid programına katılanlara Yeni Asya gazetesi ve vecizeli lokum paketi hediye edildi.

Cemal Işılak ve Nurullah Polat

07.06.2010


 

Yargı, darbelere karşı duramadı

Demokrası ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı) Eşbaşkanı Osman Can, darbelerin doğurduğu sistemin bir parçasının da yargı sistemi olduğunu ifade ederek, “Darbelere karşı bir duruş sergilediğine ilişkin tarihimizde tek bir örnek gösteremeyen ‘Yüksek Mahkemeler ve Kurullar’, Yassıada, 12 Mart ve 12 Eylül ve devam ede gelen yargı kültürüne imkân vermiştir” dedi.

Demokrat Yargı 1. Olağan Genel Kurulu, Dikmen Hakimevi’nde yapıldı. Divan Başkanlığına seçilen faili meçhul cinayete kurban giden Savcı Doğan Öz’ün eşi Hatice Sezen Öz, askerî darbelerin statükoyu doğurduğunu dile getirerek, faili meçhul cinayetlerin ülke üzerinde kara bir leke olduğunu ve bunun silinmesi gerektiğini belirtti. İnsana karşı suçlarda zaman aşımının kaldırılmasını isteyen Öz, geçmişle yüzleşmenin şart olduğunu vurguladı. Toplumsal Bellek Platformu üyesi olduğunu anlatan Öz, karanlıkların aydınlatılması için çalıştıklarını ifade etti. Babalarını kaybeden çocukların büyüdüğünü ve hesap sormaya başladığını dile getiren Öz, devletin kendilerine bir cevap verememesini aileler olarak kaldıramadıklarını ifade etti.

CAN: YARGIDA DEMOKRATLAŞMA

SORUNU VAR

Demokrat Yargı Eşbaşkanı Osman Can ise yargıda demokratlaşmanın gerekliliğinden önce, ‘yargıda demokratlaşma’ diye bir sorunu görmeye başladıklarının altını çizdi. Can, çoğulculuğu sağlanmamış bir yargının, bütün maddî hukuk normları özgürlükçü olarak inşa edilmiş olsa dahi, bunları hayata geçirmeme azmi içinde davranacağını, özgürlük ve demokrasi taleplerini ‘tehdit’ olarak göreceğini, kendi içinde demokrasi karşıtı bir ideolojiyi koruyucu bir kültür veya gelenek üreteceğini görmeye başladıklarını söyledi.

Cübbe giymeyle yargıç olunamayacağını, yargıçlığın yalnızca yasalar çerçevesinde toplumsal adalet beklentilerine cevap vermesi gereken bir kamu hizmeti olduğunu, hiçbir şartta toplum üstünde kutsiyet iddiasındaki bir mercii olamayacağını anlatan Can, “Türkiye yargı bürokrasisinde hukuk ve demokrasi dışı müdahalelere karşı bir direniş geleneğinin bulunmadığını, aksine militarizm ve askeri müdahalelerin gerekçeleriyle ideolojik ortaklığa sahip olması dolayısıyla esasen çoğu zaman desteklemekten kaçınmadığını görmesi ise yapılabilecek saptamalardan yalnızca bir kaçını oluşturmaktadır. Kuşkusuz Demokrat Yargı’nın demokrat bir kamuoyunu yaratmadaki başarısının sırrı, mensuplarının her türlü baskı ve gelecek kaygılarına rağmen ülkenin demokratik bir geleceğine yönelik inançlarında yatmaktadır. Farklı görüş ve yaşam tarzlarına, farklı siyasal veya felsefi duruş veya inançlara sahip olmakla birlikte, demokrasi ve özgürlük ortak paydasında bir araya gelme erdemine sahip, bu insanların Türkiye’nin yüz akı, Türkiye’nin ortak paydası, Türkiye’nin geleceği olacağına inanıyoruz.” dedi.

“DARBELERİN BİR PARÇASI

DA YARGI SİSTEMİDİR”

Can, Türkiye’nin çok ciddî ve esaslı bir dönüşüm süreci yaşadığını anlatarak, eskiye ait yargısal, hukuksal ve siyasal kabullerin temelinin sarsıldığını, dünyanın çok merkezli olmaya başladığı gibi Türkiye’nin yargısal ve hukuksal yapısında da çoklu merkezler veya perspektifler ortaya çıktığını belirtti. “Anayasası ve temel hukuk düzeni darbe ürünü olan bu ülkede bu sonucun yalnızca utanç kaynağı olacağını, Cumhuriyet değerlerinin darbe değerlerine indirgemenin bu utancı yalnızca paylaşma amacına hizmet edeceği bilinmelidir” diyen Can, bireylerden, toplumdan ve onun meşrû temsilcilerinden darbe anayasalarına sadakat beklemenin erdem ve utanç kavramlarıyla ilgili ciddî bir kafa karışıklığına işaret edeceğini kaydetti. Can, şunları ifade etti:

“Darbelerin yarattığı sistemin bir parçası ise yargı sistemidir. Darbenin oluşumunda öncü roller üstlenen, içinde olan, sonrasında darbe sisteminin taşıyıcısı rolünü üstlenen, darbelere karşı bir duruş sergilediğine ilişkin tarihimizde tek bir örnek gösteremeyen ‘Yüksek Mahkemeler ve Kurullar’, diğer yandan Yassıada, 12 Mart ve 12 Eylül ve devam ede gelen yargı kültürüne imkân vermiştir. Bu kültür, Adnan Mendereslerin, Deniz Gezmişlerin, Erdal Erenlerin katledilmesinden doğrudan doğruya sorumludur.

“KATİLLERİN BULUNAMAMASINDA YARGI

SİSTEMİNİN KATKISI VAR”

Yargının, Savcı Doğan Öz’ün, Ümit Kaftancıoğlu’nun, Abdi İpekçi’nin, Hrant Dink’in ve pek çok değerin yok edilmesinde çok temel roller üstlendiğini ileri süren Can, Türkiye’yi darbe şartlarına sürükleyen bu olayların katillerinin neden ve nasıl bulunamadığı incelendiğinde, orada yargı sisteminin katkısının görüleceğini söyledi. Doğu ve Güneydoğu’da 2, 3 ile başlayan faili meçhul cinayetlerin, darbe ürünü bu militarist yargı sistemi olmasaydı 17 binlere çıkamayacağını vurgulayan Can, “Darbe ve militarizm açısından sorun yaratan uygulamalara karşı hızlı bir refleks ile tepki gösteren ‘Yüksek Mahkemeler ve Kurullar’, siyasî ve faili meçhul bir cinayet karşısında aynı tepkiyi göstermiş olsaydı, bugün farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktık. Muhtemel ki bir çocuktan katil yaratan sistem olmayacaktı ve Türkiye karanlıkları yaşamayacaktı.”

07.06.2010


 

Erdoğan'a tehdit mesajı gönderen kişi tutuklandı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik tehdit, hakaret ve küfür muhtevalı ihbarlar gönderen Adnan Yıldırım adlı şahıs tutuklandı.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Yıldırım’ın, çeşitli tarihlerde Başbakan Erdoğan ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç’a karşı tehdit, hakaret ve küfür muhtevalı ihbarlar gönderdiği, Başbakan Erdoğan’ın geçişi sırasında kendisini aracın önüne atmak gibi 12 ayrı eylemde bulunduğu belirtildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi: ‘’Adnan Yıldırım isimli şahıs son olarak 3 Haziran 2010 günü ‘Tayyip’i vuracağım’ şeklinde SMS göndermesi üzerine yapılan çalışmalar neticesinde aynı gün Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yakalanmıştır. Şahsın yapılan GBT kayıtlarında, ‘kız, kadın ve erkek kaçırmak, dolandırıcılık ve iflâs, hırsızlık, Vergi Usul Kanununa muhalefet, yağma, resmî belgede sahtecilik’ gibi suçlardan 33 adet suç kaydının bulunduğu anlaşılmıştır. Adnan Yıldırım isimli şahıs tehdit ve hakaret suçlarından hakkında düzenlenen soruşturma evrakı ile birlikte sevk edildiği makamlarca tutuklanarak Sincan Cezaevi’ne teslim edilmiştir.’’

07.06.2010


 

Seri cinayetlerin zanlısına 3 kez müebbet talebi

İzmİr’de peş peşe işlenen 3 cinayetin sanığı Hamdi Ayri hakkında açılan dâvâda, adam öldürmek suçundan 3 kez müebbet, silâhlı yağma suçundan ise 45 yıl hapis cezası istendi.

Cumhuriyet Savcısı Kemal Çakır’ın hazırladığı iddianamede, ‘’Her ne kadar sanık emniyet, savcılık ve mahkemede susma hakkını kullanmasına rağmen, toplanan delil, tanık ifadeleri, otopsi raporlarına göre olayları işlediği, bu sebeple üç cinayetten 3 kez ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet, 3 yağmadan 45 yıl, ruhsatsız silâh bulundurmaktan 1 yıl hapis cezası ile yargılanması’’ talep edildi. Ayri, 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakim önüne çıkacak.

07.06.2010


 

‘’Kasketin orijinali burada’’

DSP’nİn 8. Olağan Kurultayı’da CHP’ye bazı göndermelerde bulunuldu.

‘’Kasketin orijinali burada’’ yazılı pankartın asıldığı kurultayda ‘’Solda birlik’’ söylemi eleştirildi. Atatürk Spor Salonunda düzenlenen kurultayda, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından Kurultay Divan’ı oluşturuldu. Divan Başkanlığına Hikmet Sami Türk, seçildi. Delegeler kurultayın yapılacağı salonu erken saatlerde geldi. Salonda ‘’Yoksulluğu da yolsuzluğu da biz bitireceğiz’’, ‘’DSP, egemenlerin değil, emekçilerin partisidir’’, ‘’Bizim iki gücümüz var; halk ve hak - Bülent Ecevit’’, ‘’Kasketin orijinali burada’’ yazılı pankartlar dikkati çekti. Masum Türker ise salona ‘’Gözün aydın Türkiye, ak güvercin geliyor’’ şarkısı ve partililerin, ‘’Başbakan Türker’’ sloganları eşliğinde girdi. DSP Genel Başkanı Masum Türker, ‘’Ecevit’in mirasına bazıları şimdi sahip çıkıyorlar. Birileri eğer 30 yıl sonra öğrendilerse ‘halkçı olmaya, Ecevitçi olmaya hoş geldiniz” dedi. Türker, ‘’Solda birlik’’ denilerek oyunlar tezgâhlandığını da söyledi. DSP’nin 8. Olağan Kurultayı’nda genel başkanlık için Masum Türker, Davut Ocak ve Erol Özavcı aday oldu.

07.06.2010


 

Hafızlardan Kur’ân ziyafeti

ANTALYA'NIN Finike ilçesine bağlı Turunçova beldesinde Kur’ân-ı Kerim’in nazil oluşunun 1400. yılı münasebetiyle Kur’ân ziyafeti verildi.

Finike Müftülüğü ve Turunçova Belediyesi tarafından organize edilen program, Turunçova’nın Cumhuriyet Meydanı’nda çok sayıda vatandaşın katılımıyla gerçekleşti. Programda İstanbul’dan gelen meşhur hafızlar Kur’ân ziyafeti sundu. Programın açılış konuşmasını Finike Müftüsü Ali Erhun yaptı. Erhun, Kur’ân'ın eskimeyen ve gün geçtikçe tazeliğini koruyan ilâhî bir kitap olduğunu söyledi. Erhun, “Bu programların düzenlenmesindeki amacımız Kur’ân-ı Kerim’in canlılığını ve tazeliğini gönüllerde neşvü nema bulmasını sağlamak” dedi. Fatih Camii İmam Hatibi Osman Şahin, Süleymaniye Camii İmam Hatibi Ekrem Nalbant, Pendik Dumankaya Camii İmam Hatibi Faruk Yazar, Beyoğlu Büyük Piyale Camii İmam Hatibi İshak Danış, dâvetlilere okudukları aşırlarla coşku saatler yaşattı. Hürrem Çavuş Camii İmam Hatibi Metin Kaçar’ın yaptığı dua ile dinleyenler duygulu anlar yaşadı. Program, Turunçova Belediye Başkanı Mehmet Salur’un hafızlara plâket vermesiyle son buldu.

07.06.2010


 

Ekmeğin belgeseli çekiliyor

GAZETECİ-YAZAR Coşkun Aral, en önemli tüketim maddesi olan ekmeğin ilk insandan bu yana yolculuğunu anlatan bir belgesel hazırladığını belirtti.

‘’Annemin Yemekleri’’ kitabının tanıtımı için Hatay’a gelen Aral, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin yemek konusunda inanılmaz bir zenginliğe sahip olduğunu ve bunun korunması gerektiğini söyledi. Her şehrin yöresel yemekleriyle ilgili bir envanter çalışması yapması gerektiğini ifade eden Aral, birçok lezzetin başkaları tarafından sahiplenildiğini ya da zamanla unutularak yok olduğunu kaydetti. Özellikle yeni yetişen kuşağın obeziteyle sonuçlanan hazır yemek alışkanlığından uzaklaşması ve yöresel tatlara ilgi göstermesi gerektiğini vurgulayan Aral, bu konuda herkese büyük görev düştüğünü söyledi. Annesi Nilüfer Aral’ın tariflerinin yer aldığı Türkiye’nin farklı bölgelerine ait 37 yemek çeşidinin yer aldığı kitabıyla bir lezzet yolculuğuna çıktığının altını çizen Aral, bunun hazırlık çalışmaları süren ‘’ekmek’’le devam ettiğini belirtti. Aral, bu konuda gelecek kuşaklara doğru bilgi ve belgeyi aktarmayı amaçladığını, bu anlamda ekmek belgeselinin çok önemli olduğunu söyledi. Aral, bir ekmek firmasının desteğiyle hazırlanan belgeselin sonbaharda biteceğini ifade etti.

07.06.2010


 

Sözleşmeli öğretmenler sürekli kadroya alınsın

TÜRK Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, bütün sözleşmeli öğretmenlerin bölge ve süre ayrımı yapılmaksızın kadroya alınmasını, sözleşmeli öğretmen alımına son verilmesini, öğretmen atamalarının atama bekleyen öğretmenler arasından yapılmasını istediklerini bildirdi.

Koncuk, yaptığı yazılı açıklamada, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun 347 gün önce sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirileceğini, artık sözleşmeli öğretmen alınmayacağını söylediğini ancak bu sözün yerine getirilmediğini belirtti. Bu süreçte sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmediğini, Bakanlığa sözleşmeli öğretmen alımına devam edildiğini kaydeden Koncuk, Millî Eğitim Bakanlığında sözleşmeli öğretmenlerin ikinci sınıf öğretmen muamelesine maruz kaldığını iddia etti. Koncuk, Türk Eğitim-Sen olarak bütün sözleşmeli öğretmenlerin bölge ve süre ayrımı yapılmaksızın kadroya alınmasını, sözleşmeli öğretmen alımına son verilmesini, öğretmen atamalarının atama bekleyen öğretmenler arasından yapılmasını talep ettiklerini belirterek, 327 bin öğretmenin atama beklediğine, bu sayının birkaç hafta içinde yeni mezunlarla 370 bine yükseleceğine işaret etti.

07.06.2010


 

Engelli hayırseverden engellilere destek

Hollanda’da ikamet eden ve doğuştan omurilik rahatsızlığı dolayısıyla tekerlekli sandalyeye bağlı hayatını sürdüren hayırsever iş adamı Tugay Osanmaz, Çeşme’de kendisi gibi engelli olan biri çocuk iki kişiye akülü tekerlekli sandalye hediye etti.

Alaçatı beldesinde yaşayan 9 yaşındaki omirilik hastası Efe Emre Kaya ile diyabete bağlı rahatsızlığı bulunan Hasan Kaplan’ın (45) akü ile çalışan tekerlekli sandalyeye kavuşmasını sağlayan Tugay Osanmaz (41), engelli olarak yaşamanın zorluğunu çok iyi bildiğini anlattı. Osanmaz, doğuştan omurilik rahatsızlığı bulunduğunu, kendisi 7 yaşındayken, babasıyla Hollanda’ya geldiklerini belirterek, şöyle dedi: ‘’Her halde babam burada engelli olarak yaşamamı istemedi. Şu anda Hollandalı ortağım ile yeminli malî müşavirlik şirketim var. Bir çok şirkete finans danışmanlığı yapıyorum. Ayrıca Hollanda’da ticaretle uğraşıyorum. Çok şanslıyım. 8-9 yıl önce maddî durumum elverişli olmaya başladığından beri engelli vatandaşlara yardım ediyorum.’’

07.06.2010


 

Şantaj çetesine operasyon

SİVAS Cumhuriyet Başsavcılığının koordinesinde İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Şube Müdürlüğü ekiplerince 1 Haziranda Sivas, Tokat, İzmir ve Antalya illerinde eş zamanlı olarak düzenlenen operasyon kapsamında tutuklanan zanlı sayısı 15’e yükseldi.

Zanlıların suç örgütü bünyesinde ‘’kişilerin özel hayatının gizliliğini görüntü veya sesle kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi ve tehdit edilmesi’’, ‘’piyasaya sahte çek sürmek’’, ‘’çek, senet ve alacak tahsilatı yapmak’’, ‘ görüntülerini ele geçirdikleri zengin bir vatandaşa şantaj yaptıkları, bu görüntüler karşılığında bu vatandaştan yüklü miktarda para istedikleri ileri sürülmüştü.

07.06.2010


 

Hac kesin kayıtları başlıyor

HAC ibadetini yerine getirmek için kutsal topraklara gidecek vatandaşlar için kesin kayıtlar bugün başlıyor. Hacı adayları, hac ön kayıtları için müracaat ettikleri il müftülüklerindeki ‘’Hac Büroları’’na başvurarak, kayıt yaptırmak istedikleri organizasyonla ilgili kayıt belgesi alacak.

Hac kesin kayıtları, 7-18 Haziran tarihleri arasında, her ilde ve her kategoride yüzde 60 Diyanet, yüzde 40 acente oranını geçmemek üzere yapılacak. Dağıtılan kontenjanların belirlenen kayıt süresi içinde dolmaması halinde, kontenjanlar kategorilerine göre kur'a sırası gözetilerek 24 Haziran-2 Temmuz tarihleri arasında doldurulacak. Hacı adaylarını, kutsal yolculuğa hazırlamak ve dinî vecibelerin yerine getirilişi konusunda eğitmek ve rehberlik yapmak amacıyla ‘’Hac Bilgilendirme Kursları’’ düzenlenecek. Katılımın zorunlu olduğu kurslarda, hacı adayları için devam takip çizelgesi tutulacak. Hac çıkışları 9 Ekim-10 Kasım, dönüşleri ise 20 Kasım-21 Aralık tarihleri arasında hava yolu ile gerçekleştirilecek.

07.06.2010


 

Hz. Fatma’nın 1439. doğum yıl dönümü

PEYGAMBERİMİZ Hz. Muhammed’in (asm) kızı Hz. Fatma’nın doğumunun 1439. yıl dönümü dolayısıyla Zehra Ana Yardımlaşma Derneğince kutlama töreni düzenlendi.

‘’Dünya Müslüman Kadınlar Günü’’ olarak da kutlanan doğum yıl dönümü töreni için Bahçelievler’deki Hasan Doğan Spor Kompleksine gelenlere girişte kırmızı güller hediye edildi. Bahçelievler Belediyesinin desteğiyle düzenlenen kutlamada video gösterimi yapıldı, ‘’Zehra’nın Gülleri’’ adlı koro konser verdi. Törende konuşan Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay, Hz. Fatma’nın doğum gününün son derece anlamlı bir gün olduğunu belirterek, ‘’Bugün özellikle de kadınlarımızın, analarımızın, belki de tüm insanlığın en anlamlı şekilde kutlandığı günlerden bir tanesi. Zira Peygamber Efendimizin sevgili kızının, Hz. Ali’nin eşinin, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in annelerinin doğum günü. O yüzden son derece anlamlı, son derece özel bir gün’’ dedi. Kutlama törenine, Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz ve Alevî Vakıfları Federasyonu Başkanı Doğan Bermek de katıldı.

07.06.2010


 

SBS’de öğrencilere şekerli karşılama

İZMİR'DEKİ okullarda Seviye Belirleme Sınavı’na (SBS) giren öğrencilere şeker, su ve kalem verildi. İl Millî Eğitim Müdürü Rağip Üye, Karabağlar Mustafa Urcan İlköğretim Okulu’nda yaptığı açıklamada, İzmir’de dün 51 bin 160 öğrencinin sınava girdiğini söyledi.

Üye, 12 engelli öğrenci için özel donanımlı sınıflarda sınav yapıldığını, 4 öğrencinin hastanede, 1 öğrencinin evinde sınav için ter döktüğünü ifade eden Üye, bu yıl İzmir’in başarı derecesinin artacağını tahmin ettiklerini kaydetti. Üye, il genelinde 15 bin öğrenciye ücretsiz SBS eğitimi verdiklerini ifade etti. Üye, bu sınavın hayatın sonu olmadığını, başarısız olan öğrencinin gayretini ispat edebileceği birçok sınav bulunduğunu sözlerine ekledi. Sınava girecek öğrenciler ve velilerle sohbet eden Üye, öğrencilere şeker ikram ederek başarı diledi.

07.06.2010


 

Yaşlıların da ‘kreş’i oldu

ANTALYA'DAKİ bakım merkezine yaşlılar, kreşlerde olduğu gibi sabah bırakılıp akşam alınabiliyor. Nöroloji uzmanı Dr. Mustafa Sumbas, Dr. Burcu Yüceşen ve avukat Murat Şahin tarafından kurulan Hayatağacı Yaşlı Bakım Merkezi, ‘’yaşlı kreşi’’ olarak hizmet veriyor.

Aileleri tarafından sabah bırakılan yaşlıların gün boyu ilâç takibi yapılıyor, sosyal ihtiyaçları karşılanıyor. Yaşlı bireyler, akşamları aileleri tarafından evlerine götürülüyor. Dr. Mustafa Sumbas, 80 kişi kapasiteli merkezin özellikle yatağa bağımlı, yürümekte zorlanan yaşlı bireyler sabah bırakılıp akşam alınacak şekilde hizmet verdiğini belirterek, ‘’Yaşlı bireyler bırakılırken düzenli kullandıkları ilâçlar ve tansiyon durumları gibi konularda sorumlulara bilgi veriyorlar. Her yaşlıya uygun bireysel bakım modeli oluşturup uygun terapi uyguluyoruz. Yaşlı bireyler akşam saatlerinde yakınlarına teslim ediliyor’’ dedi. Yatılı merkez olarak da hizmet verdiklerini söyleyen Sumbas, ‘’Ülkemizdeki insanlar aile büyüklerini bu tip yerlere bırakmaktan kaçınıyor" diye konuştu.

07.06.2010


 

Almanya’da Nurların muhabbet bayramı

Nurun bayramları artık gurbette de gelenekselleşti. Avrupa Nur Cemaatinin bu sene onbirincisini tertiplediği Bediüzzaman Hazretlerini anma toplantısı, her yönüyle çok muhteşem oldu.

Köln-Mülheim belediye salonunda yapılan toplantıya Avrupanın dört bir yanından koşup gelen Nur’un sevdalıları, Köln'lü kardeşleriyle tam bir bayram havası yaşadılar. Said Nursî Hazretlerinin büyük boy posterlerinin süslediği salonun Frankfurt caddesine bakan yönünden toplantıya gelen dâvetlileri, Seyda resimleriyle karşılıyordu. Yediden yetmişe Kur'ân sevdalılarının doldurduğu büyük salonun dışına taşan kız ve erkek çocuklarının şen şakraklıkları bayramın kalitesine ayrı bir değer katmış olacak ki, bütün simalarda sevinç ve beşuşiyet görülüyordu. Avusturya'dan, Bayern'den, Bavyera'dan, Bremen'den, Stuttgart, Ahlen ve Mainz'dan otobüslerle gelen kafilelerin salona girişlerini takip edenler, aylarca görüşemeyen hasretlilerin tahassürlerini daha iyi gözlemlediler. Bediüzzaman'ın vefatının 50. sene-i devriyesi üst başlığı altında bu sene serbest bırakılan gündemi yine Türkiye'den Almanya'dan katılan konuşmacılar, kendi zaviyelerinden Bediüzzaman'ı anlatarak dinleyiciyi hem hislendirdiler ve hem de bilgilendirdiler.

Bu senenin programına damgasını vurmuş tek ve en can sıkıcı olan vize engeliydi. Bediüzzaman'ı dünya gözüyle görmüş, ziyaret etmiş ve ömürlerini Kur'ân ve imâna hizmet yolunda vakfetmiş ağabeyler, bu programın “şeref misafirleriydi.” Gel gör ki vize engeli yalnızca bu bahtiyar ihtiyarları değil, sosyolog Müfid Yüksel ile gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz'ün de Avrupa yolunu kapatmıştı. Sağlık durumlarından dolayı selâm ve mesajla yetinen Abdullah Yeğin, Mustafa Sungur, Askerî Yıldız, Mehmet Uçar, Refet Kavukçu ve Mehmet Fırıncı'nın yanı sıra toplantıya bizzat katılma imkânı bulan Selahattin Akyıl, Abdulmuhsin Alkonavî, Hasan Okur, Ali Demirel ve Cemil Çelik bu anma toplantısının onur konuklarıydı.

KUTLULAR: BEDİÜZZAMAN,

İSLÂMI AKIL VE FENLE

DESTEKLEYEREK YORUMLAMIŞ

Hafız Yüksel Güngör Hoca'nın okuduğu Kur'ân-ı Kerîmi müteakiben programın takdimcileri Mevlüt Kurnaz ve Ahmet Danışmaz, sekiz saat sürecek merasimin detaylarını dâvetlilere duyurdu. İki bölüm halinde hazırlanmış programın açılış konuşmasını gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular yaptı. Bediüzzaman ile hürriyet, Bediüzzaman ve demokrasi ilişkileri üzerinde duran Kutlular özetle şunları ifade etti:

“Değerli dâvâ arkadaşlarım. Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin 50. vefat yıldönümü münasebeti ile aranızda bulunmaktan memnuniyet duymaktayım. Bu programlar vesilesi ile Üstadı daha geniş dairelere duyurma imkânı buluyoruz. Bu asır akıl ve fen asrıdır, insan iman hakikatlerinin aklen ispat edilmesini, kendisinin de ikna olmasını istiyor. İşte bu asır değişik bir asır, Bediüzzaman da değişik bir âlim. İslâmı bu asra anlatarak ona en güzel yorumları getirmiş. Hürriyeti, meşrûtiyeti destekleyen bir zat. ‘Ben meşrûtiyeti şeriat namına alkışladım, kimin şüphesi varsa bunu ispata hazırım, hürriyet yoksa insan hayvan gibidir’ diyor. Dikkat ediniz Hz. Peygamber (asm) bir halife tayin etmemiştir, ‘‘Seyyidül kavki hadimuhum’ demiştir, sonradan bunun adı ‘demokrasi’ olmuştur. Bizde de ‘Meşrûtiyet-i Meşrûadır.’ Ama maalesef bu ülke 27 sene tek parti devri yaşamıştır. ‘Ben isim ve resimden ibaret bir cumhuriyetçi değilim’’ diyor Said Nursî. Bunu kimsenin söyleyemediği bir zamanda söylemiştir. Ama maalesef, demokrasi küfür rejimidir anlayışı ihtilâlleri destekliyor. Artık millet kendi hak ve hukukunu bilmeli, kurumlar da kendi sınırlarına çekilmelidir. Bunu mutlaka başarmalıyız. Diliyoruz ki o güzel günler bize inşaallah pahalıya gelmez.”

ÜSTAD ÇEKTİĞİ SIKINTILARA

İMANIYLA GÖĞÜS GERMİŞTİR

Aries'in duygulandıran konuşmasının (sağ kutu) ardından kürsüye Edebiyatçı-Yazar İslâm Yaşar çıktı. Üstadın hayatını roman türünde kültür ve edebiyatımıza kazandıran İslâm Yaşar: “Üstada duymuş olduğumuz sevgi bizleri buraya getiren kaynaktır. Bu sevginin kaynağı da Kur’ân ve Peygamberdir (asm). Said Nursî yeryüzünde Allah ve Peygamberin anıldığı her yerde vardır. Said Nursî’nin nazarı sizin yüzünüzde ve gönlünüzdedir. Üstad çektiği bütün sıkıntılara rağmen imanı ve insanlığa olan sevgi ve saygısı sayesinde bütün bunlara göğüs germiştir. Onda ırkçılık yoktur her dinden ve milletten insanı kabullenmiştir. Bediüzzaman çağının en büyük sorunlarına karşı ‘ben karışmam’ diyerek bir kenara çekilmemiştir” şeklinde konuştu.

MUSİKÎ ZİYAFETİ VE

TALEBELERİN SAHNEYE ÇIKIŞI

Programda, “Biz Bize Musikî Heyeti,” besteledikleri Bediüzzaman'ın manzum eserlerini seslendirdi. Bilhassa Ahmet Tırışkan'ın yanık neyi, Emin Hoca'nın ud eşliğindeki “Çağırma beni dünya'ya manzumesini okuyuşu ve yanık sesli Cem'in Kerkük ve Urfa yorumuyla “Çekilip Nuru hidâyet yine zindan olacak” diye başlayan Hasan Feyzi'nin mersiyesi, gözpınarlarını ab-ı nisanın selleriyle yıkadı… Belki de ömürde bir kez şahit olduğumuz bir manzarayı da arz etmeden geçemeyeceğiz. Musikî Heyetinin yanı sıra merhum Hilmi Doğan'ın güftesini yazdığı “Çam Dağından esen yeller” ve “Annem beni yetiştirdi” gibi bizden olan parçalar için Üstadımızın talebeleri başta olmak üzere, yaşlı ağabeylerin sahneye dâvet edilmesi programa ayrı bir ruhâniyet kattı. Abdulmuhsin Alkonavî'den Selahattin Akyıl Ağabeye kadar, hayatlarında sahneye adımlarını atmamış ağabeyler, söz konusu Üstad olunca, dâveti reddetmediler ve salonun büyük bir coşku ile iştirak etmesiyle, gözyaşları sel olup aktı ve tarih bu mualla tabloya da şahitlik etti.

NURLAR AVRUPA’DA DA RAĞBET GÖRÜYOR

Bedİüzzaman'In Lâhika mektupları incelendiğinde Risâle-i Nur'un 1940'ların sonunda ve bilhassa 1950'lilerde başta Almanya olmak üzere bir çok Avrupa devletine yayıldığını anlıyoruz. Kur'ân tefsiri olan Nurların en fazla rağbet gördüğü Avrupa ülkesi Almanya. En az beş ayrı heyet halinde tercüme edilmiş Nur Külliyâtının sesine bahtiyar Alman milleti sessizce kulak kesiliyor. Alman Müslüman, Paderborn Üniversitesi öğretim üyesi Wolf D. Ahmed Aries, Bediüzzaman'ın imana ve insana yaptığı vurguları programdaki tebliğinde dile getirdi. Aries, konuşmasında özetle, “Bir Alman Müslüman olarak burada aranızda bulunmaktan çok memnuniyet duymaktayım. Almanyada maalesef bazı azınlıklar göz ardı edilmektedir. Buna Said Nursî’yi üstad olarak kabul edenler de dahildir. Resmî yayınlar da da genellikle geçmemektedir. Bu sebeple Almanlara Risâleleri dağıtmanın yeterli olmayacağını, onlarla birebir ilgilenmek gerektiğini belirtmek istiyorum. Aksi takdirde okumadan bir kenara koyarlar. Üstadın hayatında Almanlar için çok önemli noktalar var. Said Nursî her hareket ve sözünde Kur’ân ve Sünnet’e atıf yapmıştır, Kilise de İncil’e atıf yapmaktadır. Bu zamanda sekülerizm yüzünden maalesef din ve kilise toplum dışı kalmıştır. Buna benim cevabım basit ve kısadır; Bediüzzaman’ı kendine rehber edinmek, Kur’ân, Sünnet ve Risâle-i Nurlara göre yaşamak” ifadelerini kullandı.

AHMET DANIŞMAZ-ALPASLAN ÖZTOPRAK

MEVLÜT KURNAZ- SEBAHATTİN ÜNAL YARIN: SON ŞAHİTLER ALMANYA’DA HATIRALARINI ANLATTI

07.06.2010


 

Cezaevinde meslek ediniyorlar

Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu tarafından yürütülen çalışmalarda 27 farklı meslek grubunda açılan 32 kursa, 620 hükümlü ve tutuklunun katıldığı, başarılı 327 kursiyere belge verildiği bildirildi. Kurum Müdür Vekili Özkan Dincer, günümüzde ceza infaz kurumlarının çağdaş infaz sistemi anlayışıyla, eğitim, iyileştirme, meslek edindirme, sosyal, kültürel ve toplumsal faaliyetlerde kendilerine yeni roller biçtiğini belirtti. Dincer, ceza infaz kurumlarına gelenleri eğiterek topluma uyumlu bireyler haline getirebilmek, tahliyesinden sonra hayatı idamelerini kolaylaştırmak için çaba sarf ettiklerini vurgulayarak, ‘’Örgün eğitim kurumlarında verilen hizmetler ceza infaz kurumlarında da verilir hale gelmiştir’’ dedi.

MESLEK SAHİBİ OLUYORLAR

Hükümlülerin meslek öğrenmeleri ve sahip oldukları meslekî becerileri geliştirebilmeleri için projeler geliştirildiğini, kurslar düzenlendiğini bildiren Dincer, ‘’Eğitim faaliyetlerinde amaç, tutukluların doğru alışkanlıkları benimseyip, yeniden suç işlemelerini önleyecek ahlâkî değerler kazanmalarını sağlamaktır’’ dedi.

OKUMA YAZMA ÖĞRETİLİYOR

Genç ve yetişkin hükümlü ile tutukluların eğitim aldığını dile getiren Dincer, birçok kişiye okuma ve yazma öğretildiğini, bu kişilerin eğitim hayatlarına devam ettirilmesinin sağlandığını bildirdi. Mahkûmların açıköğretim sınavlarına hazırlandığını anlatan Dincer, hazırlık kursları düzenlendiğini ifade etti.

07.06.2010


 

Atık piller geri toplanamıyor

Akdenİz Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Topkaya, Türkiye’de piyasaya sürülen pilin sadece yüzde 3'ünün geri toplanabildiğini söyledi. Prof. Dr. Topkaya, atık pillerin zararlarının büyük olduğuna dikkati çekti. Topkaya, "Türkiye’de yılda 11 bin ton pil piyasaya sürülürken, ancak 260 tonu geri toplanabiliyor. Almanya’da 2007'de 1.47 milyar pil satılmış, yüzde 50’si geri toplanmıştır. Türkiye’de geri toplanabilen pil miktarı yüzde 3 civarındadır’’ dedi.

07.06.2010


 

Ölen tavşanın karnındaki yavruları kurtardı

Aksaray’In Eskil ilçesinde koyun otlatan bir çoban, köpeklerinin yakalayarak kafasını kopardığı yaban tavşanının karnındaki 5 yavrudan 4’ünü, anne tavşanın karnını bıçakla keserek kurtardı. Eskil’de çobanlık yapan Hacı Sanlav, bir hafta önce koyunlarını otlatmak için gittiği Tuz Gölü yakınlarında köpeklerinin bir tavşanı yakaladığını anlattı. Sanlav, ‘’Ölen anne tavşanı elime aldığımda, karnında oynamalar gördüm, hayvanın gebe olabileceğini düşündüm. Yanımda bulunan bıçak yardımıyla tavşanın karnını keserek 5 yavru tavşanı dışarı çıkardım. Yavru tavşanları alarak eve döndüm, bu arada yavrulardan birinin öldüğünü fark ettim. Şu an elimdeki 4 yavruyu keçi sütüyle beslemeye başladım, yavrular kendilerini toparlayıp tek başlarına beslenir hale geldiler. Yavrular biraz daha büyüyünce onları aldığım yere, yani Tuz Gölü yakınlarına bırakacağım.’’

07.06.2010


 

‘Dikenli incir’ dalında satılıyor

Başta Mersin olmak üzere Çukurova yöresinde tamamen tabiî ortamda yetişen ‘’dikenli incir’’, daha meyve olmadan dalında alıcı bulmaya başladı. Özellikle sahil kesimine yakın yerlerde, genellikle tarımın mümkün olmadığı kayalıkların çevresinde kendiliğinden yetişen ve kaktüs türü bir bitkinin meyvesi dikenli incir köylülere ek gelir kaynağı oluyor. Geçtiğimiz yıllardaki yaz aylarında hemen her yerde tezgâhlarda karşılaşılan dikenli incir, bu yıl daha meyve olmadan dalında alıcı buluyor. Köylünün ekstra hiçbir emeğine gerek duymadan yetişen bu meyvenin her tanesi yaklaşık 70 gram ağırlığında ve dalındayken ortalama 35 kuruştan toptan olarak alıcı bulmaya başladı. Geçen yıllara göre köylülere ciddî bir ek gelir kaynağı olan incirin 20 güne kadar tezgâhlardaki yerini alması bekleniyor.

07.06.2010


 

Türkiye’nin yüzde 5’i koruma altında

“Bİyolojİk Çeşitlilik Sözleşmesi’’yle 2010 yılında koruma altındaki alanların ülke yüzölçümünün en az yüzde 10’unu oluşturması taahhüdünde bulunan ülkeler arasında yer alan Türkiye’de, bu oranın henüz yüzde 5’ler seviyesinde olduğu bildirildi. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem, korunan alanların, yoğun kullanıma açık ve salt bu amaçla yönetilen ormanlar, bozkırlar, sulak alanlar, deniz ve kıyılar gibi tabiat parçalarında varlığını sürdürme şansı bulamayan türler, habitatlar ve ekolojik süreçler için tabiî sığınak işlevi gördüğünü belirtti. Bu alanların, biyolojik çeşitliliği yerinde korumanın ve tabiî ekosistemlerin varlığını ve geleceğini güvence altına almanın en etkili araçlarından biri olduğunu söyleyen Kalem, ‘’Gerek yakın gerekse daha uzak çevrede yaşayanlar ise bulundukları yerde doğal çevrenin ekolojik onarımına olanak sağlayan korunan alanlardaki yabanî türlerin genetik potansiyelinden, doğal ekosistemlerin temiz hava, temiz su, toprak koruma gibi çevresel hizmetleri ile rekreasyonel olanaklarından faydalanırlar. Kırsal topluluklar, buralarda geleneksel yaşam tarzını ve geçimini sürdürme fırsatı bulur’’ dedi.

07.06.2010


 

Kiracılardan garip istekler

Genellİkle çocuk sayısı ile evde kedi ve köpek beslenmesine karışan ev sahiplerinden bazıları, evlerini korumak adına kiracılarından hayalleri zorlayan taleplerde bulunabiliyor. Kiracılar Derneği (KİRADER) Genel Başkanı Ali Ulvi Büyüknohutçu, kiracılar ve ev sahipleri arasında yaşanan anlaşmazlık ve kavgalarla çok karşılaştıklarını söyledi. Ev sahibinin evini korumak istediğini, kiracının ise özel hayatına karışılmasına tepki gösterdiğini ifade eden Büyüknohutçu, her iki tarafın üzerine düşen sorumlulukları bilerek hareket etmesi durumunda daha az anlaşmazlık yaşanacağını anlattı. Son yıllarda bazı ev sahiplerinin kiracısından oldukça garip, şaşırtıcı taleplerde bulunabildiğini, bu konuda kiracılardan şikâyetler aldıklarını belirten Büyüknohutçu, şöyle konuştu: ‘’Gelen bir şikayete göre, bir ev sahibi kiracısının evde gazete biriktirmesini yasaklamış. Evde yangın riskini azaltmak için 2-3 gazeteden fazla bulunması istenmiyor. Hatta ev sahibi zaman zaman bu konuda evde arama bile yapıyor. Başka bir ev sahibi, evinde deodorant kullanılmasını istemiyor. Duvarlarda kimyasal kalıntı bırakıp kansere yol açacağı ve evde patlama riski taşıdığı gerekçesiyle böyle bir yasaklamaya gidiyor. Yaşanan bir olayda ise ev sahibi kiracısının eşyalarını üçüncü kattan aşağı attı. Kiracı, kirasını düzenli ödüyor sorun yok ama çıkarılmak isteniyor. Kiracı da çıkmayınca eşyaları balkondan aşağı atılıyor.’’

07.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.