04 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

Mahalleli dünya kupası kur'aları

Uzun süredir mahalle aralarındaki sokaklarda gezip de, yazı yazamadığım için mahallenin nabzını tutmayı daha münasip buldum. Mahallenin, gerçek hayatla bağdaştıramayacağımız o kadar âdeti var ki, saymakla bitmez. Bunlardan biri de; mahalle maçları. Mahalle arası maçlarda başka hiçbir resmî müsabakada rastlayamayacağınız kurallar ve terimler vardır. İşte bazıları:

ATAN ALIR SPOR: Mahalle maçları genellikle caddelerde yahut bahçelerde yapıldığı için topun kaçma ihtimali olan çok yer vardır. Top bir yere kaçtığında topu kaçıran takımın karşısındaki takım hemen, “Atan alır” der. Top onların sahasında auta çıkmış olduğu halde, karşı takım topu almak zorunda kalır. İstenilmeyen bir durumdur. “Eh” deyip topun alınması pek caizdir.

ELİN AVANTAJI OLMAZ: Takımlardan biri ataktadır. Defans oyuncusu topu elle keser, fakat pozisyon devam eder ve gol olur. Golü yiyen takım “el var” diye mızıldanır. Karşı takım, “Avantaj olmaz” der. Hemen akabinde kaleci “Ulan elin avantajı olmaz” diye haykırır. Bir yere varılamaz. Kısır döngüdür. Bazıları da ‘’Yok, el değil gömleğe değdi’’ derler ve ortam anne, baba gününe döner.

ADAMIN GOL DİYO: Gol atılır fakat yiyen takım saymaz. Hep bir ağızdan “Direk ulan” diye veryansın edilmektedir. Fakat içlerinden biri, “Gol abi” der. Karşı takımdan bunu duyan biri direk atlar: “Ulan adamın gol diyo” diye serzenişte bulunur. Gol sayılır, adam dövülür.

ABANMA YOK: Genelde küçük çocuklar arasında yaygındır. Kalecilere abanma yok derler. Her maç için geçerli değildir. Büyükler bunu pek kafaya takmazlar, ama veletlerin ‘’Ben seni anneme söylerim’’ lâfı üzerine abanmak yok diye tarihe geçer.

GÖNÜL ALMA: Büyüklerle küçüklerin ortak oynadığı maçta büyüklerden biri gaza gelip küçük bir çocuğa sert girince direkt penaltı olur. Nerede olursa olsun. Küçük çocuk sevilen bir simadır ve faulü yapan abidir. Penaltı kullanılır, genelde gol olmaz çünkü kalede bir dev vardır ve penaltıyı atan küçük çocuktur.

KALECİ DEĞİŞTİR 2 PENALTI: Herhangi bir penaltı pozisyonunda kaleye hemen forvetin etkili silâhlarından biri geçmek ister çünkü o her mevkide iyidir. Buna karşılık karşı takıma teselli olarak ekstra bir penaltı verilir. 1+1=2.

3 KERE SEKTİRME: Kaleci degaj kullanırken eğer yanında bir rakip forvet varsa topu 3 kere sektirir ve “Açılsana ulan üç kere sektirdim işte” der, rakip açılır.

1’E 1 ATIŞ: Çift penaltı sisteminde eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci şans vardır, ama gol olursa ikinci şans kullanılamaz. Bunun mantığını hâlâ çözebilmiş değilim. Her halde Daum bile çözememiştir.

SAĞLIK TEDBİRLERİ: Bazen top insanin pek münasip olmayan bir tarafına gelir, herkesin reaksiyonu aynidir: “Tuvalete git, tuvalete git!.” Tuvalete gidildikten sonra maça devam edilir.

Mahalle maçlarında her zaman saçı ince telli ve uzun olan kişiler vardır. Bunlar geriden topu alıp bütün güçleriyle ileri koşarken kafalarını ileri doğru atarlar. Amaç gol atmak ya da rakibi çalımlamak değil, saçların rüzgârda ahenkle dans etmesini sağlamaktır. Bu kişiler büyüyünce Fenerbahçeli Aykut gibi olurlar.

TOP KURTARMA OPERASYONU: Top zırt pırt araba altına kaçar. Böyle durumlarda, sahadaki en çelimsiz ve en hop-zıp kişi, en iri kişi tarafından topu almaya gönderilir. Arabanın altına kaçan toplar tam ortasında durur bazen, kimse yetişemez oraya. Bu sefer taş atma ve sopayla itekleme faslı baslar. Arabanın egzozuna vurulan birkaç darbeden sonra top yuvarlana yuvarlana çıkar bir taraftan; artık koşarak maça geri dönme zamanıdır.

AT BAKİİM ABİNİN GÖĞSÜNE: Ya ne iğrenç bişiydir bu. Sen takımını kurmuşsun, pasa pasa macını yapiyorsun. Muhtemelen yaşça ve boyutça senden büyük olan eleman damlar, bu gereksiz cümleyi sarf ederek maça dâhil olur, tadımızı tuzumuzu kaçırır.

GOL DiiL OĞLUM BEL ÜSTÜ: Minyatür kale maçlarda elle tutulmasına engel olunmak için getirilmiş bir çözümdür, ancak bel üstü gibi kişiden kişiye değişen ve ıspatı zor bir kriter getirdiği için nice kavgaların çıkmasına, nice başların yarılmasına sebep olmuştur.

İyi, güzel de bütün bu kavramlar kitabi olmadan, televizyon olmadan nasıl herkes tarafından bilinebiliyor? Ben diyorum ki gizli bir örgüt var, her mahalleye bir adam gönderiyor, bilmem kimin amcaoğlu olarak, bilmem kim de örgütten. Sonra meselâ hem gol hem penaltı olunca ağızlara kolayca yerleşecek “giren gole penaltı olmaz” cümlesini söylüyor, pozisyon geçiyor, çocuk evine dönüyor ama ifade baki.

Oynayacak kişi sayısının tek olması ve kimsenin oyundan çıkarılarak kalbinin kırılmak istenmemesi durumu söz konusu olur sıkça. Bu durumda futbol kariyeri en berbat durumda olan fasulyeden tabiri ile adlandırılarak birinci devre bir takımdan, ikinci devre bir takımdan oynatılarak ufacık yüreklere ve beyinlere adaleti yerine getirmiş olma duygusu zerk edilir. Akşam herkes eve gidip yattığında da, hep o günkü maçı, varsa attığı golleri, kaçırdıklarını, bir sonraki maçlarda yapmayı planladığı hareketlerini kurarak uykuya dalar. Bu planlanan, ama becerilemeyen hareketlere girmiyorum. Ben mahalle maçı kurallarının nasıl bilindiği sorusuna ise kalıtsal diyorum.

Bazen küçükler kendi aralarında oynarken, eli torbalı biri, iş dönüşü maça dalıp topu küçüklerin ayağından alır ve olmayacak şeyler yapmaya başlar. Eğer adam yetenekliyse bi iki numara yapıp çocukların aklını alır. En sonunda topa hızlıca vurur. Çocuklar topu yakalayamaz ve top uzağa gider. Eli torbalı iş dönüşü adamı yaptığı ufak hareketten mutlu bir halde evinin yolunu tutarken çocukların “hay … top da.. gitti, kim alacak o topu?” dedikleri duyulur.

ELDEN GOL OLMAZ: Paşa paşa oynuyoruzdur, adamın tekinin eline çarpar top, biz dikeriz topu, hemen bi mahalle maçı oyun kuralları uzmanı pörtler oradan bi yerden ve der ki, “Elden gol olmaz”! Ulan niye olmasın hasta mısın sen? El kararı verilmişse, bunun sonucu frikiktir. Herkes de kabullenmiştir elden gol olmayacağını, hatta baraj bile kurulmazdı bazen. Ben de büyüyünce öğrendim elden direkt kaleye çekilip gol atılabileceğini. Öğrendim de ne oldu, o canım frikikler geri mi geldi?

ÜÇ ADIM AÇILMAK: “Üç adım açılmak” denen olayı atlamak senelerini betonda top oynayarak, dizinde o çok derin olmayan, ama sürekli yanan yaralarla dekore eden birçok mahalle topçusunu üzecektir. Top frikik noktasına dikilir ve rakip barajın üstüne doğru adeta ‘onlar orda dizilmişçesine yürünür’. Kocaman üç adım atılır ve baraj göğüsle itmek suretiyle uzaklaştırılır. Adımların büyüklüğünden şikâyet edenler iki kere “u hu” der.

TEKNİK VURMAK: Penaltı vuruşlarında en biçkin forvet oyuncusu sahne alacağından kalecinin gözü korkar. Hemen içi rahatlatılır: “Korkma, teknik vuracam” denilir. Ama ne tekniği? Adam pis burun vurarak kalecinin feleğini şaşırtır. Kaleci artık o mesleği bırakmak zorunda kalır.

KALECİ DÜZENİ: Mahalle maçlarında rastlanan pek çok tatsız durumdan sadece biridir kalecisizlik. Herkes kendisini ispatlamak ve golleri yağmur edip yağdırmak istediğinden kimse kaleye geçmeyecektir. Adil düzen ilk “kalede son” diye bağıranı kayırmaktadır. Hemen arkasından gelen “son bir”, “son iki”.. gibi çığlıkların sonunda artık son kaç olduğunun bir önemi kalmayan ağır kanlı arkadaş kaleye geçer. Kaleci gerek iki golde bir, gerekse dakka ayrıyla eldivenleri bir sonraki arkadaşına teslim edebilir. Nizam böyle emreder.

Arkadaşın biri iyi orta gol getirir diye bağırır o da iyi bi orta yapmaya çalışır ve ortasını yaptıktan sonra düşer. Arkadasın da, dizi kanıyordur, ama farkında değildir, birisi oradan “olum dizin kanıyor” der ve olan olmuştur, dizi kanayan çocuk ağlamaya başlar...

ÇETİN KASKA [email protected]

04.07.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.