"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hükümdarın korusu!

Ali Rıza AYDIN
23 Temmuz 2015, Perşembe
​Cenâb-ı Hakkın kudret ve iradesinden başka hadsiz, sınırsız; belli başlı kaidelere dayalı olmayan hangi şey var ki? Her şey tahdid altında olduğu için ya haddi, ya sınırı ya da bir ölçüsü var.

İstekleri sınırsız, ama iktidarı, güç yetirebilme imkânı sınırlı olan beşerin iradesi de idaresi de doğrularla yanlışları, yasaklarla yasak olmayanları birbirinden tefrik edecek kanun nizam, usûl adap gibi belirleyici faktörlere bağlanmış. 

Maddî mânevî böyle.

Rabbimiz, hayat kalitesinin mihengi olan ve huzuru, saadeti temine matuf iyi kötü ve bunların şer’î tarifi olan helâl haram kavramını vaz’ etmiş; bir had koymuş, bir sınır çizmiş. Hayat, bununla refaha, felâha, huzura, sükûna kavuştuğu gibi; ahireti kazanmak da ancak bu sınırlar çerçevesinde, tavsiye edilenler muvacehesinde kalındığı müddetçe mümkün kılınmış.

Zira sınırı tayin edilmemiş hürriyet bile, hürriyet sayılmıyor.

Kaldı ki, kul olmak, itaatkâr olmak ve emirlere uymaktır. Her ne kadar işimize gelmese, üç kuruşluk dünya lezzetimizi, menfaatimizi haleldar etse de…

Dünya ve ahiret hayatına rehber ve peygamber olarak gönderilen mümtaz insanlar her devirde, her asırda mütemadiyen bu denklemi, bu dengeleri tebliğ ede gelmişler usanmadan, yorulmadan.

Nebîler Nebîsi Efendimiz de (asm) bu görevle muvazzaf. 

Ümmetinin salâhı, felâhı, ferahı için gayret etmiş ömrünce. Cihan peygamberi Resûl-i Ekrem’e, Nebî-i Muhtereme (asm) binler kere salât, binler kere selâm olsun. 

Her konuda önderimiz, rehberimiz, muallimimiz olan Peygamberimiz (asm), helâl haram kavramını bakınız nasıl anlatmış; bu konuda bizi, nezahetle uyarmış: “Helâl apaçık belli, haram apaçık bellidir. Bunların arasında, halktan birçoğunun helâl mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Dinini ve namusunu korumak için bunları yapmayan kurtuluştadır. Bunlardan bazısını yapan kimse ise haram işlemeye çok yaklaşmış olur. Nitekim korunun etrafında hayvanlarını otlatan kimse de koruya dalma tehlikesi ile burun buruna gelmiş olur. Dikkat ederseniz her hükümdarın bir korusu vardır. Allah’ın korusu da haram kıldığı şeylerdir.” (Müslim, Müsâkât, 40) 

Koru, bilinen genel mânâsıyla ağaçlı alan, bakımlı ve muhafazalı küçük orman demektir. 

Hadis-i şerifte gayet açık, seçik ve net bir şekilde ifade edildiği üzere koruya dalmamak; sınırı aşmamak, haddi taşmamak, günaha bulaşmamak; yani itaatten şaşmamak tavsiye ediliyor ve ancak bu surette “Dinin ve namusun” korunabileceği hususu nazara veriliyor. 

Hülâsa: Peygamberimiz (asm), “Allah’ın emirlerine uy! Irzını namusunu, dinini imanını, izzetini iffetini, haysiyetini, şerefini; malını, canını bu surette “Koru!” buyuruyor.

Hiçbir kimse, “bu hadisi anlamadım” diyemez!

Demek ki İlâhî ikazlara, ihtarlara maruz kalmamak; sille-i tedibe duçar olmamak için, “koru”ya dalmamak gerekiyor. 

Müslümanca yaşamak gerekiyor...

Okunma Sayısı: 2658
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı