"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ne çok kirlendik dostlar!

Ali Rıza AYDIN
10 Aralık 2015, Perşembe
Evsâfımız, esvâbımız temiz, pak olsa da; bedenimiz daim yunsa yıkansa da, beden içre bedenimiz dünyanın muamelatıyla, müzahrefatıyla ne kadar çok kirlendi.

Suya, sabuna güvendik…

Dinimize diyanetimize, mesleğimize maharetimize, siyasetimize, siyânetimize; yürüdüğümüz istikametimize güvendik. Öyle güvendik ki: 

Günahların küçüğünü küçük gördük, büyüğüne perde ördük, gizledik; nimetleri yalnız yedik, fukaraya vermedik; bir köşede titreyene “sara” dedik, sancısını bilmedik; hânesine mahkûm olan, tencereye taş dolduran gurabayı görmedik.

Görmedik, göremedik; bu kemale eremedik!

Ve kalktık, ar etmeden böbürlendik, diyanetten, hidayetten bahsettik. Alâyişle, alkışlarla yüksek telden söz ettik de, ağlayanı teselliye birkaç kelâm etmedik. 

Âdeta lâl olduk!

Şahit olduk; ezilene, üzülene; izzetinden, konuşmayıp büzülene şahit olduk, ama maalesef; “Batıl / yanlış şeyleri söyleyerek insanlara nasihat eden, konuşan şeytandır. Hakkı söylemekten sakınan ise dilsiz şeytandır”1 hadis-i Peygamberî’sini hiç hatırlamadık.

Nezafeti sadece cisimden, isimden ibaret sandık ve aldandık; seyyiata, hatiata bulandık. Maazallah, günahların kalbimize işleyerek nur-u imanımızı çıkaracağı ihtimaline karşı gafil kaldık. “Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var”2 ikazına ise, aldırmadık. 

Ve… 

Günbegün, nefsimizi ve neslimizi, nezdimizde putlaştırdık âdeta!

Ne büyük hata ettik.

“Ucb”, yani kendini beğenme, ameline güvenme kavramını zaman zaman okuduk ya da dinledik, ama bize bakan cihetini bilmedik; bildiysek de, nefsimize bildirmedik. 

İbadetimizde taatimizde, Yaradan’a itaatimizde eksiklerimiz diz boyu. Yiğitlik (!) gösterip, bunları düzeltmedik; dolayısıyla, düzelmedik. Meğer huşuu kaybolanın, huzuru da kayboluyormuş.

Bu inceliği fark etmedik.

Eğer, Rabbimizin; “Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir”3 âyetindeki ve Peygamberimizin (asm); “Allah mahlûkatı yaratmadan evvel rahmetinin gazabına sebkat ettiği, onun önünde olduğu yazılıydı”4 hadis-i şerifi ümidimizi yeşertmiş olmasaydı, ne olurdu hâlimiz? 

Ahirete giderken, nasıl azık bulurduk?

Ve nihayet; ne sevdiğimizi ne de sevildiğimizi kirimizden pasımızdan, kalın gaflet gubarımızdan; dahası, on paralık nazımızdan bir türlü anlayamadık. 

Evet, anlayamadık…  

Rabbim, anlayacak feraseti bize ihsan eylesin... Amin.

Dipnotlar:

1- İbn Kayyim, el-Cevabu’l-vafî, 136.
2- Said Nursî, Lem’alar, 15.
3- Teğabun Suresi, 14.
4- Buhârî, Tevhid, 55.

Okunma Sayısı: 1580
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı