Aklınıza gelen ilk husus bu olabilir.
Herhangi bir gazete için bu doğru.
Günlük haberler ve birkaç indî fikir ve yorum.
Fakat Yeni Asya herhangi bir gazete değil.
O hevâ değil, bir dâvâ gazetesi.
Her seferinde bir çok ağabey ve kardeşimizin söz ve yazılarında belirttikleri üzere Yeni Asya bir okul, bir ekol…
O haber değil, Mehdiyetin programına, haritasına, yani Risale-i Nur’lara dayanarak “Gerçekten haber verir.”
Yeni Asya’dan öğrendiklerime gelince:
İslâm’ın ruhuna ulaştıran, yani Kur’ân hakikatleri ve Mehdiyetin programı olan Risale-i Nur’ların önemini öğrendim.
İslâm’ı, yalnız insanın şahsî hayatında bencilce yaşamak olmadığını öğrendim.
Dâvâmın esasını, yani kendi imanımı kurtarmakla birlikte, başkalarının imanlarının da kurtulmasına vesile olmak olduğunu öğrendim.
Zamanın cemaat zamanı olmasının ne mânaya geldiğini öğrendim.
İslâmî kriterlere uygun sosyal yaşayışı öğrendim.
Hürriyetin “Abdullah olmak” olduğunu öğrendim.
Meşveret ve şûrâyı, dolayısıyla her alanda demokrasiyi öğrendim.
İnsanları sevmeyi, dinlemeyi ve fikirlerine saygıyı öğrendim.
En önemlisi fikre karşı fikirle mücadeleyi, müzakereyi, mübahaseyi öğrendim.
İstibdadın ne demek olduğunu, en büyük istibdadın nefsin isteklerine boyun eğmek olduğunu öğrendim.
Aslında istibdadın sadece zalim yöneticinin baskı rejimi olmayıp ilimde, kültürde, ailede hatta mazoşistce insanın kendinde hüküm sürdüğünü öğrendim.
“Lahana yaprağı kadar da olsa” hakikati yansıtmanın tesir ettiğini öğrendim.
Hakikatlerin gölgelenebileceğini, ancak güneşin önüne bulut da gelse yine yerini belli ettiği gibi, hiçbir zaman kaybolmayacağını öğrendim.
İslâm’a deccalane saldırılar ve haksızlıklar karşısında metaneti ve dik durmayı öğrendim.
Şevk-i mutlakı ve o şevkteki muvaffakiyeti öğrendim.
Tek kanatlı olup çırpındıkça kendi etrafında dönenlerin arasında iki kanatlı olarak uçmayı öğrendim.
Ehl-i îmanla aynı gemide olduğumuzu ve ittihad-ı İslâm’ın küçülen dünyaya büyük bir ruh katacağını öğrendim.
Hep bunları Yeni Asya’dan öğrendim.
Daha neler neler öğrendim…
Ne önemli şeyler öğrenmişim meğer.
Yeni Asya okumak bir imtiyazmış, bir ayrıcalıkmış.
İsterseniz “kırk yedi gün” Yeni Asya’yı inceden inceye, peşin hükümsüz okuyun ve halkın arasına katılın, sonra da muhasebe-i bi’n-nefs yapın.
İnsanlar bu gazeteye muhtaç, insanlar bu gazetenin neşrettiği hakikatlere muhtaç…
Türkiye’nin, dünyanın ve insanlığın geleceğinde “ Bizim de güzel bir fikrimiz var” diyorsak işte kırk yedinci yaşıyla Yeni Asya.
Nice yıllara…