Bilindiği gibi Türkiye’ye rağmen “Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile işbirliği içindeki Amerika’nın Noble enerji şirketiyle doğalgaz ve petrol sondaj çalışmaları tam gaz devam ediyor. Yine Mısır ile Güney Kıbrıs arasında Rum yönetiminin tek taraflı olarak ilân ettiği Münhasır Ekonomik Bölgedeki doğalgaz, denizaltından boru hattı ile Mısır’daki doğalgaz sıvılaştırma terminaline taşınması projesi sürüyor.

Kıbrıs Rum Kesimi’nde İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan arasında 1880 km’lik ortak boru hattıyla bölgedeki doğalgazın İtalya üzerinden Avrupa’ya taşınması projesiyle Türkiye ve KKTC’ye karşı “enerji bloku” oluşturulması bunlardan biri. (DHA, 8.5.18)

Özetle, ABD’nin desteğiyle Yunanistan’ın yanısıra İsrail, Mısır ve Katar’ın katılmıyla Akdeniz ve Ege’deki enerji denkleminde devre dışı bırakılan Türkiye’yi kuşatma projesi adım adım ilerliyor.

“TÜRKİYE NEDEN BULAMIYOR...”

Gerçek şu ki, AKP iktidarında Ankara’nın müstenkif kalıp “müzâkere süreci”nde hiçbir ilerleme sağlayamadığı Avrupa Birliği üyeliğini kullanan Rum Kesimi’nin KKTC üzerindeki izolasyonlardan istifadeyle Doğu Akdeniz’i tek taraflı parselleyip “münhasır ekonomik bölgeler” oluşturarak doğal gaz ve petrol sondajı oldubittisine karşı söylemin dışında hiçbir etkili politika ortaya koyamıyor.

Bu açıdan, Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı Başkanı Necdet Pamir’in de ifâdesiyle, Ankara’nın Türkiye’nin ‘münhasır ekonomi bölgesi’nde ilân ettiği alanda sondaj çalışmalarını başlatması büyük önem taşıyor.

Dahası, konuya ait soru önergelerini dahi karalama kampanyasıyla “kamplaştırma ve kutuplaştırma siyaseti”nde istimal eden “iktidar cephesi”nin meseleyi iç politikada istismarı çarpıcı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı’nın cevaplaması istemi ile yeni bir TPAO’nun Akdeniz’de doğalgaz ve petrol aramasına ilişkin muhalefete mensup bir milletvekilinin “Akdeniz’de kuyuların başında sondaj gemisinin 40 gün boş yere sondaj yapmadan neden bekletildiğini sorgulayan” yazılı soru önergesinin, Cumhurbaşkanı ile “iktidara ilişik medya” tarafından seçim meydanlarında alabildiğine çarpıtılırken, Kıbrıs Rum Kesimi’ne ve Yunanistan’a açık bir tepki verilmiyor.

Doğalgaz arama, sondaj ve kuyu açma çalışmalarının Akdeniz sahillerimizin yakınında, Türkiye’nin burnunun dibinde değil, Akdeniz’in daha açıklarında da yapılması konusunda Bakanlık uyarılmış; ve diğer ülkeler Akdeniz’de doğalgaz bulurken Türkiye’nin neden bulamadığı sorgulanmış.

Ayrıca geldiğimiz süreçte TPAO’nun içi boşaltıldığı, sondaj ve kuyu tamamlama grupları kaldırıldığı, 100’lerce deneyimli ve birikimli personel emekli olmaya zorlandığına dikkat çekilerek, “Türkiye olarak Akdeniz’deki hakkımızı, hukukumuzu korumak adına  münhasır ekonomik bölgelerde neden petrol ve doğalgaz araması yapamıyoruz? Söz konusu bölgelerde arama yapmamızı engelleyen sebepler nelerdir?” soruların cevabının verilmesi istenmiş.

İÇ POLİTİKADA İSTİSMAR ÇARPITMASI

Gerçekten, bölgeye sürekli emperyalist devletleri ve şirketleri dâvet eden Rum yönetiminin “serbest ticaret bölgesi anlaşması”yla Yunanistan ve İsrail’le birlikte ABD destekli entrikalarla Türkiye karşıtlığıyla ortak askerî tatbikatlar yaptığı Mısır’ı, Lübnan’ı ve kargaşa içindeki Libya’yı da kumpasa katarak Türkiye’nin 572 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak üç trilyon dolarlık doğalgaz rezervleri üzerinde küresel ecnebilerin emperyal projelerine karşı Ankara’nın tedbiri nedir?

Bu fevkalâde hayati konu da “beylik lâflar”la kuru kınamalarla geçiştirmemeli; siyasi rant uğruna iç politika hesâplarına kurban edilmemeli…