"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Garabetli polemiklerin perde arkası

Cevher İLHAN
11 Şubat 2017, Cumartesi
Meclis’in gece-gündüz çalıştırılıp aceleyle 339 milletvekiliyle geçirilen “anayasa değişikliği” paketinin içeriği tartışılmadan ”hayır” diyenlerin “teröre destek”le “düşmanlaştırılması” siyasetle birlikte toplumu kutuplaştıran tahrikli, riskli bir polemiğe giriliyor.

Özellikle iktidar cenâhının farklı düşünenleri “potansiyel tehlike” olarak lanse etmesi, toplumu bölüp parçalayan vahim bir vartaya sürüklüyor.

Tıpkı, “Türkiye’yi demokratikleştirecek, yargıyı bağımsızlaştıracak ve vesâyetten kurtaracak!” propagandası yapılan, ancak dört sene sonra “yanlış yapmışız” ikrarıyla çark edilen 12 Eylül 2010 Anayasa değişiklilerine dair referandumda görüldüğü gibi, taraftarlarını konsolide etmek hesâbına, oldukça incitici ve siyasî ayırımlar üzerinden korkunç spekülasyonlar yapılıyor.

Bundandır ki, “iktidar cephesi”, “yeni sistem”in ne getirip ne götürdüğünü tahlil etmek ve savunmak yerine, bir dizi itham ve suçlama ile çarpık manipülasyonlu polemiklere başvuruyor. Müthiş bir algı operasyonuna girişiliyor...

NE OLDU DA ÇARK EDİLİDİ?

Tesbit şu ki, çarpık polemikler, birçok garabetli çelişkiyi açığa çıkardı, çıkarıyor. Zira daha önce, Erdoğan’ın “halk oyuyla seçildiğini, parlamenter sistemi ‘bekleme odasına alıp kendisini mevcut anayasayla bağlı saymadığı” çıkışına, Başbakan’ın 24 Mayıs 2016’da AKP Genel Başkanı seçilmesi üzerine, “Bugün yapmamız gereken en önemli iş fiilî durumu yasal hale getirmektir; bunun yolu başkanlık sistemidir” cümlesini eleştiren Bahçeli, kısa süre sonra tam tersi dönüş yaptı. (DHA, 30.7.2014)

“Erdoğan hakikaten de ruh sağlığını âcilen gözden geçirmelidir. (...) Sanki Türkiye’nin millî meselelerini benimsemiş ve savunmuş gibi, yani yavuz hırsız ev sahibini bastırma teşebbüsündedir” diye oldukça ağır sözleri sarfeden Bahçeli, 15 Temmuz sonrası AKP’nin ve Saray’ın gündeminden bile düşen “başkanlığı” gündeme getirdi.

Özetle, 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a karşı Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterip, “Kara paracı ve altın kaçakçısı şarlatanı hayırsever, kutucu bankacıyı saf, havuzcu iş adamlarını Türkiye’nin gururu, hırsızlığın peşine düşenleri de hâin olarak damgalayandan her şey olur da bir tek cumhurbaşkanı olmayacaktır; hâin emeller Çankaya’ya çıkamaz!” diyen Bahçeli, bu sıfatları yakıştırdığı Erdoğan’ın “cumhur-başkanlığı”na soyunuyor.

“Değişiklikler geçmezse, Türkiye karmakarışık olur!” diye kargaşa ve kaos tehdidini savunuyor…

Gerçekten, “17-25 Aralık’ta suçüstü yakalandığını hazineyi boşaltırken, devletin kasasını zimmetine geçirirken basılmış bir adamdan, cumhurbaşkanı olamayacağı”nı iddia eden Bahçeli, ne oldu da u dönüşüyle cayıp çarketti, çark ediyor?

MEFHUM-U MUHALİFİYLE…

Sormak lâzım; hangi sâikle, garip bir biçimde, “İlkelerimizi ve sözlerimizi yutmamızı kimse bizden beklemesin” dedikten sonra “despotizm”le ilişkilendirdiği “başkanlığı”, “kara tahta başına geçip tek tek izâh edeceğim” diye tepki veriyor?

Belli ki bütün bu açık tesbitlere karşı “iktidar cephesi” ciddî sıkıntı içinde. Bundandır ki, 2010’daki referandumda HDP’nin yanısıra PKK terör örgütü ile “FETÖ” dediklerinin AKP’ye canhıraş destek propagandasına katılımını görmezden gelip “PKK, FETÖ ‘evet’ dediği için ‘hayır’ diyoruz” çıkışında bulunan Başbakan gibi Bahçeli tarafından son demde - “Perinçek polemiği” gündeme getiriliyor.

Vakıa şu ki, “Eğer Doğu Perinçek ve hayırcı yoldaşları ile Recep Tayyip Erdoğan arasında tercih hakkımız olsa sayın Erdoğan’ın yanında oluruz” restine, “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi “darbeye ortam hazırlama ve darbe teşebbüsü davalarının “kumpas”la toptan tasfiye edilmesiyle televizyonlarda açık açık “Erdoğan bizim mevziimize geldi” diyen Perinçek’in tâ Çin’den “Erdoğan’ı tercih etseler Doğu Perinçek’i tercih etmiş olurlar. Çünkü Erdoğan’ın başında bulunduğu AKP, birçok konuda Vatan Partisi’nin savunduğu siyasetlere gelmiştir” cevabı olup bitenlerin perde arkasını açığa çıkarıyor. (gazeteler, 72.17)

Ve mefhum-u muhalifiyle sonuçta aynı kulvarda olduklarını bir defa daha ortaya koyuyor…

Okunma Sayısı: 2753
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İmdat

    11.2.2017 21:12:16

    Tutarsız söylemleriyle siyaset yapmaya çalışan sözüm ona siyasetçileri (!), bu millet göremiyor mu Allah'im!..basiretlerini mi kaybetmiş bu mazlum halk yoksa çeşitli oyunlarla onları basiretsizlestirdiler mi?..bunu bu halka reva görenler UTANSINLAR, daha bilmem ne olsunlar!...

  • R.Kalyoncu

    11.2.2017 08:24:39

    Yazılanların hepsi doğru ve lȃkin, Merhum Demirel'in şu sözünü unutmamak gerekir: "Siyasette dün dündür, bugün bugündür." Siyaseti konjoktürel şartlar belirler, siyasette düz çizgi olmaz; zikzaklar ve u dönüşleri siyasetin tabiatında vardır. Açıkçası, manevi hizmetle yükümlü olan Nurcuların, güncel siyasetle iştigali fayda getirmez, sonucu da değiştirmez. Genel prensipleri ortaya koyup, şahıs bazında siyasi söylem ve polemiklerden sakınmak gerekir. Bunun yerine, cemaatin bütünlüğünü sağlamaya gayret göstermek herhalde daha yararlı olur..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı