Şimdiye kadar bir tek “Şam yönetiminin devrilmesi”ne kapanan politikalarla hangi çözüm buldu ki Ankara, Türkiye’yi “cephe ülkesi” ve “savaşın parçası” haline getiren politikalarla bodoslama Suriye bataklığına müdahaleye hahişkâr?
Ankara’nın bütün bölgeyi felâkete sürükleyen inadına “bölge politikaları” Irak ve Suriye’ye müdahale kırılganlığıyla vahim vartada. AKP iktidarında Ankara’nın dış politikası, “Musul’u kurtarmak”la Irak’taki iç savaş bataklığına girme kırılganlığıyla kalmıyor; Suriye’ye müdahalenin âdeta temrinleri yapılıyor.
Ankara ile Washington arasında “IŞİD’e karşı cephe oluşturmak” amacıyla Suriye rejimi karşıtı militanların eğitilmesi ve silâhlarla donatılması” olan “eğit-donat”la PKK’nın Suriye kolu PYD militanlarının eğitimine dair görüşmelerin devam ettiği bildirildi. Bu karmaşada Türkiye’nin itirazına rağmen, Pentagon’un PYD’lileri Kuzey Irak’ta eğiteceği haberleri çıkıyor.
“ORTAK SİYASÎ ÇÖZÜM”
Şu hale bakın; Suriye’ye müdahaleye en hevesli küresel ecnebi güçler bile ateşkes ve barış için bütün tarafların katılacağı “ortak siyasî çözüm”den başka çâre kalmadığı noktasına gelmişler. Buna mukabil Ankara hâlâ Şam yönetiminin alaşağı edilmesi peşinde.
CIA Başkanı’nın “Suriye’de hükümetin çökmesini istemiyoruz” çıkışının ardından CBS Televizyonuna konuşan Dışişleri Bakanı Kerry “ABD, eninde sonunda Esad’la müzâkere etmek zorunda kalacak” açıklamasıyla Amerika’nın önceliğinin mevcut yönetimin devrilmesi değil IŞİD’in devre dışı bırakılması olduğunu açıklıyor.
Bu arada, Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, gerekirse Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile konuşulabileceğini açıklıyor. Süddeutsche Zeitung’a konuşan Steinmeier, Şam’la diplomatik görüşmelere açık olunması gerektiğini ifâde edip, “Şiddete son vermenin yolu, müzâkereler yoluyla siyasi bir çözümden geçiyor. Bu, gerekirse Esad rejimi ile görüşmeleri de kapsıyor” diyor.
Keza Almanya’nın BM Özel Temsilcisi, diplomatik çözüm arayışlarını desteklemenin en doğru yol olacağını savunuyor. Alman Dışişleri Bakanlığı’na göre, askeri çıkmazdan kurtulmanın ve yeni bir siyasi hareket oluşturmanın yolu, Şam’a diplomatik baskı ve ciddî müzâkereler yürütmekten geçiyor.
Belli ki, Suriye’ye karşı en haşin tavırdaki ABD ve Avrupa, 45 bini asker 250 binden fazla insanın katledildiği, milyonlarca Suriyelinin göçe zorlanıp perişan edildiği iç savaşla tahrip edilen ülkenin, IŞİD’in kontrolüne geçmesiyle tamamen çökertilmesinin akıbetinden ürküyor. Bunu için “Şam rejimiyle eninde sonunda müzakere etmek zorundayız” noktasına gelmiş…
Özetle, işgalci ecnebiler bile, düşülen vartada “ortak siyasî çözüm”ün askerî müdahale olmadığı, 2012’de uluslararası konferansla başlayan Cenevre 1 süreci kapsamındaki müzâkerelerin yeniden başlamasının gerektiği genel kanaatini vurguluyorlar. Hegemonya ve küresel çıkarları hesâbına da olsa, bölgenin kargaşa ve kaosla çökertilmesinden çekiniyorlar. Bunun için Suriye’de Şam’la birlikte “ortak çözüm”ün bulunmasını öneriyorlar…
ANKARA, NEDEN DİRETİYOR
Ne var ki, Ankara hâlâ aynı saplantıda. Hâlâ “Şam yönetiminin alaşağı edilmesi”ne takılıp, emperyal ecnebilerin çâr-nâçâr kaldıkları çözüme diretiyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun “Suriye’de siyasî bir dönüşüm olacaksa Şam yönetiminin mutlaka gitmesi lâzım” tekrarında.
Oysa Suriye’nin öncelikli meselesi, ülkenin barış ve istikrara kavuşmasıdır. Mahvolan ülkeye ecnebilerin müdahalesine bahane edilmemesi için evvela iç savaşın dinmesi, bütün yabancı “savaşçı gruplar”ın ülkeden tasfiyesidir. Demokratik zemini oluşturacak barış ortamının hazırlanması için bütün tarafların katılacağı ortak bir barış ve çözüm mutâbakatının sağlanmasıdır.
Gerçekten, şimdiye kadar bir tek “Şam yönetiminin devrilmesi”ne kapanan politikalarla hangi çözüm bulundu ki Ankara, Türkiye’yi “cephe ülkesi” ve “savaşın parçası” haline getiren politikalarla bodoslama Suriye bataklığına müdahaleye hahişkâr?