"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Kusurlu-melez demokrasi”den otokrasiye

Cevher İLHAN
07 Mayıs 2020, Perşembe
“Demokrasi endeksi”nde 167 ülke arasında 90. sıralarda “yarı demokrasiler” hatta “kusurlu demokrasiler” kategorisinden “hibrit-melez karma otoriter rejimler” arasına düşen Türkiye’nin “küresel demokrasi puanı” en düşük skorda.

“Seçimlerin âdil ve özgür olması, oy güvenliği”, “siyasi hayatta çoğulculuk”, “sivil özgürlüklerin teminatıyla temel insan haklarının korunup gözetilmesi”, “yasalar önünde eşitlik”, “demokrasi dışı güçlerin etkisi” ve “siyasal katılım ve demokratik kültürle demokrasi konseptinde uzlaşılabilecek asgari kabullerle rızâ” kategorilerindeki değerlendirmelerde” Türkiye “otoriter rejimler” sınıfında kalarak Gambiya ve Nijerya’dan sonra gelmişti. 

En son Alman Bertelsmann Vakfı’nın “Dönüşüm Endeksi Araştırması” raporunda, 2017’deki anayasa değişikliği referandumu sonrası Haziran 2018’de “cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”ne geçilmesiyle Türkiye’nin ilk kez “otokrasi” kulvarında gösterilmesi; “parlamenter sistemin yerine aşırı güçlü bir cumhurbaşkanının mevcut olduğu yeni bir başkanlık sisteminde ‘de facto diktatörlüğü’ tanımı dikkat çekici. (DW Türkçe, gazeteler, 29.4.20)

“YAZANIN, OKUYANIN, KONUŞANIN MAHKÛM EDİLDİĞİ” TÜRKİYE

İncelenen ülkeler arasında iç politika ve uluslararası ilişkilerin nazara veriliği endekste, “yeni Türkiye’nin artık bir demokrasi olarak sınıflandırılamayacağı” tesbiti dikkat çekici.   

Bu vartaya düşülmesinde, AB Türkiye İlerleme Raporları’nda da nazara verilen “çok seslilik, bağımsız basın, oto sansür”ün ölçü alındığı “basın özgürlüğü endeksi”nde 180 ülke arasında 150. sıralarda Brunei ve Kongo gibi ülkeler kategorisinde kalınmasının önemli payı bulunduğu görülüyor.  

Bundandır ki araştırmada, “basın özgürlüğünün kısıtlanması, insan haklarının ihlâli ve güçler ayrılığı ilkesini berhava” ile Türkiye ilk kez “otokrasi” olarak sınıflandırılıyor.

Cumhurbaşkanı’nın daha önceki “Ne yazanın, ne okuyanın, ne konuşanın mahkûm olmadığı bir demokrat Türkiye istiyoruz…” sözünün; Adâlet Bakanı’nın “yargı reformu”yla “düşünce ve ifâde hürriyetinin genişletilmesi ve gazetecilerin hapiste kalmaması” vaadinin aksine, “infaz yasası”nda düşünceyi ifadenin “suç” sayılması Türkiye’nin “demokrasi endeksi”nin bir diğer göstergesi oluyor. 

Gece yarısı apar topar dayatılan ve “uzlaşma çağrıları”na bigâne kalınan “infaz yasası”nda, rüşvet, hırsızlık, gasp, darp, yolsuzluk, rüşvet suçluları serbest bırakılırken, “yazan gazetecilerin, konuşan hukukçuların, siyasetçilerin “terör suçlusu” diye inadına tahliye edilmemeleri Türkiye’nin “kusurlu - melez” rejimlerin altında kalmasına sebebiyet veriyor. 

Keza kamuoyundan ve muhalefetten iletilen bütün öneriler reddedilerek, hakkında hiçbir mahkeme kararı olmadan, çoğu daha iddianâmesi hazırlanmayan, tek kelime savunmaları alınmayan, istihbarat jurnalleriyle, sahte ihbarlarla yıllardır yargısız infazla hapsedilen on binlerce vatandaşın tutukluluğunun sürdürülmesi bunun diğer tezâhürü. 

“TEK ADAM REJİMİ”NİN AKIBETİ…

Vakıa şu ki görünüşte “demokrasi göz boyaması”yla sanki “hukuk işliyormuş” ve “Meclis varmış” gibi gösterilen, ama gittikçe “otoriterleşen baskıcı yönetim”e “meşruiyet kazandırma oyunu” oynanıyor. 

Aslında millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in devre dışı bırakılıp siyasi iktidarın âdeta bir figüranı haline getirilmesi, her konuda “tek kişi”nin karar vermesi ve Saray’dan gönderilen tâlimatlı “torba” tasarı ve tekliflerinin aynen çıkarılması Türkiye’nin demokrasideki durumunu deşifre ediyor.  

Hulâsa, son iki senelik sürede “tek şahıs yönetimi”nde demokraside, temel hak ve hürriyetlerde, ekonomiden dış politikaya birçok alanda açığa çıkan ve Türkiye’ye kaybettiren başarısızlıklar “tek adam rejimi”nin akıbetini ele veriyor. 

Bundandır ki bir yandan iktidara övgüler dizilirken, diğer yandan özellikle ağır ekonomik krizin üstüne gelen salgına karşı tedbirlerdeki yetersizliklerin ve ortaya çıkan siyasi başarısızlıkların üstünü örtme hesâbına “iktidar cephesi”nce kısır polemiklerle sürekli kamplaşma ve kutuplaşma körükleniyor. Tahrik edilen “sun’i gündemler”le gündem saptırmasına tevessül ediliyor. 

Oysa salgına ve sebebiyet verdiği ekonomik tahribata karşı Türkiye’nin hukuk ve özgürlüklerle iç barışla birlik ve beraberliği için daha geniş bir demokrasiye ulaşması, “demokrasi endeksi”nde “hibrit-melez”, “kusurlu” yarı demokrasiler”, “otoriter rejimler” kategorisinden kurtulması gerekiyor. 

Sözü edilen “normalleşme” için öncelikle iktidardakilerin, “nefret ve tahkir dilini, kavga ve çatışma siyaseti”ni bırakıp demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin genişlemesine çalışması icâb ediyor…

Okunma Sayısı: 2229
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı