"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Libya’da kargaşa fitnesi

Cevher İLHAN
14 Aralık 2019, Cumartesi
Libya’da kargaşa, Kaddafi’nin petrolü millileştirip Amerikan, İngiliz, Fransız ve İtalyan şirketlerine “ücretsiz petrol verilmesi”ni durdurarak yabancı şirketleri kovmasının ardından kalkışmaya tahrik edilen muhaliflerin petrolü uluslar arası şirketlere peşkeş çekmesiyle alevlendirildi.

Irak’ta olduğu gibi küresel akbabalar, bombalarıyla her yeri tahrip edilip altyapısı çökerttikleri altı milyonluk Libya’nın, nitelikli petrol ve doğalgaz rezervlerini, kaynaklarını sömürmek için askerî müdahalede bulundular. 

Ecnebilerin parmak karıştırmalarıyla yüzü aşkın aşiretin iktidar kavgalarıyla, tefrika ve iç savaş fitnesiyle kaosa sürüklenen Libya’da, petrol kuyularının bulunduğu Bingazi merkezli “Doğu Libya”yı Trablus’tan koparıp bütün ülkeyi hegemonya ve çıkarları hesâbına kontrollerine alarak ülkeyi tefrika fitnesi ateşine ittiler. Emperyal güçler “uluslararası topluluk” perdesinde özellikle “kullanma miâdı dolan” 42 yıllık Kaddafi’yi -21.10.2011’de- linç ettirip bu ülkeye üşüşürken, ne yazık ki AKP iktidarında Ankara, vahim yanlışlarla muallel dış politikayla Libya’da da bir dizi skandala saplandı.  

Ve 2003’te Müslüman komşusu Irak’ın işgaline tam destek veren, dokuz yıldır “Şam yönetiminin devrilmesi” sığlığının yanısıra Libya’nın iç savaşa sürüklenip parçalanmasına sebebiyet veren askeri müdahalelere ve tefrika projelerine katılmakla Ankara, yer altı kaynaklarını, zenginliklerini hortumlamakla iddiasıyla bu Müslüman ülkenin çökertilmesini vebâline ortak oldu.

ASKERÎ OPERASYON EMRİVAKİSİ…

Bilindiği gibi, Ankara’nın Libya vartası, önce 28 Şubat 2011’de Berlin’de dönemin Başbakanı Erdoğan, NATO paravanında “Libya halkının cezalandırılması anlamına gelecek her türlü yaptırım ve müdahaleye” karşı çıkarak “NATO’nun Libya’da ne işi var? Böyle bir saçmalık olur mu yahu?” çıkışından üç hafta sonra, 21 Mart’ta Suudi Arabistan’da Mekke Ümmü’l-Kurra Üniversitesi’ndeki törende bu kez tam tersine “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir” çarkıyla tetiklendi. Daha evvel, “Libya’ya yaptırımlar saçmalıktır ve müdahâle yanlıştır” sözünden çarkedildi, çelişkili politikalarla Libya’ya askeri operasyona katılmakla müdahaleye karşı “ilkeli, tutarlı, demokrasi ve insan haklarından yana tavır”dan cayıldı. (AA, 28.2.19)

Neticede, 17 Şubat 2011’de başlayan ayaklanmaların ardından NATO müdahalesiyle Kaddafi’nin devrilmesinden sonra onlarca piyon taşeron örgütün, işbirlikçi silâhlı grubun çatıştığı şiddet ve iç savaş cenderesinde bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalan ülkedeki güçler arasında arabulucu olup barıştırma yerine peşinen “işgal ve savaş cephesi”nde yer alındı. 

Şiddet sarmalında geçen dokuz yılın sonunda düşülen vartada en son Ankara, Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına dair Trablus’taki Ulusal Mutâbakat Hükûmeti ile “Deniz Yetki alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması”nı imzalamış; lâkin bu kez Libya’nın doğusunda ülkenin büyük bir bölümünü kontrol eden küresel güçlerin güdümündeki ve desteğindeki General Hafter, paralı askerleriyle kuşattığı başkent Trablus’a girme tehdidini savuruyor. 

Bu kırılganlıkta Cumhurbaşkanı’nın TRT’deki canlı yayında “Libya yönetiminden askeri yardım çağrısı gelirse Türk askerinin bölgeye gidebileceğini” söylemesi, Türkiye’yi Suriye’den sonra yeni bir askeri operasyon emrivakisiyle karşı karşıya bıraktırıyor. (9.12.19)

Buna mukabil Hafter’e bağlı donanma komutanı, “Hafter’den emir aldım, Türk arama gemileri varır varmaz onları batıracağım” pervâsızlığıyla Türkiye’yi tehdit ederken, Dışişleri Bakanı’nın Cumhurbaşkanı’nın “Libya’ya askeri müdahaleye katılma” çıkışını “Şu anda Libya’ya, bir talep gelmediği için, muharip bir güç gönderme yoktur. Bu anlaşmanın içinde de yok” diye tâdile çalışması dikkat çekici. (gazeteler, 11.12.19)

ANKARA, “KÜRESEL İSTİL PROJELERİ”NDEN UZAK DURMALI

Özetle, iktidar cânibince en üst düzeyde “büyük bir başarı” olarak sunulan “anlaşma”yla Türkiye Suriye’de olduğu gibi Libya’da da kaybetmekle karşı karşıya kalıyor. Ankara’nın ABD, Fransa ve Rusya’nın askeri ve siyasi destekle arka çıktığı Hafter’e karşı Libya’da Trablus hükûmetine askeri destek vermekle Türkiye bu ülkede de ve “Arap baharı”nın yeniden iç savaşın hortlamasıyla “Arap kışı”na döndüğü ülkede fiilen “savaş tarafı” oluyor. Ateşlenen kargaşada Suriye’de olduğu gibi on binlerce sivilin katline, ülkenin bütünüyle çökertilip tâlân edilmesi fitnesinin içinde yer alıyor.

Ankara, Libya’da kargaşanın daha da arttırıp ülkeyi bölecek, işgalcilerin hegemonya ve işgaline zemin hazırlayacak petrol kuyularının ecnebilerin eline geçmesine bahaneler oluşturacak askeri müdahale kumpasına gelmemeli. Yalnız Libya’ya değil, Türkiye’ye de pahalıya mâl olacak, bu ülkeye de yabancı müdahâleyle bahane oluşturacak oldubittilerden sakınmalı.

Emperyal ecnebilerin yıkıp yaktıkları Libya’yı parçalanmaya sürükleyen “küresel istilâ projeleri”nden uzak durmalı; ülkede şiddetin durması, istikrar ve barış tesisi için çalışmalı…

Okunma Sayısı: 2129
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    14.12.2019 13:37:47

    İslam Ülkelerindeki kargaşaların,kavgaların ve çıkan iç savaşların önlenebilmesi için öncelikle DİNİMİZİN EMİRLERİNE SIKI SIKIYA SARILMAMIZ ŞART.Yüce Rabbimizin emri ve HZ.MUHAMMED SAV.Efendimizin sünneti seniyyesine ne kadar ittiba eder isek o kadar hastalıklardan,anlaşmazlıklar ve kaos ile kargaşalardan uzak kalırız.İİT.İslam ülkeleri arasındaki ihtilaflar başta olmak üzere İslam beldelerindeki ihtilaflar içinde çözüm üretmeli ve arabuluculuğu sair din veya putperestlere bırakmamalıdır.Hatırladıklarım olarak İran-Irak savaşı,Afganistan,Irak,Kuveyt,Yemen,Mısır,Suriye,Libya ve hatırlayamadığım birçok ihtilafın çözülmesi için bizzat biz müslümanlar kafa yormalı ve çare bulup,problemleri çözmeliyiz.Sportif faaliyetler için biraraya gelen bu iSLAM ÜLKELERİ NEDEN VE NİÇİN MASUMLARIN HAYATINA MAL OLAN SAVAŞALRA ÇÖZÜM BULMAZ VE BULAMAZ.İndi ilahide başımız dik ve cehennem ateşinden beri kalmak istiyorsak bunu yapmak mecburiyetindeyiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı