Eser Sahibi Sait Okur (Bediüzzaman Said Nursi) olan eserler üzerindeki hakların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kullanılmasına ilişkin, Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla 26.11.2014’te Resmî Gazete’de yayınlanan (24 Kasım) 2014/7007 sayılı Bakanlar Kurulu kararında birçok istifham var.
“5.12.1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanundan kaynaklanan tüm hak ve yetkilerin Diyanet’e devreden “karar”ın “ek kararı”nda, Sözler’den, Şuâlar’a,Tarihçe-i Hayat’tan Barla-Kastamonu-Emirdağ lâhikalarına kadar Risale-i Nur’lar devletin/Diyaneti’in inhisarına alınıyor.
Sikke-i Tasdik-i Gaybî’den Tılsımlar Mecmuası’na, Sünûhat’tan, Tiryak’tan Tulûat’a, Cevşen’ül Kebir’i ve Celcelûtiye’yi de içine alan Hizb’ül Envâri’l Hakâikın’n Nuriye’den Namaz Tesbihatı’na toplam 228 Risalenin Diyanet’çe ya da Diyanet’in “izin verdiği kişi ve kuruluşlar”a basım ve yayım hakkının verilip “işlenebilmesi, çoğaltılabilmesi, yayınlanması, temsil edilebilmesi veya işâret, ses ve görüntü nakline yarayan aralarla umuma iletilmesi” yetkisi veriliyor.
Hemen soralım; Türkiye Cumhuriyetinin anayasal bir kurumu olan ve dibacesinde “Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı, inkılâp ve ilkeleri doğrultusundaki” darbe Anayasasının, “hiçbir faaliyetin (…) Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliği karşısında koruma göremeyeceği ve lâiklik ilkesi”yle kelepçelenen Diyanet, bu eserlerin ne kadarını nasıl basıp yayınlatacak? Asliyetine sâdık kalarak “devlet eli”yle nasıl bastırıp yayınlatabilecek?
DİYANET, BASIP YAYINLAYABİLECEK Mİ?
Gerçekten, “Atatürk milliyetçiliğine bağlı laikliği” “Cumhuriyet’in nitelikleri”nin başında sayan, “eğitim ve öğretimin Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda yapılması”nı dayatan Anayasa’nın 136. maddesiyle “genel idare içinde kurulan ve “görevleri”ni yine “özel kanunla laiklik ilkesine göreyerine getireceği”yle kayıtlanan Diyanet, antidemokratik kayıtları aşabilecek mi?
Meselâ, âhirzamanın Deccal ve Süfyan gibi dehşetli şahısları haber veren hadislerin te’vilinin yer aldığı Beşinci Şuâ bir yana, Şuâlar’da yer alan “Tekke ve zaviyelerin ve medreselerin kapatılması ve lâikliğin kabulü, İslâmiyet yerine milliyet esaslarının konulması, şapka giyilmesi, tesettürün kaldırılması, Lâtin harflerinin huruf-u Kur’âniye (Kur’ân harfleri) yerinde cebren kabulü, Türkçe ezan ve kamet okunması, mekteplerde din derslerinin kaldırılması, kadınlara erkekler derecesinde irsiyet (miras hakkı) ve hak tanınması…” benzeri “inkılâp kusurları ve hareketleri”nin “bid’at ve dalâlet” olarak eleştirisinin geçtiği On Dördüncü Şuâ’daki ibâreler yayınlayabilecek mi? Yoksa kesilecek mi?
Keza, “633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun”un yanısıra, “Diyanet İşleri Başkanlığı Aday Memurların Yetiştirilmelerine Dair Yönetmelik”teki “eğitim ile ilgili genel ilkeler”in başında, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk ilke ve inkılâplarına, Anayasada ifâdesini bulan Atatürk milliyetçiliğine sadâkatla bağlı kalacak şekilde yetiştirilmeleri” şartı koşulur.
Peki, buna rağmen Diyanet, Bediüzzaman’ın “Bana hücum eden garazkârların en esaslı sebebi; M. Kemal’in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben o garazkârlara derim ki, ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadîs-i şerifin ihbarıyla, ‘Kur’ân’a zararlı öyle bir adam çıkacak’ dediğimi ve M. Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi” cümlesini basıp yayınlayabilecek mi? (Emirdağ Lâhikası, 247-8)
TAHRİFATLA MAKASLANACAK MI?
Sormak lâzım; “…bir kâide-i hakikatle, kahraman ordunun ve bilfiil asker ve asker başında çalışan cesur zâbitlerin zaferleri ve şerefleri M. Kemal’e verilmez” cümlesi; veya “bir hadîs-i şerifin, âhirzamanda an’anât-ı İslâmiyenin zararına çalışacak’ diye haber verdiği adam, bu olduğunu ef’aliyle (fiilleriyle-icraatıyla) göstermesidir. Ben otuzaltı sene evvel o hadîsi tefsir etmiştim. Aynen bu adama mânâsı çıkmış” müdafaasını, Diyanet “basıp, dağıtıp okutturabilecek” mi? Ya da “teğet” mi geçecek?
Yoksa bu bölümler çıkarılacak mı? Yahut bir kısım “tahrifatçılar”ın yaptığı gibi bu ve benzer paragraflar – kısımlar Risalelerden tamamen makaslanacak mı?
İdeolojik devlet cenderesindeki Diyanet’in bütün Risaleleri-lâhikaları neşretmeyeceği gerçeğinden hareketle Bediüzzaman, -1951’de- kısa süre Diyanet Reisliği yapan dostu ve “eski medrese arkadaşı” Ahmed Hamdi Akseki’ye gönderdiği ve “Diyanet’in de Risaleleri neşretmesini istediği” mektupta, “Münâsip görmediğiniz Risâleyi şimdilik neşrini geri bırakırsınız” diye yazar.
Bu durumda 54 senedir onlarca yayınevince tâb’ edilip neşredilen Risalelere konulan haksız ve hukuksuz “bandrol yasağı”nı “yasallaştırmak” hesâbına, bütün ikazlara rağmen emr-i vakiyle “devlet tekeli”yle eserlerdeki “tüm hak ve yetki”nin devlete/Diyanet’e inhisarının hedefi nedir?
Diyanet’in bu direnci gösteremeyeceği, bunu yapamayacağı ve yaptıramayacağını bile bile, siyasî iktidar niçin inadına hakkı ve hukuku çiğneyerek Risaleleri devletin/Diyanet’in inhisarına veriyor?