"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Seçim hesabı uğruna...

Cevher İLHAN
28 Mart 2015, Cumartesi
Başbakan’ın ve hükûmet sözcüsünün “hükûmet stratejik kararının arkasındadır” diye deklâre ettiği “çözüm süreci”nden Cumhurbaşkanı’nın seçime dönük “taktik manevraları”yla yeniden cayılıyor.

İmralı tutanaklarında yer aldığı gibi, 2013 Şubatı’ndaki ilk HDP heyetine Öcalan’ın açıkça “Siyasal İslâmcıların kırk yıllık rüyâlarını gerçekleştirdik, AKP’ye iktidarı altın tepside sunduk” ifâdesiyle ikrar ettiği süreçte, Başbakan olarak “Kürt sorununu çözeceği” vaadi ve söylemiyle Erdoğan her seçimde topluma ümid pompalanarak geniş kitlelerden AKP’ye oy devşirdi.

Daha AKP/hükûmetle HDP/İmralı arasındaki “Dolmabahçe mutâbakatı”nın mürekkebi kurumadan Öcalan’ın “Nevruz mektubu”na inad “milliyetçi oylar” üzerinden “süreç”le oynayan Erdoğan, hükûmetin “kararlı olduğunu” tekrarladığı “sürecin sigortası” olarak tanımlanan “izleme komitesi” benzeri denge ve denetleme heyetlerinden vazgeçirmeye zorluyor.

Gariptir ki, Cumhurbaşkanı’nın “Kürt sorunu yoktur” çıkışıyla başlattığı “sürec”i tasfiye vartasına, Başbakan’ın süreci yürüten Yardımcısının “Erdoğan’ın söyledikleri bizim için tâlimattır” ikrarıyla hükûmet de düşüyor…

“SÜREÇ” YİNE YÜZÜSTÜ…

Görünen o ki, aynen 2013 “Nevruzu mektubu” ardındaki “süreç’ten rant sağlama” vetiresi işliyor. Hatırlanacağı üzere, 2013 Nevruzu’nda Öcalan’ın Diyarbakır meydanında okunan “mektubu”nda da “silâhların bırakılacağı” ve “sınır dışına çıkılacağı”ndan dem vurulmuş; gazetelerde “Silâhlara veda, barış zamanı” manşetleri atılmıştı. İki yıl sonraki “Nevruz mektubu”ndan sonra da özellikle iktidara yakın medyada aynı manşetler atılarak propaganda edildi.

Ne var ki 2013’ten bu yana resmî açıklamalarla hasta ve yaşlılar dışında militanların sınır dışına çekilmediği, PKK’nın silâh bırakmadığı, dağa çıkışların sayısının kat kat arttığı süreçte, periyodik anketlerde “çözüm süreci”nin artık oy getirmediğini gören Erdoğan, bu kez tam tersine vaziyet alıyor.

Şimdiye kadar sadece “ateşkes”i sağlamakla “süreç” üzerinden rant sağlayan siyasî iktidar, “Kürt sorunu” ile PKK’yı ayırmayıp, dahası terör örgütü PKK’yı ve müebbet hapse mahkûm liderini “Kürtlerin temsilcisi” konumunda muhatap alarak demokratik hak ve hürriyetleri rehin tutuyor. “Çözüm süreci”ni “ateşkes süreci” olarak istimalle istismar edilip açmaz gittikçe derinleşiyor…

Bundandır ki, seçim yaklaşırken halkın önünde hak ve özgürlüklerin yerelleşmesi ve yaygınlaşmasıyla Kürtlerin içinde olduğu topyekûn demokratikleşmeye “PKK’nın silâh bırakması” garabetini önşart koşulup “sürec” bozuluyor. Sözkonusu “Dolmabahçe mutâbakatı”nı, “Nevruz mektubu”nu, hükûmetle HDP uzlaşmasını temelden tanımıyor. Bir defa daha yüzüstü bırakıyor.

Kısacası, HDP, MHP ve muhalefeti “çözüm süreci” üzerinden siyaset ve rant sağlamakla suçlayan Cumhurbaşkanı, tıpkı 2013’te olduğu gibi 2015’te de siyasî rant hesâbına, “artık pek rantı yok” diye çarkediyor. Erdoğan’ın “söyledikleri”ni “tâlimat” kabul eden hükûmet, meseleyi bir tek “PKK’nın seçimlere kadar silâh bırakması”na odaklandırıp “çözüm süreci” askıya alıyor…

“SEÇİM HESABI” UĞRUNA FELÂKET

Ve tam da seçim sath-ı mailinde “süreç” üzerine yoğunlaşan atışmalı politik polemikler arenasında, siyasî tahriklerin yanısıra bölgeden de peşpeşe provokasyonlar yapılıyor. PKK tekrar karakollara saldırıyor, buna karşı TSK alanda operasyonlara başlıyor.

Hülâsa, karşılıklı atışmalarla “süreç” bir defa daha devre dışı. Kandil’den tehditler geliyor; kırsaldan kente silâhlar üzerinden terörü tırmandırma şantajları savruluyor. Öcalan’ın “sürec”in akamete uğramasını “tırnak kesilirse 50 bin militanla orta ve üst düzey halk savaşı, isyan, kaos olur. Şimdiye kadar yaşadıklarımız deveden kulak kalır” kargaşasına âdeta kırılgan ortam hazırlanıyor.

Bunun içindir ki, on iki yıldır hep “bu seçim geçsin” taktiğini kullanan AKP iktidarının artık “çözüm süreci”ni seçime kadar “ateşkes” olarak istimalle konjonktürel basit seçim hesaplarına kurban etmemesi gerekiyor. Meclis’i, muhalefeti, siyasî partileri, sivil toplumu “sürec”e dahil etmesiyle bütün millete mal etmesi şart. “Çözüm”ün yolu buradan geçiyor.

Yoksa gelinen safhada politik polemiklerle “çözüm süreci”nin kamuoyunu oyalama ve avutma aracı kullanılıp akamete uğratılmasıyla terör daha beter avdet eder. Zira yeniden silâhlı çatışmayla ülke yeniden terör kısırdöngüsü cenderesine girer; “çözüm süreci” ıskartaya çıkarılır, tam bir “çözülme süreci” anaforuna duçar olur. Ve zaten örgütün baskı ve tasallutunda bir nevi “kurtarılmış bölge” haline getirilen yörelerde seçimden sonra terör daha da azar. Ülke daha vahim bâdirelere itilir.

Sahi, sırf (eski) partisine birkaç milletvekili daha kazandırarak iktidarda kalmak, hedeflediği “başkanlık” koltuğuna geçmek adına ülkeyi göz göre göre felâkete sürüklemeye değer mi?

Okunma Sayısı: 2839
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı