Vaktiyle, memleketin birinde, yörüğün birisi, alır sopayı eline, “kuşlar yemesin” diye incir ağacının başında nöbet tutar.
Yörük bekleyedursun “alagabak” denilen bir kuş, daldan bir incir koparır ve uçar. Elindeki sopa ile kuşun peşine düşen yörük, kuşu birkaç köy kovaladıktan sonra inciri geri alamayacağını anlar ve şöyle der:
“Bu da ölen Ali’ciğimin ruhuna değsin…”
Bugünkü yazımız eli sopalı yörükler ile tay-tay çağındaki emekliler için.
Yerel seçimler yaklaşırken; İstanbul’da Murat Kurum’un gaflarıyla kendini komik duruma düşürmesi, Ankara’da ise Turgut Altınok’un gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un programında İstiklal Marşı’nı yanlış okuması gibi hadiseler seçmende menfi etkiler bırakınca, Erdoğan sahaya inmeye karar verdi.
Bir yandan kabinedeki bakanlarına “büyükşehir adaylarına destek olun” talimatı veren Erdoğan, bir yandan da fırsat buldukça Cumhurbaşkanlığı logolu helikopter, zırhlı araçlar ve otobüslerle seçim gezilerine çıkıyor.
Büyükşehir adaylarının beceriksizliği bir tarafa, Erdoğan’ı kara kara düşündüren asıl şey ise emeklinin durumu.
Seyyanen zam uygulaması, matematik dersini ancak kanaat notuyla geçebilen Türk halkının kafasını iyice karıştırdı.
“Maaşıma yüzde şu kadar zam yapıldı” diye sevinen ancak hesap kitap yapınca aslında maaşının artmadığını gören emekliler homurdanmaya başladılar.
Anketler eliyle nabız yoklayan Erdoğan, öyle görünüyor ki seçime günler kala bile olsa emekliye “bir güzellik yapacak”.
“Muhalefet emeklileri tahrik ediyor. Emeklinin istediği maaş zammını, memurların yarısının maaşını ödemesek ancak karşılarız” diyen Erdoğan, almış sopayı eline, incir ağacının önünde, emekli kovalıyor.
Tanıyanlar iyi bilir ki Erdoğan seçmenin istediği şeyi hemen vermez. Önce sopayla nöbet tutar. Daldan incir koparan olursa mümkünse ağzından geri alır. Bir iki köy kovaladıktan sonra baktı ki incir artık geri gelmeyecek, o vakit “bu da ölen Ali’ciğimin ruhuna değsin” der ve bunu seçim kampanyasında tepe tepe kullanır.
Ayasofyanın ibadete açılması talepli davanın tarafı olan Cumhurbaşkanlığı (eski Başbakanlık) bu davada yıllarca “dava reddedilsin” yani “Ayasofya müze kalsın” diye uğraş vermişti.
Davalı Cumhurbaşkanlığı Danıştay kararı ile davayı kaybedince, Erdoğan bu kere meydanlara çıkmıştı ve Ayasofya’yı “biz açtık” diyerek havasını atmıştı.
“Seçim kaybetsem bile bu işte yokum” diyen ve EYT düzenlemesine yıllarca karşı çıkan Erdoğan, mecbur kalınca “emekli kardeşlerine” de bir güzellik yapıvermişti.
Bedelli askerlik düzenlemesi ve daha niceleri hakeza…
Erdoğan’ın, önce sopayla kovalayıp, mecbur kalınca da “bu da ölen Ali’ciğimin ruhuna değsin” dediği hizmetler, say say bitmez.
Bir benzerini emekli maaşı zammı hadisesinde yaşayacağız gibi. “Olası bir zam devletin bütçesini zorlar, zaten emekli maaşı altmış altı TL idi, onu biz on bin TL’ye çıkardık” diyen Erdoğan, emekliye sopa gösterdi.
Ancak seçimler yaklaştıkça, anketler istediği gibi gitmezse, Erdoğan emekliye zam yapmaya mecbur kalacak gibi.
İşte o vakit geldiğinde bugünkü sözlerini unutacağını tahmin ettiğimiz Erdoğan, sanki kendisi karşı çıkmamış gibi yine emekliye hava atmayı ihmal etmeyecek.
Emekli, Erdoğan’a yine kanacak olursa, aldığı maaş zammı ile muhtemelen ancak emeklemekten “tay-taya” geçebilecek.
Taay-taay-taay-taay…
Sonunu siz getirin!