"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Düşman icat etme zavallılığı

M. Latif SALİHOĞLU
23 Aralık 2014, Salı
İmân ve İslâm düşmanları, Bediüzzaman Said Nursî ile yıllar yılı açıktan açığa mücadele etti.

Özetle: O zâtı hapse attırdı, sürgünlere gönderdi, zindanlarda çürütmek istedi, defalarca zehirletip öldürmeye çalıştı. Asıl hedef, onun kudsî dâvâsını söndürmekti, bitirmekti.

Bu harbî düşman, yarım asır müddetle elinden gelen her şeyi yaptı, ama yine de muvaffak olamadı.

1960 Darbesinden sonra, gizli din düşmanlarının eliyle “Nurculuk Komitesi” kurdu; ancak, bu son numarası da sökmedi. Plânları âkim kaldı.

* * *
İman ve Kur’ân düşmanı olan münafıklar, 1980 Darbesinden sonra ise, taktik değiştirdi.  Bu tarihten itibaren, artık zalimâne baskı ve alenî düşmanlık şeklinde değil, tecavüz ve saldırıların, bu kez cepheyi değiştirip “din perdesi” altında tutulan taktiklerle yapılacağı yeni bir döneme girilmiş oldu.

Böylesi bir metodik değişikliğin olacağını Kur’ân’ın dürbünüyle bakıp ferâsetiyle gören Bediüzzaman Hazretleri, bir mektupta meseleyi şu sözlerle hülâsa ediyor: "Risâle-i Nur'a, daha vatana, idareye zararı dokunmak bahanesiyle tecavüz edilmez; daha kimseyi o bahaneyle inandıramazlar. Fakat, cepheyi değiştirip, din perdesi altında bazı safdil hocaları veya bid'a taraftarı veya enaniyetli sofî-meşreplileri bazı kurnazlıklarla Risâle-i Nur'a karşı istimal etmek ve Risâle-i Nur'a ve şâkirtlerine ayrı bir cephede tecavüz etmeye münafıklar çabalıyorlar. İnşaallah muvaffak olamazlar." 

(Sikke-i Tasdik-i Gaybî, S. 190)

* * *
Evet, 1980’lerle başlayan ve bilhassa “etkin mücadele” emirli gizli belgenin tarihi olan 2004’ten itibaren hızlanan Bediüzzaman ve Risâle-i Nur düşmanlığının arka plânında Süfyanistlerin, gizli din düşmanlarının ve münafıkların bulunduğu, bize göre muhakkaktır.

İşte o münafıklar, zaman zaman muhakemesi zayıf takvâ sahibi kimseleri de aldatıp Üstad’ın ve Nurlar’ın aleyhinde kullanıyorlar.

Şayet, hakikat bu merkezde olmasaydı, dindarlıklarından şüphe etmediğimiz bazı şahıslar çıkıp Bediüzzaman Hazretlerini “Halife-Sultan’a düşman” gibi göstermez, ya da "Said Nursî, Halife-i Müslimine düşmanlığı ile övünmüş" diye iftira atma cür’etinde bulunmazdı.

Besbelli ki, meslek ve meşrep taassubu had safhada olan bu kimseler, ayrıca bir yerlerden emir-talimat da almışlardır ki, bu tür “tevil götürmez zırvalar”da bulunmaktan çekinmiyorlar. 

Dahası, “Mal bulmuş Mağribî gibi” gibi, alabildiğine zayıf, hatta muhal-ender muhal olan bir bilgi kırıntısının bile hemen üzerine atlıyorlar.

Eğer öyle olmasaydı, ömrü boyunca her türlü “istibdat siyaseti”yle mücadele eden Bediüzzaman Hazretlerini, aklı başında bir adam tutup da "Halife-i Müslimine düşmanlığı ile övünmüş" diye lanse etme bedbahtlığına düşmezdi. (Aynı ifadenin, merhûm Mehmed Âkif için de kullanılmış olması, ayrı garabeti yansıtıyor.)

* * *

Aklını kiraya vermeyen, vicdanını satmayan tahkik ehli herkes bilir ki, Üstad Bediüzzaman, Sultan Abdülhamid’in şahsını hedef almamış, onun hakkında tahkir-tezyif edici ifadeler kullanmamış. Tam aksine, eserlerinde onun için “Şefkatli Padişah, Veli Sultan...” gibi övücü ifadeler serd etmiş.

Yine, aklı başında herkes bilir ki, Said Nursî “hafif istibdat” diyerek Mutlakiyet döneminin, “şiddetli istibtad” diyerek Meşrûtiyet devrinin ve “mutlak istibdat” diyerek Cumhuriyet döneminin adâletten inhiraf eden siyasetini ve rejim anlayışını red ve tenkid ile mukabele ve onlarla fikren mücadele etmiş. 

Bu mücadelesinde ise, başta Kur’ânla barışık olan hürriyeti, meşrutiyeti, cumhuriyet ve adâleti bütün kuvvetiyle savunarak bu değerlere sahip çıkmıştır.

Ayrıca, şuna da eminiz ki, Üstad Bediüzzaman ve talebelerinin bu değerlere tam sahip çıkması ve cemiyette mal etme gayreti sayesindedir ki, bugün Türkiye demokrasi noktasında diğer İslâm ülkelerinin önüne geçmiştir. Aksi halde, bugün belki Suriye’nin, Mısır’ın durumundan çok daha beter sıkıntılarla boğuşuyor olacaktı.

Ne gariptir ki, bugün hürriyet ve demokrasi nimetinden azami derecede istifa edenlerden bazıları, tutup hürriyet-meşrutiyet kahramanı olan Bediüzzaman Hazretleri aleyhinde kin ve garaz kokan yazılar yazıyor, ifadeler kullanıyor. Bunların bu yaptığı, aslında müzmin bir hastalığın ara ara nüksetmesinden başka birşey değil.

Biz bunun gayet iyi farkındayız ve bu dindaşlara âcil şifâlar diliyoruz.

RUZNÂME 23 Aralık 1876 

Taze Meşrûtiyet askıya alındı

Türkiye'de meşrûtiyet/demokrasi yolunda atılan en büyük adım (I. Meşrûtiyet), 23 Aralık 1876'da atıldı.

Bu tarihte, ilk Meşrûtiyet (demokrasi) ilân edildi. İki meclisli parlamento (Âyân ve Mebûsân) açıldı. Hazırlanan ilk Anayasa (Kànun-i Esâsî) kabul edilerek yürürlüğe konuldu.

Sultan Abdulhamid, tahta geçmek için hürriyet ve demokrasi taraftarlarına "meşrûtiyet sözü" verildiği için, ilk başlarda çok büyük destek gördü. 

Ne var ki, işler umulduğu gibi gitmedi. Kısa bir zaman sonra Osmanlı-Rus Harbi (18 Nisan 1877) çıktı. Bu savaşta, hem toprak, hem de insan gücü itibariyle Osmanlı çok büyük kayıplar verdi.

Savaşta yaşanan hezimet ve mağlubiyeti gerekçe gösteren Sultan Abdulhamid, Mebûsan Meclisi'ni feshettiğini, Anayasayı yürürlükten kaldırdığını, dolayısıyla da I. Meşrûtiyet'i askıya aldığını, bir fermân ile ilân etti.

Böylelikle, ilk demokrasi denemesi 1878'de kesintiye uğradı. Meşrûtiyet'in yeniden ilânı ise, ancak 30 sene sonra mümkün olabildi.

***

@salihoglulatif: Temel sermayesi darbe şakşakçılığı olan bir grup müdahaneci, tutmuş Sultan Abdülhamid üzerinden Said Nursî'yi karalamaya çalışıyor. Bu zavallılara âcil şifâlar diliyoruz.

Okunma Sayısı: 2269
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa BİTER

    23.12.2014 20:03:57

    Sayın Yeşilkaya,Risale-i Nur Cemaatlerinin bugünkü hale gelmelerinde Kırkıncı veya diğerlerinin nasıl canhıraş çalıştıklarını lütfen unutmayın.Onların görüşleri kendilerinin olsun.Bize Risale-i Nurların ve Yeni Asya Meşveret Heyetinin görüşleri yetmiyor mu ....

  • ali yeşilkaya

    23.12.2014 11:33:09

    şu sıralar üstada yapılan saldırıların artması boşuna değil. siyasi islamcı yapılan nurculara yoklama çekiliyor.kıvama gelip gelmedikleri kontrol ediliyor.'risale yasağına sesi soluğu çıkmayan islamcı-nurcular bakalım bu meselelerde üstadlarının dediğini mi yoksa islamcı propagandayı mı esas tutacaklar' diye yapılan atışlar bunlar.abdülhamitle birlikte şeyh said konusu da,hürriyet-demokrasi konusu da gündeme taşınıyor. bence cemaatimizin kırkıncı hocayla bu konuları istişare etmesinde fayda var.zira,abileri alet yapan adamlar,hocadan pek yüz bulamadılar galiba.şayet gidişattan memnun değilse,ummadık tarzda bir orta yol bulunup,bu şerlere karşı beraber hareket edilebilir.

  • hakan kagan

    23.12.2014 11:11:27

    Onlar süfyaniyetin bir rüknünün uzantisinin gölgesi altina girmekle zaten tokadini yemisler farkinda degiller sadece.Ahirette uyanirlar.

  • ali vefalı

    23.12.2014 09:10:54

    Üstada, ancak ve ancak gizli Deccal ve Süfyanizm zihniyeti ve derin nifakcıları hakaret edebilir ve de risalelere engel olmaya çalışabilirler. İnşallah tokatlarını yiyeceklerdir.

  • Polat Müstear

    23.12.2014 05:40:43

    Bizlere okulda tarih derslerinde bile Osmanli Sultanlari ve 600 küsür senelik hasenati seyyiatina galip muhtesem tarihi hakir gösterilirdi. Bilakis seyyiati hasenatini kat kat asan Cumhuriyet tarihine övgüler anlatilir bir kisinin nasil ülkelerin ordularini tek basina yenip dünya ordularini dize getirdigi safsatasi anlatilirdi. Biz gercekleri Risalelerden ögrendik ve gercegi arama sevkini ve metodunu Üstadimiz Bediüzzaman Said Nursî sayesinde tedris ettik. Basit bir yayla ciceginin mana-yi harf ile kainat agirligindaki hakikatleri bizler icin bünyesinde tasidigini ögreten Üstadimiza hakaret eden edepsiz, def-i hacet kemberesi kurumamis tufeylilere bir cicegin cehaletlerini yüzüne vurdugunu beyan ederiz.

  • hakan kagan

    23.12.2014 04:00:33

    Onlar Şeriatı Istibdad'a müsait sanan tuti kuslaridir.Yaptiklari her zaman şer hesabina gecmistir.Menfaatleri neredeyse oradadirlar.Nur talebelerine Ustadlarina laf yetistireceklerine kendilerine bakmalilar.Bir halt edemezler onlar ilistikce Nurlar parlayacak.Yazik ne hesabina bu iftiralari yapiyorlar.Hakkin hatirini ali tutan Hakkin hatirini herseyden üstun tutar hicbir hatira feda etmez yalniz Hak sag olsun der.bunu onlarin anlamasi beklenemez.Onlar adalet-i izafiyecidirler cunku.Vesselam.

  • necati

    23.12.2014 01:31:54

    Hadini bilmez zavallilar ustad hz dil uzatma curetini gosterrbiliyorlarsa bunun tek bir izahi sufyani deccalin masasi olmuslar demektir ki allah korusun buda iflah olmaz bir durum allah kimseyi hic bir muslumani boyle bir duruma dusurmesin

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı