"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyet-emniyet dengesi

M. Latif SALİHOĞLU
18 Ekim 2014, Cumartesi 00:01
Krizi fırsata çevirmede, AKP siyasetinin üstüne yoktur. Hemen her defasında da kazanıyor, siyaseten kârlı çıkıyor.

Parti, krizlerden kârlı çıkıyor çıkmasına da, ülkenin ve milletin bundan ne kazandığı hususu tartışma götürür bir mesele olmaya devam ediyor.

* * *

Kobanî eylemleri esnasında ortalığı yakıp yıkanlara ne lâf söylense, onlara ne kadar lânet okunsa yine az gelir.
Bu noktayı hatırlatıp teslim ettikten sonra, gelelim siyasî iktidarın bu yangından ne kapmaya çalıştığına...
Şu an alternatifsiz durumdaki siyasî iktidar, geleceğini de garanti altına almak istiyor. Kendince haklıdır. Zira, her siyasî iktidar aynı şeyi düşünür, düşünebilir. Ona göre de tedbirini almaya çalışır.
Sıkıntı şurada: Siyasî iktidar, demokrasiyi sadece kendi bekası için seviyor. Ya da sever görünüyor.
Eskiden demokrasiye çok farklı bakarlardı. Hatta, üstüne küfür damgasını vururlardı. Hakkaniyetine inanmazlardı. Sadece iktidara gelmek için  demokrasiyi bir basamak, yahut bir atlama taşı olarak telâkki ederlerdi. Zamanla bu noktada da bir mesafe alındı gerçi. Fakat, iktidarı kaybetmeleri halinde, şimdi övünüp durdukları demokrasiye, yine eskiden söylediklerine dönebilmeleri kuvvetle muhtemeldir.
İşte, bu sebeple, AKP iktidarını eleştiren, tenkid eden, yahut onlara mahkeme yolunu gösteren hemen herkese “hain” damgası vuruluyor veya potansiyel düşman olarak görülüyor.
Bu tavır, kesinlikle normal bir durum değil. Muhalif hiçbir fikre tahammül edememek, muhalif hiçbir siyasî partiyi “meşrû muhalefet” çizgisinde görmemek, her vesileyle onları aşağılama cihetine gitmek, cidden anormal bir durumun varlığını gösteriyor.

* * *

İyi de, hiç muhalefet olmasın mı?
Ya da, nasıl bir muhalefet olsun isteniyor?
Acaba, muhalefetin olmadığı, iktidara alternatif bir siyasî potansiyelin bulunmadığı, ya da bulunduğu halde bunun yok edilmeye çalışıldığı bir yerde demokrasiden, özgürlükten söz edilebilir mi?

* * *

Yakıcı-yıkıcı olaylar sebebiyle, güvenlik tedbirleri alınmaya çalışılıyor. Alınsın, hem de en üst seviyede.
Can ve mal güvenliğini sağlamada kànunlar yetersiz kalıyormuş, yeni bazı kànunlar çıkarılacakmış. Çıkarılsın, hem de en tesirlisinden.
Gelişmiş, demokratik, medenî ülkelerde uygulanan güvenliğe dair usûl ve esasların aynısı, Türkiye’de tatbik edilmek isteniyor. İstensin, son raddesine kadar...
Buna kimsenin bir itirazı olmaz, olmamalı. Çünkü, güvenliğin sağlanamadığı bir yerde, kimse kendini huzurlu hissedemez. Huzursuz bir hayat ise yaşanmaz, yaşanamaz.
Burada gözden kaçan, yahut gayet ustaca gözden kaçırılmaya çalışılan nokta şudur: Güvenlik noktasında örnek gösterilen ülkelerde var olan demokrasi, özgürlük, temel hak ve hürriyetler kısmı, ne yazık ki örnek alınmıyor, emsâl kabul edilmiyor.
Bu ise, bir dengesizliğe yol açıyor.
Zira, güvenlik ile özgürlük, tam bir uyum ve denge içinde ele alınmalı. Bu ikisi birlikte sağlanmaya çalışılmalı. Hatta, hürriyetler öne çıkarılmalı.
İnsan, aç iken veya tehlike altında iken de onurunu, haysiyetini koruyabilir. Fakat, hürriyetin olmadığı yerde, insanî hiçbir kemâlâtı garanti edemezsiniz.
Bu sebeple, insan olan insan “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” demeli, diyebilmeli...

* * *

Lâfta veya kâğıt üzerinde var olan hürriyet ve demokrasi, icraatta ve tatbikatta da var olmalı.
Dahası, bunları kısıtlayacak hiçbir kànunî müeyyideye, günümüz dünyasında teşebbüs veya tevessül edilmemeli.
Meselâ, gizli dinlenmelerle, delilsiz kanaatlerle, dijitale dayalı formatlarla insanlara ceza verilmemeli.
Fiilî bir teşebbüs yapılmadığı, tahrip etmeye yönelik alenî bir suç işlenmediği müddetçe, kişilere hapis veya para cezaları kesilmemeli.
Aksi halde, mevcut sistemde bile bunun adı ve mânası “faşizan demokrasi” olur ki, zihinlere Mussolini İtalyası ve Hitler Almanyasını getirir.
Dahası, hürriyet ve demokrasiyi inciten güvenlik gerekçeli kànunlar, yarın öbür gün dönüp mevcut iktidar sahiplerini de pekâlâ vurabilir.
“Mahkeme kadıya mülk değil” ki...

* * *

Elhasıl: Demokraside geri adım atılmaması, insan temel hak ve hürriyetlerini kısma cihetine gidilmemesi şartıyla, her türlü güvenlik tedbiri alınabilir. 
Devletin, resmî memurların ya da sade vatandaşın canına, malına, hak ve hukukuna kast edenlere, bile bile ve göz göre göre zarar veren cânilere en ağır cezaların kesilmesinde bir beis yoktur. Yeter ki, insan onuru ve kişilik hakları zarar görmesin.

***

@salihoglulatif’ten: Hürriyet ve güvenlik, birbirinin zıddı, ya da alternatifi değil; birbirinin lâzımı ve mütemmimidir. Bunlardan birinin olmadığı yerde, diğerinin varlığı tehlikeye girer. Bunların dengeli şekilde sağlanması lâzım.

Okunma Sayısı: 1901
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı