"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kaldırım işgalleri

M. Latif SALİHOĞLU
30 Haziran 2015, Salı
Bir yönüyle medenileşen Türkiye’nin bir diğer yönünde ise bedeviliğin, kabalığın, görgüsüzlüğün, hak-hukuk tanımazlığın daniskası yaşanıyor.

Bu nizam-intizam dışı hallerin en açık bir göstergesi, kaldırım işgalleridir.

Aynı konuyu, daha evvel de nazara vermeye çalıştık. Başkalarının da bu meseleyi dert edindiğini az-çok biliyoruz. 

Ancak, bu kaldırım işgalleri hakkında yeterli bir reaksiyonun, kifayetli bir şuurlanmanın henüz olmadığını da esefle görüyoruz. Olsaydı şayet, ona göre etkisi de görülürdü.

Emin olun, medenî ülkelerde böyle bir rezalet yok. Herkes kendi hakkını, haddini biliyor; ileri gidip başkasının hakkına tecavüz etmiyor.

Evet, medenî ülkelerde kànun hakimiyeti var. Yani, kuvvet kànundadır. Doğrusu da budur.

Türkiye’de ise, ne yazık ki henüz kuvvet kànunda değil. Bizde henüz kànun-nizam hakimiyeti yok.

Kuvvet ve hakimiyet, yüz binlerce teessüf olsun ki, hâlâ şahıslarda, çetelerde, mafyatik zümrelerde, siyaset ve ticarette görünüyor.

Bu kabalığın, mutlaka kırılması, bir şekilde bertaraf edilmesi gerekir. Başka türlü ferdî, ailevî, sosyal ve siyasî huzuru-sükûnu sağlamanın imkânı yok.

* * *

Bir yerden geçip etrafa şöyle bir bakınıyorsun, adam bir tutmuş kaldırımı sıfırlamış. Resmen tezgâh kurmuş. Vatandaşın geçebileceği bir santimlik yer bırakmamış.

Hiç mübalâğasız ifade edelim, bazıları, tezgâhın bir ucunu ayrıca caddeye, sokağa taşırmış.

Dikkatle bakıp görüyoruz ki, bazı tezgâhlar sabit, bazıları ise yarı seyyar vaziyette. Tezgâh, ya tekerleklidir, ya da “Türk işi” bir kızak üzerinde kaydırılıyor; ileri-geri hareket ettiriliyor.

* * *

Bir başka yerden geçip bakıyorsunuz, ara yerde küçücük bir çay ocağı. İçeride dört-beş kişi zor oturabiliyor.

Ama, şöyle bir etrafa bakınıyorsunuz, kaldırımlar boyunca onlarca masa, sandalye, kürsü oturak...

Ne yazık ki, manav, kafeterya, pastahane, lokanta-restoran gibi yiyecek satan bazı işyerleri de aynı durumda. İçerde yer olduğu halde, müşteriler dışarıda, kaldırımın orta yerinde kurulmuş göstere göstere yemek yiyor.

Kaldırıma arabasını park edenler de cabası. Onlar da resmen ve alenen kul hakkına giriyor, aynen diğerleri gibi.

* * *

Türkiye’nin muhtelif şehirleri gezip dolaştıkça, çevre kirliliğinin yanı sıra, özellikle görgüsüzce yapılan bu kaldırım işgallerinden utanç duyuyorum.

Türkiye dışına çıkıp medenî dünyanın temiz, düzenli, bakımlı, yeşilliklerle bezenmiş şehirleri görünce de, inanın bu kez kahroluyorum.

Kimin haddine düşmüş, kaldırımı işgal etmek... Kimin haddine düşmüş, yayanın geçişini engellemek...

İsterse devlet adamı olsun, isterse belediye başkanı olsun; asla ve kat’a hiç kimse haddinden tecavüz edip kolay kolay başkasının hakkına giremez.

Evet, bu da bir kul hakkıdır

Kul hakkına girmenin çeşitli şekilleri ve tarifleri vardır.

Hiç tereddüt etmeden inanıyorum ki, yaya kaldırımlarını işgal etmek de bir çeşit kul hakkına girmek mâna ve mahiyetini taşımaktadır.

Bu işgaller, sadece yayalara zorluk çıkarıp zahmet verdirmekle kalmıyor, ayrıca kişinin can ve mal emniyetini tehlikeye atıyor.

Zira, kaldırımda yürüyemeyen kişi (ki, bazen hasta, yaşlı veya çoluk-çocuklu kadın oluyor), mecburen arabalara tahsis edilmiş olan caddede yürümeye yöneliyor.

İşte, bu noktada bazı kazalar da kaçınılmaz hale geliyor.

Zaman zaman ölümlü kazalara sebebiyet veren bu tür vak’alarda, yegâne suçlu olarak sürücü görülüyor. Sürücünün elbette ki bir hatası vardır; ancak bütün suçu onlara yüklemenin de adâletle, hak-hukukla bağdaşır bir tarafı olamaz.

Dolayısıyla, kaldırımı işgal edenler, bu tür kazalarda da ciddî şekilde pay sahibidir. Ne var ki, şimdiye kadar onlara bu sebeple kesilmiş bir cezaya bizde rastlanılmış değil.

* * *

Kaldırım işgallerine engel olma vazifesi, birinci derecede belediyelere ait. Ancak, şu veya bu sebepten, onlar vazifelerini hakkıyla yapmıyorlar, yahut ihmal ediyorlar.

Şayet birileri çıkıp örnek isteyecek olursa, onu da hemen belirtelim. İster gündüz ve gecenin saat 24’üne kadar, lütfen herhangi bir saatte gidin ve İstanbul Fatih’teki meşhûr Fatih Camii’nin etrafını şöyle bir turlayın.(Özellikle Türbe Kapısı tarafına) Eğer utandırıcı, yüz kızartıcı manzaralara şahit olmazsanız, bilin ki biz burada mübalâğa yapmışız, vesselâm.

Son bir not:

Kaldırım işgaline taraf olanlar, bu meselede “nemelâzım”cı takınanlar, bu yazımıza da hiç ilgi göstermesin, yaymaya veya başkasına duyurmaya çalışmasın. 

Zira, hayırlı bir hizmet, ancak hizmetin makbuliyetine hakkıyla inanan, meselenin şuuruna vâkıf olan ve söz konusu meselede olduğu gibi “kul hakkı”nda dahli bulunmayanların gönüllü çabalarıyla mümkün olabilir.

Dolayısıyla, bu meselede bigâne, müstağni veya nemelâzımcı olmayanların ciddî mânada alâkadarlığını bekliyoruz.

Okunma Sayısı: 2985
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı