"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Teröre köklü çözüm

M. Latif SALİHOĞLU
05 Ekim 2018, Cuma
Devletler arası bir konsorsiyuma dönüştüğü artık kesinlik kazanan şu terör belâsı, her fırsatta kendini hissettirmeye çalışıyor.

Adeta “Ben buradayım, bitmedim” dercesine, varlığını sürdürmenin hesabı ve gayreti içinde.

Tabiî, terörü sadece “dış güçler”e bağlamak, yahut “hamaset edebiyatı” ile biteceğini varsaymak, ayrı bir gaflet eseri.

Öte yandan, acı tabloları görmeye, yüreğimiz yanarak kan ağlamaya devam ediyoruz.

Demek ki, bu büyük belânın bilinmeyen, görünmeyen, yahut görünmesi istenmeyen daha başka yönleri, veçheleri, sebepleri, dolayısıyla çare yöntemi ve reçeteleri var.

Bunu görmediğimiz ve ona göre teşhis-tedâvi cihetine gitmediğimiz takdirde, artık kronik hale gelen bu belâyı defetmek mümkün görünmüyor.

O halde, gözlerimizi dört açıp dikkatli bakalım, görelim ve bilâ teşbih “ciğerin iki tarafı”nı da sarmış olan bu amansız hastalığın hem mahiyetini, hem de köklü çaresini birlikte bulmaya çalışalım.

* * *

Evvelâ, yakın tarihten bir tesbit: 1970’li yıllarda, ülke genelinde yaygın şekilde bir anarşi belâsı vardı. 12 Eylül (1980) Darbesi, bunu önlemek gerekçesi ile yapıldı. Gerçekte ise, demokrasinin canına okundu ve Demokratların siyaseten cezalandırılması cihetine gidildi.

Sonuçta “Anarşiyi bitiriyoruz” iddiasıyla ülkenin tepesine oturan cunta, bir süre sonra teröre zemin hazırladı. “Boynuz kulağı geçer” misâli, terör âfeti, anarşi belâsını bile geride bıraktı.

Açıkça anlaşıldı ki, atılan nutuklar, gırla giden hamaset edebiyatı, bu belâların defedilmesinde fayda sağlamadı; aksine büyük zararlar verdi. 

* * *

Dert aynen devam ettiğine göre, dermanın da değişmediğini söylemek mümkün. Biz de, kendi penceremizden bakıp gördüğümüzü, buna mukabil inandığımız çare tekliflerini, uzun yıllardan beri hem yazıyor, hem de her vesileyle söyleye geldik. Şimdilik, bunun cüz’i bir kısmını takdim edelim.

* Müslüman Kürtlerle hiçbir ülfet ve münasebeti bulunmayan PKK, bambaşka misyonlara hizmet etmek maksadıyla yola çıkmıştır. 

* PKK, başlangıçta MİT içerisindeki bir grubun kurdurduğu ve daha sonra kontrol altına alamadığı bir örgüttür. Buradaki asıl gaye, Kürt orijinli diğer örgütleri bununla ortadan kaldırmaktı. Fakat, hesaplar 12 Eylül Darbesiyle bozuldu, hatta tersine döndü.

* Geçmişten günümüze terör örgütü ile devlet arasında sürekli olarak bir ilişki kurulmuştur. Yakın geçmişte deşifre edilen “Oslo görüşmeleri” yeni bir şey değil.  

* Gelinen noktada görülüyor ki, PKK’nın temel gayesi adına bir “Kürt sorunu” yoktur; belki, Kürtlerin bir “PKK sorunu” vardır.

* Bugün itibariyle, Öcalan veya bir başka öncüleri çıkıp “Artık silâhları bırakalım, devletle anlaşalım’ dese, terör yine duracak gibi değil.

* Zamanla büyüyerek 30’dan fazla ülkede örgütlenen PKK, çok uluslu bir şirket halini almıştır.

* Türkiye, teröre karşı verdiği mücadeleyi, arkasındaki güçleri de hesaba katarak sürdürmeli.

* * *

Buna göre, köklü ve en etkili mücadele metodu da şöyle olsa gerektir:

* Terör örgütünün fikren ve hissen beslendiği ırkçılık (frengî) illetini tedâvi etmek, Kemalist Türkçü cereyanını tarihe gömmek.

* PKK'nın, gerçekte Kürtlerin temel insanî hakları, onların huzuru, refahı ve menfaatlerini sağlamak maksadıyla kurulmadığını ve bu maksat uğrunda mücadele etmediğini ispatlamak.

* Örgütün başına monte edilenlerin, gerçekte "sahih Kürt" olmadığını ilân ve ispat etmek.

* Kürtlerle, Türklerin bin yıldır din kardeşi, cihad arkadaşı ve uyumlu vatandaşlar olarak bir arada yaşadığı gerçeğini ön plâna çıkarmak.

* Özellikle Şark vilâyetlerinde, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu, ırkçılığın revaç bulamadığı, her türlü şiddetin dahilde men'edildiği, müfredatında ise Arabî'nin vâcip, Türkî'nin lâzım, Kürdî'nin ise câiz derecede kabul edildiği Medresetüzzehrâ projesini hayata geçirmek.

* Hürriyet ve demokrasiyi hakiki mânâsıyla mütenasip ve her türlü tabudan arındırılmış bir Anayasayı yürürlüğe koymak.

Listeyi uzatmak mümkün. Burada asıl nazara vermek istediğimiz husus, terör örgütüne eleman/militan akışını durdurmak, tabana yönelik kurmuş olduğu "kana endeksli" bağları koparmaktır.

Evet, bu mahiyetteki hasmını hakkıyla bilen ve tanıyan bir kimse, elbette ki onun âleti ve maşası durumuna düşmeyecek.

Neticede, insan unsurunu harcamak ve tüketmekle ancak ayakta durabilen terör örgütü de, şüphesiz güçsüz, takatsiz, mecâlsiz kalarak erime ve tükenme sürecine girecektir.

Okunma Sayısı: 2487
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet Zeki

    5.10.2018 14:35:20

    Doğru söze ne denir?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı