"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya’nın kuruluş safhası - 4

M. Latif SALİHOĞLU
09 Şubat 2018, Cuma

İstişare ile “Yeni Asya” ismi

Yeni Asya’nın kurucu kadrosu, yaptıkları her hizmetin usûl ve esaslarını istişare ile belirleyip icrasına öyle karar veriyorlardı. Nitekim, çıkarmayı düşündükleri günlük gazetenin ismini de aynı şekilde belirlemiş olduklarını görüyoruz.

Yapılan bir dizi istişarenin ardından, bilhassa “Asya’nın bahtının miftahı, meşveret ve şûrâdır” vecizesindeki o derûnî mânâdan hareketle, alternatifler arasında “Yeni Asya” ismi ağırlık kazanıyor ve neticede bu isimde karar kılınıyor.

Aşağıda okuyacağınız yazı, Mustafa Polat imzasıyla Yeni Asya’nın 21 Şubat 1970 tarihli ilk sayısında yayınlanmış olup “Neden Yeni Asya?” suâlinin de cevabını teşkil ediyor. İşte, 49 yıl evvel neşredilmiş olan o mânidar başyazı:

Aziz okuyucu,

Günlük gazetemizi “Bismillah” diyerek çıkarmaya başlarken, evvelâ onun ismi üzerinde duralım: Neden Yeni Asya?

Asya, kıt’a olarak insanlığın ilk vatanıdır. İlk insan, ilk Peygamber Âdem Aleyhisselâm, Asya toprakları üzerinde yaratıldığı gibi, insanlığın güneşleri olan peygamberlerin kahir ekseriyeti de Asya’da gelmiştir. Asya, aynı zamanda İslâmın ilk zuhûr yeri, insanlığı zulmet ve dalâletten kurtaran İslâm medeniyetinin beşiğidir.

Asya insanının mayası din ile yoğrulmuştur. Ve bütün kavimler Asya’da doğmuş, gelişmiş, büyümüş, sonra dünyanın dört bir köşesine dağılmıştır.

Asırlar boyu İslâm milletlerinin vatanı olan Asya kıt’asının üzerinde, iman-küfür mücadelesi devam etmiş, İslâm akıncıları Asya kıt’asından çıkarak, dalâlet, cehalet bataklığında boğulan Avrupa’yı kurtarmış, oraya adâleti, fazileti, insanlığı götürmüştür.

Cumhuriyetin beşiği (Asr-ı Saadet), demokrasinin beşiği de Asya’dır. İslâm demokrasisinin en muhteşem, en heybetli, en âdil, en faziletli idaresine Asya sahne olmuş, Asya’nın evlâdı olan Türk milleti de bu kıt’a üzerinde İslâm olmuş, bu kıt’a üzerinde İslâmın bayraktarlığını yapmıştır.

Asya, hak, adâlet ve fazilet mektebidir. İnsanlığın terbiyegâhı olmuştur. İnsanlığın kıblesi de Asya üzerindedir. Asya bugün geri kalmışsa, fazilet ve adâlet yerine, zulüm ve şerre sahne olmuşsa, bu sînesinde barındırdığı cevherin işletilememesi yüzünden olmuştur. Asya insanı Avrupalıların esareti altına girmişse, bu, İslâmın emrettiği şurâyı, meşvereti, istişareyi terk etmesinden olmuştur.

Evet, “Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûrâdır.” Onun bahtını, talihini açacak, onu geliştirip inkişaf ettirecek istibdat değil, diktatörlük değil, tahakküm değil; şûrâdır, meşverettir, cumhuriyettir... Yeni Asya, işte bu mâdeni işletmek, bu cevheri yeniden ortaya çıkarmak için gazetemize isim olmuştur.

Asya’yı hakikî vechesiyle, aslî mayasıyla ortaya çıkarmak, fazilet ve hüdâ üstüne tesis edilen medeniyetine kavuşturmak için çalışmaktan, gayret sarf etmekten, doğru yolu göstermekten asla geri durmayacağız: “Evet, Avrupa’nın medeniyeti fazilet ve hüdâ üstüne tesis edilmediğinden, belki heves ve hevâ, rekabet ve tahakküm üzerine bina edildiğinden, şimdiye kadar medeniyetin seyyiatı (kötülükleri) hasenatına galebe edip ihtilâlci komitelerle kurtlanmış bir ağaç hükmüne getirdiği cihetle, Asya medeniyetinin galebesine kuvvetli bir medar, bir delil hükmündedir ve az vakitte galebe edecektir. Çünkü, hakikat ondadır; hak zâyi olmaz; hakikatbin aldanmaz.”

Neşriyatımızı işte bu inanç içerisinde devam edecek, Asya’nın faziletini göstereceğiz. Nefret ve husûmet devri geçmiştir; sevgi ve şefkat devri başlamıştır. İyi ve güzel olanı göstermek, doğruyu ortaya koymak, hakkı müdafaa etmek esastır. Bundan asla vazgeçmeyiz.

İman ye’si, ümitsizliği reddeder. Rahmet-i İlâhiyeden ümit kesilmez. “Haklı şurâ, ihlâs ve tesanüdü netice verdiğinden”, daima istişare yolunu seçecek, samimiyeti, birlik ve beraberliği telkin edeceğiz. “Biz muhabbet fedâileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur” diyecek, kin ve nefretin cemiyetimizden kalkmasına çalışacağız. El ve gönül birliği, kalp ve kafa birliği içerisinde meselelerimizi halledeceğiz ki, “Yeni Asya”, kötülüğe, hevâ ve hevese galebe edebilsin.

Sonra da bütün kuvvetimizle haykıracağız: “Yaşasın sıdk, ölsün yeis! Muhabbet devam etsin. Şûrâ kuvvet bulsun. Bütün levm ve itab ve nefret, hevâ ve hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet, Hüdâ’ya tâbi olanların üstüne olsun.”

(Devamı var)

21 Şubat 1970 tarihli Yeni Asya’da Mustafa Polat imzasıyla çıkan başyazının kupürü.

Okunma Sayısı: 8388
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman KOÇAK

    9.2.2018 08:40:08

    Cenabı Hak Merhum Mustafa Nezihi Polat Ağabeye ve Yeni Asya Meşalesini yakan tüm Ağabeylere Rahmet eylesin, hayatta olanlara selamet versin...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı