Bizim senelerce (1959’dan beri) Lâhika mektuplarında okuduğumuz Üstad Bediüzzaman’ın M. Kemal’e karşı sarf etmiş olduğu bir söz “Dehşetli bir put kırdım” şeklindedir.
Bazı yayınevlerinin nüshalarında bu ifadenin “Pot kırdım” şeklinde yazıldığını görünce hayretler içinde kalmıştık.
Bu hayretimizi 4-5 sene kadar evvel dile getirdiğimiz yazılara itiraz edenler, şu tarz savunmada bulundular:
- “Pot kırmak, kötü bir şey değil ki. Bilmeyerek, istemeyerek, yahut farkında olmadan karşısındakine dokunacak söz söylemek anlamındadır.”
- “Bu kelime “Pe-Vav-Tı” ile yazıldığı için, bunun mutlaka POT şeklinde okunması gerekiyor. PUT ise, “Pe-Te” ile yazılıyor. Falan lûgatta, filan kàmusta böyle geçiyor.”
- “Abilerin çoğu bu kelimenin POT olduğunu söylüyor. Vesâire.”
Yeni Lûgat niçin es geçiliyor?
Bu zaman zarfında biz de muhtelif lûgatlara, kàmuslara baktık. Ama, özellikle ekser Nur Talebelerinin referans olarak kabul ettiği Abdullah Yeğin imzalı Yeni Lûgat’ı da tetkik ettik.
İlgili sayfalardan aldığımız kupürlerden de açıkça anlaşılacağı üzere, POT kelimesinin yazılışında Tı harfi bulunmadığı gibi, PUT kelimesinde de Vav harfi yer almış görünüyor.
Velhasıl, POT ile PUT kelimesi tıpatıp aynı harflerle yazılmış durumda.
Nitekim, diğer lûgat ve kàmuslarda da benzer bir durum söz konusu.
Buna göre, harflerin yazılış ve dizilişinden ziyade “niyet ve nazar” ön plâna çıkmış oluyor.
Dolayısıyla, sen bu kelimeyi nasıl okumak istiyorsan, yani hangi niyet ve nazarla bakıyorsan, öyle de okuyabilirsin. Zira, her iki tarafa da çekilebilir garip bir durum arz ediyor.
* * *
1970’li yıllarda Yeni Asya Yayınları arasında neşredilen Yeni Lûgat’ın telif hakkı bilâhare Hizmet Vakfına devredildi. 14 yıl müddetle (1979-93) bu eserin en çok tanıtım ve dağıtımını yapanların başında gelirim.
Çünkü, bu eser Risâle-i Nur camiasında ve okuyucu kitlesinde temel referans olarak kabul edilidi.
Eseri yayına hazırlayan muhterem Abdullah Yeğin, çalışmalarında başta merhum Zübeyir Gündüzalp olmak üzere büyük âlimlerden Sadreddin Yüksel ile Rüştü Tafral’dan da büyük yardım ve teşvik gördüğünü Önsöz’de beyan ediyor.
Eserin tam ismi: İslâmî-İlmî-Edebî-Felsefî Yeni Lûgat.
* * *
Bu vesile ile bir hayretimi daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Put kırdım” tâbirine şiddetle itiraz edenler, “Pot kırdım”ın bir mânâsı için Yeni Lûgat’e müracaat edip habire bunu nazara verdikleri halde, bu tabirin yazılış biçimi ile ilgili olarak ise, maalesef Yeni Lûgat’ten hep sarf-ı nazar ettiler.
Çünkü, bu kelime onların istediği tarzda orada yazılmış değil.
Çok garip, çok tuhaf bir durum: İşine geldiği kısmına bak, al; işine gelmeyen kısmı için ise habire başka kàmuslara müracaat et...
Hülâsa, Yeni Lûgat’ta ne “pot”, ne de “ahtapot” gibi kelimelerde o çokça sığındıkları “Tı” harfi zikrediliyor. Hepsi “Te” ile yazıldığı gibi, PUT kelimesi de “Pe-Vav-Te” şeklinde yazılmış.
Bu durum gösteriyor ki, “Pe”, “Tı” ya da “Vav” harfleri de meseleyi kökünden halletmiş olmuyor.
Dolayısıyla, bu meselenin halli, harflerin kendisinde değil, belki “mânâ-yı harfide ve niyet ile nazar”da saklı.
Herkes kırdığından sorumlu
Bir başka endişemiz şudur: Anlaşıldığı kadarıyla, çok su götüren bu hamurdan Kemalistler de tutup şöyle bir mânâ çıkarmaya çalışabilir: “Bakın, Said Nursî, Mustafa Kemal’e karşı pot kırdığını itiraf ediyor.”
Tıpkı “Said Nursî, Sultan Abdülhamid’den özür diledi” yaygarası gibi.
Bazı kimselerde Yeni Asya alerjisi maalesef o derece ziyadeleşmiştir ki, Abdülhamidçi meddahların, hatta Kemalist şarlatanların sevinip bayram etmesi bile umurlarında değil. Yeter ki Yeni Asya ezilsin, üzülsün, tekzip edilmiş olsun, vesaire...
* * *
Bu arada, “Pot kırmak” tâbirini neredeyse “Put kırmak”la eşdeğer mânâda kabul ve izaha çalışan iyi niyetli kimselerin olduğunu da hatırlatmış olalım. Meselâ, diyorlar ki: “Bu tâbir, eskiden bugünkü mânâda kullanılmıyordu. Yadırgamamalı. Tıpkı, Yavuz ve Barbaros kelimelerinin zamanla mânâ değiştirmesi gibi...”
Meseleye bu zâviyeden bakanların niyetini sorgulamamalı, saygı göstermeli; ancak, tahkiksiz davranılması ve şimdiye kadar izah edil(e)meyen bir değişikliğe gidilmesi halinde hasıl olacak netice hakkında onları düşünmeye ve hassas davranmaya dâvet etmeli.
* * *
Bu meselede bize sataşmaya ve insafsızca saldırıda bulunmayı adet-alışkanlık haline getirenlere gelince...
Onlara da kısaca şu deriz: Herkes yaptığından mesul olduğu gibi, şüphesiz kırdığından da sorumludur.
Madem öyle, varın siz “pot kırma”ya, biz de “put kırma”ya devam edelim. Nasılsa, bu dünyada değilse bile, Rûz-i Mahşerde herkes çıkıp kırdığının hesabını verecek.
* * *
Abdullah Yeğin imzalı Yeni Lûgat’in ilgili maddelerinde Pot ile Put kelimelerinin yazılışı ile bu tabirlere yüklenen mânâların kupürleri. Herhalde cevabı aranacak soru şudur: Said Nursî, Ankara’da farkında olmayarak mı “Pot kırdı”, yoksa bilerek mi “Put kırdı?”