"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Âşıktım...

Serdar BEYKOZ
11 Ekim 2015, Pazar
Bir zamanlar çocuktum; memlekete Şubat tatillerinde gittiğimizde, o soğuk kış gecelerinde mangal yakardı Rahmetli Müfide Teyzem.

Yemekten sonra mangalın üstünde kahve pişirirdi… Yöresel ağır yemekler yendikten sonra mutlaka kahve içerdi büyükler… Sonra yatma vakti geldiğinde yataklar yerlere serilirdi. Teyzem yorganları bir sopa ile yukarı kaldırır, tandır kurar, mangalı yatak yatak dolaştırarak her yatağı ısıtırdı.. Bu sırada bizlere “haket” (masal) anlatırdı.. 

Ben soğuk kış gecelerine âşıktım...

Memlekete yazın gittiğimizde köye de uğrardık. Karbeyaz’dı dayımların köyünün adı. Sonra ismini değiştirdiler “Yiğityolu” dediler. Belediye yaptılar. Fakat köyde yiğit kalmadı.. Herkes Demirçelik Fabrikası sevdasına işçi olmak için göçtü. Teyzemin oğlu Yamluha, ne zaman köye gitsek mutlaka yanlışlıkla gözlüğümü kırardı. Şimdi o da gözlüklü. Köyde o zamanlar üzüm bağları vardı. İncir, domates, biber, badem..  Badem toplarken Halil Dede bize kızardı.. “Ağaçlara zarar veriyonuz” diye... 

Çocuktuk o zamanlar, “hökere” denilen bahçenin incirlerini hayatım boyunca başka yerde yiyemedim. Bulgur kaynatırlardı köyde. Bize tabağın içinde verirlerdi, üstüne şeker döküp yerdik. İncir pestili yaparlardı. Eşeğe binerdik, çeşmeden su getirirdik. Azize Nenem toprak kapta bulgur pilavı pişirirdi. Yer sofrasında sıcak, yeni pişmiş tandır ekmeği ile yerdik. Şakir Dede havanda ceviz ve şeker döver bize yedirirdi. Peyniri kendileri yapardı, zeytini kendileri toplar tatlandırırlardı. Her şeyi güzeldi köyün.

Ben Karbeyaz’a aşıktım…

Evler sobalıydı. Sobanın üstünde çaydanlık eksik olmazdı. Zaman zaman kestane pişirirdik. Annem bizlere kazak örerdi. Babam radyodan akşam olunca mutlaka ajansları dinlerdi. Biz, arkası yarın ve radyo tiyatrolarını... Ben daha çok radyo tiyatrolarını severdim… Babam kitap okurdu. Bazen sesli okurdu, bizler de dinlerdik. Kitaplara sevgimiz o zamanlarda başladı. Hâlâ yeni bir kitap aldığımda önce onu severim, okşarım, koklarım ve sonra okurum...

Ben kitaplara aşıktım…

Ramazan aylarında oruç tutmak isterdim. Sahura kaldıramazlardı. “Beni kaldırmıyorsunuz” diye kızardım. Babam sahurda bana kâğıt imzalatırdı. ”Niye kaldırmadınız?” deyince imzaladığım kâğıdı gösterirlerdi. Kalkamadım diye üzülürdüm. Bunun için ilk tuttuğum oruca çok sevinmiştim.. Akşamları sofrayı hazırlamaya yardım ederdik. Sıcak sıcak pideler çok güzel kokardı. İftar yaklaşınca annem bir kaba yemek koyar, herhangi bir komşumuza gönderirdi. Bizim soframızda da mutlaka herhangi bir komşumuzdan gelen bir kap yemek olurdu...  

İftar vaktini biz haber verirdik. Top patlamasını ilk duymak çok önemliydi. Mantar tabancalarımızı hazırlardık. Top patlayınca mahalleyi tabanca sesleri kaplardı.  Bayram sabahları erkenden kaldırırlardı bizleri. Gözlerimden uyku akardı. Babam sabah namazının da camide kılınmasının sevap olduğunu söylerdi. Bayram sabahları camide uyuklardım… 

Bayramlarda annem “Gül Baklavası” yapardı. Ramazan Bayramının sabahlarında babam bir parça baklava yiyerek yola çıkardı. Kurban Bayramı sabahlarında kurban etinden yiyene kadar aç kalırdı…

Ben Ramazan Ayına ve Bayramlara aşıktım…

Okunma Sayısı: 2275
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı