"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâm ve şehir

Yasemin YAŞAR
24 Kasım 2018, Cumartesi
İslâm şehirciliği ile alâkalı olarak Batılı pek çok oryantalist kendine özgü hukukî bir yapısı ve yönetimi olmayan, kendi haline terk edilmiş düzensiz, hatta anarşik bir şekilde olduğunu söyler. Oysa yapılan araştırmalar ve arşiv belgeleri aksini ispat etmektedir.

Batılının dediği gibi İslâm şehirciliğinde gelişigüzel bir yayılım değil, tam tersi kendi değerlerinin şekillendirdiği haremlik-selâmlık düsturuna dayalı bir gelişim görülür.

Şehrin, ticaret mekânları, yani çarşı ve bedesten, şehrin kalbi hükmünde olup, halkın yerleşim yerleri dediğimiz mahalleler bu ticarî yapıların gerisinde konumlanmıştır.

Hazreti Peygamber (asm) Yesrib’e hicretten hemen sonra ilk olarak bir mescit, sonra da Medine pazarını inşa etmiştir. Bu yüzden İslâm şehircilik anlayışında Mabet ve Market (çarşı) yan yanadır. Elbette bugünkü anladığımız manada kapitalizmin külliyeleri haline gelen marketlerden bahsetmiyorum.

İslâm şehirciliğindeki bu yan yanalık aslında çok manidardır. Çarşı dünyaya çalışmayı, mabet ahirete çalışmayı hatırlatarak; kıvamı, vasatı, itidali hatırlatan bir hayat tarzını ifade etmektedir. Hele bir de şimdilerde “ölümün” derslerini, hatırlatmasın diye şehrin dışına attığımız makberler (kabir) de şehrin tam merkezinde ise işte o zaman İslâm şehri tam bir mektebe dönüşür. Zira insanın bitmek bilmeyen hırsını, sonunu ve faniliğini hatırlatır makberler.

Yesrip’i, Medine (şehir) haline getiren işte bu mekânların hepsinin birden mektep hüviyetinde olup insanı eğitmesidir.

Medine; merkezinde, mabedi, marketi (çarşısı) makberi (kabirleri), maristanı (hastanesi) medresesi (Okulu), malik hanesi (hükümet binası) ve mahallesi olan şehir demektir. Yani yedi “M”den oluşan hakikî medeniyetin mekânsal organizasyonudur.

İslâm şehirlerinin fizikî yapısı kadar mânevî yapısı da önemlidir. Bu bakımdan şehir kapıları fizikî manada “Din, ilim, siyaset ve ticaret” kapıları iken, mânevî anlamda da adâlet, ilim, ahlâk ve sadâkat kapılarıdır.

Zaten Peygamber Efendimiz (asm), “Ben ilim şehriyim. Ali’de onun kapısıdır.” buyurmaktadır. Bundan iktibasla Hazreti Osman ahlâk, Hazreti Ömer adâlet, Hazreti Ebubekir’de (sıddıkiyet) Sadâkat kapısı değil midir?

Hasılı, İslâm’ın şehircilik anlayışı, oryantalistlerin iddia ettiği gibi karışık ve düzensiz bir oluşum değil, tam tersi, insan odaklı, mâneviyat odaklı, eğitim odaklı, medenî bir plan ve düzendedir.

Okunma Sayısı: 2751
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı