"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tek adam kültü: Seküler tek adamdan muhafazakâr tek adama

Yasemin YAŞAR
23 Haziran 2018, Cumartesi
“Kült” en genel anlamda, “tanrı” kabul edilen şeylere bağlılığı ifade eden söz ve hareketlerde bulunmaktır.

“Tek adamlık” kültü de eski çağlardan günümüze kadar devam eden bir külttür. İnsanoğlu ene mekanizmasını doğru kullanmadıkça kendini kutsayacak, kendini kutsamanın bir aksi olarak da kutsal saydığı tek adam, kutsal lider, tanrı kralları üretecektir.

Babil kralı Hammurabi’den bu yana yöneticiler çoban, yönetilenler sürü olarak tasavvur edilmiş ve bu “çoban-sürü” metaforu özellikle Ortadoğu kültürünün vazgeçilmezi olmuştur.

Eski Mısır’da, Hint ve İran’da krallar tanrıların yeryüzündeki tecellisi, cisim giymiş hali olarak görülmüş ve yarı tanrılık atfedilmiştir. Bu kavimlere gönderilen peygamberlerin en büyük mücadelesi ise tevhit akidesini sağlamlaştırmak ve kral-tanrı şeklinde sistemleştirilen sömürü düzenini, kula kulluk sistemini ortadan kaldırmak olmuştur. Yani şirki işmam eden, tevhit akidesini bozan kutsal kral, tanrı kral geleneğini yıkıp yerine tevhide, ahlâka, adalete, hakkaniyete dayalı bir sistem, düzen ve hayat formu yerleştirme mücadelesi içerisinde olmuşlardır.

Dinler tarihine bakıldığında gerek politeist dinler, gerekse tek tanrılı dinlerde bu çoban-sürü, tanrı kral, tek adam kültü farklı şekillerde devam etmiştir. Bu tek adamlık bazen seküler bir tek adam bazen de muhafazakâr kutsal adam şekline girmiş ve gönderilen peygamberler bu şirkalud düzeni, tevhit eksenli bir hayat formuna çevirmeye uğraşmışlardır. Meselâ Hırıstiyanlık, gerek Yahudiliğin belirli kollarının işbirliği gerekse Roma İmparatorluğu’nun baskısı ile çok zulümler görmüş, sonra zaman içerisinde Roma’da resmî din haline gelmiş ve Pavluscu Hıristiyanlık, Saint Augustinus ile Roma, Tanrının şehri, “Tanrı Devleti” haline dönüşmüştür.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Eski Roma’da, Yunanın iki dehası vardı. Bir asıldan tev’emdi. Biri hayalaluddur biri maddeperestti. Su içinde yağ gibi imtizac olmadı. Mürür-u zaman istedi, medeniyet çabaladı, Hıristiyanlıkta çalıştı. Temzicine muvaffak hiçbiri de olamadı...

Tanrı-kral, kutsal insan sistemiyle mücadele eden Hz. İsa dahi kendi müntesipleri tarafından mürur-u zamanla tanrılaştırıldı. Devam eden süreçte de kutsal papazlar, kutsal din adamları kültünü doğurdu. Batı Romanın çöküş sürecinde, ruhanî güçlerin dünyevî güçler üzerindeki baskısından kurtulmak adına tanrı-kral metaforunu çağrıştıran bir dönüşüm yaygınlaştı. Sonra bu sömürü düzeni tek adamcıklar, kutsal insanlar vs, hastalığından kurtulan Avrupa bu hastalığı doğu memleketlerine bulaştırdı ve ilerleyen zamanda her bir İslâm devletinin başına diktatörler yerleştirdi.

Şam’da yirmi yedi yıl valilik ve on sekiz yıl halifelik yapmış Hz. Muaviye, ümmetin başına halife olmasını, Allah’ın bir lütfu olarak sunmuş ve yaptığı zulümleri halka Allah’ın bir cezası olarak lanse etmiştir.

Oysa dört halife devrinde hiçbir halife kendini vazgeçilmez ve kutsanmış olarak görmemiş ve Halifetullah kavramını kullanmamıştır.

Kutsal melik, saltanat rejimi, saray geleneği vs. gibi “tek adamlığı” hatırlatan ve temelinde sömürü ideolojisi olan bir sistem, Hz. Muaviye sonrasında Emevi, Abbasi, Memlûk halifelerinin çoğunda görülmeye başlamıştır. Bu sistemin işlerlik kazanmasının temel saiki, ümmet nazarında iktidarlarına kutsallık, meşrûiyet kazandırmak ve yaptıkları her yanlışa ve zulme karşı tepki ve direnişi kırmaktır.

Toplumda zulme ve keyfi uygulamalara karşı adalete dayanan muhalefet ve duruşu bastırmaya hizmet eden bu kült bu günlerde de seküler kimlikli tek adamlıktan, muhafazakâr kimlikli tek adam kültüne dönüşmüş bulunmaktadır.

İslâm memleketlerinde ve kendi ülkemizde neden kuralların değil de kralların hâkim kılınmaya çalışıldığı bu ilk çağ ve ortaçağ kültünün neden tekrar hayatlandırılmaya çalışıldığını düşünmek gerekir.

İşin garip bir tarafı da bugün cumhuriyeti, parlamenter sistemi bu ülkeye getirdiğinden dem vurarak “tek adam” kültünü benimseyenler (Kemalistler), bugünkü tek adama karşı çıkıyorlar. Yani tek adam zihniyetine karşı çıkanlar tek adamın ismine karşı çıkmadığı gibi, tek adamın ismine karşı çıkanlar da tek adam zihniyetine karşı çıkmıyor.

Dolayısıyla adı ne olursa olsun ister Kemalist sistem, ister ‘reisçi’ sistem, aynı zihniyet, aynı sömürü sistemi, aynı algıdan başka bir şey değildir. Kemalist sistem ile ‘reisci’ sistem arasındaki tek fark, Kemalist sistem daha Batılı ve Batı tipi modernleşmeyi esas alarak idealini gerçekleştirmeye çalışmış ve bunu baskı ve zor kullanarak yapmış ve muhafazakâr kesimin hepsini kucaklayamamıştır.

Şimdilerde ise geçmişteki ezilmişliğin acısı ve özlemi olarak muhafazakârların içinden çıkacak bir halifetullah beklentisi hortlatılmış ve tek adamlık sistemi seküler tek adamlıktan muhafazakâr tek adamlığa geçerek yaşatılmaya çalışılmaktadır.

Kutsallaştırılan, beklenen, özlenen ve iktidarını itikatlaştıran bir lider beklentisi kulaklara çalınmaya başlanmış bu millete başka bir tuzak da bu şekilde hazırlanmıştır.

Hasılı, bu kafa değişmedikçe, zihinler demokratikleşmedikçe, istidatların bir havuzda eritildiği istişari sistem gelmedikçe, bazılarının M. Kemal’leri, bazılarının şeyhleri, hocaefendileri, bazılarının da reisleri olmaya devam edecektir.

Güç, iktidar, servet ne kadar paylaşılırsa o kadar Rahmanî, ne kadar tek adam ve tek elde olursa o kadar şeytanî olacağı unutulmamalıdır vesselâm.

Okunma Sayısı: 4246
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rauf Hakan

    24.6.2018 01:20:21

    Güzel bir yazı, ancak Hz.Muaviye için "..yaptığı zulümler.. " ifadesi gözden kaçmış bir ifade diye düşünüyorum.

  • Semih

    23.6.2018 18:23:10

    Eh elinize sağlık. Bağlantılar fevkalade isabetli olmuş. İşin garip tarafı dediginiz kısım gerçekten şaşılacak bir durum. Düşününce arka planda hep deccalizm etkisini anlıyor insan yada ifşa komitesi veya mutaharriki bizaat değiliz bil vasıta i mutaharrikiz mi dersiniz. Tek çözüm bu kafanın demokratikleşmesi yoksa hep aynı kapıya çıkacaz, aynı hatalar tekrarlanacak.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı