Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Meclis tatile girdi

TBMM, alınan karar gereği 1 Ekim 2006 tarihine kadar tatile girdi. TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Meclisin yoğun bir çalışma dönemi geçirdiğini belirterek, çalışmalarda emeği geçenlere teşekkür etti. Yakut, Genel Kurulu, 1 Ekim Pazar günü saat 15.00’te toplanmak üzere kapattı.

TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil yönetiminde önceki gün saat 14.00’te çalışmalarına başlayan Genel Kurulda, birleşimi daha sonra Sadık Yakut yönetti. Bütçe kanunlarında yer alan bazı hükümlerin ilgili kanunlara alınması, yap-işlet modelli santral sözleşmelerinin özel hukuk statüsüne alınması, birinci sınıf mülki idare amirliği ihdas edilmesini öngören düzenlemelerin de aralarında bulunduğu 5 tasarı ve teklif, yaklaşık 15.5 saat süren görüşmeler sonrasında kabul edilerek yasalaştı. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, yaptığı konuşmada, Meclisin yoğun bir çalışma temposu geçirdiğini belirterek, ‘’Yaptığımız iş anormal... Bir parlamento 15.5 saat aralıksız çalışır mı? Senede bir, iki, üç defa çalışır. Ama her gün olur mu, yapmayın arkadaşlar. Burada çoğunluğun hissiyatını dile getiriyorum, siyasi polemik yapmıyorum’’ dedi.

“143 YASA ÇIKTI’’

AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik de yaptığı konuşmada, 22. Dönem Parlamentosu olarak 773 tasarı ve teklifin yasalaştırıldığını, 4. yasama yılında ise 143 yasanın çıktığını anlattı. Bunun, geçmişle karşılaştırılmayacak bir çalışma olduğunu kaydeden Çelik, ‘’Milletimizin bize yüklediği sorumluluk çerçevesinde 4 yılımızı dolu dolu geçirdik. 4 yıl milletvekilliğin hakkını vererek bugüne geldik. Türkiye, çok zaman kaybetmişti. Bunu kapatmak için gerekirse sağlığımızdan, gerekirse özelimizden fedakarlık yapmamız gerekiyordu, bunu yaptık’’ dedi.

Meclis çalışmalarında emeği geçen herkese teşekkür eden Çelik, milletvekillerine iyi tatiller dilerken, ‘’5. yasama yılında bütün arkadaşların dönmesini diliyorum’’ dedi.

Anayasaya göre, Meclis bir yasama yılında en çok 3 ay tatil yapabiliyor, TBMM ara verme ve tatil sırasında doğrudan doğruya veya Bakanlar Kurulunun istemi üzerine Cumhurbaşkanınca toplantıya çağrılabiliyor. Ayrıca, TBMM Başkanı da doğrudan doğruya veya milletvekillerinin beşte birinin (110) yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantı çağrısı yapabiliyor. Ara verme veya tatil sırasında toplanan TBMM’de, öncelikle olağanüstü toplantıyı gerektiren konu görüşülmeden ara verme veya tatile devam edilemiyor.

/ ANKARA

02.07.2006


 

Çankaya veto etmeli

Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu eski başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Mecliste kabul edilen Terörle Mücadele Kanununun anayasaya aykırı olduğunu belirterek Çankaya tarafından veto edilmesini istedi. Prof. Dr. Kaboğlu, yeni TMK ile ilgili “Metnin geneli zaten insan haklarına saygıyla ilgili sorunlu. Anayasayla ilgiliyse ciddi biçimde aykırılıkları var” dedi. Kaboğlu, özgürlüğü savunan kesimlerin bu kanunu soğukkanlı bir biçimde tartışmaları, karşı çıkmaları, gerekli değişikliğin sağlanması için mücadeleyi vermeye devam etmeleri gerektiğini de ekledi.

İSTANBUL - Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Meclis Genel Kurulu’nun kabul ettiği Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) değişiklik tasarısının “Anayasa’ya aykırılıklar “ içerdiğini, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yasayı Meclis’e geri göndermesi gerektiğini söyledi.

Meclis’in kabul ettiği metnin yürürlüğe girmesi için Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması ve Resmi Gazete’de yayınlanması gerekiyor. TMK tasarısına karşı eylem yürüten hak savunucuları, şimdi Sezer’in değerlendirmesini bekliyor.

Prof. Dr. Kaboğlu, TMK’de değişiklik tasarısıyla ilgili “Metnin geneli zaten insan haklarına saygıyla ilgili sorunlu. Anayasa’yla ilgiliyse ciddi biçimde aykırılık olasılıkları var” dedi. Kaboğlu, “özgürlük ve güvenlik arasındaki dengenin güvenlik yönünde bozulduğunu” belirttiği metnin Anayasa’ya aykırılıklarını ilk elde, şöyle özetledi.

Hakların özüne dokunuyor: Anayasa’nın 13. maddesinin düzenlediği hakların ve özgürlüklerin özüne dokunma yasağına, demokratik toplumun ölçülülük ilkesine aykırılık taşıyor. Oysa, Anayasa’nın 13. maddesi şöyle diyor:

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

İfade özgürlüğüne aykırılık: Anayasa’nın 26. maddesi ifade özgürlüğünü güvenceye alıyor. TMY’de değişiklik tasarısıysa ifade özgürlüğünü sınırlıyor.

Uluslararası antlaşmalara aykırılık: Anayasa’nın 90. maddesine göre, Türkiye’nin onayladığı uluslararası antlaşmaların öncelik taşır. Ancak tasarı, insan hakları hukukuna, Türkiye’nin onayladığı insan hakları belgelerine aykırı. Kaboğlu, Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’ya aykırı ögelerin ayıklanmasını isteyerek, yasayı Meclis’e geri gönderebileceğini söyledi. Kaboğlu, “Dileğimiz, Cumhurbaşkanı’nın yasayı ciddî bir biçimde inceleyip Meclis’e iade etmesi. Geri göndermezse, bu kendisinin metinde Anayasa’ya aykırılık kuşkusunun bulunmadığı anlamına gelecektir.” diye konuştu.

KAYGIM DÜŞÜNCENİN CEZALANDIRILMASI

Kanunun yürürlüğe girmesi halinde, terörün değil düşüncenin cezalandırılmasından kaygılı oldğunu belirten Kaboğlu, “Endişem terörü önlemek adına, gerçekten terör eylemlerine başvuran kişi ve örgütlerin değil, fikrin cezalandırılması. Basının, kitle iletişimden yararlanarak düşüncelerini açıklayan aydınların, gazetecileri baskı altına alınması” dedi.

Kaboğlu, bu durumda, kolluk güçlerine, savcılara verilen yetkiyle zaten esmekte olan özgürlükler karşıtı dalganın daha büyüyeceğini belirterek şöyle devam etti:

“Tabiî ki, hepimizin ortak amacı güvenlikli bir toplumda yaşamak. Şiddet hepimizi etkiliyor. Güvenlik özgürlükleri kullanmak için temeldir. Ama, bir de deneyimimiz var: 2002’den 2004 ortalarına kadar birçok reform yaptık. Bu reform sürecine rağmen emniyetten, yargı organlarından kaynaklanan birçok aykırı uygulamaya da şâhit olduk. Özgürlüklerin güvencesine, insan haklarına aykırı uygulamaların yanı sıra, mevcut özgürlükleri sınırlayan yasalar da daha katı uygulandı.”

Kaboğlu, özgürlüğü savunan kesimlerin bu yasayı soğukkanlı bir biçimde tartışmaları, karşı çıkmaları, gerekli değişikliğin sağlanması için mücadeleyi vermeye devam etmeleri gerektiğini de ekledi.

/ İSTANBUL

02.07.2006


 

Gül’den TMK savunması

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, TMK’nın, terörle mücadelede suçlunun suçunu delillendirmek için çıkarıldığını belirterek, “Terörle Mücadele Kanunu hakkında konuşanların, çıkmış olan kanunu alıp okumalarını tavsiye ederim. Kanunun ilk taslağını alarak çok büyük yorumlar yaptılar. Ama TBMM, bunu alıp inceledi ve bir çok kaygıları giderdi ve çok iyi bir hale getirdi” dedi.

usya’daki temaslarının ardından eşi Hayrunnisa Gül’le Kayseri’ye gelen Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, gazetecilerin TMK ile ilgili soruları üzerine kanunun terörle mücadelede suçlunun suçunu delillendirmek için çıkarıldığını söyledi. Gül, ‘’Terörle Mücadele Kanunu hakkında konuşanların, çıkmış olan kanunu alıp okumalarını tavsiye ederim. Kanunun ilk taslağını alarak çok büyük yorumlar yaptılar. Ama TBMM, bunu alıp inceledi ve bir çok kaygıları giderdi ve çok iyi bir hale getirdi’’ dedi. Türkiye’de işkenceye ‘’sıfır tolerans’’ tanındığını, işkence ve baskının artık olmadığını, insanlara zorla suçunun itiraf ettirilmediğini ifade eden Gül, bunun Türkiye için önemli bir adım olduğunu kaydetti. Bakan Gül, şöyle devam etti: ‘’Eskiden kurunun yanında bir çok yaş da yanıyordu. Suçluyu nasıl suçu yaptığına itiraf ettireceksiniz? Bunun için suçu delillendirmeniz gerekiyor. Bunun için yasa çıktı. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu da bu çerçeve içinde hazırlandı ve çıkacak. Ayrıca bir de ceza kanununda zaten suç olan olaylar terör bağlantısında yapılırsa o zaman terör kanunu içine giriyor. Bu suçların hepsi zaten ceza kanunumuzda suçtur ve cezaları vardır. Ama terör örgütü bunu yaparsa Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde değerlendirilecek. Bir de silahlı mücadele yapmayan, şiddete karışmayan insanlar bu kanunun içine girmiyor. Onun için bu eleştiriyi yapanların çıkan kanunu iyi okumalarını tavsiye ediyorum.’’

/ KAYSERİ

02.07.2006


 

Erdoğan: Dünya yanıyor, görmezlikten gelemeyiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Addis Ababa’da milyonlarca çocuk ölümü beklerken, Telafer, Kerkük acı çekerken, Gazze alev alev yanarken Ankara’da, Londra’da, Paris’te Washington’da insanların huzurundan mutlaka bir şeyler eksilecektir” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ile Filistin arasında yaşanan son gelişmeleri değerlendirirken, 8 bakanın, 50'den fazla milletvekili ve yerel yöneticinin kaçırılmış olmasını anlamakta zorlandığını, bu durumu Ortadoğu barışına katkı olarak görmediğini söyledi. Başbakan Erdoğan,''Birleşmiş Milletlerin yaklaşım tarzlarıyla ters. Ters olduğu kadar uluslararası diplomasi açısından da cidden çok çok yanlış bir tavır, yanlış bir yaklaşım tarzı. Bizler bu diplomasi trafiğimizi daha da genişleterek görüşmelere devam edeceğiz. Biz bunu bir yerde sadece İsrail-Filistin arasındaki bir olay olarak görmüyoruz. Ortadoğu'nun ve insanlığın ortak sorunu olarak görüyoruz" dedi.

Başbakan Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde ‘’The Glocal Forum’’ tarafından düzenlenen 5. Glokalizasyon Konferansı’ında yaptığı konuşmada ise şunları söyledi: ‘’Türkiye olarak medeniyetlerin çatışmasının değil, barışın egemen olduğu, farklı kültürlerin özellikle birbirini desteklediği ve birbirleriyle zenginleşerek bir arada yaşadığı bir dünya için var gücümüzle çalışıyoruz. Son yıllarda, özellikle 11 Eylül’den sonra yaşadığımız gelişmeler, medeniyetler ittifakına olan ihtiyacı her geçen gün biraz daha ortaya koymaktadır. Addis Ababa’da milyonlarca çocuk ölümü beklerken, Telafer, Kerkük acı çekerken, Gazze alev alev yanarken Ankara’da, Londra’da, Paris’te Washington’da insanların huzurundan mutlaka bir şeyler eksilecektir. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Zira küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. Öyleyse adaleti, refahı, mutluluğu, barışı insan hak ve hürriyetlerini, insanca yaşamayı talep ederken, bunu bireysel, lokal olarak asla düşünmemeliyiz. Tüm insanlık için talep etmeliyiz. Bu konuda ne dil ayrımı yapabiliriz, ne din ayrımı yapabiliriz, ne kültürayrımı yapabiliriz, ne insanların zenginliği, fakirliği noktasında ayrım yapabiliriz, ne de insanları siyah-beyaz diye bir ayrıma tabi tutabiliriz.’’

/ ANKARA

02.07.2006


 

Ağar: İttifakı milletle yaparız

Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’Biz ittifakı sadece milletle yaparız’’ diyerek, Türkiye’de değerler üzerinden siyaset yapılamayacağını söyledi.

Tekkeköy ilçesinde bazı açılış ve temel atma törenlerine katılmak üzere Samsun’a gelen Mehmet Ağar, bir süre önce okula giderken, başka bir lise öğrencisinin silâhlı saldırısı sonucu hayatını kaybeden Ahmet Genç’in babası DYP İl Başkan Yardımcısı Sinan Genç'e başsağlığı ziyaretinde bulundu. Tekkeköy ilçesine hareketinde önce gazetecilerin sorularını da cevaplayan Ağar, bir soru üzerine, ‘’Bizim işimiz koalisyon kurmak değil, bizim işimiz iktidar olmaktır’’ dedi. Ağar, hiçbir partiye önyargılı olmadıklarını ifade etti. Rahşan Ecevit’in temaslarıyla ilgili bir soru üzerine ise, ‘’Biz ittifakı sadece milletle yaparız’’ diyen Ağar, şöyle konuştu: ‘’Biz, 60 yıldır bir büyük merkez sağ geleneğe sahibiz. Türkiye’de değerler üzerinden siyaset yapılamaz. Değerler milletin tümünün değerleridir. Millet, Cumhuriyet’e tümüyle bağlıdır, sadakat içindedir. Türkiye’de Cumhuriyet’in temelleri tartışma konusu yapılamaz. Ama milletin millî ve mânevî değerlerine bu değerler manzumesi içinde saygı gösterilecektir. Dolayısıyla siyasette millete akıl öğretmek yerine milletin gösterdiği istikamete gitmenin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Merkez sağ budur zaten. Merkez sağ millete çekidüzen veren, tepeden bakan değildir. Milletin talepleriyle ülkenin gerçeklerini örtüştürmesini bilen bir siyaset tarzıdır. Ben DYP Genel Başkanı olduğum günden bu yana istikrarlı sürdürdüğümüz politikanın temelinde bu vardır.’’

“Güç ve irade millete aittir”

Türkiye’nin iyi yönetilemediğini öne süren Ağar, “Yönetilemeyen bir Türkiye vardır. Türkiye’yi daha iyi yönetilir hale getirmenin modellerini çalışıyoruz. Modelleri elimizde hazırdır, bunu seçim zamanı halkla paylaşacağız. Çok daha iyi yönetilen, dünyada söz sahibi olan bir Türkiye’yi milletle beraber yapmanın kararlığı içindeyiz. Bunun zor tarafı yoktur. Onun için DYP, milletin talepleri dışında bir siyaset anlayışına geçit vermez. Güç ve irade millettedir. O

irade Türkiye’yi düze, rahatlığa ve huzura taşıyacaktır’’ dedi.

Anamuhalefet lideri Baykal'a eleştiri

Büyük Samsun Oteli’nde partililerle bir araya da gelen Ağar, iktidarın başarısız olduğunu, ancak bu meseleyi siyasî temeller üzerine oturtmak yerine rejim meselesi haline getirmeyi doğru bulmadıklarını ifade etti. Siyasî işbirliği, siyasî diyalog ve destekleme gibi kavramlarının ayrı şeyler olduğunu belirten Ağar, ortaya koydukları tavırdan kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti: ‘’Bu nedenle arsamıza kaçak gecekondu inşa etmenin önüne geçmek hepimizin siyasette temel vazifesidir. Bunu tabii bugünkü anamuhalefet liderinin kavrayamamasını ben normal görüyorum. Yani nerede görülmüştür ki kendi partisinin öncülüğünde bir cephe oluşacak, bu cepheyle de yeni siyaset oluşacakmış... Biz de onun oyununu bozunca büyük bir üzüntü içerisindeymiş. Şimdi kendisine destek verecek, kendisini merkez sağda zannedenlere de buradan başarılar diliyorum. Hepsinin yolları açık olsun. Onların işi ayrı, bizim işimiz ayrı. Demek ki onlar kendilerini merkez sağda zannediyorlarmış, esasında soldalar; bu şekilde gerçek çizgilerine oturmuş olurlar. Buradan kimseyi de tehdit etmem. Yani toplumda herkes istediği gibi düşünebilir, istediği gibi hareket edebilir, istediği gibi yaşayabilir, bu bizim meselemiz değildir.’’

Türkiye’nin hızla bir seçim sürecine girdiğini de öne süren Ağar, iktidara en yakın partinin DYP olduğunu savundu.

/ SAMSUN

02.07.2006


 

Avrupalı Müslümanlar İstanbul’da buluştu

Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanların problemlerini tartışmak amacıyla gerçekleştirilen ‘Avrupa Müslümanları Konferansı’ dün başladı. Toplantının ilk oturumunda, kimlik, vatandaşlık, fırsatlar ve aşılacak engeller konuları üzerinde duruldu.

İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ‘’İslâm korkusu bazı Batılılar’ın ruhuna yüzyıllardan beri derinlemesine işlemiştir ve çoğunlukla İslâm hakkındaki birtakım modası geçmiş görüşlere dayanmaktadır’’ dedi.

Prof. Dr. İhsanoğlu, Ceylan Intercontinental Oteli’nde başlayan ve bugün sona erecek olan ‘’Avrupa Müslümanları Konferansı 2006’’nın açılışında yaptığı konuşmada, günümüz sosyo-ekonomik şartları altında Batı’da Müslüman cemaatlerin varlığına ihtiyaç bulunduğunu vurgulayarak, bunun hem İslâm dünyası, hem de Batı ülkeleri için faydalı olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Müslümanlar, Avrupa toplumlarının dışındaki yabancılar olarak gösterilmektedir. İslâm, Batı normları ve değerleriyle temelden uyumsuzmuş gibi ve Batı’nın güvenliğine ve hayat tarzına karşıymış gibi tanıtılmaktadır. Kısacası, Müslümanlar sıklıkla ‘içimizdeki düşman’’ olarak gösterilmektedir. Yaratılan bu hava içinde Batı’daki birçok Müslüman hayal kırıklığı, tedirginlik içinde bulunmakta, ayrımcılığa, yanlış anlamalara, düşmanca tavırlara maruz kalmakta ve güvenliğinden endişe eder hale gelmektedir.’’

Konunun Avrupa’yı ilgilendiren bir problem olduğunu, bu durumda Avrupalı Müslümanlara ilişkin sorunları Avrupa hükümetleri ve kurumlarının ‘’kendi Müslüman vatandaşları’’ ile işbirliği içinde çözmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. İhsanoğlu, ‘’Batı ülkelerinin vatandaşları olan kardeşlerimizi, bulundukları toplumlarla bütünleşmeye ve onların faal ve üretici üyeleri olmaya çağırıyoruz’’ dedi.

İsrail’e baskı uygulansın

İslâm Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu İsrail’in bir askerinin kaçırılması gerekçesiyle önceki gün Gazze’ye saldırmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Hadiseler başladığı günden itibaren taraflarla görüşmelere başladık. Ayrıca Rusya, BM Genel Sekreterliği, AB Yüksek Temsilciliği ile temaslara geçtik. Tecavüzlerin durdurulması lazım. Aksi taktirde hadise çok daha vahimleşir. İsrail’in Filistinlileri, Filistin’in altyapısını hedef alan saldırıları, bakanları kaçırması, seçilmiş milletvekillerini gece yarısı haksız baskınlar yaparak götürmesi uluslararası hukuka, kanunlara tamamen aykırı bir iştir. Biz Birleşmiş Milletler’i, AB Güvenlik Konseyi’ni göreve davet ediyoruz. Ve uluslararası camianın İsrail üzerine baskısını icra etmesini istiyoruz.” İKÖ olarak Filistin tarafıyla da görüşmeleri olduğunu belirten İhsanoğlu, Filistinleri akl-ı selim davranmaya, sorumsuzca adımlar atmamaya davet ettiklerini söyledi. Filistinlilerin kendi davalarına hizmet etmeyecek adımlar atmalarının çok pahalıya malolduğunu onlara söylediklerini ifade eden İhsanoğlu, olaylar sonrasında Avrupadan bekledikleri tepkinin gelmediğini dile getirdi.

/ İSTANBUL

02.07.2006


 

Sezer, Kamu Denetçiliği Kurumu Yasasını veto etti

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 5521 sayılı “Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’’nu, bazı maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için, TBMM’ye geri gönderdi.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Sezer tarafından yayımlanması uygun bulunmayan, “Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’’, 3, 4, 9, 11, 13, 15, 22, 26, 30, 33, geçici 1. ve 41. maddelerinin bir kez daha görüşülmesi için, TBMM Başkanlığı’na iade edildi. Kararın gerekçesinde, “Anayasal sistem, TBMM’ye bağlı, ‘idare’nin eylem, işlem, tutum ve davranışlarını inceleyip, araştıran bir kurum oluşturulmasına olur vermemektedir. Yasamanın yürütmeyi denetlemesi, yalnız siyasal denetimi kapsamakta ve denetim yolları Anayasa’nın ‘yasama’ bölümünde düzenlenmektedir. bunun dışında, TBMM Başkanlığına bağlı bir kamu denetçiliği kurumu oluşturulması anayasa’ya göre olanaklı değildir. İdarenin eylem ve işlemlerinin yargısal denetim dışında incelenip araştırılması, ancak yürütmenin kendi içinde oluşturacağı denetim kurum ya da birimleriyle olanaklıdır.’’ denildi.

/ ANKARA

02.07.2006


 

Türk medyasına AB kimliği

Merkezi Hollanda’da bulunan Avrupa Gazeteciler Cemiyeti Türkiye Temsilciliği, Avrupa Birliği Basın Kartı dağıtımına başlayacak.

Avrupa Gazeteciler Cemiyetinden yapılan yazılı açıklamada, Avrupa Birliğinin 20 resmi dilinin yer aldığı basın kartına sahip gazetecilere, yurtdışına gerçekleştirecekleri seyahatlerde AB üyesi ülkelerin elçilik ve konsolosluklarından vize kolaylığı sağlayacak. Türk medya mensuplarının, Avrupa Birliğine üye ülkelere vizesiz seyahat edebilmeleri için Avrupa Birliği nezdinde resmi girişin başlatıldığı belirtilen açıklamada, bu konuda Brüksel’de sürdürülen çalışmaların son aşamaya geldiği bildirildi. Açıklamada, Avrupa Birliği Basın Kartı almak isteyen Türk basın mensuplarının Avrupa Gazeteciler Cemiyeti üyesi olma zorunluluğu bulunmadığını ifade edildi. Avrupa Birliği Basın Kartı almak isteyen Türk gazetecilerin, Avrupa Gazeteciler Cemiyetine İngilizce yazılmış dilekçeyle, çalıştıkları yayın kuruluşlarından alacakları mesleği icra ettiğini gösteren belge ve yayınlanan haber çalışmalarıyla birlikte Olgunlar Sokak No:26 Kat 4/10 Bakanlıklar-Ankara adresine başvurmaları gerekiyor.

/ ANKARA

02.07.2006


 

Terör mağdurlarının yarısı köylerine geri döndü

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, 31 Mayıs 2006 tarihi itibariyle güvenlik nedenleriyle göç eden yaklaşık 359 bin 339 kişiden 140 bin 589’unun geçmişte yaşadıkları köylerine geri dönüşünün sağlandığını söyledi.

Aksu, başta güvenlik olmak üzere çeşitli nedenlerle köylerinden ayrılan ailelerden gönüllü olarak geri dönmek isteyenlerin, güvenlik içinde geri dönüşlerinin sağlanması amacıyla 1994 yılında “Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi” başlatıldığını belirtti. Projenin 14 ilde uygulandığını hatırlatan Aksu, şöyle konuştu: “31 Mayıs 2006 tarihi itibariyle güvenlik nedenleriyle göç eden yaklaşık 359 bin 339 vatandaşımızdan 140 bin 589’unun eskiden yaşadıkları köylerine geri dönüşleri sağlanmıştır. Göç eden nüfusun üçte birinden fazlasının geri dönüşünün sağlandığı göz önüne alınırsa projenin başarılı bir şekilde uygulandığını söylemek mümkündür” diye konuştu.

/ VAN

02.07.2006


 

TRT'de adaylık süreci yeniden başlıyor

TRT genel müdürü seçimi için adaylık sürecinin yeniden başlatılacağı belirtildi.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in TRT Genel Müdürlüğü’ne Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şahin’in atanmasına ilişkin kararnameyi iki kez iade etmesinin ardından, TRT Genel Müdürlüğü için isimleri Şahin ile beraber Başbakanlık’a bildirilen Muhsin Mete ve Kemal Madenoğlu’nun adaylıktan çekildiği kaydedildi. Bunun üzerine, Başbakanlık’tan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) iletilen yazıyla, TRT’ye genel müdür ataması için sürecin yeniden başlatılması istendi. Alınan bilgiye göre, Üst Kurul’un, yapacağı ilk toplantıda genel müdür adaylığı için sürecin yeniden başlatılması ve başvuru tarihi konularını ele alması bekleniyor.

/ ANKARA

02.07.2006


 

Her yıl bin 350 çocuk dayaktan ölüyor

Ege Üniversitesi (EÜ) Hemşirelik Yüksekokulu Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Aynur Uysal, Türkiye’de her iki kişiden birinin çocuğunun dövülmesi gerektiğini düşündüğünü ve her yıl bin 350 çocuğun dayaktan öldüğünü söyledi.

“Aile İçi Şiddet Kurbanlarının Demografik Değerlendirilmesi” konulu çalışmasında çocuk şiddetini araştıran Yrd. Doç. Dr. Uysal, çocuk yaşı arttıkça fiziki istismarın azaldığını, 0-3 yaş arası çocukların yüzde 76’sının aile istismarıyla karşı karşıya kaldığını belirtti. 16 yaşından büyük çocukların ise aile dışı istismara uğradığını vurgulayan Uysal, “Dayak yiyen anne çocuğunu daha sık dövmekte, ayrılmış ailelerde çocuklara yönelik şiddet yaygın olarak uygulanmaktadır. Eşini döven erkeklerin, çocuklarını da dövme eğiliminde olduğu bilinmektedir. Yine ailede boşanma, ayrılma gibi riskli durumlarda çocuğa yönelik şiddet artmaktadır” dedi. Kız çocukların daha çok şiddet gördüğünü belirten Uysal, “Anne, eşinden cinsel şiddet görüyorsa kızının babası tarafından istismar edilme ihtimali 6.5 kat artmaktadır. Şiddete bağlı çocuk ölümlerinin yüzde 80’inde katil zanlısı, baba olarak karşımıza çıkmaktadır.” diye konuştu. Uysal, Sosyal-İktisadi Araştırmalar Merkezi’nin (SİAR) verilerine göre, her yıl bin 350 çocuğun dayaktan öldüğünü, 30 milyon çocuğun ise sokaklarda şiddetle burun buruna yaşadığını söyledi.

Aile içi şiddete şahit olan çocuklarda, şiddete doğrudan maruz kalanlarda olduğu gibi davranış, somatik ve duygu problemleri görüldüğünü kaydeden Aynur Uysal, “Erkek çocuklar, okul gibi ev dışı sosyal ilişkilerinde daha saldırgan oluyor. Kız çocuklar ise içe kapanık, pasif ve asosyal olma eğiliminde” dedi.

/ İZMİR

02.07.2006


 

Yargıtay’dan basın özgürlüğüne vurgu

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, gazeteci Serdar Akbıyık’ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Danışmanı Cüneyd Zapsu’ya, ‘’kişilik haklarına saldırıda bulunduğu’’ gerekçesiyle tazminat ödemesine ilişkin mahkeme kararını bozdu.

Cüneyd Zapsu, 26 Haziran 2006 günlü Star Gazetesi’nde ‘’Cüneyt Abi Faturası’’ başlıklı haberde, ‘’Fındığa Cüneyt Zapsu faturası bindiriliyor. Fiskobirlik maliyetinin altında fındık satacak’’ şeklindeki yazıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle manevi tazminat dâvâsı açtı. Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Zapsu’nun ‘’kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu’’ gerekçesiyle, Akbıyık’ın manevi tazminat ödemesine karar verdi. Serdar Akbıyık, kararı temyiz edince dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne geldi.

Edinilen bilgiye göre, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oy birliği ile bozdu.

Dairenin kararında, basın özgürlüğünün Anayasadaki ilgili maddeler ve Basın Yasası ile düzenlendiği, bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı vurgulandı.

Kararda, “Davacının (Zapsu), fındık ihracatı yapması ve Başbakan Danışmanı olması nedeniyle fındık taban fiyatının belirlenmesi konusunda etkili olma olasılığı düşünüldüğünden basının bu yönde yorumu ve eleştiri hakkı bulunduğunun kabulü gerekir’’ denildi.

/ ANKARA

02.07.2006


 

Türkî Cumhuriyetler AB'ye üyeliğimizi istiyor

Kazakistan’da düzenlenen 3. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Çevre Bakanları toplantısına katılmak üzere bu ülkeye giden Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Türkiye’ye döndü.

İstanbul Atatürk Havalimanı çıkışında soruları cevaplayan Bakan Pepe, Almatı’da yapılan toplantıda ağırlıklı olarak ekoturizm üzerinde durulduğunu anlattı. Toplantıda bir sonuç bildirgesinin de yayınlandığını kaydeden Pepe, EİT içerisinde gelişmekte olan 10 ülke olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: ‘’Bu ekonomik işbirliği içerisinde gelişmekte olan 10 tane ülke var. Bunların içerisinde bu işi en iyi bilen yine biziz. Dolayısıyla bizim Avrupa Birliği sürecindeki tecrübelerimizden de fevkalâde istifade etmek istediklerini ifade ettiler. Şunu da rahatlıkla söyleyebilirim: Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan... Bunların tamamı, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmasını fevkalâde canı gönülden arzu ediyorlar. Çünkü bunun arkasından kendilerinin de daha rahat nefes alabileceklerini, kapıları olabileceğini düşünüyorlar.’’

/ İSTANBUL

02.07.2006


 

Dilovası’nda iki mahallenin boşaltılması istendi

Gebze’nin Dilovası beldesindeki sanayi atıklarının ç evre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, çalışmalarının büyük bölümünü tamamlayarak, taslak rapor hazırladı.

TBMM Dilovası Araştırma Komisyonunun taslak raporunda, Organize Sanayi Bölgesi (OSB) içindeki Yeni Yıldız Mahallesi ile Fatih Mahallesi’nin boşaltılması önerildi. Raporda, “Bu mahallelerin kamulaştırma çalışması bir an önce tamamlanmalıdır. Sanayicilerin, çevre kirliliğinin giderilmesindeki duyarlılıklarının göstergesi olarak, kamulaştırma maliyetinin Dilovası OSB yönetimcinde karşılanması uygun olacaktır’’ denildi. Sorunların ve çözüm önerilerinin sıralandığı raporda, çevresel kirleticiler göz önüne alındığında, Dilovası’nda öncelikli müdahale edilmesi gereken bir halk sağlığı sorunu olabileceği uyarısında bulunuldu. Rapora göre, Dilovası’nda kanserden kaynaklı ölümler, Türkiye ortalamasından 2.6; dünyadakinden ise 2.7 kat daha fazla görülüyor. Bölgenin tıbbi afet bölgesi olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği konusunda karar verilmesi istenen raporda, Dilovası’nda sağlık kayıtlarının düzenli ve kapsamlı tutulması, sağlık kuruluşlarının niteliklerinin artırılması, bölgede yaşayanlarda biyo izleme yapılması önerildi. Bölgede yapılan incelemelerde, bazı fabrikaların arıtma sistemlerinin olduğu, ancak bunların yetersiz ya da çalıştırılmadığının gözlemlendiği belirtilerek, ‘’Bazı işletmeler genelde arıtma tesislerinin inşası ve işletilmesini külfet olarak görmekte ve bu tesislerin çalıştırılması hususunda isteksiz davranmakta, titizlik göstermemektedir’’ denildi.

/ ANKARA

02.07.2006


 

Kızılay’dan Ünye’ye yardım

Türkiye Kızılay Derneğince Ordu’nun Ünye ilçesinde aşırı yağışlar sonucu meydana gelen sel ve heyelan felaketi nedeniyle bölgeye yardım malzemesi gönderildi.

Türkiye Kızılay Derneğinden yapılan yazılı açıklamada, dün meydana gelen felaket sonrası, Kızılay Ordu ve Ünye Şubeleri, Trabzon Yerel Afet Müdahale ve Lojistik Merkezi ile Erzurum’daki Kuzeydoğu Anadolu Bölge Afet Müdahale ve Lojistik Merkezinin alarm durumuna geçirildiği bildirildi. İlk etapta Trabzon’dan 1 haberleşme aracı ve 3 uzman personelin sel ve heyelan afetinin meydana geldiği bölgeye hareket ettiği belirtilerek, bölgeye ulaşan Kızılay ekibinin kriz masası yetkilileriyle yürüttüğü çalışmalar sonucunda afetzedeler için 750 battaniye, 150 mutfak kiti, temiz içme suyu ve bir seyyar mutfağın gönderildiği kaydedildi.

/ ANKARA

02.07.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004