Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Doktor reçeteleri, acaba neden okunamıyor?

Doktorlarımız iyi bilsinler ki, bilimsel otorite ve itibarınızı, reçetelerdeki çirkin yazılarınız değil, doğru teşhis ve tedaviniz arttırıyor. Güzel bir yazı ile yazılmış reçeteler ise, ilâve bir itibar kazandırıyor. Buna rağmen, reçeteleriniz acaba neden okunamıyor?

Bu soruyu yalnız ben değil, yıllardan beri hemen herkes soruyor. Acaba, bütün doktorların yazılarının kötü olması bir tesadüf müdür? Ya da, doktor olmak isteyenler, özellikle yazısı kötü olanlar arasından mı seçiliyorlar? Veya doktorlar zaman kazanmak için acele ettiklerinden mi kötü yazıyorlar? Ya da “Yazımızı herkesin okuması şart değil, eczacılar okusun yeter” mi diyorlar?

Bunların hiçbirinin geçerli olmadığını, ben de yıllar sonra öğrenebildim. Tekirdağ’da çalıştığım yıllarda bir Dahiliye Uzmanının (Dr. Fahri Eriş) reçetelerini daktilo ile yazdığını görünce hem merak, hem de hayret ederek bu durumu kendisine sormuş ve aynen şu cevabı almıştım.

“Tıbbiye’ye ilk girdiğim yıl, arkadaşlarımızla bu konuyu konuşuyorduk. Bazı arkadaşlar, yazısı kötü olan bilim adamlarının daha zeki olduğunu, onlar estetikten ve şekilcilikten çok, bilime ve esasa önem verdiklerini, okunabilecek kadar bir yazının onlar için yeterli olduğunu iddia ediyorlardı. Üstelik, yazı kötüleştikçe bilimsel değerlerinin ve otoritelerinin arttığını söylüyorlardı. Bunun böyle olmadığını herkes biliyordu, ama artık böyle bir ‘imaj’ çizilmişti ya, herkes bundan hoşlanıyordu. Bu görüşe, ben yıllarca karşı çıktım. Ne var ki meslektaşlarıma söz geçiremeyince, el yazım güzel olmasına rağmen, bir tepki olarak reçetelerimi daktilo ile yazıyorum.”

Meğer ki, yazıları düzgün olmasına rağmen doktorlar, bilimsel değerlerini ve otoritelerini arttırmak için reçeteleri kasten kötü yazıyorlarmış.

Eşimin yeğeni olan doktora bu durumu sorduğumda, ondan aldığım cevap ise, “Vallahi ben böyle bir imaj saplantısına girmiyorum, ama benim yazım gerçekten kötüdür” demişti. Ne kadar doğru söylediğini, bilemem tabiî.

Ancak onun, doktorların yazılarının çirkin olmasına, daha doğrusu reçetelerini çirkin yazılarla yazmalarına dair başka bir gerekçesi vardı. Onun iddiasına göre, doktor adayları dersleri kitaplardan takip etme yerine, daha çok hocalarının anlattıklarını not alarak takip ediyorlardı. Konuların çokluğu ve hızlı anlatım karşısında hızlı not tutmak zorunda kalan tıp öğrencilerinin, bu sebeple yazıları bozuluyormuş.

Kim ne derse desin, bu görüşe katılmak mümkün olamazdı. Çünkü, dersler bitmiş, meslekle beraber artık uygulama başlamıştı. Bir reçeteyi yazmak için, artık öyle acele etmek gerekmiyordu. Her biri birer kelimeden ibaret olan 2-3 kalem ilâcı yazmak için de, öyle fazla zaman gerekmiyordu. Neresinden bakarsanız bakın, reçeteleri çirkin ve okunaksız yazılarla yazmanın hiçbir gerekçesi olamazdı.

Hele kimi doktorların, ilâcın iki ya da üç harfini yazdıktan sonra devamını çiziktirmesi ve okunmasını eczacıya havale etmesi, hiçbir özür kalıbına sığdırılamazdı.

Bu durumun beni meraklandıran başka bir yanı ise, ömrümce yazısı düzgün bir doktora hiç rastlayamadım. Bundan sonra da acaba rastlamayacak mıyım?

ŞİMDİ, GELELİM BUNUN SAKINCALARINA...

Doktorlar, şunu iyi bilsinler ki, reçetesini kötü bir yazı ile yazan doktorlara artık hiç kimse “iyi doktor, bilgisi yüksek doktor” demiyor. Yani, doktorlar hâlâ bu “imaj” saplantısında ise bundan vazgeçsinler.

Kimi doktorların, “Bizim reçetemizi, sadece eczacılar okusun yeter” demeleri de, artık geçerli değil. Çünkü, bir çok reçeteyi, eczacılar da okuyamıyor. Bunun sonucu olarak hastaya ya yanlış ilâç veriyorlar, ya da telefon açıp, ilâcın adını reçeteyi yazan doktora soruyorlar. Bazen de, bu sebeple yanlış verilen ilâçlara ait reçeteler, ilgili Sosyal Yardım Sandıklarından eczanelere geri dönüyor.

Burada şüphesiz ki, görev yine Sağlık Bakanlığı’na düşüyor. Bakanlığın yapacağı ise, bu konuda doktorları ciddi biçimde uyarmak. Bir ilâcın adını, okunamayacak kadar kötü ve eksik yazan bir doktorun, böyle davranmak için hiçbir mazereti olamaz. Bakanlık, yıllardan beri küçümsenen, ancak sakıncaları ortada olan bu durum hakkında, İl Sağlık Müdürleri kanalı ile doktorları mutlaka uyarmalı ve takip ettirmelidir.

Doktorlara, bir kere de buradan ifade edelim ki, halk yazınıza değil, ancak doğru teşhis ve tedavinize itibar ediyor. Yani bilimsel itibarınızı, reçetelerdeki çirkin yazınız değil, doğru teşhis ve tedaviniz arttırıyor. Güzel bir yazı ile yazılmış reçeteleriniz ise, ilâve bir itibar kazandırıyor.

Nacı Akay (E.) İstanbul Millî

15.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004