Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Fikre linç Türkiye'ye yakışmıyor

TBMM Başkanı Bülent Arınç, Prof. Dr. Atilla Yayla’nın üniversiteyle ilişkisinin kesilmesini yanlış bulduğunu söyledi. Son yıllarda demokratik reformlar yaptıklarını, anayasanın birçok maddesini ve kanunları değiştirdikleri gibi zihniyeti de değiştirmeye çalıştıklarını ifade eden Arınç, “Başarısıyla övündüğümüz sivil reform eylemlerinin en önemli unsuru fikir ve ifade özgürlüğüdür. Bir insan düşüncesini ve fikirlerini rahatça ifade edebilmelidir” dedi.

TBMM Başkanı Bülent Arınç, Prof. Dr. Atilla Yayla’nın üniversiteyle ilişkisinin kesilmesini yanlış bulduğunu söyledi. Son yıllarda demokratik reformlar yaptıklarını, Anayasanın birçok maddesini, kanunları değiştirdikleri gibi zihniyeti de değiştirmeye çalıştıklarını ifade eden Arınç,, “Başarısıyla övündüğümüz sivil reform eylemlerinin en önemli unsuru fikir ve ifade özgürlüğüdür. Bir insan düşüncesini ve fikirlerini rahatça ifade edebilmelidir” dedi.

Dolmabahçe Sarayı’nın 150. yılı kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirilen sempozyumun açılış oturumu sonrasında gazetecilerin sorularını cevaplayan TBMM Başkanı Bülent Arınç, Papanın Türkiye’ye yapacağı ziyarette geleneksel konukseverliğimizin gösterilmesi gerektiğini ifade etti. Önceki aylarda İslâm ve Peygamberimiz hakkında yaptığı konuşmaların İslâm dünyası ve Türkiye’den tepki toplandığını ve eleştirildiğini hatırlatan Arınç, “Papa, bu konuşması sebebiyle yanlış anlaşıldığını, kendi fikirlerini ifade etmediğini, geçmişte söylenen bazı sözleri tekrarladığını ifade etmişti. Bence çok açık bir özür dileme olmasa bile açıklamalarının bizleri tatmin ettiğini ifade etmeliyim. Şüphesiz çok açık bir şekilde bu sözlerin yanlış olduğunu, kendisinin buna katılmadığını, yanlış anlaşıldığından dolayı da üzgün olduğunu ifade etmesi çok daha beklenir ve umulurdu. Ancak bu davranışları tekrarlamanın, devam ettirmenin bir faydası olmadığını düşünüyorum” şeklinde konuştu.

LİNÇ KAMPANYASI TÜRKİYE’YE YAKIŞMIYOR

Atilla Yayla’nın İzmir’de katıldığı bir toplantıda Kemalizmi eleştirmesi ve üniversitedeki görevden alınmasıyla ilgili soruları da cevaplayan Arınç, son yıllarda demokratik reformlar yaptıklarını, Anayasanın birçok maddesini, kanunları değiştirdikleri gibi zihniyeti de değiştirmeye çalıştıklarını ifade ederek, “Başarısıyla övündüğümüz sivil reform eylemlerinin en önemli unsuru fikir ve ifade özgürlüğüdür. Bir insan düşüncesini ve fikirlerini rahatça ifade edebilmelidir. İfade özgürlüğü insan olmanın da gereğidir” dedi. Fikir ve ifade özgürlüğünün uluslar arası kurallarda sadece şiddet ve terörle bağı olduğu taktirde kısıtlanabileceğinin ifade edildiğini hatırlatan Arınç, kamu düzenini bozmayan ve suça teşvik etmeyen her fikrin ifade özgürlüğü olduğunu söyledi. “Atilla Yayla, İzmir’de yaptığı konuşma sırasında bazılarınca tasvip edilmeyen şeyler söylemiş olabilir. Fakat bu sebeple üniversiteyle ilişkisinin kesilmesini çok yanlış buluyorum” şeklinde konuşan Arınç, Yayla’nın kon uşmasında Atatürk’ü aşağılayan bir cümlenin olmadığını da ifade etti. Arınç, kendilerinin daha önce, Ermeni soykırımı yapıldığını iddia eden yazar ve akademisyenlerin de düşüncelerini ifade etme hakkı bulunduğunu ifade ettiklerini ve bir üniversitede Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili bir konferansta konuşan bu akademisyenlerin hiçbirinin görevden alınmadığını hatırlattı. Yayla’nın aleyhindeki tutumları da eleştiren Arınç, “Böyle bir linç kampanyası Türkiye’ye yakışmıyor” dedi.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

24.11.2006


 

Fikrí tartışmaya hazırım

Bana “Kemalizm’le ilgili şu tesbitlerin yanlış” demiyorlar. “Hayır, öyle değildir” diyemiyorlar. “Yaşasın laiklik” diyorlar. Ya da “Kemalizmi nasıl eleştirirsin?” diyorlar. Bunlar argüman değil, saldırıdır. Beni fikir alanının dışında bir yerde vurmaya çalışıyorlar. Ama ben fikir alanında kalmak mecburiyetinde olan bir kimseyim. Fikir alanındaki bir tartışmaya katılmaya her zaman hazırım. Fikir alanında galip gelemeyeceklerini bildikleri için bu çeşit belden aşağı vurma olayını gerçekleştiriyorlar.

MÜCADELE YENİ BAŞLIYOR

Bana öyle geliyor ki, daha olayların başlangıcındayız. Medya bir taarruzla beni susturmak istedi. Devamını getirmek isteyecek. Süreç yeni başlıyor. Bu mücadeleden galip çıkacağımıza, özgürlüğün, insan haklarının galip çıkacağına inanıyorum. Meslektaşlarımdan da destek beklerim. İmza kampanyaları açabilir; bana, üniversiteme, gazetelere mesaj gönderebilirler. Yazı yazabilirler. Herkesin birşey yapması lâzım. Özgürlük taraftarları iyi mücadele ederlerse, özgürlüğe vurulan kilidi kırabilirler.

RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

Kemal BENEK

24.11.2006


 

Ulusalcıların AB vurgunu

Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin verilerine göre, fon ve imtiyazlardan en çok “AB’ye hayır” diyenlerle ulusalcı tavır sergileyen örgütler faydalandı. Ulusalcı kimliğiyle ön plana çıkan ve yöneticileri arasında AB karşıtı söylemleriyle tanınan emekli paşaların bulunduğu Çağdaş Eğitim Vakfı, bu yıl “Aktif İşgücü Piyasası Programı” çerçevesinde fondan yararlandı.

Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin verilerine göre, fon ve imtiyazlardan en çok “AB’ye hayır” diyenlerle ulusalcı tavır sergileyen örgütler faydalandı. Birliğin 2006 yılı için öngördüğü fon bütçesi 500 milyon euro.

Bugün gazetesinden Kaan Özbek’in haberine göre Kemalizm gerilemeye tekabül eder” sözleri nedeniyle Gazi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından ders verme yetkisi alınan Prof.Dr. Atilla Yayla’nın başkanlığını yaptığı Liberal Düşünce Topluluğu’nun iki ayrı ifade özgürlüğü projesi için AB’den 450 bin euroluk destek aldığını açıklaması “Fon desteğiyle AB’nin sözcülüğü yapılıyor” tartışmasını yeniden gündeme getirdi. AB Genel Sekreterliği’nin verilerine göre fon ve imtiyazlardan en çok AB karşıtlığı ile tanınan, “ulusalcı” tavır sergileyen sivil toplum örgütleri faydalanıyor.

İŞTE AB’NİN DESTEKLEDİĞİ İLGİNÇ PROJELER

Aday ülkelerde ekonomik, sosyal ve politik alanlarda AB’ye eşit ya da benzer şartların oluşturulması ve üçüncü ülkelere karşı rekabet gücünün artırılması amacıyla oluşturulan destek fonlarından Türkiye, 2005’te 36 proje ile 277 milyon euro kullandı. Birliğin 2006 için öngördüğü fon bütçesi ise 500 milyon euro... Birlikten fon kazanmak için kullanılan projeler de bir o kadar ilginç, Üreme Sağlığı Düzeyini Yükseltmek Için Dindar Elemanların Kullanılması projesinden, Ağaç Aşılama ve Budama Eğitim ve Uygulaması’na kadar yüzlerce proje yer alıyor.

PAŞALARIN VAKFI

Aralarında ulusalcı kimliğiyle ön plana çıkan ve yöneticileri arasında AB karşıtı söylemleriyle tanınan emekli paşaların bulunduğu Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV), bu yıl “Aktif İşgücü Piyasası Programı” çerçevesinde fondan yararlandı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), AB’den 50 bin Euro aldığı proje kapsamında Şişli, Beyoğlu, Kağıthane ve Büyükçekmece’deki 400 kahvehanede insan hakları eğitimi veriyor. İstanbul Toplumsal Ekoloji Platformu (İTEP), şiddete uğrayan kadınlara destek amacıyla hazırladığı “Dayanışma Ağı Projesi” ile AB’den 40 bin euro’luk destek aldı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği de Alevi vatandaşlarla ilgili proje geliştirdi. Türkiye Devrimci Maden Arama ve İşletme İşçileri Sendikası (Dev- Maden-Sen) da AB’den 189 bin 266 euro aldı.

Yeni Asya / İSTANBUL

24.11.2006


 

Ağar: Türkiye AB’den vazgeçemez

Türkiye’nin AB’ye tam üyelik yolundan vazgeçemeyeceğini ifade eden DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, “Son günlerde gündeme getirilen ‘müzakerelerin askıya alınması’ konusunu dile getiren biz değil, karşı taraf olmalıdır” diye konuştu.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Toplantısında konuşan Ağar, 2002 yılında farklı söylemlerde bulunan AK Partinin iktidar döneminde, ekonomik alanda, görünürde bazı olumlu sonuçlar alındığını, ancak daha çözülmesi gereken çok büyük sorunlar bulunduğunu söyledi.

Ağar, siyasi istikrarın ülke gelişimindeki önemine değinerek, bunun da “şeffaflık ve hesap verilebilirlik, öngörülebilirlik, yönetişim’’ temellerine dayanması gerektiğini kaydetti.

Partisinin kamu, vergi ve yargı alanlarında reform ihtiyacına inandığını dile getiren Ağar, ‘’Dün, Hükümet çevresine yakın bir ismin, bir basın kuruluşundan şantaj aldığını duydum. Hukuka güvensizliğin bir sonucudur bu. Herkes hukuktan emin olmalıdır’’ dedi.

Meclis üyelerinin sorularını da cevaplayan Ağar, laiklik tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine, şunları kaydetti:’’Türkiye’de değerler üzerinden çatışma yaratılmak suretiyle siyaset yapanlar var. Türkiye laik bir ülke, Türkiye imparatorluk varisi bir ülke. Böyle bir ülkedeki bütün insanlar bizim insanlarımız. Cumhuriyet, bütün insanların yasalar önünde eşitliğini ve başta kadın erkek eşitliğini getiriyor. Kadının her alanda olduğu gibi siyasette olmadığı bir ülke modern ülkeler arasında yerini alabilir mi? Türkiye’de yıllardan bu yana üretmek yerine semboller üzerinden, değerleri çatıştırmak suretiyle ucuz siyasetin yolunu açtılar. Bugünkü ana muhalefet ile iktidar partisi din ve laiklik ekseni üzerinden çatışma yaratarak ülkeyi taşıyamaz. Türkiye dinin de inananın da inanmayanın da teminatı olmuş laiklik ilkesiyle birlikte, Müslüman bir ülke olarak modernlik yolunda yürümek durumundadır.’’

İSO Başkanı Tanıl Küçük de Hükümet’in başarılı politikalarını her zaman desteklediklerini ve zaaf noktalarını da gösterdiklerini belirterek, sanayicinin şu anda enerji girdi maliyetleri ve vergi konusunda bazı sıkıntılar yaşadığını, bunların giderilmesini ve dünya ile rekabet edebilecekleri bir ortama kavuşmak istediklerini söyledi.

Biz daha demokrat bir Türkiye için çalışıyoruz

Meclis toplantısının ardından gazetecilerin sorularını da cevaplayan Ağar, ‘’MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, CHP ile ortak yönlerinin arttığı’’ yönündeki sözlerine ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, ‘’Kendi bilecekleri iştir. Biz daha sivil, daha demokrat, daha modern bir Türkiye için vizyonumuza devam ediyoruz. Millet ne takdir ederse o olur’’ diye konuştu.

Terörle mücadele konusundaki bir soru üzerine Ağar, ‘’Biz Türkiye’nin her tarafında aynı sözü konuşuyoruz. Biz hukuk devletinin, gelişen, bütünleşen Türkiye’nin peşindeyiz. Bizim milliyetçiliğimiz Türkiye’nin birlikteliği üzerinedir. Türkiye’de sevgi, şefkat üreten siyasetçilere ihtiyaç var’’ dedi.

/ İSTANBUL

24.11.2006


 

Gül: Rumların yolunu Denktaş açtı

“Lahey’de eğer biz masayı terketmeseydik şimdiki sıkıntıların büyük bölümü yaşanmazdı” diyen Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, “Bizim amacımız Denktaş değil Klerides’i masadan kaldırmaktı. Ama sayın Denktaş masadan kalkan taraf oldu. Kalkınca da ardından Kıbrıs Rum Kesimi’ne AB’ye üyelik yolu açıldı” şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Gül, AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’nun (MKYK) önceki gün gerçekleştirilen toplantısında, kurul üyelerine “Avrupa Birliği” ve “Kıbrıs” brifingi verdi. AK Parti iktidarında Kıbrıs’ın hem milli gelir hem uluslararası statü açısından çok iyi bir noktaya geldiğine işaret eden Gül, “Kıbrıs, eskiye göre çok iyi bir konumdadır” yorumunu yaptı.

“Lahey’de eğer biz masayı terketmeseydik şimdiki sıkıntıların büyük bölümü yaşanmazdı” diyen Bakan Gül, Lahey’e gitmeden önce dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile Ankara’da görüştüğünü ve “Masadan kalkan tarafın Türk tarafı olmaması” gerektiğini ilettiğini hatırlattı. Denktaş’ın Türkiye’den ayrılmadan önce havaalanında uzlaşmayacağının sinyallerini verdiğini dile getiren Gül’ün, “Bizim amacımız Denktaş değil Klerides’i masadan kaldırmaktı. Ama sayın Denktaş masadan kalkan taraf oldu. Kalkınca da ardından Kıbrıs Rum Kesimi’ne AB’ye üyelik yolu açıldı. Klerides bile yeni çıkardığı anı kitabında ‘Denktaş’ın masadan kalkması bizi rahatlattı. Biz reddedecektik ama Denktaş reddedince onun üzerinde kaldı’ diyor. Böyle bir durumda Rumların AB üyeliğini engelleyemedik. Yaşadığımız sorunların nedenlerinden biri de budur” dediği öğrenildi.

24.11.2006


 

Erdoğan, Ürdün’e gidiyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ürdün Kralı Abdullah’ın davetlisi olarak bugün Ürdün’e gidecek.

Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Başbakan Erdoğan’a, Ürdün’e 24-26 Kasım günlerinde gerçekleştireceği çalışma ziyaretinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun ile bazı milletvekilleri eşlik edecek.

Ziyaret sırasında Kral Abdullah tarafından kabul edilecek olan Erdoğan, Başbakan Maruf Bahit ile görüşecek. Görüşmelerde, iki ülke arasındaki ilişkilerin yanı sıra, bölgesel ve uluslar arası konular ile işbirliğinin daha da geliştirilmesi imkanları ele alınacak.

Başbakan Erdoğan, ziyaret çerçevesinde 26 Kasımda Ölü Deniz’de gerçekleştirilecek Genç Arap Liderleri Forumu’na katılarak bir konuşma yapacak. Erdoğan ayrıca, Akabe özel ekonomik bölgesini gezerek, burada yetkililerden bilgi alacak.

Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu Türkiye Zirvesi sırasında gazetecilerin soruları üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’’’Papa Türkiye’ye geliyor diye Riga Zirvesi ile oynayamayız. Çünkü Riga Zirvesine dünyanın devlet başkanları, hükümet başkanları geliyor ve biz orada birçoğu ile görüşme fırsatı bulacağız. Bunu iptal etmemiz mümkün değil’’ dedi.

/ ANKARA

24.11.2006


 

İHOP: Hükümet 301’de makyaj peşinde

İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) yetkilileri, hükümetin 301'le ilgili olarak görüş istediği STK'lar arasında insan hakları örgütlerinin bulunmamasının büyük bir eksiklik olduğunu, şimdiye kadar ortaya çıkan görüşmelerin de "görüntüyü düzeltmekten" öteye gitmediğini bildirdiler.

İnsan Hakları Ortak Plâtformu (İHOP) temsilcileri Türk Ceza Kanununun 301. maddesi ile ilgili neler yapılabileceği konusunda gazetelerin temsilcileri ile bir araya gelip neler yapılabileceği konusunda görüş alışverişinde bulundular.

Mazlumder, İnsan Hakları Derneği, Helkinki Yurttaşlar Derneği ve Uluslar arası Af Örgütü tarafından oluşturulan İHOP, düşünceye özgürlük kampanyası çerçevesinde yapılan faaliyetleri değerlendirmek amacıyla düzenlenen istişare toplantısında, 301. maddenin değiştirilmesinden öte kaldırılması gerektiğini vurguladılar.

Türkiye’nin 9 Nisan 2002’de imzaladığı Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan kaldırılmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Uluslararası Sözleşmesine dikkat çekilen toplantıda, “TCK’nin 301. maddesinde yer verilen “Türklük” ibaresi, doğrudan ırka yönelik bir referans verdiğinden ve maddenin koruma alanına başka ırk ve etnik grupların girmemesi dikkate alındığında 301. maddenin Irkçılığa Karşı Sözleşmeye aykırı olduğu açıktır. Öte yandan, ‘Türklük’ ibaresi, oldukça muğlak ve anlam içeriğine sahiptir. Bu ibare, rahatlıkla evrensel bir ırkçı söylemin unsuru haline getirilme tehlikesi taşımaktadır” görüşüne yer verildi.

301. maddenin, madde içinde korunan değer ve kurumlara yönelik “aşağılayıcı” ifadeleri cezalandırdığına dikkat çekilen toplantıda, bu kelimenin geniş bir anlama sahip olduğu ve yorumlanmaya muhtaç olduğu vurgulandı.

Yapılan açıklamalarda, “Gerek Türklük gerek aşağılanma ifadeleri sözkonusu uluslar arası standart ile uyum içinde değildir. Fiziksel olarak yasa içinde düzenlenmiş olmakla birlikte anlamların muğlaklığı, idare organları ve yargı organlarına gereğinden fazla yorum hakkı sunmaktadır” denildi.

Demokratik hukuk devletinde kamu düzeninin sağlanmasının, özgürlüklerin korunması ile mümkün olduğunun belirtilen toplantıda, bu çerçevede özgürlükler ile ceza sistemi arasında bir dengenin varlığının zorunluluğu olduğu, ceza sisteminin özgürlükleri koruyucu bir suç ve ceza politikasının oluşturmanın gerekliliği üzerinde duruldu.

Son yıllarda TCK’nin 301. maddesi temelinde açılan davaların tümünde “tabulaştırma” zihniyetinin izlerinin bulunduğu dikkat çekilen toplantıda, “Bu da rejime en azından bir otoriter nitelik kazandırmakta, özgürlükler ve düzen dengesinde de düzen lehine aşırı bir biçimde bozmaktadır. Bu nedenlerle insan hakları örgütleri 301. maddenin düzeltilmesinden yana bir mücadele sürdürmektedir” denildi.

Hükümetin son zamanlarda 301 ile ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşünü almasını olumlu bulan İHOP yetkilileri, ancak bunlar arasında insan hakları örgütlerinin bulunmamasının büyük bir eksiklik olduğunu, şimdiye kadar ortaya çıkan görüşmelerin “görüntüyü düzeltmekten” öteye gitmediğine dikkat çektiler.

Mehmet Kara - Kemal Benek / ANKARA

24.11.2006


 

İmam hatiplere “hain plan” uygulanıyor

Eğitim-Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, 17. Millî Eğitim Şûrasında alınan kararları eleştiren YÖK ve TÜSİAD’ı “haince bir plan”a destek vermekle suçladı.

İmam-Hatip liselerinin önünün kesilmesini “haince bir plan” olarak niteleyen Gündoğdu, “Hem meslekî eğitim memleket meselesidir diye boy boy reklamlar vereceksiniz, hem imam-hatiplerin önünü keselim diye tezgâhlanmış haince bir planla, bütün meslekî eğitimi çökertmiş, yüzde 65-70 olması gereken meslek liselerinin oranını yüzde 30’a düşürmüş kanunsuz bir uygulamaya sahip çıkacaksınız! YÖK Başkanı ise açıkça siyaset yapmakta, siyasi ve ideolojik rekabet ve hatta husumet duygusuyla hareket ederek, üniversite eğitimini de meslek eğitimini de sabote etmektedir” şeklinde konuştu.

YENİ ASYA’YA ÖDÜL

Törende Yeni Asya Ankara Temsilcimiz Mehmet Kara’ya da yazılarından dolayı teşekkür plaketi verildi. Plaketi Toç-Bir Sen Genel Başkanı Günay Kaya verdi.

İbrahim DOĞRU / ANKARA

24.11.2006


 

Lagendijk’ten Kıbrıs sorununu donduralım teklifi

Dünya Ekonomik Forumu’na (DEF) katılan Avrupa Birliği (AB)-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, Türkiye’ye Kıbrıs sorunundan önce, müzakere sürecine odaklanmasını önerdi.

Basın mensuplarının sorularını cevaplayan Lagendijk AB’nin 6 Aralık’ta Türkiye raporunu açıklayacağını fakat Finlandiya’nın yürüttüğü çalışmaların sonuçlarına da bakmak gerektiğini söyledi.

Lagendijk sözlerini şu şekilde sürdürdü:”Kıbrıs konusunu şimdilik dondurup çözüm için bir kenara bırakmamız gerekiyor. Kıbrıs’ın bütünlüğü tabi ki olası çözüm önerileri arasında fakat bildiğimiz gibi Rum kesimi Annan planını reddetti. İlerleyen günlerde neler olacak hep beraber göreceğiz. Türkiye’nin tam üyelik konusunda tabi ki hala şansı var fakat Türkiye öncelikle müzakere sürecinde yapması gerekenleri tamamlamalı ve daha sonra Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturmalı.”

/ İSTANBUL

24.11.2006


 

Siyasî partilerin gözü Hazine’de

Adalet ve Kalkınma Partisi Hazine’den alacağı 141.2 milyon YTL yardımla kasasını dolduracak. 2007 yılındaki milletvekili seçimleri sebebiyle üçe katlanan Hazine yardımlarından CHP de 79.8 milyon YTL pay alacak.

Siyasi partiler, gözünü Hazine’den gelecek yardıma çevirdi. Hazine, 4 Kasım 2007 tarihinde gerçekleştirilecek milletvekili genel seçimleri nedeniyle yardımları 3 katına çıkardı. Geçtiğimiz yıl 40 milyon YTL Hazine yardımı alan AKP, bu yıl 141 milyon 216 bin 258 YTL ile rahat bir nefes alacak. CHP de Hazine’den gelecek 79 milyon 874 bin 759 YTL’yi bekliyor. Meclis’e sunulan 2007 yılı bütçesine göre belirlenen Hazine yardımları, Ocak ayının ilk 10 gününde siyasi partilerin kasasına girecek. En son yapılan genel seçimlerde 10 milyon 808 bin 229 geçerli oy alan AKP, bu yıl devletten 47 milyon 72 bin 86 YTL yardım alacak. Ancak bu rakam 2007 yılındaki milletvekili seçimleri nedeniyle üçe katlanarak, 141 milyon 216 bin 258 YTL olacak. 3 Kasım seçimlerinde 6 milyon 113 bin 352 geçerli oy alan CHP de 26 milyon 624 bin 919 YTL yardım alacak. CHP’nin yardımı da üçe katlanarak 79 milyon 874 bin 759 YTL olarak hesaplandı. 184 milyar 242 milyon 515 bin YTL olan bütçe gelirlerinin 5 binde ikisi siyasi partilere Hazine yardımı olarak dağıtılırken, yüzde 10 seçim barajını geçen AK Parti ve CHP zengin olacak. Hazine, yüzde 10 barajını geçen iki partiye dağıtmak üzere 73 milyon 697 bin 6 YTL olarak belirlediği yardımı, seçim yılı olması nedeniyle üç katına çıkardı. Buna göre, AK Parti ve CHP’nin Hazine’den alacağı yardım 221 milyon 91 bin 18 YTL olacak. Bu arada, Siyasi Partiler Kanunu’nun (SPK) ek birinci maddesine göre, yüzde 7 barajını geçen siyasi partilere, en az Hazine yardımı alan partiye verilen para üzerinden dağıtım yapılıyor. 3 Kasım seçimlerinde yüzde 7 barajını geçen DYP, MHP ve Genç Parti de Hazine’den gelecek yardımla kasasını dolduracak. Bu yıl DYP 30 milyon 306 bin 255 YTL, MHP 26 milyon 547 bin 814 YTL, Genç Parti 23 milyon 20 bin 688 YTL yardım alacak. Hazine, böylece 2007 yılında toplam 300 milyon 965 bin 778 YTL yardım yapmış olacak.

/ ANKARA

24.11.2006


 

TGC’den değişiklik teklifi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Türk Ceza Hukuku Derneğinin, komisyon oluşturarak TCK’nın 301. maddesine ilişkin değişiklik önerisi hazırladığı bildirildi.

Hazırlanan teklife ilişkin TGC Lokali’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan TGC Başkanı Orhan Erinç, öneride ‘’Türklük’’ kavramının yerine vatandaşlık bağını ifade edecek şekilde ‘’Türk milleti’’, ‘’Türk ulusu’’ yerine de yine ‘’Türk milleti’’ ifadesinin kullanıldığını söyledi.

Erinç, söz konusu maddedeki ‘’aşağılama’’ sözcüğü yerine de tahkiri ifade eden ‘’hakaret’’ sözcüğüne yer verildiğini dile getirerek, hakaretin sınırları daha belirgin, daha objektif bir kavram olduğunu ve aşağılamayı da içerdiğini kaydetti.

Orhan Erinç, hakaretin, anılan varlıkların saygınlığını tehlikeye düşürecek şekilde yapılması hususunun da eklendiğine işaret ederek, ‘’hakaret’’ teriminin içerisinde saygınlığı zedelemenin de mevcut olduğunu, bununla birlikte bu zedelemenin belirli bir düzeye ulaşması gerekliliğini belirtmek bakımından da bu ifadenin konulduğunu anlattı.

Hazırlanan teklifte yaptırım sisteminin de değiştirilerek seçenek bir ceza sistemi getirildiğini kaydeden Erinç, ‘’suçun konusunun önemi, fiilin işleniş biçim ve özelliklerine, ağırlığına göre hakimin hapis veya para cezası verebileceğini’’ söyledi.

/ İSTANBUL

24.11.2006


 

TBMM’ye dilekçe

KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen üyesi itfaiyeci ve zabıtalar, özlük haklarının iyileştirilmesi taleplerini içeren dilekçeyi TBMM Başkanlığına verdiler.

TBMM Dikmen Kapısı önünde toplanan sendika üyeleri, ellerinde çeşitli dövizler taşıdılar. Grup adına açıklama yapan Tüm Bel-Sen Genel Sekreteri Mümtaz Başar, zabıta ve itfaiyeciler başta olmak üzere belediye görevlilerinin zor şartlarda çalıştıklarını söyledi.

Zabıta ve itfaiyecilerin yaptıkları iş nedeniyle can güvenliklerinin olmadığını anlatan Başar, 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda yer alan yıpranma zammından yararlanamayacak olmalarını eleştirdi. Başar, ‘’Bu ülkede itfaiye ve zabıta çalışanları yıpranmıyorsa kim yıpranıyor?’’ diye sordu.

Başar ve beraberindeki sendika temsilcileri, açıklamanın ardından taleplerini içeren dilekçeyi TBMM Başkanlığına verdiler.

/ ANKARA

24.11.2006


 

Memurlardan, Meclis önünde basın açıklaması

Memur-Sen’e bağlı Büro Memur-Sen üyesi İçişleri Bakanlığı personeli, ‘’eşit işe eşit ücret’’ talebiyle TBMM önünde basın açıklaması yaptı. TBMM Dikmen kapısı önünde toplanan sendika üyeleri, ücret artışı taleplerini içeren sloganlar attı.

Burada grup adına basın açıklaması yapan Sendika Genel Başkanı Yusuf Yazgan, ‘’memurlar arasındaki ücret adaletsizliğinin devam ettiğini ve maaşlar arasındaki makasın giderek açıldığını’’ söyledi.

Bu durumun, düşük maaşla çalışılan kurumlarda personel yetersizliğine, yüksek maaş alınan kurumlarda personel fazlalığına yol açtığını ifade eden Yazgan, çalışma barışının da bozulduğunu ileri sürdü.

İçişleri Bakanlığı çalışanlarının 600-650 YTL maaşla geçinmek zorunda kaldıklarını söyleyen Yazgan, ekonomik durumlarının iyileştirilmesini, ‘’eşit işe eşit ücret’’ verilmesini istedi. Yazgan, ‘’600 YTL maaş alıp, 300 YTL ev kirası verirken, simit-çay hesabından bile bahsedilemez’’ dedi.

/ ANKARA

24.11.2006


 

Gerginlik, Türkiye’ye 2007’yi kaybettirir

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (TOBB-ETÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Fatih Özatay, cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin yapılacağı 2007 yılıyla ilgili ekonomik öngörülerde bulundu.

2007’de ekonomik sıkıntı yaşanmaması için cumhurbaşkanlığı seçiminde kutuplaşılmaması ve siyasi gerginlik oluşturulmaması gerektiğine dikkat çeken Özatay, Türkiye’ye zaman kaybettirilmemesi gerektiğine işaret etti. Özatay, “Bizim ülkemizde kimlerin cumhurbaşkanı olabileceği Anayasa’da açık-seçik yazmaktadır. Buna rağmen cumhurbaşkanlığı seçimi noktasında şu veya bu sebeple gerginlik ve kutuplaşma olursa bu piyasalara yansır. Türkiye için 2007 kayıp yıl olur. Siyasi gerginlikten kaçınılmalıdır. İstikrar korunmalıdır” dedi.

Cari açığın eleştirilmesi noktasında, “Türkiye’de cari açık makası ne zaman daralmışsa kriz olmuştur” uyarısı yapan Özatay, ülke için cari açığın kalkınmanın göstergesi olduğunu vurguladı. Kalkınmanın sürdürülmesi gerektiğini kaydeden Özatay, böyle devam ederse ve düzgün kararlar alınırsa döviz arzının artacağını, Türkiye’ye çok fazla yabancı sermaye çekileceğini, Türk parasının değer kazanacağını ve kurun düşeceğini açıkladı.

İstikrarlı ülkelerde sermayenin faize değil hizmet üretmeye ve satmaya geldiğini ifade eden Özatay, “Dolayısıyla cari açık verirsin. Biz AB ile aramızdaki gelir farkını kapatmak için çalışmalıyız. Eğer ‘cari açık kapansın’ diye büyümeyi durdurursak 15 yıl sonra AB ile aramızdaki gelir farkı yine aynı kalır. Ama son yıllarda olduğu gibi büyümemizi sürdürürsek, büyüme oranımızı yüzde 6-7 oranında devam ettirebilirsek istediğimiz noktaya geliriz” diye konuştu.

/ ANKARA

24.11.2006


 

SSK’nın zirvesi 60 yılda 54 kez değişti

SSK’nın zirvesindeki isim, 60 yıllık kurum tarihinde 54 kere değişti. SSK, İşçi Sigortaları Kurumu adıyla 1 Ocak 1946’da Sıhhiye’deki Toros Sokak’taki bir binanın 3. katında 32 elemanla faaliyete başladı. Kurum, 1954 yılında halen aynı amaçla kullanılan genel müdürlük binasına taşındı.

SSK yönetiminde en çok kalan isimler 6.5 yılla İlhan Altan ve 6 yılla Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Fehmi Büyükkaragöz vekalet ettiği genel müdürlüğü 17 gün, Mehmet Emin Alanyalı ise ikinci kez atandığında bu görevi 22 gün sürdürdü.

Eski SSK Genel Müdürü ve CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamada, yönetici değişikliklerinin, kurumun bağlı olduğu

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile kurum yönetimi arasında ortaya çıkan görüş ayrılıklarının bir sonucu olduğunu söyledi.

Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç da SSK’da yaşanan yönetici değişikliklerin istikrarsız bir kurum yapısı ortaya çıkardığını söyledi. Dünyada SSK gibi devasa kurumların başındaki kişilerin 10 yıl gibi sürelerde bu görevleri sürdürdüklerini anlatan Kılıç, kurumun yöneticisinin sık sık değiştirilmesinin, sosyal güvenlik sistemiyle ne kadar oynandığının da göstergesi olduğunu ifade etti.

Yönetici değişikliklerinin nedeninin ‘’siyasi rant’’ ve ‘’nüfuz kullanmak’’ olduğunu öne süren Kılıç, ‘’Liyakata dikkat etmeden, iş yerindeki tecrübeli isimlerden yararlanma yoluna gitmeden kurum dışından yapılan atamalar hem SSK’yı hem de sosyal güvenlik sistemini sıkıntıya sokmuştur’’ diye konuştu.

/ ANKARA

24.11.2006


 

Belediyeden müteahhitlere ceza

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Encümeni, şehir şantiyeciliği kurallarına uymadıkları ve trafik akışını engelledikleri gerekçesiyle 9 müteahhit firmaya toplam 2 milyon 91 bin 851 YTL ceza verdi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamada, İstanbul’da ulaşım problemlerini çözmek için yürütülen yol ve kavşak yapım çalışmaları için kurulan şantiyelerin, trafiği önemli ölçüde aksattığının tespit edildiği belirtildi.

Üstlenici firmaların çalışmaları sırasında şehir şantiyeciliği kurallarına uymadığı, çevre ve trafik akışını engellediğinin belirlendiği ifade edilen açıklamada, bu firmaların belediye yetkililerince defalarca uyarılmalarına rağmen tedbir almadıklarının gözlendiği kaydedildi.

Açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın ‘’Çözümsüzlük değil, çözüm üreteceğiz’’ talimatıyla belediye encümeninin konuyu görüşmek üzere bugün olağanüstü toplandığı ve toplantı sonucu şehir şantiyecilik kurallarına uymayan, özellikle trafik akışını aksatan, çevreye zarar veren müteahhit firmalara para cezası verilmesinin kararlaştırıldığı bildirildi.

/ İSTANBUL-

24.11.2006


 

Yeni Asya Medya Grup MÜSİAD Fuarı’nda

2006 yılını Yeni Asya Medya Grup için fuar yılı ilan ettiklerini belirten Genel Koordinatör Yakup Erdoğan, bu yıl TÜYAP Kitap Fuarına katılan Yeni Asya Medya Grubun 11. MÜSİAD Uluslararası Fuarına’da katıldığını söyledi.

Fuara çok iyi hazırlandıklarını kaydeden Erdoğan, bundan sonra ilgili bütün fuarlara katılacaklarının altını çizdi. Erdoğan, fuar için Bediüzzaman Said Nursi broşürü hazırladıklarını ve bütün ziyaretçilere dağıtacaklarını kaydetti.

Yeni Asya Medya Grubunun bütün yayınlarının hazırladıkları Yeni Asya standında yer aldığını ifade den Tanıtım ve Pazarlama Müdürü Recep Taşçı da fuarda, günlük çıkan Yeni Asya gazetesi, çocukların okuyarak büyüdüğü Can Kardeş, gençlere hitap eden Genç Yaklaşım, hanımların vazgeçemediği Bizim Aile ve üç aylık fikir dergisi Köprü’yü ve diğer yayınları bütün ziyaretçilere tanıtacaklarını söyledi.

Fuarın tanıtım için bulunmaz fırsat olduğunu ifade eden Reklam Müdürü Esad Sivri de, Yeni Asya Medya Grup tanıtım kataloğunu bütün katılımcı firmalara dağıtacaklarını ve bire bir görüşme yapacaklarını dile getirdi. 26 Kasım’a kadar açık kalacak fuar 10:30-20:00 saatleri arasında gezilebilecek.

Ümit KIZILTEPE / İSTANBUL

24.11.2006


 

Ağrı 4,4’le sallandı

Ağrı’da 4,4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Eleşkirt ilçesi Kaymakamı Mehmet Sülün, depremin etkisiyle Gözaydın köyünde 2 evin yıkıldığını belirtti.

Sülün, saat 06.37’de merkezüssü Eleşkirt ilçesi olan 4,4 büyüklüğündeki depremin ardından ilçeye bağlı tüm köylerde araştırma yapıldığını ve şu ana kadar kendilerine ulaşan bilgiye göre, Kösedağ eteklerindeki Gözaydın köyünde 2 evin yıkıldığı yönünde duyum aldıklarını söyledi.

/ AĞRI

24.11.2006


 

Türkiye hakkında olumsuz tartışmalar AB'nin çıkarına aykırı

AB Komisyonu’nun eski mali işlerden sorumlu üyesi Michaele Schreyer, Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili olumsuz tartışmaların yapılmasının birliğin çıkarına olmadığına söyledi.

Schreyer, Siyasi Eğitim Merkezi (BPB) adlı dernek tarafından dün Almanya’nın başşehri Berlin’de düzenlenen bir seminerde yaptığı konuşmada Türkiye’nin AB üyeliği konusuna da değinerek, “Türkiye hakkında olumsuz tartışmalar yapılması AB’nin çıkarlarına aykırı. Batı’nın büyük ve önemli bir müttefiki olan Türkiye’nin başka yönlere gitmesi önlenmeli” dedi.

“Türkiye’deki demokratik güçlerin desteklenmesi ve olumsuz tartışmalarla kösteklenmemesi gerektiğini” ifade eden Schreyer, “üyelik perspektifiyle birlikte Türkiye’de takdire değer gelişmelerin yaşandığını ve bundan dönüşün olmadığını” kaydetti.

“AB üyeliğinin uzun bir süreç olduğuna” dikkati çeken Schreyer, “Ancak AB’ye yeni giren ülkelerin temsilcileri de Türkiye’ye üyelik perspektifi verilmesini desteklediler. ‘Bize bu perspektif verilmeseydi, acaba bize neler olurdu’ dediler” şeklinde konuştu.

Schreyer, Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak da “Türkiye’nin şimdiki tutumunu onaylamadığını, ancak AB’nin de bugüne kadar hep BM’nin arkasına gizlenerek sorunun çözümü için girişimde bulunmadığını” söyledi. “AB’nin, Kıbrıs Rum kesimi gibi bölünmüş bir üyesi, Türkiye’nin de bir üye adayı ülkesi olmasına rağmen birliğin Kıbrıs sorununun çözümü için girişimlerde bulunmamasının utanç verici olduğunu” ifade eden Schreyer, “bu konuda özellikle daha önce bölünmüş bir ülke olan Almanya’nın tecrübeleriyle girişimlerde bulunabileceğini” ifade etti.

/ BERLİN

24.11.2006


 

Avrupa kapıları vasıflı iş gücüne açık

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, çeşitli sektörlerdeki gelişim ve değişim sebebiyle işlerini kaybeden birçok insan olduğuna dikkati çekerek, ‘’Bu insan potansiyelinin, insanlığın ve ekonominin yararına kanalize edilmesi için de mesleki rehberlik sistemine ihtiyaç var’’ dedi.

‘’Kopenhag Sürecinde Mesleki Rehberlik Uluslararası sempozyumu’’, Dedeman Otel’de başladı. Milli Eğitim Bakanı Çelik, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, meslekî ve teknik eğitimi geliştirmek için işçi ve işveren sendikaları, sanayi ve esnafın bağlı olduğu sivil toplum kuruluşları, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İŞ-KUR ve Ulusal Ajans ile işbirliği yaptıklarını ve Avrupa’nın bu konudaki tecrübelerinden yararlandıklarını söyledi.

Teknik eğitim fakültelerinden mezun olan gençleri, ‘’son yıllarda bu alanda yaşanan kan kaybı’’ sebebiyle öğretmen olarak istihdam etmekte sıkıntı yaşadıklarını ifade eden Çelik, öğretmen olamadıklarında bu gençlerin potansiyelinden yararlanılamadığını kaydetti. Bu konuda ciddi bir yenilik yapılması gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin önemli bir iş gücü potansiyeline sahip olduğunu kaydeden Bakan Çelik, doğru kullanıldığında bu iş gücünün hem Türkiye hem de Avrupa için önemli bir kaynak olacağını dile getirdi.

Bunun için iyi yetişmiş gençlere ihtiyaç olduğunu belirten Çelik, ‘’Avrupalılar, ‘AB’ye tam üye olmasınız da biz vasıflı göçe kapımızı açıyoruz’ diyorlar. Yeter ki o vasıfta iş yapabilecek uluslararası bir sertifikaya sahip olan o birikime kabiliyete beceriye sahip olan iş gücü üretin kesinlikle yerde kalmaz’’ dedi.

/ ANKARA

24.11.2006


 

Bıçak parası, vatandaşı da hekimi de sıkıntıya soktu

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ‘’Bıçak parası, geçmişte vatandaşı da hekimi de sıkıntıya sokan bir durumdu. Ama şimdi çok azaldı, daha da azalacak’’ dedi.

Akdağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda bakanlığının bütçesinin sunarken, temel sağlık hizmetleri ve aile hekimliği konularına değindi.

Sıtma’nın AIDS ve Tüberkülozdan sonra önem sırasına göre üçüncü geldiğine dikkati çeken Akdağ, yürütülen çalışmalar sonucunda 2002 yılında 10 binlerde olan sıtma vaka sayısının günümüzde binin altına düştüğünü bildirdi.

Akdağ, AB projesi olarak başlatılan Kansersiz Yaşam Projesi’nde geçen yıllarda kurulan 11 merkeze ilaveten bu yıl sonuna kadar 39 ilde Kanser Tarama ve Eğitim Merkezi kuracaklarını, hedeflerinin ise bu merkezlerin 81 ile yaygınlaştırılması olduğunu belirtti.

/ ANKARA

24.11.2006


 

“Kuvvet makinesi” paylaşılamıyor

“Kuvvet makinesine”, Bursalı oto elektrik ustası Ferhat Özpınar da sahiplendi. Ferhat Özpınar, Erke Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş. adlı şirket tarafından İstanbul’da tanıtımı yapılan “Yakıt gerektirmeyen kuvvet makinesi”nin patentinin kendisinde olduğunu öne sürdü.

Özpınar, şirketin yönetim kurulu danışmanı emekli tümgeneral Çetin Uğural tarafından, ‘’Bilimsel düşüncenin gücü’’ sloganıyla tanıtılan ‘’Kuvvet makinesi’’nin buluşunu, 1992 yılında kendisinin gerçekleştirdiğini iddia etti.

‘’Elektrik enerjisinden elektrik üretme ve üreme sistemi’’ adını verdiği buluşu için, 2 Kasım 2000 tarihinde Türk Patent Enstitüsüne başvurduğunu ve sonrasında patentini aldığını belirten Özpınar, tüm girişimlere rağmen maddi yetersizlikler nedeniyle makinenin tanıtımını yapamadığını bildirdi.

’’PATENTİ ELİMDE’’

Özpınar, patentle ilgili belgelerin şu an elinde olduğunu, bu nedenle firmanın tanıtımına bir anlam veremediğini dile getirerek, ‘’Ben patentini aldıktan sonra Ege ve Uludağ üniversitelerinde makinemi incelettim. Profesörler, bunun için (fiziğe aykırı, nasıl açıklarız) dediler. Sonrasında firmalarla görüştüm. Ancak bir türlü kimseyi ikna edemedim’’ dedi.

Görüştüğü firmaların kendisinden makineyi kurmasını ve çalıştırmasını istediklerini anlatan Özpınar, şunları söyledi:

‘’Makinelerin kurulması çok yüksek maliyet gerektiriyordu. Ben sadece bunu gerçekleştiremedim. Bugüne kadar sadece makinemi kanıtlamak için en az 150 bin YTL para harcadım. Ancak tek mutlu olduğum nokta, patenti bende olmasına rağmen firmanın ortaya çıkarak benim savunduğum görüşü güzel bir toplantıyla gündeme getirmesi. En azından bana inanmayanlar haber kanallarında, gazetelerin manşetlerinde konuyu yeniden gördüler.’’

Özpınar, konuyla ilgili gerekli yasal haklarını kullanacağını ancak, firmanın talep etmesi halinde fikir alışverişinde bulunmaya da hazır olduğunu sözlerine ekledi.

/ BURSA

24.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004