Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

Irak’tan “durak”a

Halkı bombalayan, halk düşmanıdır.

Mayın da, benzeri tuzak bombalar da, bir insanı bombalaştırmak da kahpeliktir.

Kahpelik üstünden; özgürlük, hak, demokrasi, cumhuriyet, adalet, artık her neyse, hiçbir insani, vicdani, siyasi kavram adına söylenebilecek bir şey yoktur.

*

Türkiye’yi “Iraklaştırmak” isteyenler;

Orayı enine boyuna bölen etnik, dini, mezhepsel çatışma, bölünme, iç savaş “fizibilite”sini burada da görenler; bir yandan Türkiye’yi Irak içine, bir yandan da Irak’ı Türkiye içine saplamak, gömmek isteyenlerdir.

Türkiye’de siyasi ve toplumsal çoğunluk ile kararlılığın;

1. Irak’ta olmayacağız;

2. Irak olmayacağız;

3. Tüm farklılıklarımıza rağmen Irak’taki gibi birbirimize ırak, paramparça bir durak olmayacağız diye haykırabilmesi gerekir.

*

PKK’nın yüzlerce kilo A-4 patlayıcıyı Irak’tan (ve İran’dan) Türkiye’ye soktuğu;

Patlayıcılarla ilgili eğitim almış örgüt üyelerinin dağıldığı;

İstanbul’dan Hatay’a, İzmir’den Şırnak’a, Muğla’dan Siirt’e, Mersin’den Van’a çok sayıda A-4’ün yakalandığı;

“Ele geçirilen” belgeler ile “elde edilen” bilgilerde, metro, köprü, alışveriş merkezi, asker, polis noktaları gibi yerlerin hedef seçildiği, “yetkililer” tarafından hep açıklanmıştı.

1. Irak’tan çok sayıda mayın ve patlayıcının Türkiye’ye akmasından, ABD işgal kuvvetleri, Irak Devleti ve Kuzey’deki Kürt idaresi de sorumludur.

2. Güvenlik ve istihbarat ile siyaset zaafları, memleketi sapladıkları gerilim batağı da Türkiye’de hükümeti ve güvenlik güçlerini sorumlu kılar.

*

PKK, Irak kaosu ve işgal düzeninin parçası ve Türkiye vatandaşı Kürtler’e dayanan bir “örgüt”ten ziyade, her türlü etnik düşmanlık ile otoriter düzen güzergahının “terör maşası” konumundadır.

PKK, Türkiye’de demokrasi ufkunu karartan, kardeşlik, barış ihtimallerini mayınlayan, bombalayan, baskı, özgürlük kısıtlanması, nefret, kin, korku ortamının yeniden yeniden pekişmesini sağlayan ve o yolda kullanılan bir odaktır.

PKK, daha insani, vicdani, adil, hukuki, demokratik bir Türkiye’de yoksul Kürt çocukların daha iyi bir gelecek umudunun da önündeki temel engellerden biridir.

Kürt gençleri; canlı bomba, cansız beden, canlı katil, canlı hedef olma, Türkiye’nin çoğu yoksul diğer gençlerinin, çocuklarının kanına girme ve onların da nefretine muhatap kalma cenderesinde boğmaktadır.

“PKK, bomba, mayın gölgesi”nde hakiki özgür, bağımsız, demokratik siyaset yapılamaz.

*

Kimileri içinse PKK, hep böyle kalması, C-4, A-4, canlı bomba sevk etmesi, mayın döşemesi, terörü azdırması, maşalığı sürdürmesi istenen bir “gerekçe”; sürekli düşman, sürekli terör, sürekli kan, gerilim, nefret, şiddet, sürekli güvenlik paranoyası ve otoriter düzen isteyenlerin de “haklı” bahanesidir.

Ankara’da bir “çete” yakalandığında, içindeki özel harp eğitimli (sonradan ordudan atılan) asker kişinin, “PKK’ya karşı kullanmak üzere” gerekçesiyle, aynı PKK gibi “A-4” temin etmesi, eğitim vermesi, aynı PKK hedefleri gibi “köprüler, alışveriş merkezi, metro, tünel” türü repertuar edinmesi, boyunun çok ötesinde mana taşımaktadır.

Faili PKK veya başkaları, Diyarbakır’da parkın yanı başındaki durakta 10 can alan da bir A-4’tür.

*

Türkiye kendini hızla, “her şeye müsait ve müstahak ülke” konumundan çıkarmalıdır.

Güvenlik icapları yanında, asıl önemlisi, çok hırpalanan, kendini ayağından vuran ve diğer ayağı zincirlenmiş sivil siyasetin ne yapacağıdır.

Bir süre sonra, herkesi temsil ettiği varsayılan yeni bir Meclis oluşacak.

O yol el birliğiyle açık, aydınlık ve yüce tutulmalıdır.

Seçimin siyasi aktörleri, ülkenin içini, önünü karartacak hiçbir nefretin, ayrımcılığın, şiddet ve baskı çanakçılığının yardımcı rollerine soyunmamalı; kendilerine, tüm insanlara, geleceğe güvenin cesur, demokrat, huzur arayıp huzur veren başrol oyuncuları olabileceklerini hissetmeli, hissettirmelidir.

O “durak”ta parçalanan, bu toprakların her köşesinde yatan “iyi insanlar”a ve özellikle milyonlarca masum Türk ve Kürt çocuğun geleceğine karşı borçları budur!

Sabah, 24.5.2007

Umur TALU

25.05.2007


 

Rahat... Hazır ol...

Daha geçen gün Mehmetçik Vakfı’nın gecesinde Cem Yılmaz, Org. Yaşar Büyükanıt ve komutanları kahkahaya boğan gösterisinde, “Bu geceki program iki bölümden oluşuyor” demişti:

“Bir: ‘Hazır ol’...

İki: ‘Rahat’...

Şimdi rahatlayabilirsiniz.”

Lakin Türkiye rahatlayamıyor bir türlü...

Ne zaman biraz yüzümüz gülse, ne zaman milyonluk mitinglerde kimsenin burnu kanamadan coştuk diye sevinsek, ne zaman omuz omuza bir birliktelik göstersek, ne zaman bir nebze “rahat”layıp gevşesek, yüksek perdeden bir ses, bazen bir muhtıra bazen bir bomba, “Hazır ol” komutuyla kendimize getiriyor bizi...

* * *

Evet, bu seneki programımız iki bölümden oluşuyor:

Rahat ve hazır ol...

İki seçimli 2007, başından beri hepimizi ürküten bir korku filmi gibiydi.

Hırant Dink cinayeti, hepimizi daha yıl başından teyakkuza geçirdi.

Ardından Köşk krizi... muhtıra... Malatya...

Ve tüyler ürperten bir demeç:

“Yeni saldırılar sırada...”

Daha mayıstayız.

Yüksek ateşte seçime gidiyoruz.

Bu ortamda toplumdan sağlıklı karar vermesini bekliyoruz.

Zor.

* * *

Şimdi Ulus patlaması, ulusu patlatacaktır.

Seçimin ana motifi güvenlik olacaktır.

Kitleler sandık başına aş, iş, ekmek kaygısından çok “Bombalar sussun, terör boğulsun, çoluk çocuğum kurtulsun” düşüncesiyle gidecektir.

Terörle mücadele, meydanların asli talebi haline gelecektir.

Ekonomik, politik, demokratik talepler, ikinci bir “Rahat” emrine kadar ertelenecektir.

Belki de düne kadar “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganıyla dolan meydanlar, “Ordu Irak’a” sloganına dönecektir.

Siyasetin dümeni yeniden karargâh emrine geçecektir.

* * *

Türkiye nicedir komşu topraktan kendisine yönelen tehdidi bütün dünyaya, başta Amerika’ya anlatmaya çalışıyordu.

Operasyon haberleri, şehit cenazeleriyle birlikte geliyordu.

Güneydoğu kaynıyordu.

Genelkurmay Başkanı “Biz hazırız. Siyasi iradenin kararını bekliyoruz” demişti.

Bu konuda Washington’la ortak çözüm arayan ve bulamamaktan yakınan temsilci yeni görevden alınmıştı.

Biz hep, Türkiye’nin o bataktan uzak kalmasını diliyorduk.

Bunun kanlı bir maceraya kapı açacağını biliyorduk.

Şimdi Ankara’daki patlamanın güçlü sesi, bombaların geldiği söylenen yerden, Kuzey Irak’tan işitilecektir.

Türkiye, tam da seçim arifesi, Amerika’nın çıkmaya çalıştığı o bataklığa çekilmek istenecektir.

Bu, seçim sonucunu da etkileyecektir.

Türkiye yeniden “Hazır ol”a geçecektir.

“Hazır ol”un:

Bu sene bize “Rahat” yok.

Milliyet, 24.5.2007

Can DÜNDAR

25.05.2007


 

Fail çabuk bulundu, şüpheleniyorum...

Biliyorsunuz son zamanlardaki artan terör eylemlerinin faili bulundu mu, olay kilitleniyor anlamına gelmekte...

Ankara’nın göbeğinde altı kişiyi öldürüp, onca kişiyi yaralayan alçakça bir saldırının ‘tek’ faili 1979 doğumlu bu çocuktan ibaret olabilir mi?

Güven Akkuş...

Sivas- Zara doğumlu...

Lise 1’den terk...

İstanbul’da yaşayan ailesi ile dokuz yıldır görüşmüyor...

Ben bu resimde, her türlü kullanıma açık bir robot portre görmekteyim...

***

Failin çabuk bulunması beni ürkütüyor...

Çünkü bu, benim açımdan, Güven Akkuş’un arkasındakilerin bulunmayacağı anlamına gelmekte.

Askerimiz var...

Polisimiz var...

İstihbaratımız var...

Hatta öyle ki tonlarca A-4 bombasının ülkeye girdiğinden de haberdarız...

Ama ne hikmetse Başkent’i koruyamıyoruz.

Eğer Ankara’daki bu terör eylemi dışarıdan buraya gönderilen kanlı bir sinyal değilse, korkarım büyüyerek devam edebilir.

Oldum bittim bu ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, seçim öncesini sevmem.

Üstelik bu kez sadece cumhurbaşkanlığı seçimleri söz konusu değil...

Her ne kadar cumhurbaşkanlığı sonrasındaki ilk durak, genel seçimler gibi görünse de...

Sürecin tümünde AB’ye karşı gizli bir cihat söz konusu... İç egemenler AB’ye lehimlenme ihtimalini boğmak istiyor...

Kim ne derse desin esas mesele AB sürecinin önünü kesmek.

AK Parti hükümeti bunu daha önceden görüp, son bir buçuk yıldır yaptığı vahim hataları yapmasaydı, bu gün bu noktada olmayacaktık.

AB’den uzaklaşması, milliyetçilik yarışına girmesi, Şemdinli’de hukuka sahip çıkmaması, ülkenin bu noktaya gelmesine yol açan önemli sebepler oldu.

***

Gene de umutlu olmakta fayda var.

Canlı bombanın kim olduğu anlaşıldı...

Bakarsınız arkasındaki gerçek failler de bulunabilir.

***

Yazıyı, tekrar olma pahasına yeniden dünkü yazının finali ile bitirmekte fayda görmekteyim.

Çünkü ben hala o düşüncedeyim.

‘Ne yapmalı? Yaşadığımız ve yaşayacağımız her olaya, bunun bir ‘provokasyon’ olabileceği ihtimaliyle bakmalı...

Toplumsal tepkilerimizi ona göre ayarlamalıyız. Kavga ve kamplaşma çok hızlandı çünkü. Ancak demokrasi dışı bir ortamda var olabilenler... Ülkeyi, toplumu, hatta kendilerini bile yakacak... Bir yangını parlatacak bir çılgınlığa yaklaşmış görünüyorlar...

Bundan kurtulabilmenin tek yolu, bu çılgınlığı paylaşmamak olacak.

Varlığımız ve geleceğimiz...

Unutmayın ki soğukkanlılığımıza bağlı.’

Star, 24.5.2007

Mehmet ALTAN

25.05.2007


 

Laiklik kavgasını sürdürmenin bedeli ağır olur

Kuzey Irak’a yönelik büyük bir operasyonun bu bağlamda maliyetinin ne olacağını sorgulamak gerekir. Ülkede bir infial ve intikam havası yükseldiği taktirde bu yönde büyük baskılar olacağına kuşku yok.

Genelkurmay Başkanı’nın bu konuda 12 Nisan tarihinde açık bir beyanı mevcut. Orgeneral Büyükanıt’ın söylediğine göre Silahlı Kuvvetler operasyonu gerekli görmekte, bunu başarabileceğine de inanıyor. Hükümetin ise bu tür bir operasyona sıcak bakmadığı biliniyor.

Böylesi bir durumda Türkiye laiklik üzerinden aylardır süren gerginliği taşımayı sürdüremez.

(...)

Bu yaşananların Türkiye demokrasisine verdiği hasar kadar devlet olarak Türkiye’yi zayıflattığını da görmek gerekir. Şu anda Türkiye’nin tüm güneyi bir ateş yumağı halinde. Filistin’in, Lübnan’ın ve hatta orta vadede Suriye’nin geleceğinin ne olacağı belli değil. Irak’taki çözülme hızla sürüyor. Bugüne dek sakin olan Kürt bölgesine de terör eylemleri sıçradı. Bunların artması şaşırtıcı olmaz.

Böylesi bir ortamda Türkiye’ye yapılacak en büyük kötülük rejim korumacılığı kisvesi altında iktidar mücadelelerini sertleştirerek ülkeyi kilitlemektir. Bu kilitlenmenin bedeli çok ağır olur. Devlet ve toplum olarak Türkiye böyle bir hesabı ödemek zorunda kalmamalıdır.

Sabah, 24.5.2007

Soli ÖZEL

25.05.2007


 

Komutanların varlığı

Olay yerine giden komutanlardan biri, ortak tanıdığımız birine bu hareketlerini şöyle izah etmiş:

“Bu ABD’deki 11 Eylül saldırısına benzer bir saldırıydı. Orada belediye başkanı, yöneticiler hemen olay yerine gitmişti. Biz de böyle bu eylemlerden korkmadığımız mesajını verelim istedik.”

Bu gövde gösterisi, çok iyi niyetli ve insani bir gerekçeye dayandırılabilir.

Ama bu iyi niyetli gerekçe de fikrimi değiştirmiyor.

Anafartalar Çarşısı saldırısı, ötekilerden farklı değildi.

Kuşadası’nda minibüse konan bomba 5 kişiyi öldürdü.

Tahrip gücü biraz daha fazla bir bombaya 11 Eylül gibi önem atfetmek, terör örgütünün paçavra militanlarının gururunu okşamaktan başka bir işe yaramaz.

Eğer bunun altında başka bir amaç yoksa, komutanların oradaki varlığı bence doğru olmadı.

Hürriyet, 24.5.2007

Ertuğrul ÖZKÖK

25.05.2007


 

Terörün hedefi: Demokrasi

Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yaklaştıkça, gündemi ‘kriz’e endeksleyen zihniyet ‘terör’e davetiye çıkardı.

Demokrasilerde seçim halkın nefes aldığı, hesap kitap yaparak siyasi tercihini gözden geçirdiği olağan bir dönemdir. Ancak son günlerde hızla üreyen ‘kriz tellalları’ halkın sandığa gitmesini sanki olağan dışı bir şeymiş gibi sunmaya çalışmaktadır. Ulus’ta kurban edilen insanlarımız üzerinden, halkın iradesi ve demokrasi de dinamitlenmek isteniyor. Seçimlerin doğal alternatifi terör olarak dayatılıyor...

Açlıkla terbiye edilmek gibi, ‘korkularla’ terbiye edilmek isteniyoruz yeniden. Basit yaşamlarımıza dönebilmek için en iyisi bu filmi baştan izlemeyi reddedelim. Bu filmde asla rol almayalım ve senaristlerini görmeye çalışalım. Hatırlar mısınız 12 Eylül sonrası Beyoğlu’nda Gestapo kıyafetleri giymiş tiyatro oyuncuları, sokakta kendiliğinden darbe yapmıştı. Herkese kimlik sormuşlar ancak bir kişinin ‘siz kimsiniz’ diye sorması büyük haber olmuştu. Şimdi biz onlara kimlik soralım: Siz kimsiniz? En ufak bir sorunda, çözümü halkının dışında arayanlara soralım: Siz kimsiniz? Hâlâ vakit var gibi geliyor bana basit yaşamlarımıza ve uykularımıza dönmek için. Teröre yenik düşmemek için hâlâ vakit var. Sağduyumuzu ve vicdanımızı kaybetmeden, teröre ve terörden medet umanlara teslim olmadan, demokrasiyi ve yaşamımızı sahiplenmek için...

Bugün, 24.5.2007

Zeynep DAĞI

25.05.2007


 

Kuzey Irak mı?

Yine kritik bir dönemden geçiyoruz. Terör karşısında yalnızlığa mahkûm edilmek toplumsal ve yönetsel psikolojimizi bozuyor.

Bu dönemde hem devleti yönetenlerin karar verirken hem sade vatandaşların günlük hayatında adım atarken son derece dikkatli davranmasında yarar vardır.

PKK uluslararası bir sorun olarak tanımlanmanın peşindedir. Bunun için Türkiye’yi tahrik ediyor. Irak’taki şartlar elini güçlendirmiştir. Altı üsleri var. Amerikan silâhlarından nasipleniyorlar. Patlayıcılar da oradan sağlanıyor.

Irak’ta düştüğü rezil durum Washington’ı Kürtlerin oyuncağı haline getirmiştir. ABD Kuzey Irak’ı kaybetmemek uğruna yalnız Türkiye’ye değil, terörle savaş idealine de ihanet etmiştir.

Yani Türk ordusu da Amerikan ordusu da son derece gergindir. Irak’a girip PKK kamplarını tuz buz etmek şu dönemde düşünülecek son tedbir olabilir.

Türk ve Amerikan askerlerini karşı karşıya getirecek bir kararın, sadece düşmanlarımızı sevindireceğini hiç unutmayalım.

Vatan, 24.5.2007

Güngör MENGİ

25.05.2007


 

Büyükanıt’ın sözleri

Böyle bir dünyada Sayın Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt Paşa, diğer büyük şehirlerde de böyle intihar eylemleri olacağını dünya âleme karşı ilan etmemeliydi!

Ben yazarım! Bir parti lideri, sendikacı, terör uzmanı da söyleyebilir! Ama devletin en yüksek kademesindeki yetkililer böyle bir açıklama yapmamalı, dünyaya böyle bir resim vermemelidir.

Milliyet, 24.5.2007

Taha AKYOL

25.05.2007


 

Rejim tartışmaları yaparken

Ne yazık ki, hükümet ile askerler arasında çok ciddi anlaşmazlıkların olduğu görünümünün verildiği bir süreçten geçmekteyiz. Bir ara darbe söylentileri bile yayıldı.

İşte bu, teröre teşvik sağlamak sonucunu bile yaratabilir. Türkiye kendi içine kapanıp rejim ve hayat tarzı tartışmaları yaparken ülkeyi teröre teslim edebiliriz. Bunu Başbakan ve de Genelkurmay Başkanı unutmamalıdır...

Akşam, 24.5.2007

Serdar TURGUT

25.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004