Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

AB ilerleme raporlarınnı düşündürdükleri

Türkiye’nin AB resmi adaylık süreci 1999 Helsinki zirvesiyle başladı. Bu görüşe karşı olanlar ve sürecin zaten başlamış olduğunu söyleyenler de var, bu söylemde hukuki gerçeklik payı da var ama işin ciddiye binmesi, her iki taraf için de, Aralık 1999 Helsinki zirvesi.

İlerleme raporları ilke olarak resmi adaylıkları kesinleşmiş ülkeler için yayınlanırken, bu süreç bizim için 1998 senesinde yani Helsinki’den bir sene önce başlıyor ve böylece dün yayınlanan İlerleme Raporu Türkiye’ye yönelik onuncu raporu oluşturuyor.

***

İlerleme raporları ülkemizde, özellikle 2000 sonrası, sert eleştirilere konu olmuş belgeler.

Sert ve kanımca çok da anlamlı olmayan bu tepkilerin temel nedeni İlerleme Raporu diye adlandırılan ve AB Komisyonu bürokratları tarafından hazırlanan söz konusu belgelerde ülkemizin hukuki ve ekonomik yapılanmasına, yönetimin eski ya da güncel yanlış karar ve uygulamalarına çok net eleştiriler getirilmiş ve getiriliyor olması.

Avrupa Birliği Komisyonu’nun ülkemizin hukuki ve ekonomik yapılanmasına, yönetimin yanlış kararlarına eleştiriler yazmasını da çok doğal karşılamak şart zira Türkiye AB tam üyeliğine aday bir ülke ve tam üyelik demek AB müktesebatına hukuki ve ekonomik anlamda tam uyum demek.

AB Komisyon bürokratlarının bu süreçte bizim kimi hukuki ve ekonomik yapılanma ve uygulamalarımızı doğru ya da yanlış bulması da çok normal zira bu bürokratların temel doğru ve yanlış referansları var ve bunlar Kopenhag ve Maastricht siyasi ve ekonomik kriterleri, AİHM içtihatı ya da en genel ifade biçimiyle AB müktesebatı (acquis communautaire).

AB’ye tam üyelik de bizim bir siyasal irademiz olduğu için bu eleştirileri ciddiye almak ve gereğini de yerine getirmemiz lazım.

Üstelik Avrupa Birliği kurumları ve üye ülkeler yönetimleri bünyesinde yaşanan nispi karmaşa içinde Avrupa Birliği Komisyonu, bir kurum ve kurum çalışanları olarak Türkiye’nin daha özgür, daha zengin, daha güvenli gelecek projesine en objektif ve hatta sıcak bakan kesim.

İşin özeti, şayet gerçekten daha zengin, daha özgür ve daha güvenli bir gelecek temennimiz varsa, AB Komisyonu tarafından yayınlanan ilerleme raporlarını ve eleştirileri ciddiye almamız gerekiyor.

***

Yukarıda değindiğim gibi dün yayınlanan Rapor, 1998’den günümüze bize sunulan onuncu rapor ve şayet tüm raporları masanızın üzerine koyar, ilkinden başlayarak objektif bir gözle bu raporlardaki önerileri okur ve üzerlerinde düşünürseniz söz konusu eleştiri ve önerilerin çok ama çok büyük bir bölümünün büyük bir haklılık payı taşıdığını ve bu önerileri yerine getirmeden ülkemizin daha zengin, daha özgür ve daha güvenli bir gelecek projesinin kalıcılığının zor olduğunu teslim edersiniz.

Tabi, Türkiye içindeki ekonomik ve pozisyonel konumunuz, daha zengin, daha özgür ve daha güvenli bir ülke geleceği genel projesinden kişisel olarak, özel olarak sapma gösteriyorsa yani hukuk devleti evrensel ilkelerinin, evrensel insan hakları standartlarının ve rekabetçi bir piyasa ekonomisinin kalıcı olarak yerleşmesinden kişisel zarara uğruyorsanız AB projesine ve bu projenin olmazsa olmazı ilerleme raporları eleştiri ve önerilerine mesafeli durur hatta bu önerilere ülkemizi bölmeye, laikliği zedelemeye matuf, Türkiye’nin Cumhuriyet kazanımlarını geriye götürecek, ülkeyi bir manda yönetimi altına sokmaya gayret eden, ülkenin güneydoğusunu Kürtler’e, doğusunu Ermeniler’e peşkeş çekmeye yönelik bir öneriler kümesi olarak bakarsınız.

Kapalı toplumun ekonomik ve pozisyon rantlarından yararlanan kesimler için de bu tutum çok rasyoneldir, akılcıdır.

Ama şayet gerçekten iyi niyetli ama bu rant kollayan kesimlerin propagandasından etkileniyorsanız geçmişte bu kesimlerin ne büyük yanlışları ne kadar kolay ve kimlerin canını ne kadar yakarak yapabildiklerini Milliyet gazetesinde yayınlanan mülakatlardan izlemenizi öneririm.

Örnek mi istiyorsunuz? Genelkurmay emekli Başkanı Sayın Doğan Güreş Paşa ‘AB Türkiye’yi bölmek istiyor’ buyurmuş.

Kimi ciddiye almak gerektiğini geçen 10 sene bize çok net gösterdi gibime geliyor.

Star, 7.11.2007

Eser KARAKAŞ

08.11.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  AB ilerleme raporlarınnı düşündürdükleri

  Rapor sevindirdi

  301 ve yorumu

  Terörle mücadelede özeleştiri, teknik ve ideoloji

  Yeni bir cami ihtiyacı


 Son Dakika Haberleri