Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Örtüyle çalışmak huzur veriyor

Avrupa’daki başarılı Müslümanlara örnek olarak Time dergisine kapak olan Hollanda’nın ilk başörtülü avukatı Famile Arslan, başörtüsüyle mesleğini icra etmenin kendisine huzur verdiğini belirtti. Arslan, “Başörtümü çıkarsaydım belki daha fazla başarılı olurdum, ama o zaman da huzurum olmazdı. Yani başörtüm olmasaydı veya çıkarsaydım tüm kapılar bana açılabilirdi, ama o zaman sorunlar çözülmezdi. Oysa benim örtümle işimi yapıyor olmam birçok genç insana örnek teşkil etti” dedi.

Türkiye’de başörtüsü tartışmaları devam ettiği sırada Avrupa’daki başarılı Müslümanlara örnek olarak ünlü Time dergisine kapak olan Hollanda’nın ilk başörtülü avukatı Famile Arslan, Cihan’a konuştu. Başörtülü ve yabancı kökenli biri olarak eğitim hayatı boyunca geçirdiği zorlukları ve aşamaları anlatan Famile Arslan’a göre, genel anlamda Müslümanlar için Avrupa’da olumsuz bir ortam olmasına rağmen bunun avantaja çevrilme ihtimali de mevcut. Arslan, “Ben de hem eğitim hayatımda hem de kısmen şimdi başörtülü, Müslüman ve yabancı kökenli olmamdan dolayı kimi zorluk ve önyargılara maruz kalmıyor değilim, ama sürekli olarak bu olumsuz durumları olumluya çevirme gayreti gösteriyorum. Herkese tavsiyem de bu. Bunu yapmak belki zor, ama imkânsız değil” dedi.

Amerika’nın ünlü dergisi, Avrupa baskısında mercek altına aldığı Avrupalı genç Müslümanlarla ilgili kapak dosyasında Hollanda’nın ilk başörtülü avukatı Famile Arslan’a da geniş yer vermişti. Avrupa ülkelerinde ikamet eden Müslümanların birçok alanda yükselişe geçtiği gibi bu kesime ait eğitimli genç sayısının da arttığına dikkat çekilen dosyada, bu duruma örnek olarak ise Hollanda’da avukatlık yapan Famile Arslan verilmişti.

Başörtüsüyle mesleğini icra etmenin kendisine huzur verdiğini dile getiren Arslan, “Başörtümü çıkarsaydım belki de daha fazla başarılı olurdum, ama o zaman da huzurum olmazdı. Yani başörtüm olmasaydı veya çıkarsaydım tüm kapılar bana açılabilirdi, ama o zaman sorunlar çözülmezdi. Oysa benim örtümle işimi yapıyor olmam birçok genç insana örnek teşkil etti. Çok şükür, benden sonra mesleğini icra eden insan sayısı arttı” yorumunda bulundu.

ÇİFTE STANDART VAR

Avrupa’da fikir özgürlüğünün yanı sıra çifte standardın da hakim olduğunu belirten Famile Arslan, bu yüzden çoğu ülkede yabancıların hak isteme taleplerinin görmezlikten gelindiğini söyledi.

Arslan, özellikle Hollanda’da Wilders’ın hazırlamakta olduğu, Kur’ân-ı Kerim’i karalayan filmle bağlantılı olarak tartışma konusu yapılan Müslümanlar ve İslâm dini ile ilgili gelişmeler konusunda ise “Fikir özgürlüğü herkes için geçerli olmalı. Geert Wilders söylediği zaman saygı gösterelim, tamam, ama yabancı veya Müslümanlarınkine de saygı gösterilmeli” dedi.

Ancak bunun yapılmadığına dikkat çeken Famile, “Bu konuda çifte standart var. Ama bu olumsuzluğa rağmen birçok başarıya da imza atmıyor değiliz. Bu olumsuzluk bizi ve dolayısıyla dinimizi tanıtmaya vesile olur. Çünkü bu tartışmalar insanların İslâm konusunda araştırma yapmalarına yol açar. Bunu yakın çevremizde görmek mümkün. Ben, benim gibi olan arkadaşlarıma kesinlikle sabır ve gayret göstermelerini tavsiye ediyorum” diye konuştu.

FAMİLE ARSLAN KİMDİR?

1971, Palu doğumlu. Dört yaşında Hollanda’ya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Lahey’de tamamladıktan sonra Lahey Yüksek Okuluna bağlı Sosyal Hizmetler Bölümü’nde eğitim gördü. Daha sonra Leiden Üniversitesinde Hukuk tahsili yaptı. Uluslararası Hukuk alanında lisans, Devletlerarası Hukuk alanında da master eğitimini tamamladı. Rotterdam İslâm Üniversitesi’nde bir sene İlahiyat eğitimi aldı. Adalet Bakanlığında hukukçu olarak beş sene görev yaptı. 2002 senesinden beri serbest avukatlık yapıyor. Çok sayıda yabancı, Müslüman ve kadın kuruluşunun yönetim kurullarında görev yapıyor. Hollanda’nın ilk başörtülü avukatıdır.

/ LAHEY

25.02.2008


 

YÖK, duruşunu bugün açıklayacak

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, başörtüsünün yükseköğretimde serbest bırakılmasını öngören 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun onaylanmasının ardından, bugün bir toplantı yapacaklarını ve konuyla ilgili olarak Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç tarafından yapılan çalışmaya son şeklini vererek “YÖK’ün duruşunu bir basın duyurusuyla açıklayacaklarını’’ bildirdi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, başörtüsünün yükseköğretimde serbest bırakılmasını öngören 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un onaylanmasının ardından, bugün bir toplantı yapacaklarını, ‘’YÖK’ün duruşunu açıklayacaklarını’’ bildirdi. Özcan, konunun üzerinde çalıştıklarını kaydetti. YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç’in konuyla ilgili çalışma yürüttüğünü söyleyen Özcan, bir toplantı yapacaklarını ve çalışmaya son şeklini vereceklerini ifade etti. Özcan, ‘’Yarın (bugün) bir basın duyurusuyla YÖK’ün duruşunu size açıklayacağız’’ dedi.

‘’Verilecek kararın üniversitelere yazıyla mı iletileceği yoksa basın açıklamasının yeterli olup olmayacağı’’ yönündeki soruya Özcan, ‘’Şu anda onu bilmiyorum. Belki web sayfamıza da koyarız, belki diğerleri gibi yaparız. Öbürlerini hem üniversitelere duyurduk, hem de web sayfasına koyduk’’ cevabını verdi.

Bazı rektörlerin ‘’Yükseköğretim Kanunu’nun ek 17. maddesinde düzenleme yapılmadan Anayasa değişikliğinin başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakmayacağını, bu nedenle kanun düzenlenmeden üniversitelerde başörtüsüne izin vermeyecekleri’’ yönünde açıklama yaptıklarının hatırlatılması üzerine Özcan, ‘’Rektörler bugüne kadar her zaman sağduyulu hareket etmişlerdir. Bu olayda da yine sağduyulu hareket edeceklerini düşünüyoruz’’ diye konuştu.

/ ANKARA

25.02.2008


 

Şehirleri vurma tehdidi

Türk Silâhlı Kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyinde başlattığı kara harekatıyla iyice köşeye sıkışan terör örgütü PKK, şehir merkezlerindeki bombalama eylemlerini yaptırdığı örgüt bağlantılı Kürdistan Özgürlük Şahinlerine (TAK) yeniden saldırı talimatı verdi.

Terör örgütü, birçok malzemenin patlayıcı, her türlü aracın ise birer silâh durumuna getirilebileceği mesajı verdi. Terör örgütü TAK ise, Türkiye’ye karşı yeni bir eylem dalgası başlatacaklarını duyurdu.

İşbirlikçi Kürtler olmak üzere tüm düşman güçleri, turizm alanları, ekonomik ve siyasî dayanak olan sivil ya da asker kişi, kurum, kuruluş, şirket, tüm faşist sivil milis örgütlenmeleri Türkiye içinde ya da dışında nerede olurlarsa olsunlar hedeflerimiz kapsamındadır” diyen terör örgütü TAK, şehirlerde istediği eylemleri yapabilmek için “Apocu Gençlik İnisiyatifi” ve “Önder Apo Savunma Birimleri” adı altındaki oluşumlara kattığı üniversite gençlerine eylem talimatı veriyor.

25.02.2008


 

Tersane ölümleri Meclis te

Meclis, Tuzla’daki tersanelerde yaşanan işçi ölümleri ile önemli yasal düzenlemeler için mesai yapacağı yeni bir haftaya giriyor.

Tuzla tersanelerinde yaşanan işçi ölümleri, bu hafta Meclisin önemli gündem maddelerinden biri olacak. Meclis, haftaya, AKP, CHP, MHP ve DTP’li milletvekilleri tarafından verilen araştırma önergelerini görüşerek başlayacak.

TBMM Genel Kurulunda, 26 Şubat Salı günü, sözlü soruların ardından ele alınacak önergelerin görüşülmesinin ardından, Meclis Araştırma açılmasının kabul edilmesi bekleniyor. Bu önergelerin ardından, Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik şefi ve şef yardımcılığı atamalarını yeniden düzenleyen yasa teklifi da bu hafta Genel Kurulda görüşülecek. Klinik şefi, şef yardımcısı ve başasistan kadrolarına atamalar, uzman doktorlar arasından Sağlık Bakanlığınca yapılacak veya yaptırılacak sınavlara göre

gerçekleştirecek. Klinik şefi ve şef yardımcısı kadrolarına, mevcut toplam kadroların yüzde 35’ini geçmemek üzere, profesör ve doçentlerden atama yapılabilecek.

YENİ DÜZENLEME

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasasına değişiklik öngören yasa tasarısı, 26 Şubat Salı günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanacak. Önemli düzenlemeler içeren tasarıyla, emekli aylıklarının hesaplanmasında kullanılan güncelleme katsayısı, her yılın Aralık ayında açıklanan TÜFE ile o yılın GSYİH gelişme hızının yüzde 25’inin toplamına bir tam sayının ilave edilmesiyle hesaplanacak. Kanun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa devlet memuru olanlar, genel sağlık sigortası kapsamına alınacak.

KOMİSYONLAR

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, 27 Şubat Çarşamba günü, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda değişiklik yapan tasarıyı görüşecek. Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla oluşturulan Meclis Araştırma Komisyonu, 28 Şubat Perşembe günü toplanarak yetkililerden bilgi alacak.

/ ANKARA

25.02.2008


 

TSK, ‘site’den bilgilendirdi

Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Irak’ın kuzeyinde terör örgütü unsurlarına yönelik devam eden kara harekâtıyla ilgili yeni fotoğraflar yayımlandı.

Sitede, Türk askerlerinin yoğun kış şartlarında terör örgütüne yönelik operasyonlarına ilişkin 9 yeni fotoğraf bulunuyor. Fotoğraflarda, karlı arazide görevlerini yerine getiren ve mevzilenen TSK personeli ile kalkış hazırlığındaki Cobra tipi taarruz helikopterinin görüntüsü yer alıyor.

/ ANKARA

25.02.2008


 

Mutlaka hesapları var

Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, ‘’PKK terörünün arkasında elbette ABD, İsrail, AB’ye üye ülkeler var. ABD, AB ve İsrail bu operasyona sesini çıkarmıyor. Emin olun mutlaka bir hesapları vardır’’ dedi.

Kutan, partisinin Dolphin Nikâh Salonu’nda düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hava müdahalesinin ardından Irak’ın kuzeyine ilk defa kara harekâtına başlamasını önemli bir gelişme olarak değerlendirdi. Yıllardan beri terör örgütüne karşı sürdürülen mücadelenin bir sonuca ulaşmadığını öne süren Kutan, şöyle konuştu: ‘’PKK terör hareketi 1980’li yıllarda ‘üç baldırı çıplak’ sokak serserisi olarak ortaya çıktı. Günümüzde dünyanın en gelişmiş silâhlarıyla donatılmış PKK var. Bu gelişmiş silâhlar çarşıda, markette satılmıyor. Biz, ABD’den silâh alacağımız zaman şart koşuyorlar, ‘Bak bu silâhı veriyoruz ama Kıbrıs’ta, Güney Doğu’da kullanamazsın’ diyorlar. Peki bu adamlar silahları nereden alıyorlar? PKK terörünün arkasında elbette ABD, İsrail, AB’ye üye ülkeler var. ABD, AB ve İsrail bu operasyona sesini çıkarmıyor, emin olun mutlaka bir hesapları vardır. Bunlar Türkiye’nin hayrına hareket edecek değiller.’’

/ KOCAELİ

25.02.2008


 

Öğretmen atamaları bugün yapılıyor

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4 bin 786 kadroya yapacağı öğretmen ataması için 40 bine yakın aday başvurdu.

MEB, resmi okulların öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla bugün 4 bin 786 kadroya atama yapıyor. Sözleşmeli öğretmenlerden kadroya atananların yerlerine de sözleşmeli öğretmen görevlendirilecek. Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü Remzi Kaya, bugün yapılacak atamalar için 40 bine yakın adayın başvurduğunu bildirdi.

/ ANKARA

25.02.2008


 

Hukukçuların sessiz kalmasını anlayamıyorum

Türkiye’de hukuk ve yargı tartışmaları CNNTürk TV kanalında tartışıldı. Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü hakkında verdiği bir kararda ‘gerekçe’nin ‘kanun maddesi’ gibi yorumlanmasını anlayamadığını ifade ederken; “Bunu anlatamıyorum. Hukukçuların da buna sessiz kalmasını anlayamıyorum” dedi.

Gazeteci yazar Taha Akyol’un “Hukuka kıyılıyor mu Türkiye’deki...” şeklindeki sorusunu cevaplandıran Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, “Ben (yargıçlara) hukuktan yana olun diyorum. Neden? Hukuku zaten doğru uygularsanız, o dediğiniz değerlerin hepsi kendiliğinden korunur” dedi.

Taha Akyol’un CNNTürk’de yayınlanan “Eğrisi Doğrusu” programına katılan Sami Selçuk’un sorulara verdiği cevapların bir kısmı şöyle:

TAHA AKYOL: Hukuka kıyılıyor mu Türkiye’deki…

SAMİ SELÇUK: Kavramlara kıyılırsa hukuka kıyılır. Şimdi bir uygulama düşünün iyi niyet kötü niyetle kasıt kavramını karıştırıyor. O zaman zenginlerden para gasp eden fakirlere dağıtan insan sosyal bir görev, toplumsal bir görev, adaleti sağlayan bir görev yapmıştır. Onu aklamanız gerekir. Ama bu bir suçtur, hırsızlıktır adı. Veyahut da yağmaysa yağmadır.

T. A: Yargıç laiklikten yana olmayacak, Cumhuriyet’ten yana olmayacak, nitekim zaman zaman yargıtay başkanları yargıç laiklikten yanadır Cumhuriyet’ten yanadır diyor. Siz laiklikten yana olmayın, Cumhuriyet’ten yana olmayın mı diyorsunuz?

S. S.: Hayır böyle bir şey demiyorum. Ben hukuktan yana olun diyorum. Neden? Hukuku zaten doğru uygularsanız, o dediğiniz değerlerin hepsi kendiliğinden korunur. Ayrıca kendinizden ona bir şey katmanıza da gerek yok. Çünkü hukuk düzeni buna gerek duymamış, onu yerine getirmiş. Şimdi anayasayı, yeni Türk Ceza Yasasının 299. ve onu izleyen maddelerine bakarsanız, zaten Cumhuriyet’e ve Devlet’e ait bütün değerler korunuyor. Siz onu doğru uygularsanız zaten görevinizi yapmış olursunuz.

T. A: Laiklik Cumhuriyet gibi değerleri, kendi siyasî görüşleriniz açısından değil, hukuk bilimindeki anlamları açısından.

S. S.: (...) Şimdi dikkatimi çeken bir nokta Türkiye’de amaççı yorum denmek sureti, teleolojik yorum yani uzak amacını saptamak için o yorum kullanılmak suretiyle bazı sapmaların olduğunu ben de görüyorum. Açık söylüyorum bunu. Ve bunlar beni şaşırtıyor. Oysa yargıcın böyle bir görevi yok. İlle de laikliği koruma, ille de şunu koruma kollama görevi sadece hukukla ilgilidir. Siz onu yapın yeter. Onun dışına çıkamazsınız. Ve bize o izlenimi bırakmak bile yanlış.

T. A: Sizin temel teziniz, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarındaki gerekçeler Anayasa Mahkemesi’nin kararının hükmü gibi bağlamaz.

S. S.: Her mahkeme için bu geçerli. Tabi Anayasa Mahkemesinin bir ayrıcalığı olamaz. Şöyle hiçbir mahkemenin gerekçesi bağlayıcı değildir, çünkü gerekçede çelişik nedenler de olabilir birbiriyle çelişen. Birbiriyle çelişen nedenler birbirini yok ederler.

T. A: Böyle bir şey yazamaz hale gelir.

S. S.: Gayet tabi, dünyanın hiçbir tarafında böyle bir şey yok. Şimdi sanılıyor ki rektörlerimizin çoğu hukukçu değil, ben kendilerini anlıyorum. Tabip var, mühendis var. Ama hukuk danışmanlarının bunu anlatması gerekirken, bakıyorum diyorlar ki ‘Anayasa Mahkemesi karar verdi yasak getirdi biz gerekçeyle bağlıyız.’ Peki diyorum ki daha sonra 89 kararının ilk eleştirenlerden birisi benim. Ben diyorum ki daha sonra bir düzenleme yapıldı, serbesttir diye. Anayasa Mahkemesi ona karşı yapılmış olan bir itirazı da karara bağlarken gerekçesinde ona bir yollama yaptı. Biliyorsunuz dedi ki bu türban kararını serbest olduğu anlamına gelmez, diye bir lâf etti. Dedim ki bu gerekçede bu sizi bağlamaz. Bunu anlatamıyorum. Hukukçuların da buna sessiz kalmasını anlayamıyorum.

T.A: Tabi ki bunu mühendis rektörler söylüyorlar, hukuk danışmanları uyarmalı diyorsunuz da bunu anayasa profesörleri var söyleyen.

S. S.: Onlar daha çok şaşırtıyor beni. Onu da söyleyeyim. Nasıl oluyor da yani, usul hukuku dersinde anayasa hukuku dersinde belki fazla incelenmemiştir ama anayasa kitaplarında da var bu. Bu söylediğim nokta var. Eğilen arkadaşlarımız var ama Türkiye’de tezler var kesin hüküm otoritesinin bağlayıcılığının ne olduğu ve bunun kapsamının nerde başlayıp nerde bittiği hatta bunlardan bir tanesi bakın Reşit Belgesay siz ona belki yetiştiniz mi bilmiyorum. İstanbul Hukuk Fakültesi’ndeydim diyorsunuz,

T.A: Reşit Belgesay’ın fiilen öğrencisi olamadım ama kitaplarını okudum.

S. S.: Onun kitabında şöyle bir görüş var ona karşı çıkıyor rahmetli diyor ki, o görüş şu; hüküm fıkrası sıkı sıkıya zorunlu ilişki içerisinde olan gerekçedeki nedenler bağlayıcı olmalı. Hayır diyor, o bile bağlayıcı olamaz. Hukuk güvenliğini sarsarsın diyor. Bakın bu çok önemli. Nasıl oluyor da ben şaşıyorum.

T.A: Yani AİHM laik bir devlette üniversiteye başörtülü yahut dini simgelerle gitmek yasak olmalıdır demedi.

S. S.: Demiyor. Bu diyor takdir yetkisi o ülkenin yargıçları daha iyi takdir ettiği için çünkü işin içinde diyor onlar. Ve hukukta şöyle bir kural vardır. Daha iyi takdir yetkisini kullanan organın yerine daha kötü kullanabilen organ geçemez. Nitekim Türkiye’de bu hiç uygulanmıyor. Çünkü biz fiili sorunları da denetliyoruz. Meselâ diyoruz ki, tanık Sami Selçuk yalan söylemiştir. Ona göre karar verme diyoruz duruşma yapan mahkemeye. Halbuki ben Sami Selçuk’u görmedim. Onu en iyi takdir edecek onun ifadesini alan yüzünün kızardığını bocaladığını kekelediğini gören ilk mahkemedir. Bunun yerine geçiyor. Dünyanın hiçbir yargı organında böyle bir bozmayı göremezsiniz.

T.A: Şöyle ifade edeyim. Bu sanal yasak ama uygulanıyor. Bunu parlamento bir tasarrufla kaldırabilir mi. Bu Anayasa Mahkemesinin yetkisini parlamentonun gasp etmesi anlamına gelir mi?

S. S.: Kaldıramaz tabi böyle bir

T.A: Kararı değil yasağı, serbestliği getirebilir mi?

S. S.: Bu serbestlik rektörlere bırakılmıştır. Rektörler kendi üniversitelerinde ki durumu takdir etmek suretiyle özgürde bırakabilirler yasak da getirebilirler.

T.A: Özgür bırakan bir rektör suç işlemiş sayılır mı?

S. S.: Hayır, yargı kararını çiğnemiş olmaz. Çünkü orda yasak yok. Bu bir sanal yasak bu neye benziyor biliyor musunuz ben buna hep örnek veriyorum. Ben sizin yerinize bir senet düzenliyorum, cebime koyuyorum. Hukukçu olmadığım için sanıyorum ki, bu bir suç. O suç değildir. Kullandığınız zaman suç olur. Yasa öyle diyor çünkü. Bu olayda da zannediyorlar ki, biz yargı organının kararını çiğnemeyiz suç işlemiş oluruz. Türk Ceza Yasası’nın 257. maddesi, hayır öyle bir şey yok.

T.A: Çünkü yargının yasak kararı yok.

S. S.: Yok öyle bir şey. Yasak getiremez bu organlar zaten, tesbit yapar.

T.A: Efendim son sorumu soruyorum. Anayasa Mahkemesi herhangi bir anayasa değişikliğini esastan inceleyebilir mi, yok hükmünde karar verebilir mi?

S. S.: Hayır inceleyemez. Anayasanın 148. maddesi son derece açık. 3 açıdan inceleyebilir. İşte çoğunluk, ivedilik ve önerme açısından inceleyebilir. Eski kararlarının ben yeniden diriltilebileceğini sanmıyorum. 82 Anayasası bunu son derece sınırladı. Yokluk kavramına gelince ben Anayasa Mahkemesinin son kararını inceledim. Yüce mahkeme ne yazık ki, yokluk yaptırım olarak yokluk ile bir normun varlığını yani ontolojik açıdan bir norm ne zaman vardır yoktur onu birbirine karıştırmıştır. Ben onu da saptadım. İkisi son derece farklıdır. Yokluk yaptırımı hukukta çok ağır bir yaptırımdır. Yokluk yaptırımı olduğu zaman iptal dâvâsı açarsınız ama iptal kararı veremezsiniz. Çünkü hukukta hiçbir sonuç doğurmayan bir normu iptal ederseniz bu var idi, ben iptal ediyorum anlamına gelir. Halbuki o sadece diyecek ki Anayasa Mahkemesi böyle bir şey olursa, ki son derece zordur böyle bir normun oluşması. Sadece şunu diyecek; yoklukla sakat durumundan karar vermeye yer olmadığına o kadar.

Yeni Asya / İSTANBUL

25.02.2008


 

“Hocaların hocası’’ panelle anıldı

‘’Hocaların hocası’’ olarak tanınan Prof. Dr. Sabahaddin Zaim, İstanbul İktisatçılar Derneği’nin düzenlediği panelle anıldı.

Topkapı Eresin Otel’deki panelin açılışında konuşan İstanbul Valisi Muammer Güler, Prof. Dr. Zaim’i, valiliği döneminde daha yakından tanıma fırsatı bulduğunu belirterek, İstanbul’da büyük bir okula adını verdiklerini söyledi. Vali Güler, Zaim’in isminin üniversitelere verilmesinin de önemli olduğuna işaret etti. Güler, ‘’36 yıllık meslek hayatımda çok cenaze törenine tanık oldum. Hocamınki millet törenine dönüştü’’ dedi.

Panelde konuşan Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ise İslâm Kalkınma Bankası’nın kurulmasında Sabahaddin Zaim’in rolü bulunduğunu kaydederek, ‘’İslâm Kalkınma Bankası’na kurucu üye olmamızla Türkiye’nin petrol ithalatında problemi kalmadı, petrol krizine düşmedik. Sabahaddin Bey ve öncülerin uzak görüşleri ülkeye büyük hizmetler getiriyor’’ dedi.

Yalçıntaş, Zaim’in, Türkiye dışında uluslararası alanda da tanınmış bir insan olduğunu söyledi. Panele, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve birçok bakan mesaj gönderdi. Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in de katıldığı panelde, Sabahaddin Zaim’in hayatıyla ilgili sinevizyon gösterisi yapıldı.

/ İSTANBUL

25.02.2008


 

Yağışlar yetersiz kaldı

Türkiye’de son dönemlerde etkili olan kar yağışının, uzun yıllardır kurutma, doldurma, su sistemlerine müdahaleler ve kirlilik sebebiyle sürekli küçülen sulak alanlara önemli bir katkı sağlamadığı bildirildi.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye (WWF) Su Programı Müdürü Buket Bahar Dıvrak, yaptığı açıklamada, son yağışların, kurumakta olan sulak alanların beslenmesine katkı sağlayamadığını savundu. Dıvrak, sulak alanların yer altı sularını besleyerek, taban suyunu dengeleyerek, sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin su rejimini düzenlediğini hatırlattı. Dıvrak, sulak alanların ayrıca nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yaptığını belirtti.

KURAKLIKLA MÜCADELEYE HAZIR DEĞİLİZ

Türkiye’de son 40 yılda yaklaşık 1 milyon 300 bin hektar sulak alanın kurutma, doldurma, su sistemlerine müdahaleler ve kirlilik sebebiyle ekolojik ve ekonomik özelliğini yitirdiğine dikkati çeken Dıvrak, ülkedeki toplam sulak alanların 2,5 milyon hektar olduğu düşünüldüğünde, son 40 yılda sulak alanların yarısının kaybedildiğinin söylenebileceğini ifade etti. Dıvrak, küresel iklim değişikliği sonucu, dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar ve azalan yağışların, kuraklık olaylarının sıklığını ve ciddiyetini artırdığına değindi. Dıvrak, ‘’Her geçen gün başka bir sulak alanımızı kaybediyoruz. Geçtiğimiz yaz yaşadığımız kuraklık göstermiştir ki, ülke olarak kuraklıkla mücadele etmeye hazırlıklı değiliz. Kuraklığın kronik bir soruna dönüşüp su krizi halini almaması için biran evvel su politikalarımızı değiştirmek durumundayız’’ dedi.

TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİRİLMELİ

Sulak alanlar ve yer altı sularının temel olarak kışın düşen kar yağışları ve mevsimlere yayılan dengeli yağmurlarla beslendiğini anlatan Dıvrak, ‘’fakat dengesiz yağışlar yer altı sularını besleyememekte, sulak alanların beslenmesi için de yeterli olamamaktadır. Son dönemde Türkiye genelinde meydana gelen yağışlar, kısa süreli olmaları sebebiyle, yetersiz suya sahip sulak alanların beslenmesine kayda değer bir katkı sağlayamadı. 40 yıldır devam eden ve 2000’li yıllarda hızlanan sulak alan kayıplarının birkaç haftalık yağışla telâfi edilmesi imkânsızdır’’ diye konuştu.

Dıvrak, yok olmak üzere olan su kaynakları için birkaç haftalık yağışlardan medet ummak yerine, tüketim alışkanlıklarının değişmesi, uzun vadeli, bütüncül su politikaları oluşturularak uygulanması ve yok olma tehlikesi yaşayan sulak alanlar için restorasyon programlarının geliştirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

/ BURSA

25.02.2008


 

Palmiyelere hasırla koruma

Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde geçen yıl dikilen yüz palmiye ağacının soğuklardan etkilenmemesi için hasırla koruma altına alındı.

Belediye Başkanı Can Gürsoy, bu sayede palmiyelerin korunduğunu ifade etti. Yazın turistlerin büyük ilgi gösterdiği ilçeye palmiyelerin ayrı bir güzellik kattığını ifade eden Gürsoy, dikilen ağaçların ve palmiyelerin kurumaması için canla başla mücadele ettiklerini söyledi.

/ TEKİRDAĞ

25.02.2008


 

Muş'ta dereler de dondu

Muş’ta su şebekesinin donması sonucu derelerden su alan köylüler, derelerin de donmasının ardından karları eriterek su ihtiyacını karşılamaya çalışıyor.

450 nüfuslu Mercimekkale köyü sakinlerinden Menduh Alkaş, ‘’20 gün önce elektrik kesintisi olmuştu. Su pompası devre dışı kalmış ve içme suyu şebekesi tamamen donmuştu’’ dedi.

/ MUŞ

25.02.2008


 

Sıcaklıklar normale dönüyor

Yurt genelinde hafta boyunca hava sıcaklığı artmaya devam edecek.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, Karadeniz üzerinden gelen soğuk ve yağışlı havanın, Orta ve Doğu Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu ile Doğu Anadolu bölgesinde aralıklarla yağışlara neden olacağı tahmin ediliyor. Yağışların, Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında yağmur, iç kesimlerde kar şeklinde görülmesi bekleniyor.

Bugün, yurdun doğu kesimleri parçalı çok bulutlu geçecek. Doğu Anadolu’nun güneydoğusu, Güneydoğu Anadolu’nun doğusu ile Ağrı ve Iğdır çevreleri ise aralıklı yağışlı geçecek.

Salı günü Hakkari, Şırnak ve Mardin çevrelerinde de aralıklı görülecek yağışlar, Doğu Anadolu’nun güneydoğusunda kar, diğer yerlerde yağmur şeklinde olacak. Çarşamba günü, yurt genelinde yağış beklenmiyor.

Hava sıcaklığı, bugün güney bölgelerde kuzeyli rüzgarla birlikte biraz azalacak ancak Salı gününden itibaren yurt genelinde hissedilir derecede (4 ila 6 derece) artacak.

/ ANKARA

25.02.2008


 

Antalyalılar kara hasret

Kar yağışı yurdun büyük bölümünde etkisini gösterirken, şehir merkezine kar yağışı olmayan Antalya’da vatandaşlar, yüksek kesimlere çıkarak kar pikniği yapıyorlar.

Yılın büyük bir bölümünü güneşli havada geçiren, kışın ise şiddetli yağmurların yaşandığı Antalya’da vatandaşlar, kar yağışına özlem duyuyor.

Türkiye’nin özellikle doğu illerinde yaşayan vatandaşların hayatını zorlaştıran kar yağışını şehir merkezinde görme şansı olmayan Antalyalılar, kar özlemini giderebilmek için şehrin yüksek kesimlerine çıkıyorlar.

/ ANTALYA

25.02.2008


 

Fazla kilolar, uyku apnesini tetikliyor

Uyku sırasında horlama ile birlikte ortaya çıkan soluk durmalarının (uyku apnesi) farklı yaş gruplarını etkilediği, fazla kilolu kişilerde bu hastalığın daha yaygın olduğu bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı bünyesinde oluşturulan Uyku Laboratuvarı Direktörü Dr. Kezban Aslan, ‘Uyku Apnesi’’nin günümüzün en yaygın rahatsızlıklarından biri olduğunu ve ihmal edilmemesi gerektiğini söyledi.

Aslan, uzun yıllardan beri uykuda horlayan hastaların varlığının bilindiğini belirterek, ancak önemli olanın bu horlamaya soluk tutma ya da soluk durma olarak tanımlanan apne olaylarının eşlik edip etmediği olduğunu ifade etti.

Uyku sırasında horlama ile birlikte ortaya çıkan apnelerin, farklı yaş gruplarını etkilemekle birlikte sıklıkla 30-60 yaş arası kişilerde ortaya çıktığını anlatan Aslan, yapılan çalışmalarda erkeklerde yüzde 4, kadınlarda yüzde 2 sıklıkla görüldüğünün belirlendiğini kaydetti.

Aslan, Türk halkının beslenme alışkanlığı ve fiziksel yapısı göz önüne alındığında ülkede bu hastalığın görülme sıklığının daha yaygın olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:

‘’Kilo arttıkça hastalığın görülme olasılığı artıyor. Bu hastalık tipik olarak uyku sırasında üst hava yolunun tekrarlayıcı tıkanıklıkları ile karakterizedir. Bu hastaların hava yollarında bulunan kasları normale göre daha zayıf. Ayrıca uyku sırasında hava yollarının sinir sistemi tarafından kontrollerinde de problem gözlenmekte. Apne atakları sırasında kanın oksijen düzeyi düşerken nabız ve tansiyonda da değişiklikler oluyor.

Uyku apne hastalığı olanlarda, hastalığı olmayanlara göre daha sık oranda hipertansiyon, kalp damar hastalığı, felç geçirme, şeker hastalığı ve benzeri hormonal hastalık oluşma riski bulunuyor. Şişmanlığın yanı sıra yüksek kolesterol, sigara ve alkol kullanan kişilerde bu hastalık daha sık görülüyor.’’

Aslan, uyku apne hastalığı olan kişilerde gündüz aşırı uykululuk, yorgunluk, dikkat dağınıklığı, hafıza problemleri, depresyon, baş ağrısı, ağız kuruluğu, günlük iş ve sosyal performansta azalma gibi yakınmalar olduğunu belirterek, gece uyku sırasında ise horlama, sesler çıkarma, gece sık idrara çıkma, baş ve boyunda aşırı terleme gibi bulgular olabileceğini; bu hastaların trafik kazası geçirme risklerinin 3-7 kat daha fazla olduğunu söyledi.

Aslan, bu yakınmaları olan hastaların uyku bozuklukları ile ilgilenen bir hekime başvurmaları gerektiğini, ayrıca

yakınmaların değerlendirilmesi için kişilerin uyku laboratuvarlarında (polisomnografi) gözetim altına alınmasının yararlı olacağını sözlerine ekledi.

/ ADANA

25.02.2008


 

Mardinli öğrenciler Suriye’yi gezdi

Mardin’de ilköğretim okullarında okuyan 40 öğrenci, Suriye’nin El Haseki vilayetinde akranlarıyla buluştu.

Mardin Valisi Mehmet Kılıçlar’ın girişimiyle bilgi alış verişinde bulunulması amacıyla 40 öğrenci, Milli Eğitim Müdürü A. Menaf Bilgin, Müdür Yardımcısı Turan Ateş ve Şube Müdürü Mehmet Eldem ile iki koordinatör öğretmenin eşliğinde El Haseki vilayetinde yaşıtlarıyla bir araya geldi. Vali Kılıçlar, öğrencilerin, komşu ülkenin eğitim sistemini ve kültürlerini yerinde görmelerini sağlamak amacıyla Suriye’ye gönderildiğini söyledi.

El Haseki vilayeti yöneticileriyle hem sınır ticareti ve güvenliği konusunda hem de iyi komşuluk ilişkilerinin sürdürülmesi amacıyla buluştuklarını belirten Kılıçlar, şöyle dedi: ‘’Mardin’de orta öğretimde öğrenim gören 40 öğrencimizi Millî Eğitim Müdürlüğündeki yöneticilerle El Haseki iline gönderdik. Öğrencilerimiz, El Haseki’deki öğrenim durumunu görme fırsatını yakaladılar. Yöneticilerimizle iki komşu ildeki öğrenim durumu hakkında gözlem yapma imkanını buldular. ”

/ MARDİN

25.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri