Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Partileri halk kapatır

TBMM Başkanı Köksal Toptan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının AKP aleyhine açtığı kapatma dâvâsına tepkisini dile getirirken, “Çağdaş demokrasilerde partileri halk kurar ve kapatır” dedi ve “50 yıl öncesinde mi yaşıyoruz?” diye sordu.

Toptan, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonunun (TUSKON) 2. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, önceki gün akşamdan beri ülkedeki bütün aydınların, demokrasiye inanan herkesin, Türkiye’nin geleceğini heyecanla ve ümitle izleyen bütün vatandaşların derin bir tedirginlik ve üzüntü içinde olduklarını söyledi. Büyük ümitlerle ve ‘’çocuklar gibi büyük bir heyecanla’’ geçtiğimiz dönem Kopenhag kriterlerini yerine getirmek için gece gündüz hem iktidarın hem muhalefetin çok çalıştığını ifade eden Toptan, ‘’Türkiye ezberleri ve hesapları bozdu. Niçin bozdu? AB standartlarına ulaşmak için... O neydi? Daha çok demokrasi, daha çok insan hak ve özgürlükleri, bireylerin öne çıkması, ülkemizin bir özgürlük, demokrasi alanı haline gelmesi... Biz bunları başardık. Şimdi tereddütler var. Türkiye acaba geri mi gidiyor? Hayır, Türkiye’yi hiç kimse geriye götüremez.’’

TBMM Başkanı Toptan, toplantıya gelirken ‘’bu telaş içinde ne diyebileceğini’’ düşündüğünü ifade ederek, şöyle konuştu:

‘’Burada özellikle sivil toplum örgütü temsilcisi arkadaşlarımın yaptıkları konuşmalardan öyle bir sonuç çıkardım ki, telaşım boşuna. Türkiye almış başını gidiyor. Yanlışlıklar sadece demokrasilerde vardır. Diktatörlüklerde, totaliter rejimde yanlışlık olmaz. Yanlışları siyasi partiler de yapabilir. O partilerin yöneticileri, mensupları da yapabilir. Yapacak ki rakibine sıra gelsin. Halk seçimde onun hesabını yanlış yapana sorsun. Geçen sene Türkiye bir seçim yaptı. Bir sene sonra yine seçim yapacak. Yanlışı halk görüyor, biliyor, değerlendiriyor. Acaba bizim sorunumuz ‘bu halk, bu cahil halk ne anlar bu işlerden’ mi hâlâ? Türkiye 50 sene öncesinde mi yaşıyor? Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Çağdaş demokrasilerde partiler kurulur, kapanır. Ama çağdaş demokrasilerde partileri halk kurar, halk kapatır.’’

Geçmişte Türkiye’de hem partilerin kapatıldığına, hem de bazı partilerin halkın iradesiyle yok olduğuna şahit olduklarını anlatan Toptan, ‘’Peki kapattıklarımız ne oldu? Kapattıklarımız yeniden doğdu. Zamanla güçlenerek, daha kuvvetli doğdu. Çünkü orada halkın iradesi, halkın katkısı yoktu. O bakımdan halkın iradesini, tercihini anlamsızlaştıracak davranışlardan herkesin kaçınması lazım’’ diye konuştu.

Köksal Toptan, siyasetin gidişine halk dışı müdahalelerin siyaset kurumunu da zayıflatacağına ve insanlarda tereddütler oluşacağına dikkat çekti. Şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu günlerin, Türkiye’nin istikrar ve güven ortamının en güçlü, en inanılır, en fazla el birliği içinde olunması gereken günler olduğunu dile getiren Toptan, özel sektörün ve devletin çeşitli kademelerindeki ilgililerin yabancı muhataplarıyla konuşurken, muhatapların kafasında bir takım tereddütlerle masaya oturmak zorunda kalabileceklerini söyledi. Toptan, Hiç endişe etmemek, moralleri bozmamak gerektiğini vurguladı.

/ İSTANBUL

16.03.2008


 

CHP, DSP, MHP HARİÇ HERKES TEPKİLİ

CHP, DSP ve MHP dışındaki partiler dâvâyı demokrasi ve hukuka darbe ve müdahale olarak nitelerken, sendikalar, sivil toplum örgütleri ve iş dünyası da tepki gösterdi. Şimdiye kadarki parti kapatma kararlarının demokrasi ve hukuka büyük zarar verdiği, bu kararlarla Türk siyasetinin “siyasî partiler mezarlığı”na dönüştüğü vurgulanan tepkilerde, bu tür kararların, engellenmek istenen siyasî düşüncelerin önüne geçmek şöyle dursun, onları daha da güçlendirdiğine dikkat çekildi.

ÖZİNCE: GELİŞMELER İÇ PİYASADA

SORUN ÇIKARMAZ

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince: ‘’Şu anda siyasi gelişmelerin iç piyasada ayrıca bir sorun yaratacağını düşünmüyorum. Türkiye’nin dışarıdaki kredibilitesi ile ilgili de ayrıca bir sorun yaratmaz diye düşünüyorum. Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizi her seferinde hatırlamaya kalkarsak, unutmayalım ki ondan önce çok güçsüz bir mali tablo içindeydik. Finansal kurumlarımız başta olmak üzere ekonomimiz zayıf bir yapıdaydı. O gün çok sağlıksızdık. Bugün, o güne nazaran çok sağlıklıyız. Ülkemiz de uluslararası kredilendirme fiyatları açısından en uygun, en istikrarlı yerlerden birinde. Aklınıza en kötü örneği getirmeyin. Cumhuriyet tarihimizin en kötü kriziydi. Bir daha öyle krizlerin olacağını hiç düşünmüyorum.’’

21. YÜZYIL TÜRKİYE’Sİ BUNLARI HAK ETMİYOR

TÜGİK Genel Başkanı Hazim Sesli: ”Kapatma davası, Türkiye’nin geleceği açısından bizleri endişelendirmiş, belirsizlik bulutlarının, ülkemiz üzerinde yeniden dolaşmaya başlamasına neden olmuştur. Açılan kapatma davası gelişmemizi istemeyen, her fırsatta ülkemize sıkıntı yaratan dış dünyanın dışında hiç kimsenin işine yaramayacak, olan yine Türk milletine olacaktır. Geldiğimiz nokta, Dünya ekonomisinde 17’nci sıraya yükselen 21. yüzyıl Türkiye’sine yakışmamaktadır. Türkiye ve Türk insanı bunları hak etmemektedir.

Bu noktada siyasi partilerimize de büyük görevler düşmektedir. Artık yeni bir sürecin yaşanacağı Türkiye’de tüm kesimlerin sağduyu ile hareket etmesi şarttır. Kapatılan partilerle adeta bir parti çöplüğüne dönüşen ülkemiz, umuyoruz ki; partilerin bu kadar kolay kapatılmadığı, demokrasinin en üst seviyelerde yaşandığı bir ülke olacak.”

KAPATMAYA YÖNELEN DAVRANIŞLARDA

BULUNMAK DEMOKRATİK DEĞİL

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, “Sokaklarda yürüyen binlerce emekçi AKP iktidarına hak ettiği cevabı verirken AKP’yi kapatmaya yönelen davranışlarda bulunmak demokratik olmadığı gibi, benzeri düşüncelerin yarın daha da güçlü olarak iktidara gelmesine neden olacaktır. Parti kapatmalar üzerinden çözüm aramak aynı zamanda gerçek muhalefetin serpilip güçlenmesinin de önünün kapatılması demektir. Sendikalar ve siyasi partileri kapatarak bir talebin, bir hakkın veya bir siyasi düşüncenin örgütlenmesinin önüne geçildiğini zannedenlerin, yarın kendilerinin de aynı yöntemle saf dışı bırakılmayacaklarının garantisinin olmadığı bir sürece çevrilmiştir Türkiye.’’

YARGI MENSUBU YARGIYA ZARAR VERİYOR

Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı Av. Halil Doğan: “Demokraside hükümetlerin icraatının onay yetkisi millettedir. Sayın savcının ileri sürdüğü icraatları daha altı ay önce millet onaylamıştır. Milletin onayladığı icraatları savcının parti kapatma sebebi sayması halka, demokrasiye saygısızlıktır. Yargı mensuplarının yargıyı, ideolojik görüşlerine alet etmesi ve bu sebeple ülkeyi kaosa götürmesi çağdaş dünyada kabul edilir bir şey değildir. Hükümetin yaptıkları ‘laikliğe aykırı fillere odak olmak’ değil laikliğin yanlış uygulamalarını ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Bu dava sebebiyle yargı kendine güveni zedelemektedir. Yargıya, adalete olan güven kaybı diğer kurumlara olan güvensizliğe benzemez. Umarım Anayasa mahkemesi 367 kararıyla kaybettiği prestijini bu davayı reddederek kazanır.”

SAVCI HAKKINDA DÂVÂ AÇILMALI

Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu: “Bu ülke insanı darbelerden, kapatmalardan bıkmıştır. Her şeyden önce halka yapılan bir haksızlıktır. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde böyle şeylerin bırakın eylemini, söylemi bile olmamalıdır. Ne yazık ki demokrasimiz bir kez daha yara almıştır. Bu davanın açılması Türkiye adına talihsizliktir. Türkiye’nin dünyadaki itibarı zedelenmiştir. Ülkemize çok büyük bir kötülük yapılmıştır. Demokrasi tarihine talihsiz bir olay olarak geçecektir. Bu millî iradeye kilit vurmak demektir. Derhal yapılması gereken şey savcı hakkında dava açılmasıdır. Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmalıdır.”

TÜRK DEMOKRASİSİNE ZARAR VERİLİYOR

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu: ‘’Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokrasinin de içinde yer aldığı bu dört ilkenin hiçbirisinden vazgeçilemez. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerin kolaylıkla kapatılması Türk demokrasisine zarar vermektedir. Bugüne kadar gördüğümüz örnekler de bunu göstermektedir.

Uluslararası piyasalarda nereye gideceği belli olmayan bir çalkantının tam ortasında ekonomiye odaklanılmalıdır. Herkesin, serinkanlılıkla hareket edilmesi gereken bir sürecin içinde olduğumuzun farkında olmasında fayda vardır.’’

TÜRKİYE PARTİ MEZARLIĞINA DÖNDÜ

Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün: ‘’Türkiye Parti mezarlığına döndü, ancak laiklik tartışmaları bitmedi. Davayı alkışlayamam, gerçek gündemimiz olan ekonominin üzerini örteceği için olsa olsa kaygı duyarım.

Türkiye, siyasi sorunlar manzumesi altında ezilmeye başladı. Tartışmanın biri bitip diğeri başlıyor. İstikrar, istikrar dedik, ekonominin istikrarı bozulmaya başladı. Hükümet attığı her adıma artık dikkat etmek zorunda. Gerginlik politikası, öfke siyaseti her gün Türk insanının cebinden birkaç lira gitmesine neden oluyor. Türkiye’nin demokrasiyi ıskalama lüksü yok. Hükümeti sonuna kadar eleştiririm, ancak bir felaket tellalı olarak bu davayı şık bulmadım. Bana göre kurumlar değil kişiler cezalandırılmalı. Türkiye’nin siyasi parti kapatmakla bir yere varamaz.’’

KAPATMAYI DÜŞÜNMEK BİLE

TÜRKİYE’YE YAKIŞMAZ

Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu: ‘’Modern demokrasilerde, halkın gücünü ve rolünü öne çıkaran sivil siyasetin belirleyiciliğinin kabul edildiği ve güçlendirildiği bir anlayışı hazmetmek gerekiyor. Türkiye’nin yeniden bir rejim tartışmasına sokulmak istendiği görülmektedir. Bu tartışma yargı kullanılarak bir iktidar yarışı haline getirilmiştir. Seçimle gelen seçimle gider ilkesi başka enstrümanlar kullanılarak ortadan kaldırılmak istenmektedir. Yargının son yıllarda siyasi partileri sindirmeye yönelik girişimleriyle bu kadar çok siyasetin yetki alanına sivil ve gündelik rutinine müdahale eder hale gelmesi yargıyı tartışılır hale getirmektedir. Çünkü yargının siyasete müdahalesi istisna olmaktan çıkmış, kural haline gelmiştir. Bu acayip durum, sivil ve demokratik bir anayasada erkler arası sınırların yeniden belirlenmesi ve yargının tarafsızlığının sağlanması ihtiyacını ortaya koymuştur. Türkiye gibi modernleşme yolunda önemli kazanımlar elde etmiş bir ülkede bırakın kapatmayı, kapatmayı düşünmek bile Türkiye’ye yakışmaz’’

MİLLET YİNE ISKALANIYOR

ASKON Genel Başkanı Mustafa Koca: “Şaşırtıcı, endişe verici, güvensizlik aşılayı garip gözüküyor. Geriye hukuku kullanan insanların yanlışlıkları kalmaktadır. Uzun yıllardır jakoben telakkinin temsilini üstlenmiş havası veren bu kesim yine aynı yanlışlığın peşine düşmüş gibidir. Kısaca ülkemizde yargı ile hukukun arası giderek açılmakta ve bu durum bizler için dünya çapında yüz kızartıcı bir hale dönüşmektedir. Bizim endişe ettiğimiz esas hususlar şunlardır: millet ve demokrasi özel bir grup tarafından yok sayılabilmekte ve millete rağmen askıya alınmasına karar verilebilmektedir. Bunu yapanların neye hizmet etmiş oldukları çok calibi dikkattir. ”

BAŞOĞLU: PARTİLERİ

TEHDİTTEN KURTARMAK LÂZIM

Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu: “Siyasi partilerimizi, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesi’nin tehdidinden kurtarmak lazım. Siyasi partilerin sicillerinin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tutulmasını doğru bulmuyorum. İkinci olarak siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının da doğru olmadığı kanaatindeyim. Hazır sivil Anayasa yapma çalışmaları varken, Anayasa Mahkemesi’ni bir uzmanlık kurumu haline getirmek ve siyasi partiler üzerinde mali denetim yapan ve kapatan bir kuruluş olmaktan çıkartmak lazım gelir.”

TURBAY:DEMOKRASİ HAZIMSIZLARI SAHNEDE

BEM-BİR-SEN Genel Başkanı Mürsel Turbay: “Türkiye’nin demokratikleşme yönünde atmış olduğu adımlar her zaman, bir kısım demokrasi hazımsızları tarafından baltalanmak istenmiştir. Kimse Türk demokrasisine böyle bir ayıbı yaşatamaz, demokratik gelişmeleri baltalayamaz. Bir partinin kapatılmasını istemenin gerekleri vardır. Laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği belirtilen bir partinin bu eylemlerinin, varsa şiddet ve cebir içerikli eylemlerin belirtilmesi, delillendirilmesi gerekmektedir. Kimse Türk demokrasisine böyle bir ayıbı yaşatamaz, demokratik gelişmeleri baltalayamaz.”

GERGERLİOĞLU:BİR KEZ DAHA MAHCUP OLDUK

Mazlu-Der Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu: “Bir kez daha, ülke olarak demokratikleşme ve hukukun üstünlüğü yolunda gelişme ümitlerimiz ciddi biçimde yara aldı. Ve bir kez daha, uluslararası toplum nezdinde mahcup olduk. Başımız bir kez daha önümüze düştü. Böyle bir hukuk anlayışı olabilir mi? Böyle bir hukuk sisteminin ve yargı anlayışının, demokratik bir sistem ve anlayış olabileceği düşünülebilir mi? Bu zihniyette belirleyici olan normların, evrensel hukuk normları değil de ideolojik kaygılar olmadığını kime inandırabilirsiniz? Yargıtay Başsavcılığının açtığı bu dava kesinlikle kabul edilemez. ”

ASLAN: YASAKLAR, ÇÖZÜM DEĞİL

Gaziantep Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aslan: ‘’Yasakların, kapatmaların çözüm olmadığı kanaatindeyim. Zaten daha önce kapatılan partilerin yerine birçok partiler yine kuruldu. Siyasi bir oluşumun alternatifi yine siyasi bir oluşumdur. Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı temel direklerinden oluşan bir sistemle yaşıyoruz. Yargı sürecini izleyeceğiz. Yargıyı herhangi bir töhmet altında bırakacak söylemi doğru bulmuyoruz. Yargıya saygı duymak lazım. Ama, temel prensip olarak yasakların, kapatmaların çözüm olmadığı kanaatindeyim. Zaten daha önce kapatılan partilerin yerine birçok partiler yine kuruldu.’’

BOYDAK: DEMOKRATİK STANDART ARTMALI

Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak: ‘’Türkiye Cumhuriyeti demokratik laik sosyal bir hukuk devletidir. Ülke olarak demokratik standartlarımızı artırmalıyız. Bunu yaparken de mevcut standartlarımızdan ödün vermemeliyiz. Türkiye’de şimdiye kadar 30 tane parti kapatılmış. Ancak parti kapatmaları ülkeye bir katkı sağlamamış. Dünya’da ekonomik dalgalanmalar mevcut. Biz de bu ekonomik dalgalanmayı takip ediyoruz. Türkiye’nin bu dalgalanmadan yara almadan çıkması için herkesin gayret etmesi gerekir. Parti kapatmak çare değil, herkes ekonomiye odaklanmalı. Yargı sürecini hep birlikte bekleyip sonucu göreceğiz.’’

16.03.2008


 

Soylu: Demokrasi ve hukuka darbe

Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu, AKP hakkında kapatılması talebiyle dava açılmasını demokrasi ve hukuka karşı yapılmış bir darbe olarak nitelendirdi.

Soylu yaptığı yazılı açıklamada, “DP olarak siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu ve siyasetin siyaset zemininde yapılması lazım geldiğini, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve milletin iradesine ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğumuzu 60 yılı aşkın misyonumuzun temel iradesi olarak ortaya koymuş bulunuyoruz” dedi. Siyasetin terbiye edilme, siyaset zemininin sağlıksız bir hale getirilmesi, siyaset zemininin sarsılması ve 1980 sonrası insanların siyasetten uzaklaştırılmasına yönelik uğraşıların tümüne bugüne kadar karşı olduklarını hatırlatan Soylu, şöyle devam etti:

“Bugünden sonra da karşı oluyoruz. Bu dava AB sürecine de zarar vermektedir. Bu dava medeni ülkeler ile olan ilişkilerimize de zarar vermektedir. Bu dava, siyaset zeminini sarsar ve bu dava ekonomiye sosyal, hayata zarar verir. Türkiye böyle meselelerle, bir siyasal partinin kapatılmasına tahammül etmemelidir.

AKP’nin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan davasına şiddetle karşı çıkıyoruz. Bunun demokrasiye bir darbe olduğuna inanıyoruz ve bugüne kadar Türkiye’de bu tip davaların, bu tip demokrasiye ve siyasete olan müdahalelerin yol açtığı durumun tekrar tekerrür etmesinden de endişe ettiğimizi, siyasetin ancak, siyaset eliyle düzeltilebileceğini, hukukla, yargı ile ve bu konuda siyasete müdahale hali ile düzeltilemeyeceğini tekrar ortaya koyuyoruz.

Lütfen siyaset için düzeltme halini sandığa bıraksınlar, milli iradeden de ellerini çeksinler.”

Yazıcıoğlu: Demokrasiye katkısı olamaz

BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, gazetecilerin, soruları üzerine siyasi partilerin bu tür gerekçelerle kapatıldığını gördüklerini ve bu kapatmaların, Türk demokrasisine ve Türkiye’nin gelişmesine hiçbir katkısı olmadığını kaydetti.

Yazıcıoğlu, siyasi partilerin, gerek çalışmaları, gerekse siyasi faaliyetleri dolayısıyla, söylemlerinden hareketle kapatılmasının demokratik olmayacağını dile getirdi. Yazıcıoğlu, ‘’Şiddet ve terörü metot olarak kabul etmemiş siyasal bir hareketin kapatılması istemiyle dava açılmasının demokrasiye bir katkısı olamaz’’ dedi.

Mumcu: Demokrasiye müdahale

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, yaptığı yazılı açıklamada, şunları kaydetti:

‘’Kapatma, yasaklama gibi girişimler neresinden bakılırsa bakılsın demokrasiye müdahaledir. Gözüken veya gösterilen amacı ya da nedenleri ne olursa olsun işe yaramaz ve ne demokrasi ne de laiklik adına kabul edilemez. Bırakın demokrasi işlesin. Bırakın millet kendi işini kendi görsün. Milletin vicdanı üzerindeki yasakçı baskı kalkmadıkça bunun mümkün olmayacağı artık anlaşılsın.’’

Kutan: Kaygı verici gelişme

Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, yaptığı açıklamada, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğuna işaret ederek, herhangi bir siyasi partiyi birtakım değerlendirme ve yorumlarla ‘’kapatma tehdidi altında’’ bulundurmanın demokrasinin gelişip serpilmesine, güçlenmesine engel olma anlamına geldiğini ifade etti. Kutan, ‘’AK Partinin kapatılması ile ilgili açılmış bulunan dava, parlamenter demokratik sistem açısından son derece kaygı verici bir gelişmedir’’ dedi.

MHP üzüntüyle karşıladı

Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, yaptığı açıklamada, ‘’bir yargı sürecinin başladığını, bu sürece ve sonuçlarına saygı gösterilmesi gerektiğini’’ bildirdi. Davanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılmasını ‘’demokrasi ve ülkemiz adına üzüntü verici bir durum’’ olarak değerlendiren Şandır, şunları kaydetti:

‘’Parti olarak bu çağda böyle bir dava açılmasını üzüntüyle karşılıyoruz. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğüne herkesin sığınması ve saygı göstermesi gerekir. Ama ne olursa olsun Cumhuriyetimizin ve hukukunun gereğine herkesin uyması gerekir.’’

/ ANKARA

16.03.2008


 

Kapatılması beklenmiyor

argıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP aleyhine açtığı dava Amerikan basınında da yankı buldu.

International Herald Tribune gazetesi, yüzde 47 oranında oy alan bir partinin kapatılması beklenmese de, Ocak ayında başlayan yasal sürecin bu noktaya kadar gelmesini sürpriz olarak değerlendirdi.

Herald Tribune, “Dava Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilirse, laiklerle Erdoğan ve partisi arasında çatışmaya doğru gidilecek” öngörüsünde bulundu. Gazete, laiklerin Erdoğan’ın partisine karşı ellerinde yalnızca yargı silahının kaldığını savundu. Haberde, Refah Partisi ile Kürt partilerinin daha önce kapatıldığı hatırlatıldı.

/ WASHINGTON

16.03.2008


 

Kapatma dâvâsı AKP’ye yarar

Dr. Cengiz Aktar AKP’nin nasıl olsa kapatılmayacağını, ama buradan doğacak “mağduriyet” algısını kendi lehine kullanarak kapatma davasından nemalanacağını iddia etti.

Aktar, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı seçilmesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin ardından 22 Temmuz seçimlerinde AKP’nin yüzde 47 oyla iktidar olmasına göndermeyle, “Bu sayede gelecek seçimlerde belki daha fazla oy toplayacak” dedi.

ÜSKÜL: SİYASİ SONUÇLARI OLUR

AKP milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül ise “Ben partinin kapatılmasını mümkün görmüyorum. Ama bunun siyasi sonuçları olacaktır, insanların kafası karışabilecektir” dedi.

Parti yöneticilerinin her fırsatta AKP’nin laikliğe bağlı olduğunu belirttiğini söyleyen Üskül “AKP demokratikleşme yönünde oldukça önemli adımlar atmıştır, bundan uzaklaştığını söylemek anlamsız” diye ekledi.

/ ANKARA

16.03.2008


 

Bu dâvâyla yüzde 50’yi aşarız

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, AKP hakkında kapatma davası ile ilgili olarak, “Bugün yerel seçimler öncesinde Anayasa Mahkamesi var. Buradan da yüzde 50’nin üzerinde oy alarak çıkacağız. Bu imkânı bize sağlayanlara teşekkür ediyorum” dedi.

Bakan Şahin, kendisinin koordinasyonunda düzenlenen, AKP Antalya İlçe Başkanları Aylık Olağan Danışma Kurulu toplantısına katılmadan önce, AKP hakkında açılan kapatma davasına ilişkin gazetecilere açıklamalarda bulundu. Gazetecilere, ‘’AK Parti hakkında açılan kapatma davasını soracaksınız. Siz sormadan cevap vereyim’’ diye söze başlayan Şahin, davanın ne anlama geldiğine yönelik yorumda bulunarak, şöyle devam etti:

‘’Bu dava ne anlama geliyor diye sorarsanız, bu dava, Türkiye’de bana göre yeni bir dönemi başlatacaktır. Bu dönem, özellikle siyasi partiler açısından Türkiye’yi anti demokratik uygulamaların odağı olmaktan kurtaracak bir dönem olacaktır. Bu dönem, Türkiye’yi partiler mezarlığı olmaktan kurtaracak bir dönem olacaktır. Önümüzdeki günlerde bunu hep beraber göreceğiz.’’

2002 seçimlerine doğru giderken de Anayasa Mahkemesinde bu tür bir davanın olduğunu ve AKPi’nin 3 Kasım seçimlerinden tek başına iktidarla çıktığını anlatan Şahin, şöyle konuştu:

‘’22 Temmuz seçimlerine giderken de bir anayasal süreci yaşadık ve AK Parti yüzde 47’ye yakın oyla seçimlerden birinci çıktı. Şimdi yine Anayasa Mahkemesinin önünde bir dava var ve mahalli seçimlere gidiyoruz. Yüzde 50’nin üzerinde oy alarak bu seçimlerden çıkacağız. Dolayısıyla bize bu imkanı sağlayanlara teşekkür ederim. Saygılar sunarım.’’

10 bin dolara çıkmadan bunlar bitmez

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, (TUSKON) 2. Olağan Genel Kurul toplantısı öncesinde basın mensuplarının soruları üzerine ‘’Demokrasi zorlu bir maratondur’’ dedi. Bakan Tüzmen, yasama, yürütme ve yargı erklerinin uyumlu bir şekilde çalışabilmesi için ülkenin belli bir gelir seviyesine ve belli bir bilgi birikimine ihtiyacı olduğunu söyledi. Tüzmen, bu nedenle asıl olarak bu birikimin yapılması gerektiğine inandığını dile getirerek, bunun için de kişi başına düşen geliri ve ihracatı artırmak gerektiğini vurguladı. Kürşad Tüzmen, ‘’(Kişi başına geliri) 10 bin doların altındaki demokrasilerde bu tip sancılar yaşanır. Biz 15 bin dolarlar seviyesine getirdiğimiz zaman o sancıları yaşamayacağız’’ diye konuştu.

/ ANTALYA

16.03.2008


 

Bu dâvâlar demokrasiye şifa getirmez

Balıkesir Barosu eski Başkanı Avukat Turgut İnal, Türkiye’de parti kapatma davalarının birbirini takip ettiğini belirterek, “Bu davaların hiçbiri Türk demokrasisine sadr şifa sonuç getirmemiştir” dedi.

Avukat Turgut İnal, AKP’ye yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açılan kapatma davasını Yeni Asya’ya değerlendirdi. İnal, Türk demokrasisinde siyasi partilerin kapatılmasına dair hükümlerin bulunmasını onaylamadığını belirtti. İnal, kapatılma davasına maruz kalan “Demokratik Barış Harekâtı” adı taşıyan bir partinin genel başkanlığını yapmış biri olarak bu davaları yaşadığını söyledi. Siyasi Partiler Yasasındaki çok sayıdaki hükümlerle siyasi partilerin kapatılması yoluna gidilebildiğine dikkati çeken İnal, öteden beri siyasi çevrelerde, kamuoyunda Siyasi Partiler ve Seçim Yasasının değiştirilmesinin hep istendiğini, ne yazık ki iktidar partisinin buna yanaşmadığını ifade etti. İnal, iktidar partisinin şu an aynı yasaların hükümleriyle karşı karşıya kaldığını kaydederek, şunları söyledi: “Türkiye’de siyasi partilerin kapatılması davası batı demokrasisine nazaran mümkün ölçüde kullanılmıştır. Ard arda parti kapatma davaları birbirini takip etmiştir.Bu davaların hiçbiri Türk demokrasisine sadr şifa sonuç getirmemiştir. Bu günlerde DTP’ye kapatılma davası açılmış ve yürürken bunu ciddiye almayan hatta bir noktada ‘iyi oldu’ diyenler AKP’nin kapatılması davası karşısında şok tesiriyle karşılaşmış onlar için sürpriz olmuştur. Kapatılma davasının sonucu ne olur olmaz o bahsi diğerdir. Üzerinde fikir yürütmeyi de yasalar açısından doğru bulmuyorum.”

Türk demokrasisinde iktidar partisine karşı kapatılma davasına çok ender rastlandığını vurgulayan İnal, şöyle devam etti: “Hel hele daha yıl dolmadan yüzde 47 oy alan, yüzde 70’leri geçen referandum oyları ile onay gören iktidar partisinin kapatılması hiç düşünülmemiştir.Dileğim demokrasimizin böyle kapatma davalarına sık sık sahne olacak dava konuları yaratmamasıdır. Yine dileğim, Siyasi Partiler ve Seçim Yasasının çağdaş boyutlarda bir yasa haline gelmesidir. Yine dileğim siyasi partilerin bu kadar sudan ucuz sebeplerle kapıtılmaya muhatap kılınmamasıdır.”

Ahmet Turan Söyler / İSTANBUL

16.03.2008


 

Özak: Gerçek Atatürkçü biziz

Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak, gerçek Atatürkçülüğün, işini çok iyi yapmakla, ihracatı, GSMH’yı, kişi başına düşen geliri artırmakla, yolsuzluk ve yoksulluğun önlenmesiyle sağlanacağını ileri sürerek, “Gerçek Atatürkçü biziz” dedi.

Gerçek Atatürkçülüğün, işini çok iyi yapmakla, ihracatı, GSMH’yı, kişi başına düşen geliri artırmakla, yolsuzluk ve yoksulluğun önlenmesiyle sağlanacağını ifade eden Özak, bilim ve teknoloji ile muasır medeniyetler seviyesine çıkılması için eğitime yatırım yapılması gerektiğini dile getirdi. Özak, evlere doğal gazı ulaştırmanın, duble yollar fikrine insanları alıştırmanın, sivil havacılığı yaygınlaştırmanın gerçek çağdaşlık, Kafkaslarda ve Balkanlardaki eserlere, vakıflara sahip çıkmanın gerçek milliyetçilik olduğunu ifade ederek, ‘’Gerçek Atatürkçü biziz’’ dedi. AKP hakkındaki kapatılma davasını kendisine soran gazetecilere, ‘’Bana ne soruyorsun, millete sor dediğini’’ aktaran Özak, ‘’Bu vehimden, paranoyadan, akıl tutulmalarından ve niyet tutulmalarından artık kurtulmamız lazım. Bunları toplumumuz artık anlamıştır’’ diye konuştu.

/ ANKARA

16.03.2008


 

Yasaksız üniversite kalmadı

YÖK genelgesinin yürütmesini durduran Danıştay kararına rağmen başörtülü öğrencileri kabul eden Sakarya ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitelerinde de başörtüsü yasaklandı. Selçuk Üniversitesi de Pazartesi'den itibaren türban yasağı uygulayacağını duyurdu.

Anayasa değişikliğini ilk uygulayan üniversitelerden biri olan Sakarya Üniversitesi’nde, Danıştay’ın kararına rağmen başörtülü öğrencilerin derslere girmesine izin veriliyordu. Ancak üniversite yönetimi önceki gün aldığı yeni bir kararla öğrencilerin okula ve derslere başörtülü girmesini yasakladı. Karar, yasaktan haberi olmayan öğrenciler arasında karışıklığa yol açtı. Bazı öğrenciler derslere girebilmek için başörtülerini çıkarttı, bazıları da peruk takarak içeriye girebildi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde de yasak başladı. Selçuk Üniversitesi ise yarından itibaren kılık kıyafet konusunda eski uygulamaya dönüleceğini duyurdu.

/ İSTANBUL

16.03.2008


 

İstanbul depreme hazır değil

İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe ve Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Tayfun Kahraman, İstanbul’da beklenen büyük depreme karşı 1999’dan beri yapılan çalışmaların son derece yetersiz olduğunu belirtti.

Yalova’nın Çınarcık ilçesinde önceki gün (12 Mart) gerçekleşen 4.8 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbul’u tehdit eden deprem gerçeği yeniden gündeme geldi.

ÇOK KONUŞULDU BİRŞEY YAPILMADI

“1999 depreminden bu yana çok şey konuşuldu ama uygulamada pek az şey yapıldı” diyen Gökçe, İstanbul’da gerçekleşecek muhtemel bir büyük depreme karşı ciddî bir hazırlık yapılmadığı kanısında: 1999’dan bu yana hastane, okul, köprü, karakol, itfaiye, müze vb. kamu binalarının sadece yüzde 5’i güçlendirilebildi. 3.5 milyon civarında konutun ancak yüzde 1’i güçlendirildi. Mevcut konutların yüzde 70’i kaçak, yani mühendislik hizmeti almadan yapılmış. Yüzde 90’ınınsa yapı kullanma izni, iskânı yok. Depreme dayanıklı olduğu iddia edilen yeni yapılarda da problemler var. Büyük bir depremde 50-70 bin bina yerler bir olacak; 50-150 bin insan ölecek; bir milyon kişiyse evsiz kalacak.

Hangi imalathanede ne üretildiğine dair yeterli bilgi elde edilemedi. Şehrimizde yangın riski taşıyan tesisler var. Bunların yüzde 76’sı ruhsatsız çalışıyor. Davutpaşa’daki patlamaya sebep olan işletme gibi 30 bin işletme var. Büyük bir depremde çok ciddî sorunlar yaşanacak. 500 bin ile 1.5 milyon arasında insan işsiz kalacak. İstanbul’a önemli miktarda elektrik sağlayan Alibeyköy’deki santral hasar görecek. Yeşil alanlar yok edildi. Her yer inşaat alanına çevrildi. Deprem sonrasında insanların toplanabileceği alanlar kalmadı.

İnsanlar İstanbul’dan kaçacak; kafa ve kol emeği kaybı ekonomik büyümeyi durduracak; salgın hastalıklar görülecek; siyasî otorite boşluğuna açık bir ortam, ekonomik ve toplumsal kaos oluşacak.

YOKSULLAR DAHA

BÜYÜK RİSK ALTINDA

Zamanla depremin yerel yöneticilerin ve hükümetin gündeminden çıktığını dile getiren Kahraman da büyük bir depremin öncelikle kaçak ve dayanıksız yapılarda yaşayan yoksul vatandaşları tehdit edeceğini söyledi

/ İSTANBUL

16.03.2008


 

Başkent yine sallandı

Ankara’da, dün saat 12.15’te 4,9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Deprem Araştırma Merkezi, saat 12.15’de hissedilen depremin merkez üssünün Karaali-Bala olduğunu açıkladı.

Deprem, yerin 8,9 kilometre altında meydana geldi. Deprem, Ankara’da kent merkezinde de hissedildi. Sarsıntıyla birlikte birçok vatandaş evinden dışarı çıktı. Bu arada, saat 12.32’de 3 büyüklüğünde merkez üssü Bala’nın Afşar beldesi olan bir sarsıntı daha kaydedildi.

Bala ilçesi Belediye Başkanı İbrahim Gürbüz, ilçede kısa süreli bir panik yaşandığını belirterek, “Halk şu an sakin. Şu ana kadar hasarla ilgili bize ulaşan bir bilgi yok. Belde ve köylerimize ekipler gönderdik. Araştırmalarımız sürüyor” dedi.

TAYMAZ: YIKIM YOK, HASAR ORANI ARTTI

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürü Mustafa Taymaz, ilk verilere göre bir yıkımın söz konusu olmadığını, ancak bölgede daha önce hasar tespit edilen yapılardaki hasar oranının artmış olabileceğini kaydetti. Taymaz, 17 Mart Pazartesi günü, bölgede hasar tespiti çalışmalarını başlatacaklarını ifade etti.

/ ANKARA

16.03.2008


 

Havaş otobüslerine yasak geldi

Atatürk Havalimanı’ndan toplu taşıma yapan Havaş şirketine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nden (UKOME) kısıtlama getirildi.

Havaş’ın Kozyatağı ile Etiler-Akmerkez’e olan otobüs seferleri yasaklanırken, sadece Taksim ve Bakırköy hatlarında hizmet vermesi kararlaştırıldı. Taksiciler Kooperatifi Başkanı Fahrettin Can, kooperatife kayıtlı 553 taksinin günlük 4 bin 500 yolcu taşımasına karşın Havaş’ın yaklaşık 20 bin yolcu taşıdığına işaret ederek, haksız rekabetten dolayı aylık 1 milyon YTL’ye yakın zararları olduğundan yakındı.

/ İSTANBUL

16.03.2008


 

Kur’ân’ı 9 ayda ezberledi

Edirne’de yaşayan görme engelli emekli müezzin Saadettin Gül (55) Kur’ân-ı Kerim’i 9 ayda ezberlemiş. Saadettin Gül (55) doğuştan görme engelli.

Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Molla Hasanlar Köyü’nde dünyaya geldi. 11 yaşına geldiğinde Kur’ân-ı Kerim’i öğrenmeye karar verdi. Görme engelli olmasına rağmen Kur’ân-ı 9 ay gibi bir sürede ezberlemeyi başardı. Küçük yaşlarda hafızasının daha güçlü olduğunu belirten Saadettin Gül, “Hafızlığa başladığım zaman 11 yaşındaydım. Hocamız Kur’ân’ın bir sayfasını üçe bölüyordu. Sonra her bölümü üç kez okuyordu. Ben de takip ediyordum. Ve bu şekilde 9 ay içerisinde ezberi tamamladım. Şimdi çocuklarıma tavsiye ediyorum. Eğer ben başardıysam onların da başarabileceğini söylüyorum” dedi. Hafızlık kursundan sonra İstanbul Fatih Camii’nde din dersi almaya başlayan Gül, öğrendiklerini Balıkesir merkez ve Tekirdağ’ın ilçelerinde öğrenci okutarak aktardı.

/ EDİRNE

16.03.2008


 

Öğretmenlik deneme tahtası haline geldi

Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, ‘’Öğretmen yetiştirme politikası eğitim sisteminin en ciddî konusu olmasına rağmen ülkemizde bu iş adeta bir deneme tahtası haline getirilmiştir’’ dedi.

Adıbelli, yaptığı yazılı açıklamada, ‘’öğretmenlik mesleğinin olumlu yönde ilerlemeler kaydetmesine rağmen, öğretmen ihtiyacının yeterli sayıda ve nitelikte karşılanamadığını’’ öne sürdü. Öğretmenliğin özel bir eğitimden geçilmesini zorunlu kılacak kadar önemli ve uzmanlık gerektiren onurlu bir meslek olduğunu ifade eden Adıbelli, şunları kaydetti: ‘’Öğretmen yetiştirme politikası eğitim sisteminin en ciddî konusu olmasına rağmen ülkemizde bu iş adeta bir deneme tahtası haline getirilmiştir. Bilindiği gibi ülkemizdeki ‘öğretmen yetiştirme’ süreci pek çok eksikliğine karşın esas olarak eğitim fakülteleri aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Ancak üniversiteler bünyesinde yer alan eğitim fakülteleri gereken değeri ve ilgiyi görmemektedir.’’

Eğitim fakültelerinden mezun olmayanların öğretmen olarak görevlendirildiğini belirten Adıbelli, ‘’Öğretmen görevlendirmelerinin mutlaka kadrolu olması ve branşında eğitim görmüş öğretmenlerin atanması, eğitimin kalitesinin sağlanması açısından bir zorunluluktur’’ dedi.

/ ANKARA

16.03.2008


 

Postacı artık mektup yerine, fatura getiriyor

Geçmiş yıllarda haberleşmek, baş sağlığı veya özür dilemek, dâvet etmek, teşekkür sunmak, bayram, yılbaşı ve özel günlerde tebrik etmek amacıyla kullanılan mektuplaşma sistemi, haberleşme teknolojisindeki yenilikler son yıllarda giderek azaldı.

Artık haberleşmek, dâvet etmek, kutlamak veya özür dilemek için ağırlıklı olarak cep telefonu, kısa mesaj veya elektronik posta tercih edildiği için insanların sabırsızlıkla bekledikleri mektuplar ve yolları gözlenen postacılar adeta gözden düştü.

/ İSTANBUL

16.03.2008


 

Göç vermeyince köy olmaktan kurtuldu

Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı Karaali beldesinde yaşayanların çoğu göçebe bir hayat tarzını tercih etmesine rağmen büyük şehirlere göç vermeyerek köy olmaktan kurtuldu.

Karaali Belediye Başkanı İbrahim Issı, başta işsizlik olmak üzere, çeşitli sebeplerle kırsal kesimden büyük şehirlere göçün son yıllarda daha da arttığı Türkiye’de, beldelerinde bunun tam tersi bir durum yaşandığını anlattı.

Belde halkının çoğunun göçerlerden oluştuğunu, tarım ve hayvancılık işiyle uğraştıklarını anlatan Issı şunları söyledi; “Beldemizde kalıcı bir iş imkânı olmamasına rağmen, insanlarımız büyük şehirlere göç etmekten ısrarla kaçınıyor. Yaşadığı yerde karnını doyurmak istiyor. Bu yönüyle örnek bir model teşkil ediyor. Bu nedenle belde halkımıza devlet desteğinin daha fazla olmasını istiyoruz. Devletimiz eğer bu insanlara daha fazla sahip çıkarsa, değişik tarımsal projeleri hayata geçirirse, kırsal kesimden büyük şehirlere daha az göç yaşanır. Böylece büyük şehirlerimiz de biraz nefes almış olur.’’

Son sayımda nüfusu 2 bin 560 çıkan Karaali beldesinde halkın, çocuk sayısının fazla olmasına ekonomik anlamda büyük önem verdiğini ifade eden Issı, ‘’yörede doğan her çocuk geleceğin tarım işçisi olarak görülüyor. Bir aile ne kadar kalabalıksa, o kadar çok tarımsal iş gücü olduğu anlamına geliyor’’ dedi.

/ BEYŞEHİR

16.03.2008


 

Kış, doğuya geri döndü

Doğu Anadolu Bölgesi’nde önceki gece etkili olan kar yağışı ulaşımı olumsuz etkiledi. Bölgedeki 4 ilde 185 köy yolu ulaşım kapanırken, Ardahan-Şavşat kara yolunda da kar yağışı ve tipi sebebiyle ulaşımın sağlanamadığı bildirildi.

Yetkililer, bölge genelinde Kars’ta 170, Erzurum’da 3, Iğdır’da 7, Muş’ta 5 olmak üzere toplam 185 köy yolunun ulaşıma kapandığını bildirdi. Karayolları Bölge Müdürlüğü yetkilileri ise kar yağışı ve tipi sebebiyle Ardahan-Şavşat kara yolunda ulaşımın sağlanamadığını kaydetti. Kapalı yolların açılması için çalışmalar aralıksız sürüyor. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkilileri de bölgede kuzeydoğudan gelen alçak basınç sisteminin etkili olduğunu bildirdi. Kar yağışının dün gece bölge genelinde etkili olduğunu ifade eden yetkililer, metrekareye Kars’ta 20, Erzurum ve Ardahan’da 4, Erzincan’da 8 kilogram kar yağdığını söyledi. İl merkezlerindeki kar kalınlıklarının Kars’ta 19, Erzurum’da 7, Ağrı’da 4 ve Ardahan’da 5 santimetre ölçüldüğünü kaydeden yetkililer, bölge genelinde aralıklarla kar yağışının devam edeceğini belirtti.

Erzurum’da amatör küme maçları iptal edildi

Dün gece ölçülen hava sıcaklıklarının ise Iğdır’da 6, Erzincan’da 0 diğer illerde ise sıfırın altında olmak üzere Erzurum’da 4, Kars ve Ardahan’da 3 derece olduğunu bildirdi. Yağan karın havaların sıcak olmasından dolayı çabuk eridiğine dikkat çeken yetkililer, su taşkınları ve çığa karşı vatandaşları uyardı. Öte yandan, kar yağışı sebebiyle Erzurum’da yapılacak amatör küme maçlarının iptal edildiği öğrenildi.

/ ERZURUM

16.03.2008


 

Su borusu patladı, evleri su bastı

İstanbul’un 2 ilçesinde, İSKİ’ye ait su borularının patlaması sebebiyle bazı ev ve iş yerlerinin bodrum katlarını su bastı.

Büyükçekmece’de Cengiz Topel Caddesi Ezgi Sokak’taki su baskınında, gece saatlerinde bir inşaatta kazı ve hafriyat çalışması yapan iş makinesi İSKİ’ye ait su borusunu patlattı. Borudan fışkıran su çevredeki binaların giriş ve bodrum katlarındaki bazı ev ve iş yerlerine doldu.

Vatandaşların zor anlar yaşamasına sebep olan olay sonrası, binalardaki su, vatandaşların yanı sıra İSKİ ve itfaiye görevlileri ile polislerce tahliye edildi. Beşiktaş Ortaköy Çevirmeci Sokak’ta ise ilçe belediyesinin yol çalışması sırasında İSKİ’ye ait su borusu patladı. Suların çevreye yayılması üzerine olay yerine İSKİ görevlileri çağrıldı.

/ İSTANBUL

16.03.2008


 

Suyun yüzde 30'u kaçaklara gidiyor

Malatya Belediye Başkan Yardımcısı Nurettin Sevim, saniyede bin 100 litre su elde edilen Malatya’nın kaynak suyunun yüzde 30’unun kaçaklara gittiğini açıkladı.

Nurettin Sevim, kişi başına günlük 120 litre su tüketilmesi halinde 800 bin nüfusu idare edebilecek tabiî zenginliğe sahip olunduğuna dikkati çekerek, şehrin suyunun yüzde 30’unun kaçaklara gittiğini belirtti.

Vatandaşın kaçaklara karşı bilinçlenmemesi ve kaçakların önlenememesi durumunda yakın bir gelecekte şehirde su sorununun yaşanacağına işaret eden Sevim, Malatya’nın su noktasında birçok şehre oranla çok daha şanslı olduğunu, tabiî kaynak suyunun hiçbir enerjiye gerek duyulmadan şehre dağıtılabildiğini, özellikle beldelerde içme suyunun bahçe sulamada kullanıldığının tesbit edildiğini kaydetti.

/ MALATYA

16.03.2008


 

Öksürük ve hapşırma “SARS”ıyor

Uzmanlar, SARS’ın temel yayılma yolunun damlacıkların aktarılması, yani SARS hastası olan biri öksürerek ya da hapşırarak havaya damlacıklar saçması ve başka birinin onları soluması yoluyla yayıldığını söylediler.

Uzmanlar, “SARS’ın hava yoluyla ya da virüsün bulaştığı nesnelerden daha geniş çapta yayılması mümkün olabiliyor. Bugüne kadar gelen bilgilere göre, bu insanların ateş ya da öksürme gibi belirtiler sergilemeye başladıkları zaman, hastalığı bulaştırma ihtimalleri en yüksektir. SARS hastalarının, semptomların başlamasından ne kadar zaman önce ya da sonra, hastalığı diğerlerine bulaştırdıkları bilinmemektedir” uyarısında bulunuyor.

Yayılmaması için maske takın

Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Serhat Yalçınkaya, SARS’ın yayılmaması için hastalığa yakalananlar veya şüpheli olanların maske takması gerektiğini söyledi.

Hastalığa karşı alınacak tedbirleri sıralayan Dr. Yalçınkaya; “Öksürürken ağzını örtmelidir. Hasta eşyalarına ve kullanılan tıbbî aletlere dezenfeksiyon uygulanmalıdır. Hasta ile temas edenler ellerini iyice yıkamalıdır. Eldiven kullanılsa bile eller sabunlu su ile yıkanmalıdır. El temiz olsa bile alkolle ovulmalıdır. Hasta ile ilgilenen personel göz koruması, önlük, maske kullanmalıdır. Hasta izole edilmelidir. Hasta naklinde hasta ve personel maske kullanmalıdır. Hasta odalarının havası ana sisteme verilmemelidir. Hastaların bakıldığı yer ve personel ayrılmalıdır. Tek kullanımlık ekipman kullanılmalıdır. On gün için hastayla teması olup yukardaki şikâyetleri başlayanlar (hasta yakınları ve bakan sağlıkçılar) on gün işten ayrılıp toplu temastan uzak tutulmalıdır. Hasta uçakla nakledildiyse uçuş sonrası dezenfeksiyon uygulanmalıdır. Hasta materyallerini incelyen laboratuvar personeline de tam koruma uygulamalıdır. Hastalıklı bölgelerden uçakla gelen yolcular taranmalıdır. Yolcular bu hastalık konusunda bilgilendirilmeli. Hastalık, akut solunum yolu yetersizliği sendromu (SARS) hastası olan birinin öksürerek ya da hapşırarak havaya damlacıklar saçması ve başka birinin onları soluması yoluyla yayılır. SARS’ın hava yoluyla ya da virüsün bulaştığı nesnelerden daha geniş çapta yayılması mümkün” diye konuştu.

16.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri