Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Baskın basanındır

Aldığı Fransız kültürü dolayısı ile hitâbettiği insanları küçük gören, yazar Bay Özcüruf Kalın’ı tanıyor musunuz? Fransız devriminin jakoben kesiminin günümüzdeki temsilciliğini bihakkın îfâ eden ve özgürlük perdesine bürünen bu sayın muharririn en kızdığı hâl, mukaddesâtına ve geleneklerine bağlı halk tabakasıdır. Onun gözünde örnek alınacak kişiler Danton’dur, Robespierre’dir. En ufak fırsatı değerlendirerek, Don Kişot gibi zırhını giyinip, mızrağını eline alır ve yeldeğirmenlerine saldırmaya koyulur…

Sayın kalın kafasının almadığı şeyleri aslâ kabûl etmez; velev ki bütün halk bunların tersine inansa bile! Ona göre, halk denilen kalabalık, seçkin insanlar tarafından idâre edilmelidir. Aksi halde, kendi başlarına doğru yolu bulamayacakları gibi, bu imtiyazlı sınıfın çıkarlarına da zarar vereceklerdir… Halbuki, Fransız Büyük İhtilâli, bu beğenmediği avâm tabakası sâyesinde gerçekleşmiştir.

Tabiî ki, sayın Kalın kafasının içinden geçirdiklerini açık açık söylememekte ve yazmamaktadır. Milletin ekseriyeti ne diyorsa o hükme tâbi’ olmak, çoğunluğun arzû ve fikirlerine saygı göstermek gerçek demokratların fazîletidir.

“Alın, siz kendi kendinizi idâre edin, oyalanın.” diye lütufta bulundukları oyuncaklar, istedikleri şekilde kullanılmazsa fenâ halde sinirlenirler. Kendilerinin sayısından çok ellerin kalkması kaosa sebep olabilir. Buna tahammül edemezler. “Sayım-suyum yok!” diye mızıkçılık ederler.

Sayın Kalın ve fikirdaşları, her hâl ü kârda amiral gemisini ele geçirip, bütün donanmayı emirleri altına almak isterler. Oturdukları localardan, sahnedeki oyunun istedikleri senaryoya uygun sürmesini arzû ederler. İçkaleden bütün bir memleketi idâre etmek emelindedirler. Bu sebeple, gemideki herkesi tayfa; salondaki seyirci ve sahnedeki oyuncuları birer kukla ve umûm memleket ahâlisini esîr telakkî ederler.

Basında elde ettikleri köşeler birer kaledir. Oradan, milleti yoğun bir topçu ateşi altında tutarlar. Esîristan ülkesinin sınırlarını çevreleyen bu kalelerin düşmemesi için gece gündüz uyanık beklerler. En ufak bir şüphe üzerine faâliyete geçerler. Milletin, sabah olmuş mu; felâh yakın mı diye başlarını kaldırmalarına fırsat vermemek için mitralyöz ateşine başlarlar…

Temelleri derinlere dayandığı için bu kalelerin yıkılması mümkün değildir. Kazâen, bir iki kale el değiştirecek ve herhangi bir sebeple ekseriyetin görüşüne uygun düşünenler tarafından işgàl edilecek olursa, diğer derebeylerle birlikte öyle bir gürültü çıkarırlar ki, can dayanmaz! Birleşik güçler, merkezde Çoktav Sirke, sağ cenâhda Enbulgur Gömgök ve sol cenâhda Özcüruf Kalın kumandasında saldırmaya başlarlar.

Hortumlarını memleketin bütün kaynaklarına salmış olan moto-pomplar, başka zamanlarda birbirinin kuyusunda su bırakmamak için yarıştıkları halde, bu durumda hemen vazîfelerini hâtırlarlar. Muhannes ittifâk, hücûmda yerlerini almakta gecikmez. Var güçleriyle bu “pompardumana” katılırlar.

Tabiî, onlar bu işleri yaparken, mızıkacı takımı da boş durmaz. Sabah bir kanattan, akşam yüksek bir kargıdan, gece ma’rifetli yarasalar cânibinden sevkü’l-ceyş noktasından ehemmiyetli, kurmayca destekler alırlar. Alkışlarla, âlâyiş ve nümâyişlerle hizmet erbâbı oradan oraya taşınır durur. Mâbetlerine adaklar, duâlar, niyâzlarla muhârriblerinin kuvve-i mâneviyelerini takviyeye çalışırlar.

Görüntülü ve gürültülü vâsıtalarla, mütekàid ve muvazzaf nice yorumcu, halkın aklını karıştırıp, beynini yorarken; hâle uygun senaryolarla süsledikleri veyâ yerli filmlerden derledikleri fragmanlarla haberleri şişirip, pişirip seyircilerin gözlerine ve kulaklarına sokarlar!

Bu kadar inandırıcı ve şaşırtıcı hücûmlar karşısında, memleketin bütün horozları eşinip, şişinip bir ağızdan bağırmaya başlarlar. Tilkisinden kirpisine, kurdundan kuzgununa, çakalından akbabasına bütün fırsatçılar Pierre L’Ermite’in arkasına düşen Frenkler gibi, Bay Kalın ve emsâlinin arkasına düşer ve bu “putsal savaşa” katılırlar. Eee, tabiî, bu kadar gayret boşa gitmez veee...

Sonunda, işgàlcileri anasından doğduğuna pişmân ederler!

Ekrem Kılıç

19.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri