Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Yahudiler yetmiş bir, Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya ayrılmış. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.

Câmiü's-Sağîr, No: 708

30.04.2008


İslâmiyet, insanlığa nur ve rahmettir

Arkadaş! İslâmiyet, bütün insanlara bir nur, bir rahmettir. Kâfirler bile onun rahmetinden istifade etmişlerdir. Çünkü, İslâmiyetin telkinatiyle küfr-ü mutlak, inkâr-ı mutlak, şek ve tereddüde inkılâp etmiştir. O telkinatın kâfirlerde de yaptığı in’ikâs ve tesirat sayesinde, kâfirlerin, hayat-ı ebediye hakkında ümitleri vardır. Bu sayede, dünya lezzetleri ve saadeti onlarca tamamıyla zehirlenmez. Bütün bütün o lezzetler elemlere inkılâb etmez. Yalnız tereddütleri vardır. Tereddüt ise, her iki tarafa baktırır. Devekuşu gibi, tam mânâsıyla ne kuş olur ve ne de deve olur. Ortada kalarak her iki tarafın zahmetinden kurtulur.

Remiz

Arkadaş! Nefis, tembellik sâikasıyla vazife-i ubudiyetini terk ettiğinden, tesettür etmek istiyor. Yani, onu görecek bir rakibin gözü altında bulunmasını istemiyor. Bunun için bir Hâlıkın, bir Mâlikin bulunmamasını temennî eder. Sonra mülâhaza eder. Sonra tasavvur eder. Nihayet, ademini, yok olduğunu itikad etmekle dinden çıkar. Halbuki, kazandığı o hürriyetler, adem-i mes’uliyetler altında ne gibi zehirler, yılanlar, elîm elemler bulunduğunu bilmiş olsa, derhal tevbeyle vazifesine avdet eder.

Remiz

Arkadaş! Herbir insanın bir nokta-i istinadı bulunduğuna nazaran, istinad noktalarının tefâvütüne göre insanların yapabileceği işler de tefâvüt eder. Meselâ, büyük bir sultana istinadı olan bir nefer, bir şâhın yapamadığı bir iş yapar. Çünkü, nokta-i istinadı şahtan büyüktür. Evet, kudret-i ezeliye tarafından memur edilen baûda, yani sivrisineğin Nemrud’a olan galebesi; ve bir çekirdeğin Fâlıku’l-Habbi ve’n-Nevâ tarafından verilen izin ve kuvvete binâen koca bir ağacın cihazatını, malzemesini tazammun etmesi, yani içine alması bu hakikati tenvir eden birer hakikattir.

Remiz

Arkadaş! Katre nâmındaki eserimde Kur’ân’dan ilhamen takip ettiğim yolla ehl-i nazar ve felsefenin takip ettikleri yol arasındaki fark şudur:

Kur’ân’dan tavr-ı kalbe ilham edilen asâ-yı Mûsâ gibi, mânevî bir asâ ihsan edilmiştir. Bu asâyla, kitab-ı kâinatın herhangi bir zerresine vurulursa, derhal mâ-i hayat çıkar. Çünkü müessir ancak eserde görünebilir.

Mânevî asansör hükmünde olan murakabelerle mâ-i hayatı bulmak pek müşküldür.

Vesaite lüzum gösteren ehl-i nazar ise, etraf-ı âlemi Arşa kadar gezmeleri lâzımdır. Ve o uzun mesafede hücum eden vesveselere, vehimlere, şeytanlara mağlûp olup caddeden çıkmamak için, pek çok bürhanlar, alâmetler, nişanlar lâzımdır ki yolu şaşırtmasınlar.

Kur’ân ise, bize asâ-yı Mûsâ gibi bir hakikat vermiştir ki, nerede olsam, hattâ taş üzerinde de bulunsam, asâyı vuruyorum, mâ-i hayat fışkırıyor. Âlemin haricine giderek uzun seferlere ve su borularının kırılmaması ve parçalanmaması için muhafazaya muhtaç olmuyorum. Evet, “Herbir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır.” (İbnü’l-Mu’tez’in bir şiirinden alınmıştır. İbn-i Kesir, Tefsirü’l-Kur’ani’l-Azim, 1:24) beytiyle, bu hakikat hakikatiyle tebarüz eder.*

* İhtar: Kur’an’ın delaletiyle bulduğum yola gitmek isteyen için ve ona o yolu güzelce tarif etmek için, Risale-i Nur Külliyatı güzel bir tarifçidir.

Mesnevî-i Nuriye, s. 70-71

şek: Şüphe.

in’ikâs: Aksetme, yansıma.

tefâvüt: Farklılık.

mâ-i hayat: Hayat suyu.

küfr-ü mutlak: Kesin ve tam bir inkâr.

vazife-i ubudiyet: Kulluk vazifesi.

tesettür: Gizlenme.

adem-i mes’uliyet: Sorumsuzluk.

nokta-i istinad: Dayanak noktası.

Fâlıku’l-Habbi ve’n-Nevâ: Tohumları, çekirdekleri çatlatan Allah.

30.04.2008


Baharda solan çiçekler

Nûr’un kartal bakışlı, kahraman fedâîsinin vefâtı, bir tevâfuk eseri, bendenizin doğum günü olan İki Nîsan’a denk gelmişti. 1971 yılında Hakk’a yürüyen Zübeyir Gündüzalp Ağabey’i, yine lâtîf bir tevâfukla, Üç Nîsan’da Risâle-i Nûr mektebinin iki emsâlsiz rüknü olan Tâhirî Mutlu Ağabey 1977 ve Mehmed Emin Birinci Ağabey 2007 senelerinde ta’kîb etmişti. Acabâ bunların hâlini nazara alıp, başlıkda: "Ebedî solmamak üzere açan çiçekler” demek daha uygun olmaz mıydı?

Asıl adı Zîver olan Zübeyir Ağabey’in vefât târîhi için bir beyit ve bir nazım tanzîm etmiştim:

Dedi, târîh-i vefât, geldi “beled”:

“Gark-i Nûr oldu bu yıl Zîver’imiz!”

Arûzun [Feilâtün (Fâilâtün) / feilâtün / feilün] vezniyle tanzîm edilen bu beyit ta’miyeli (tamamlamalı) târîh olup, ikinci mısra’ın Osmanlıca yazılışında, harflerin “ebced” değerlerine birinci mısra’daki “beled” kelimesinin değerleri eklendiğinde 1971 yılı bulunur.

Nûr’a hizmetle geçen ömrüne şâhîd ne gerek:

Sıdkı, ciddiyyeti, ihlâsı, fedâkârlığı tek…

Etdi rıhlet Zübeyir Âbi, bu Nîsan İki’de;

“Gark-i rahmet” dedi, târîhine “Vehbî”, gelerek…

[Feilâtün (Fâilâtün) / feilâtün / feilâtün / feilün] vezninde olan bu nazm da ta’miyeli târîh ihtivâ etmektedir. “Gark-i rahmet” ibâresinin “ebced” değerlerine “Vehbî”nin “ebced” değeri eklendiğinde yine 1971 yılı bulunur.

Sevdiklerimizin arkasından duâlar etmek inancımızın gereği olduğu gibi, mâzîmizin güzel âdetlerinden biri de bu tarzda edebî san’atlarla onları yâd eylemektir.

Tâhirî Mutlu Ağabey için de:

“Etdi rıhlet o melek-zâd Tâhirî!”

[Fâilâtün / fâilâtün / fâilün] vezninde; tam, mısra’ tarzında hicrî 1397 târîhini ve:

Neşr-i nûrdur “sa’yi” kırk yıldan beri;

Nûra garkolmuşdu bâtın, zâhiri...

Rabteden son “tel” kopup, hicriyle, âh!

“Bitdi hizmet, göçdü Mutlu Tâhirî...”

Yine aynı vezinde bir “nazm” ile düşürdüğüm ta’miyeli târîhde; son mısra’a, ilk mısra’daki “sa’yi” kelimesinin değeri eklenince mîlâdî 1977, üçüncü mısra’daki “tel” kelimesinin değeri çıkarılınca hicrî 1397 târîhlerini bulmuştum.

3 Nisan 2007, Salı günü, Öğle ezanı vaktinde emâneti Sâhib-i Hakîkîsine teslim eden M. Emin Birinci Ağabey için kaleme aldığım:

Hizmetde geçdi ömrü; atâlet, yeis muhal!

Nâzik, nezîh, efendi; hayat O’nda hüsn-i hâl…

Rahmet diler iken, dedi târîh; gelip, “Refîk”:

“Mehmed Emîn Birinci, bugün etdi irtihâl!”

[Mef’ûlü / fâilâtü / mefâîlü / fâilün] veznindeki ta’miyeli “nazm”da hesâb şöyledir:

4. mısrâın harflerinin “ebced” değerleri 1617 eder. 3. mısrâın sonundaki “gelip” ibâresi, “refîk”in değeri olan 390’nın târih mısrâına ekleneceğini işâret etmektedir. Toplamı 2007, vefâtının mîlâdî târîhidir.

Rahmân ve Rahîm olan Cenâb-ı Allah’dan onlara, Üstâdımıza, gelmiş ve gelecek Nûr Talebelerine, bütün ehl-i îmâna rahmet ve mağfiret diliyorum.

Ekrem KILIÇ

[email protected]

Ekrem KILIÇ

30.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri