Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Meşverete muhtaç olmayan hiçbir kimse yoktur.

Câmiü's-Sağîr, No: 2238

14.05.2008


ŞÜKRETMEYE DAVET VAR

Bahar geldi, çarşı pazar şenlendi. Sebze meyve tezgâhlarını seyretmek daha bir neşeli hâle geldi. Renklerin en güzelleriyle süslenmiş meyveler sebzeler, insana damak tadının ötesinde san'at ve estetik zevki de tattırıyorlar.

Bu mükemmel meyvelerin seyrinden geçip tadına varabilmek için bir fiyat vermemiz gerekiyor elbette. Fakat bu fiyat, mevsim meyveleri için abartılı fiyatlar değil; hatta ucuz bile sayılabilir.

Kendime soruyorum, acaba bu harika meyveler bu kadar bol olmasaydı bu fiyatları görebilir miydim? Cevap belli...

Merakım uyanıyor, hayalen düşünüyorum, meyveler azalsaydı, az olsaydı, hatta bir tane olsaydı, fiyatı ne olurdu? Cevap yine belli, ödemekten aciz kalacağımız bir fiyat..

Sonra tezgâhlardaki meyvelere bakıyorum; biri de, bini de aynı güzellik, aynı kalite, aynı mükemmellikte. Bu meyvelerden milyonlarca olması, güzelliklerinin, san'atlarının bozulmasına sebep olmamış, değerleri kaybolmamış. Demek bunların gerçek fiyatları bu kadar az olamaz.

Ve imanım bana diyor ki: “Nimetlerin gerçek fiyatları, onları Yaratana şükretmektir.”

Çok doğru diyorum, para insan içindir; meyvelerin hak ettiği fiyat, ancak şükür olabilir.

Fakat aklıma mı geldi, kalbime mi doğdu desem, bir ses duyar gibi oluyorum: “Sebeplerin, o meyvelerin yaratılmasında hiç mi payı yok yani?”

Anlıyorum, bu bir ses; belli ki şeytanın sesi. Her zamanki gibi kaçak güreşiyor, taş atıp saklanıyor. ‘Şükür’ dedim ya, telâşa kapıldı hemen. Beni şükür konusundan uzaklaştırmak için sinsice harekete geçti.

Şükür, şeytan için çok önemlidir. Çünkü Allah’a teşekkür eden insan, Allah ile irtibata geçmiş olur. Şükür duygularıyla kâinata bakan insan, ne kadar çok şükredilecek şeyin olduğunu görür ve Allah’a minnettarlığı artar. Bu kadar çok nimetleri lütfeden Allah’ın, insana ne kadar değer verdiğini hisseder; Allah’ı rahmetiyle, keremiyle tanımaya başlar.

Böylece Allah’ın, nimetleriyle uzattığı bağı, insan da şükür bağıyla bağlar (düğümler); aradaki bu bağ, artık kopmaz bir sevgi bağı olur.

İşte bundan dolayı şükür, maddî bir değerle ölçülemeyecek kadar kıymetlidir. Şükrün davetçileri ve vesileleri olan nimetlerin de hakikî karşılığı ancak şükür olabilir. Bunun için şeytan, insanı, Allah’a şükretmekten uzaklaştırmak için var gücüyle uğraşır. Olmadık vesveselerle insanın kalbini kafasını karıştırıp maksadına ulaşmaya çalışır. Bana attığı gibi vesvese çamuru atıp ortalığı bulandırır. Neymiş, sebeplerin o meyvelerin yaratılmasında hiç mi payı yokmuş; vesâire, vesâire..

Gerçi ona cevap vermeye değmez ama, bu vesvesenin kirinden kalbimi temizlemem de lâzım.

Bundan ötürü kendimi hayalen karşıma alıyorum, aklımı da hakem yapıyorum; şimdi konuşabilirim:

Öncelikle her nimetin, her meyvenin bir sebebin eliyle bize ulaştığı doğru. Öyleyse iki seçenek var; bu elimizdeki meyveyi, ya onun sebebi, yani ağacı yapıyor, ya da başka birisi..

Peki o meyveyi yapacak, yaratacak kuvvet ve maharet o sebepte, o ağaçta var mı?

Bu soruya, kâinata bakarak cevap verelim: Hangi esere, hangi meyveye dikkat etsek, o derece harika bir san'atla yaratıldığını görüyoruz ki, onun sebebi bu sonucu yaratmaktan aciz kalıyor. Demek ki, ne meyve ağacın eseri, ne ağaç toprağın malı, insanın da anne babasının el emeği olmadığı gibi.. Her şeyi Allah yaratıyor.

Meyvede ağaca pay çıkarmaya çalışan şeytan buna bir ses çıkaramıyor. Zaten o da dediğinin anlamsız olduğunu biliyor, fakat dedim ya, onun derdi kafa karıştırmak.

Onu orada bırakıp devam edelim. Duymaya cesareti varsa dinlesin, hatta verebilirse şu soruya cevap versin:

Bir meyvenin gayeleri, faydaları ve sonuçları var: İhtiyacımızı karşılaması, tam faydalanmamıza uygun olması, bize haz vermesi gibi.. Peki o meyvenin ağacının, bunları düşünüp, ince ince hesaplayıp o meyveyi yaratması söz konusu olabilir mi?

Tabiî şeytan buna da susuyor. Ama ben bir ağaca baktığımda, meyvedeki faydaları, gayeleri, san'at inceliklerini düşünecek maharetten bir eser göremiyorum. Allah yaratıyorken, ağaç yaratıyor demenin ne kadar akıldan, mantıktan uzak olduğunu görüyorum ancak.

Dolayısıyla gayet net olarak anlaşılıyor ki, sebepler sadece aracıdır, birer perdedir; asıl yaratan Allah’tır. O şefkatli Rabbimiz, nimetlerini, bizim için böyle harika ve mükemmel yaratır. İhtiyacımızı giderip bizi mutlu etmek için de, nimetlerini çeşitli vesilelerle bize ihsan eder.

Öyleyse ey kalbim; Allah seni tercih ettiği gibi, sen de şeytanın zırvalarını bırakıp Allah’ı tercih et..

Allah’ın yarattığı güzellikleri gördüğünde ‘Elhamdülillah’ yani, ‘Övgü ve sena Allah içindir’ de. Nimetlerini yediğin içtiğinde de Allah’a teşekkür edip şükret. Onların gerçek fiyatlarını ödemenin huzuruyla yaşa...

Suat ÜNSAL

14.05.2008


Demokratlar, bekalarını temin etmek isterlerse...

Demokrat Partinin, iktidarı ele alır almaz komünistlere karşı şiddetli davranması, diğer taraftan ezan-ı Muhammedînin serbestîsini temin etmesi, bu sebeple halkın muhabbetini kazanarak kendi kuvvetinden yirmi defa daha bir kuvvet elde etmesi Halkçıları müthiş endişeye düşürdü.

Eski devrin din ehline ve Kur’ân ehli olan “Nurcular”a karşı takip ettiği zâlimâne siyasetin onları bu hale düşürdüğünü Demokratlar idrâk edecek bir seviyede oldukları için, onların pusularına düşmeyeceklerine îtimâdımız vardır.

Eski devrin belli başlı şiârı mâlûmdur. Demokratlar, bekalarını temin etmek isterlerse, tamamıyla bu şiâra karşı bir siyaset takip etmeleri icap eder; bir taraftan komünizme karşı şiddet, diğer taraftan dîni ve din ehlini himâye. Açıkça ve mertçe bu yolda yürümek mecburiyetindedir. Bu hususta göstereceği en ufak bir zaaf, yâhut en ufak bir samimiyetsizlik onu Halkçıların çukuruna düşürür.

Biz Nur Talebeleri, kat'iyyen siyasetle iştigal etmeyiz. Bizim yegâne emelimiz, memlekette din hürriyetinin hakîkî sûrette temini, dîne ve din ehline ve Kur’ân ehli olan Nurculara karşı çeyrek asırdan beri devam eden zulüm ve tazyikin tamamıyla bertaraf olmasıdır. Demokrat kardeşlere tavsiye ederiz; Devr-i Sâbıkın şeytankârâne oyunlarına, hilelerine aldanmasınlar, onların düştükleri dalâlete düşmesinler, milletin rûhunu ve irâdesini onlar gibi istihfaf etmesinler, komünizme ve dîne karşı tuttukları doğru yolda azimle devam etsinler.

Nur Talebeleri nâmına Sadık, Sungur, Ziya

Bediüzzaman

Tarihçe-i Hayat, s. 553

***

Ezan-ı Muhammedînin (asm) neşriyle, Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya’yı beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek; ve hâlen İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmi sekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de berâetine karar verdikleri Risâle-i Nurun resmen serbestîsini dindar Demokratlar îlân etmeli ve bu yaraya bir nev'î merhem vurmalıdırlar. O vakit, âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimâne kabahatleri onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, husûsan Adnan Menderes gibi zâtların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki saat baktım ve bunu yazdım.

Tarihçe-i Hayat, s. 537

***

Şimdi milletin arzusuyla şeair-i İslâmiyenin serbestiyetine vesile olan Demokratlar, hem mevkilerini muhafaza, hem vatan ve milletini memnun etmek çare-i yegânesi; ittihad-ı İslâm cereyanını kendine nokta-i istinad yapmaktır. Eski zamanda İngiliz, Fransız, Amerika siyasetleri ve menfaatleri buna muarız olmakla mani olurdular. Şimdi menfaatleri ve siyasetleri buna muarız değil; belki muhtaçtırlar. Çünkü komünistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik doğrudan doğruya anarşistliği intac ediyor. Ve bu dehşetli tahrip edicilere karşı ancak ve ancak hakikat-ı Kur’âniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmaya vesile olduğu gibi, bu vatanı istilâ-yı ecanibden ve bu mileti anarşilikten kurtaracak yalnız odur. Ve bu hakikata binaen Demokratlar bütün kuvvetleriyle bu hakikata istinad edip komünist ve masonluk cereyanına karşı vaziyet almaları zarurîdir.

Beyânât ve Tenvirler, s. 203

DİPNOTLAR:

şiâr: Sembol, simge.

Devr-i Sâbık: Geçmiş devir.

istihfaf: Hafife alma, küçümseme.

vaziyet-i kudsiye: Kudsî vaziyet.

çare-i yegâne: Tek çare.

ittihad-ı İslâm: Müslümanların birlik ve beraberliği.

nokta-i istinad: Dayanak noktası.

istilâ-yı ecanib: Ecnebilerin, yabancıların istilâsı.

Bediüzzaman Said NURSÎ

14.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf