Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Flört ve koku

Geçtiğimiz günlerde malûm televizyonlardan birisinin akşam haberlerinde flört ve koku konusuna yer verilmiş: Diyanet İşleri Başkanlığının web sitesinde flörtün “zina” ve kadınların başkaları için koku sürünmelerine “edep dışı” dendiğini “şaşkınlıkla” öğrenmişler, mikrofonu kaptıkları gibi sokağa fırlamışlar, kendi kanaatlerine destek verecek karakterdeki insanların ağızlarına dayamışlar ve hemen hemen hepsinden de; “Olur mu öyle şey?”, “Çok saçma”, “Katılmıyorum” gibi cevaplar almışlar.

Avrupalılar, flört gibi fıtrat dışı davranışların cezasını çok ağır ödediklerinden, bugün insanlar arasındaki mesafelerin ne kadar olması gerektiği konusuna kafa yormakla meşgullerken; bizde bazıları da her zaman olduğu gibi, onların kurtulmaya çalıştıkları pislikleri toplamakla meşgul.

İslâma göre birbirine nikâh düşen bir erkek ve kadının yalnız olarak bir arada bulunması, ayrıca kadınların başka erkekler için koku sürünmeleri caiz değildir. Kanları kaynayan ve ateşle barut mesabesinde olan genç erkek ve kızların; kuralsızca, çok samimî bir hava içerisinde bir arada olmaları asla doğru olamaz. Sosyal hayat içerisinde her gün kötü ve iğrenç örneklerini gördüğümüz flörtün kabul edilebilir bir tarafının olması mümkün değildir. Zinanın çerçevesi ve çeşitleri bellidir. Bunda da yetki Diyanet’e aittir.

İnsan her yönüyle paha biçilmez bir değere sahiptir. Namus gibi çok yüksek bir değerin ortalık yerde lâyık olmadığı bir tarzda dolaştırılması Müslümanlara asla yakışmayacak olan bir davranış biçimidir.

Televizyon dizilerinin hemen hemen her bölümünde; içki sofraları kurdurularak, komün hayatı yaşayanlar konu edinilerek, güya evlendirme programı adı altında kişilik ve ahlâkî değerlerin ayaklar altına alındığı flört stüdyoları kurdurularak ve uygunsuz ilişkiler normalmiş gibi gösterilerek saf zihinler bulandırılmaktadır. Bu tekrarların fazlalığı hareketleri kalıcı kılacaktır. Kötülüklerin kalıcı olmaları da sosyal hayatı altüst edecektir. Bundan da en çok zararı görecek ve manevî azaplara düçar olacakların, yaygınlaştıranların kendilerinin olacaklarını bilmeleri gerekir.

Reklâmcıların; “çıldırtıcı”, “kışkırtıcı”, “baştan çıkarıcı” gibi cinsellik kokan parolalarla ve şehvet aracına dönüştürdükleri kadınlarla koku ürünlerini pazarlamaya çalışmaları, Diyanet’in doğruluğunu tasdik etmektedir. Böylesine “kışkırtıcı” ve “harama davetkâr” kokuları sürünüp “işveli işveli” gezinenlere “edepsiz”den başka ne denebilir? Edepsizin edepsizliğine sahip çıkmanın da edepsizlik olduğu unutulmamalıdır. Gerek hanımlar ve gerekse erkeklerin dikkat ve ilgi çekmeyecek şekilde koku sürünmelerine kimsenin bir itirazı olmaz. Yeter ki, niyet kötü olmasın. Niyet kötü olursa, güzel olan da çirkinleşir.

Yüce Allah, insana sayısız kabiliyetler ihsan etmiştir. Bu kabiliyetleri iyi niyetle ve iyi şeyler öğrenerek geliştirmek ve lâyık olduğu şekilde kullanmak her insanın borcudur. Ayrıca, her şeyin sahibi Allah’ı ve emirlerini tanımayan, İslâm esas ve şeâirlerini tahribe çalışarak bindiği dalı kesen insanları uyarmak da bir borçtur.

Kadir AYTAR

09.06.2008


Ellerimizi yıkayalım

Gün geçmiyor ki, yeni bir olay, Peygamber Efendimizi doğrulamasın. Aslında Avrupalılara Peygamber Efendimizi tam anlamıyla tanıtamıyoruz. Tanısalar ondan çok istifade edecekler. Ellerimizi yıkamanın sayısız faydaları var. Yıllar önce bir haberde ABD’de ellerini yıkamayan 9 bin kişinin öldüğünü okumuştum. Yemekten sonra el yıkama sünnetini yaşantısı ile yabancıları dahi etkileyen Osmanlıda ki bu geleneği (adeti-ibadeti) iki Hollandalının kaleminden okuyalım.

“Türkiye’de sofradan kalkılır kalkılmaz mutlaka eller ve ağızlar yıkanır. Önünüze sıcak suyla sabun getirilir. Büyüklerin konaklarında ya gül suyu veyahut güzel kokulu başka bir su da ikram edilir. Bunlarla da mendilinizin bir ucunu ıslatırsınız. Mutfakları çok temizdir. Mutfak takımları da güzellik ve parlaklık itibarıyla eşsizdir. Gerek sofra takımları, gerek yemekleri azamî nisbette temizdir.” (J.B Tavernier -Nouvelle relation de I’interiur du serrail du Grand- Seignuur- 1678. Amsterdam)/ (Ricaut- Histofre de I’etal present de I’Empire ottoman - 1670 Paris)

“Türkler, Avrupa’da ekseriyetle tesadüf edildiği gibi insanların yemek yedikleri veyahut yıkanıp temizlendikten sonra tekrar yiyecekleri kaplarda köpeklerinde yemek yemesine müsaade etmezler. Avrupa’da çok defa sofraya köpeklerin de kullanmış olduğu kaplar getilir.” (Comielle Le Bru yn- Voyages de Cornille Le Bruyn par la Moscovie, en Perse et aux indes orientales, 1914 La Haye.)

EL YIKAMA HASTALIKTAN KORUYOR

Bir hadis-i Şerif’te Peygamberimiz (asm) buyuruyor: “Evinin hayrını isteyen yemekten önce ve sonra ellerini yıkasın.”

‘Mızraklı İlmihal’den naklen: “Yemekten önce elleri yıkamanın faydaları: Bir melek duâ eder, tüm günahlarımızın affı için. Kur’ân ayetleri sayısınca namaz kılmış gibi sevap yazılır. Melekler o mü'min için istiğfar ederler.

Yemek yedikten sonra elleri yıkamanın faydaları: Bu mü'minin affı için bir melek duâ eder. İnsanın damarları sayısınca sevap kazanılır. Rahmet deryasına gark olunur. Elinden akan damlalar adedince sevap kazanılır. Vefat ettiğinde şehid olur o mü'min.”

Kısaca el yıkama sünnetini yaşayan Mü'min için hem dünya da hem de ahirette sayılamayacak kadar çok kazanç vardır. Adetimiz ibadet yapmak ne kadar kolay değil mi?

El yıkama sanıldığı kadar basit bir işlem değil. Kurallarına uymazsanız, sadece sabunu köpürtmek bir işe yaramıyor. Üstelik iyi yıkanmayan eller hastalıklara zemin hazırlıyor. Araştırmalar, Türkiye’de hastahane enfeksiyonlarının kişi başına yılda 1500 dolar kadar bir maliyet olduğunu gösteriyor. Bulaşıcı hastalıkların çoğu bilindiği gibi el temasıyla geçiyor.

Çocukların tuvaletten çıktıktan sonra, yemekten önce ve sonra da mutlaka ellerini yıkamaları gerekiyor. Her şeye rağmen yemeğin sağ elle yenmesi, -çünkü bu kuvvetli sünnetlerdendir- gerekiyor. Sol el acil bir durum olmadığı takdirde kesinlik ağıza götürülmemelidir.

DOĞRU EL YIKAMA

Ellerinizi su ile ıslatın, sıvı sabunu avucunuzun içine iyice dağıtın, her iki elinizde de parmak içlerini iyice ovuşturun, her iki elinde parmak uçlarını da yıkayın. Sağ el yardımıyla sol, sol el yardımıyla sağ el baş parmaklarınızı yıkayın. Ellerinizi kuruladıktan sonra, musluğu elinizi kuruladığınız kâğıt havlu yardımıyla kapatınız. Zaten beş vakit namaz kılan bir Müslüman da günde 5 defa ellerini yüzünü yıkamak zorundadır.

GÜNDE 8 KEZ EL YIKANMALI

Başka bir haber de, Peygamber Efendimizi (asm) teyid ediyor. Birlikte okuyalım: “Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bülent Baysal, yeteri kadar yıkanmayan ellerin, her türlü mikrobun bulaşmasında araç olduğunu söyledi. Prof. Dr. Baysal, Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde görevli hemşirelerin, vatandaşları el yıkama konusunda bilinçlendirmek için, üzerinde ‘’El Yıkamak Hayat Kurtarır’’ yazılı, yakalara iğnelenebilen küçük kâğıtlar bastırıp dağıttıklarını söyledi. ‘’El yıkamak hayat kurtarır’’ sloganının herkes için önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Baysal, ellerin yıkanmasına gerekli önemin verilmemesinin, ciddî sağlık sorunlarına yol açabileceği uyarısında bulundu.”

H. Kübra AKDEMİR

09.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır